Bu anekdotu, dünyada haksızlık altında yaşayan soydaşlarım için ders olması dileğiyle aktardım. Bu kısa çalışmada, geniş kapsamlı bir strateji planı yazmak ne kadar doğru bilmiyorum, ama sihirli bir reçete olmayacağı kesin. Yüksek strateji belirleme çalışmasının ancak ciddi bir ekip tarafından hazırlanması gerektiğini vurgulamak isterim. Aynı zamanda, böyle bir bilginin makale şeklinde yayımlanmasının da doğru olmayacağı kanaatindeyim. Ancak, bir Türk olarak vazifem, halkın kanaat önderleri ile bu platform sayesinde birtakım ipuçlarını paylaşmak ve ihtiyaç duyulduğunda farklı bir bakış açısı kazandıran bir çalışma sunmaktır. Dolasıyla bu yazı toplumun tüm katmanlarından ziyade, uzmanlara yönelik ipuçları taşımaktadır. Zira strateji, tarih ve coğrafyaya uygun şekilde hazırlanıp, bunu sosyal yaşantıya uygun biçimde uygulama sanatıdır.
Daha önceki makalemde Irak Türklerinin milli stratejisi hazırlanırken dikkat edilmesi gerekli bazı önemli hususları belirtmiştim. Bu yazıda ise, stratejinin tanımı ve teknik anlatımından ziyade uzmanlar için bazı ipuçları yer alacaktır. Amacım, entelektüel birikime katkıda bulunmaktan başka bir şey değildir. Genel manada stratejik düşünce, içe doğru, rakibe doğru ya da bütünsel bağlamda belirlenmektedir. Diğer soydaşlarımdan farklı olarak, stratejinin rakibe ya da içeriye doğrudan çok, bütünsel yaklaşılarak ve belirli bir zaman çizelgesi içerisinde yapılması gerektiği konusunda kanaat sahibiyim. Tarihsel bağlamda, anavatana bağlanmak olan bütünsel stratejimiz, 1959 katliamı, 2003 yılı sonrasında yaşanan hayal kırıklıkları ve konjonktür gereği Irak bütünlüğünü savunma taktiğine dönmüştü. Bunun nedenini anlamak pek zor olmasa gerektir. Böylece, Irak Türklerinin siyasi arenada meşru biçimde siyaset icra etme fırsatı bulmaları hedeflenmiştir. Fakat, taktiğin “doğası gereği sınırlı olması ve çoğu zaman siyasi ve askeri liderlerin uzun vadeli stratejilerden uzaklaşması kısa vadeli başarıların önemsenmesine neden olmuştur“[1]. Bu durum, geniş kitlelerin yüksek stratejik hedeften uzaklaşıp, taktiğe sarılmalarına neden olmuştur.
Yüksek stratejinin gerçekleşmesi, liderlerin ve halkın benimsemesi ve aynı istikamette hareket etmelerine bağlıdır. Bunu yaparken bazı önemli hamlelerin yapılması gerekir. Bunların ilki ve en önemlisi, tarihe uygun biçimde hareket etmek ve yüksek stratejinin herkesçe bilinmesidir. Bu bağlamda, yüksek stratejinin kapılar arkasında fısıldanması değil, geniş kitlelerce bilinmesi ve algılanması gerekir. Buna, hazırlık dönemi de denir. Irak Türklerinin tekrar uyanışı ve yüksek stratejisi için toplum önderleriyle birlikte bir mutabakata varılması gerekir.
Toplum önderleriyle mutabakat, toplumun diğer unsurlarının da yapıya eklemlenmelerini kolaylaştıracaktır. İkinci yapılması gereken ise iç ve dış enformatik ağlar oluşturmaktır. Çünkü bilgi olmadan, atılan her adım tehlikeli olacaktır. Askeri yapı gibi, toplumu tehlikeye atacak ve yok edecek yapılardan uzak durulmalıdır. Daha önceki yazımda belirtiğim gibi, bu tarz yapılar toplumda huzursuzluk ve rakiplerin eline koz verecektir. Mümkün oldukça, meşru yapı ve bilgiye dayalı yapılar kurulmalıdır. Bu tarz söylemler (paramiliter güç oluşturma) bir tuzak niteliğindedir. Bu tuzaklardan örnek olarak, The Guardian gazetesinde DAEŞ ile Irak Türkmen Cephesi (ITC)’nin bağlantısı olduğu iddiaları verilebilir. Bu tarz asılsız iddiaların amacı, bölgede terörle mücadele bahanesiyle, Büyük Kürdistan’ı kurmak için Kürt güçlerinin gelmesine zemin hazırlayarak ITC’yi gayri meşru bir yapı olarak göstermektir. Büyük resme bakıldığında, ABD’nin Irak Kürtleriyle Suriye’deki terör örgütlerini birleştirme projesi görülecektir. Bu Irak Türklerinin milli güvenliğini tehdit eden bir projedir.
Hazırlamamız gereken üçüncü unsur ise hakkımız olan doğal kaynaklardan bize düşen paydır. Irak Türklerinin yaşadıkları bölgeler, zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir ve bu kaynaklardan pay alma hakları olmalıdır. Bu hakkın alınması için uğraş verecek kurumlar ve sivil toplum kuruluşları acilen kurulmalıdır. Böyle bir adımla bölgemizin kalkınmasını sağlamış oluruz. Bu noktaları tamamladıktan stratejik adımlarımızı şu ilkelere göre belirlememiz gerekir:
- Yukarıda bahsedilen hazırlık evresini gerçekleştirme. Örneğin, kendi içimizi düzenlemek.
- Türk bölgelerinin (Türkmeneli Bölgesi) tamamını muhafaza ederek, rakip sayısını asgariye indirme (Eleme evresi). Örneğin, tehdit unsuru taşıyan gruplardan birini seçmek.
- Mevcut yapının hayalini üretme. Hâlihazırda mevcut yapıların aynı amaca (Yüksek Stratejiye) hizmet eden bir yapıya dönüştürülmesi. Bu yapının özelliği, gerçekliği açık biçimde ifşa etmesi ve dillendirilmeyen hususları deklare etmesi gibi. Böylece, halka yüksek stratejinin ne olduğunu anlatmak ve rakip güçleri şu anki mevcut Irak Türk yapılarının meşru olduğunu kabul etmek zorunda bırakmaktır. Adeta bir karşıt yaratma hamlesidir. (Kabullendirme Evresi). Örneğin, ilhak ya da bağımsızlığı deklare eden bir parti kurmak.
- Seçilen unsur ile Türkiye garantörlüğünde tek rakip ile bütünleşerek, ikinci unsur hâline gelme. Bu evrede, diplomasiyi kullanarak siyasi, iktisadi ve kültürel haklarımızı maksimum şekilde elde etme. Bu evre, istisnai statü elde ettiğimiz ölçüde, diğer partilere oy veren ve faaliyet gösteren Türk unsurlarını (kayıp oylar) yapımıza kazandırma evresidir diyebilirim.
- Tekil durumda olan, rakibin yapısını içeriden inceleyerek haklarımızı genişletme, rakibin alt unsurlarıyla geçici birliktelikler kurma ve kısmî egemenlik elde etmeye çalışma (Rakip unsura egemen olmak) evresi.
- Türk bölgelerinde, ana dil olarak Türkçeyi yaygın hâline getirme.
Bu evreler ile yüksek stratejik olan nihai hedefimize daha yakın hâle geliriz.
Yüksek stratejimizin gerçekleşmesi, Türk bölgelerinin kalkınması ve Türk insanının nitelikli hâle gelmesiyle mümkündür. Yüksek stratejinin gerçekleşmesi uzun zaman gerektirir. Ancak, beş ya da on yıl gibi kısa bir sürede dahi Türk insanın yaşam standardının düzeltilebileceği aşikârdır. Daha önceden de ifade ettiğim gibi, kaleme aldığım bu çalışma, entelektüel camiaya katkıda bulunma amacıyla hazırlanmıştır.