Lübnan’ın çalkantılı siyasi tarihinde sürekli unsurlardan biri, ülkedeki hizipler ve mezhepsel arası rekabetlerin bölgesel ve küresel aktörler tarafından kendi çıkarları bağlamında kullanılmasıdır. Osmanlı döneminden beri Lübnalılar arasında vuku bulan çatışmaların hiçbiri dış müdahalecilikten bağımsız düşünülemez.
Bu yönlendirmeler ve internet üzerinde yayılan doğrulu meçhul haberler Arap Orta Doğusu’nda zalim diktatörlerle özgürlük isteyen bilinçli devrimciler arasında bir savaş olduğu izlenimine yol açıyor ve çoğu zaman bir hezeyana dönüşüyor.
Bu yıl Suriye’ye yaz geç gelecek gibi görünüyor. Nisan ayının neredeyse ortasındayız, soğuk havalar Suriyelileri hala kışlık elbiselerini giymeye zorluyor. Geçen yıl bu zamanlar Şam’da gündüzleri sıcaktan bunaldığımızı hatırlayınca soğuk havaların sürmesi tuhaf geliyor insana.
Lübnan, ülkenin son yıllarıyla kıyaslandığında siyasi krizlerin ve şiddet olaylarının kısmen azaldığı sakin bir yılı geride bıraktı. Lübnan’ın istikrarını ve güvenliğini tehdit eden iki mesele -Hariri suikastı soruşturması ve İsrail’in saldırı ihtimali- yine gündemde önemli bir yer işgal etse de, yükselen siyasi tansiyon çatışmaya dönüşmedi.
Her gün Türkiye’deki televizyon kanallarında, gündemde yer işgal eden konular üzerinden yapılan birçok tartışma ve haber programına şahit oluyoruz. Son yıllarda tartışmaların en popüler konularını genellikle kimliklere (Kürtler, Aleviler, Ermeniler, başörtüsü gibi) dayalı siyasi ve toplumsal meseleler teşkil ediyor.
Ekim ayın başından beri Türk kamuoyunu meşgul eden iki konu var: İlki, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın -bir diplomatik ziyaretler silsilesinin parçası olarak- Suriye’ye yaptığı bir günlük resmi ziyaretin ardından gündeme gelen PKK terör örgütünün uluslararası baskıyla tasfiyesi tartışmaları, ikincisi ise türban meselesi.
Bu hafta başında Suriye’nin, Hariri Suikastı soruşturmasında yalancı şahitlik yapmasından dolayı, 33 kişi hakkında tutuklama kararı aldığı haberi Lübnan ve dünya kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Yalancı şahitler meselesi son zamanlarda Lübnan siyasetinde en çok tartışılan konulardan biri.
Bir yıl önce -16 Eylül 2009’da- Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaret, Türkiye ve Suriye arasındaki sınır geçişlerinde karşılıklı olarak vizelerin kaldırılmasına vesile olmuştu. Türkiye ile Suriye arasında vize uygulamasının kaldırılması geçen bir yıllık sürede iki ülke arasındaki siyasi ve ekonomik işbirliğinin ve dayanışmanın artmasına hizmet etti.
24 Ağustos’da Beyrut’un Burç Abi Haydar bölgesinde Hizbullah militanları ile El-Ahbaş örgütü taraftarları arasında çıkan silahlı çatışmada Hizbullah yetkilisi Muhammed Favvaz, Munzer Hadi ve El-Ahbaş örgütü üyesi Ahmed Umeyrad öldü.
Son zamanlarda Suriyelilerin kafasını meşgul eden iki şey var. İlki, sigara içme alışkanlığının yaygın olduğu ülkede 21 Nisan’dan itibaren cafe ve restoranları da kapsayan kapalı alanlarda sigara içilmesinin devlet tarafından yasaklanması.
31 Mayıs 2010 sabah karşı Türkiye-İsrail ilişkilerini uzun vadede olumsuz etkileyecek bir kriz ortaya çıktı. Gazze’ye insani yardım ulaştırmayı hedefleyen barış konvoyu gemilerinden Mavi Marmara’ya İsrail Silahlı Kuvvetleri tarafından kanlı bir askeri operasyon gerçekleştirildi. İsrail Silahlı Kuvvetleri ilk defa bir NATO üyesi ülkenin vatandaşlarına saldırdı ve öldürdü.
Suriye tarih boyunca birçok dine ve medeniyete ev sahipliği yapmış bir ülke. Ayrıca coğrafi konumu itibarıyla medeniyetlerin ve dinlerin kesişim ve etkileşim kurdukları bir kavşak. Bu özellikleri Suriye’de günümüze kadar ulaşan farklı etnik ve dini grupların bir arada yaşama kültürünü ve hoşgörüyü beraberinde getiriyor.
Sembolizm, insanoğlunun siyasette, dinde, kültürde, ticarette kendini ifade etmek, düşünce ve hissiyatlarını somutlaştırabilmek için kullandığı en önemli yöntemlerden biridir.
Eylül 2009’da Türkiye ile Suriye hükümetlerinin sınır geçişlerinde vize uygulamasını kaldırmasıyla iki ülke arasında son 10 yılda ilişkilerin hızla canlandığı, derinleştiği ve çok yönlü hale geldiği daha da somut olarak ortaya çıktı ve her iki ülkenin kamuoylarında bu konuyla ilgili -daha çok Türkiye’nin Orta Doğu’da genişleyen rolüne odaklanan- birçok yazılı ve sözlü yayının yer almasına yol açtı.
2003’te başlayan Irak işgalinden bu yana birkaç kez İsrail Hava Kuvvetleri’nin saldırısına uğrayan Suriye toprakları, 27 Ekim’de ilk defa ABD Silahlı Kuvvetleri’nin doğrudan saldırısına hedef oldu. Saldırıda 8 sivil hayatını kaybetti.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’in davetlisi olarak 20–21 Ağustos’ta Rusya’ya bir çalışma ziyareti gerçekleştirdi. Beşşar Esad’ın bu ayın başından beri önce İran’a,
Şam’daki Arap Birliği zirvesinin 30 Mart’ta bitmesinin ardından dünya kamuoyunda İsrail’in Suriye ve Lübnan’a yeni bir saldırı gerçekleştirme olasılığı yoğun olarak tartışıldı. İsrail ordusunun Lübnan sınırındaki hareketliliği, İsrail Başbakanı Olmert’in bundan dolayı Almanya gezisini iptali,
Lübnan, 2008’in ilk ayında, üç aydır devam eden devlet başkanlığı krizinin paralelinde gelişen birçok şiddet olayına sahne oldu. Şiddet olaylarının ocak ayındaki yoğunluğu ve ülke siyasetinde yükselen tansiyon herkesin aklına aynı soruları getirdi: Lübnan bir iç savaşa mı sürükleniyor? Sürükleniyorsa bu iç savaş ne zaman başlayacak? Yoksa başladı mı?
UNESCO tarafından düzenlenen “Arap Kültür Başkenti” festivali bu yıl, 19 Ocak’ta yapılan resmi törenle Şam’da başladı. Açılış töreninde bir konuşma yapan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Şam’ın tarih, kültürel ve dini olarak Arap ve Müslüman dünyası içerisindeki önemini vurguladı.
Lübnan’da başkanlık seçiminin yaratığı siyasi kriz devam ederken Beyrut’tan yeni bir bombalı saldırı haberi geldi. Bu kez hedef doğrudan Lübnan’daki ABD diplomatik misyonuydu. 15 Ocak akşamı Hıristiyanların yoğun yaşadığı Ed-Dora semtinde ABD büyükelçiliğine ait bir araca bombalı bir araçla saldırı düzenlendi.