Vladimir Putin, 27-28 Temmuz tarihleri arasında St. Petersburg'da düzenlenen ikinci Rusya-Afrika zirvesine ev sahipliği yaptı. İki gün boyunca gerçekleştirilen Rusya-Afrika Zirvesi, Afrikalı liderlerin Rusya ile tahıl anlaşmasının sona ermesi ve Ukrayna'da devam eden çatışma konusundaki endişelerini dile getirmesiyle sona erdi. Putin, Karadeniz tahıl anlaşmasından çekildikten sonra Afrika'ya tahıl tedarikini sürdürme sözü vermiş, yüksek gıda fiyatları ve enflasyon için Batı'yı suçlamış ve küresel ekonomik sistemin önemli bir değişimden geçtiğini söylemiştir. Ayrıca Putin, önümüzdeki birkaç ay içinde altı Afrika ülkesine 25.000 ila 50.000 ton ücretsiz tahıl gönderme sözü verdi.
Zirve’ye katılımda gözle görülür bir düşüş görüldü. 2019'daki önceki toplantıya 43 Afrikalı devlet veya hükümet başkanı katılırken, Temmuz ayında gerçekleşen toplantıda bu sayı 20'den az olmuştur. Moskova, düşük katılımı, bazı Afrika ülkelerini katılmaktan caydırdığını iddia ettikleri "aşırı" Batı baskısına bağladı. Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa ve Mısır Devlet Başkanı Abdel Fattah el-Sisi, tahıl anlaşmasının yeniden başlatılması çağrısında bulunulan Zirve’de sesini en çok yükselten liderler arasında yer aldı. Ramaphosa, Karadeniz girişiminin önemine vurgu yaparak, Afrika ülkelerinin bağış peşinde değil, uygulanabilir bir ticaret ortaklığı aradığını belirterek, Karadeniz'in açık kalmasını talep etti. Ukrayna'daki çatışmayı ele alan Afrikalı liderler, ayrıntıları kamuya açıklanmayan bir barış girişimi önerdiler. Putin, Rusya'nın teklifi değerlendireceğini kabul ederken, Ukrayna ordusu saldırılara devam ederken ateşkes uygulamasının uygulanabilirliğini sorguladı.
Afrika ülkeleri, Birleşmiş Milletler'deki en büyük oylama bloğunu oluşturuyor ve Rusya'nın Ukrayna'daki eylemlerini kınayan Genel Kurul kararları konusundaki bölünmüş duruşları, Rusya ve Afrika kıtasını içeren uluslararası ilişkilerin karmaşıklığını yansıtıyor. Zirve sırasında çeşitli sergilerde silahlar sergilendi ve Rusya'nın Afrika'nın en büyük silah tedarikçisi olarak önemli rolünün altı çizildi. Zirve’yi çevreleyen gerilimlere ve zorluklara rağmen Putin, Afrika'yı dünyada yükselen bir güç merkezi olarak kabul etti. Kıtanın hızla büyüyen 1,3 milyarlık nüfusu, muazzam ekonomik ve jeopolitik fırsatlar sunuyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Afrika'yı Moskova'nın kampına çekmek ve Rusya'yı Batı "emperyalizmi" ve "yeni sömürgeciliği"ne karşı bir siper olarak sunmak amacıyla Ocak ayından bu yana iki kez Afrika turu yapmıştı.
Rusya’nın Afrika ile ilişkilerini küresel ölçekteki rekabet boyutunda incelediğimizde ise çok boyutlu bir perspektif ortaya çıkıyor. Rusya, Ağustos 2017'de Çad, Nijer ve Nijerya dahil olmak üzere birçok Sahel ülkesiyle askeri iş birliği anlaşmaları imzaladı: Nisan 2018'de Gine, Ağustos 2018'de Burkina Faso ve Haziran 2019'da Mali. Nijer'in stratejik önemi birkaç nedenden dolayı katlanarak arttı. Birincisi, ülke geniş uranyum rezervlerine sahiptir. İkinci olarak; Fransa, ABD ve Rusya, bölgedeki terörle mücadele çabalarına aktif olarak katılıyor. Üçüncüsü ise Türkiye ve BAE, Nijer'i Libya'da devam eden rekabette çok önemli bir oyuncu olarak görüyor. 2021'de Rusya, Afrika'da Fransız karşıtı anlatıları desteklemek ve masrafları Fransa'nın pahasına Mali, OAC ve Nijer'deki yumuşak gücünü artırmak için çalıştı. Mali ve Çad'ın askeri yönetim altında olmasıyla Nijer, ABD ve Fransa'nın Sahel stratejilerinin giderek daha önemli bir parçası haline geldi. Nijer, Mart 2022'nin sonlarında bir darbe girişimi, mülteci akınları ve terör saldırılarında artış yaşayarak jeo-stratejik önemini artırdı. Mali'nin Rusya ile ittifakındaki askeri cunta ve Fransa ile gergin ilişkileri, Nijer'i Sahel'deki Avrupa terörle mücadele çabalarının merkezi haline getirdi. Burkina Faso ve Gine, askeri rejimlerine rağmen, Mali'nin Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'ndan (ECOWAS) aldığı yaptırımlardan, kendilerine müzakere için ek süre verildiği için kaçındı.
Wagner Grubu'nun Çad ve Nijer'in karşı çıktığı Mali'deki faaliyetleri bu farklı muameleyi etkilemiş olabilir. Ancak 2022'nin sonlarına doğru ilerlerken, Rus medyası Wagner Group'un özel askeri birliklerinin Nijer'de konuşlandırılma potansiyeline dikkat çekti.
Rusya'nın uzun vadeli hedefi, Nijer'deki uranyum madenlerinin Fransızların eline geçmesini önlemektir. Nijer'deki darbe, Rusya-Afrika Zirvesi'nde gündem oldu. Mohamed Bazoum'un Zirve’de bulunmaması, Rus medyasında Nikolay Patrushev'in belirttiği gibi, Batı'nın Afrika üzerindeki baskısının bir göstergesi olarak yorumlandı.
Şaşırtıcı bir şekilde, darbenin dış etkilerden çok, kaynakların orduya tahsisi ve Bazoum ile ordu arasında terörle mücadele taktikleri konusunda yaşanan anlaşmazlıklar gibi yerel dinamikler tarafından yönlendirildiği görülüyor. Wagner Group'un Burkina Faso'daki deneyimi, Nijer'de zorlu bir yolla karşı karşıya olduklarını gösteriyor. Darbenin ardından Nijer kendisini yeni bir rejim altında bulur. Fransa yanlısı Cumhurbaşkanı Bazouma, ordu ve güvenlik güçleri adına Albay Amadou Abdraman'ın darbeyi ilan etmesiyle devrildi. Ordu artık gücü elinde tutuyor ve Nijer'in başkentindeki önemli idari binaları kontrol ediyor.
Bu olayların ortasında, özellikle Ukrayna'nın ihracatını bloke ettikten ve Tuna ve Karadeniz limanları ile tahıl tesislerini hedef aldıktan sonra, Putin hesaplı bir jestle Afrika ülkelerine bedava tahıl teklif etti.
Gelişen bu senaryoda Rusya, siyasi sermaye oluşturmak için Afrika'daki gıda bağımlılıklarından yararlanmaya çalışıyor ve potansiyel olarak hayati organizasyonlardaki oyları etkiliyor. Putin, ciddi bir gıda krizini önlemek için daha fazla taviz vermesi gereken Batı'ya da dolaylı olarak baskı yapabilir. Dahası, Putin istikrarsız gıda arzı durumu için Batı yaptırımlarını suçlamak için durumu kullandı. Nijer, Afrika'daki Fransız nüfuz alanının kalıntılarının bir parçası olduğu için riskler yüksek. Bölgedeki uranyum rezervleri ve stratejik konumu göz önüne alındığında, Wagner'in olası bir müdahalesinin geniş kapsamlı etkileri olabilir.
Rusya, Ukrayna ile süren savaşında kendisine karşı oluşan Batılı bloğunun dikkatini dağıtmak, enerjilerini bölmek amacıyla her türlü fırsatı değerlendirmektedir. Fransa elektrik üretiminin yüzde 80’ini nükleer enerjiden sağlamaktadır ve bu bağlamda uranyum ihtiyacının büyük bir bölümünü Nijer, Mali, Gabon ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi “Fransız Afrikası“ ülkelerden karşılamaktadır. Bu Orta Afrika devletleri ile Fransa arasında oluşacak bir gerilim Rusya’nın kendi üzerindeki baskı azaltma fırsatlarından biri olacaktır. Bu örnekten yola çıkarak, Ukrayna’ya destek olan diğer Batılı güçlerin küresel işbirliği içerisinde olduğu başka devlet ve aktörler ile gerilim yaşaması yine Rusya’nın üzerindeki baskıyı azaltan etkenler olacaktır. Rusya benzer durumları ve fırsatları değerlendirmek isteyecektir. Uluslararası kamuoyunda odak noktasını Ukrayna’dan diğer bölge ve devletlere çevirmek isteyecektir. Ayrıca Ukrayna’ya destek olan devletlerin desteğini azaltmak adına bu devletleri ilgilendiren birincil dereceden sorunlara ve gündemlere Rusya, dolaylı olarak mesai harcayacaktır.
Rusya’nın Afrika ülkeleri üzerinden Ukrayna’yı destekleyen Avrupalı devletlerin desteğini azaltması ya da odaklarında sapmalar meydana getirmesi olası bir durumdur. Almanya’nın 2022 yılında Afrika üzerinden elde ettiği kazanım yıllık 200 milyar dolar, Fransa’nın 180 milyar dolar, İngiltere’nin 150 milyar dolardır. Bu devletlerin ilişkileri, kazanımları üzerinde meydana gelebilecek dalgalanmalar ya da tehditler enerjilerini ve odaklarını bölmelerine neden olacaktır. Batılı ülkeler, savaşın başlangıcından bu yana Ukrayna'ya 128 milyar doların üzerinde yardımda bulunmuşlardır. Amerika Birleşik Devletleri 75 milyar doların üzerinde yardım sağlayarak en büyük bağışçı olmuş ve onu 55 milyar doların üzerinde yardım sağlayan Avrupa Birliği izlemiştir. Diğer büyük bağışçılar Birleşik Krallık, Kanada ve Japonya'dır. Bu devletlerin kendi ticaretleri, kazanımları ya da güvenlikleri üzerinde oluşacak herhangi bir tehdit Ukrayna’ya akan yardımlarda kesinti anlamına gelecektir. Rusya bu oyunu oynamak isteyecektir.