İnsanoğlunun doğal yaşam ortamı karalardır. Ancak, dünyanın büyük kısmı denizlerle kaplı olup deniz insanoğluna refah, zenginlik ve güç getirecek özelliklere sahiptir. Bu açıdan bakıldığında insan toplulukları, doğal olarak, sosyolojik gelişmelerinin her aşamasında evvela doğal yaşam ortamları olan kara parçalarına, bilahare denizlere dikkat etmiş ve nüfuz alanlarını oralara doğru genişletmeye başlamışlardır.
Ukrayna’da Rusya’nın yakın zamanda büyük bir saldırı gerçekleştireceği haberlerinden ABD’nin Ukrayna’yı son ana kadar destekleyeceğini deklare etmesine kadar karmaşık ve belirsiz bir durum söz konusu. Rusya ile “sınırsız dostluğu“ bulunan Çin ise bu karmaşık durum karşısında pozisyon belirlemeye çalışıyor.
Geçen hafta Cuma günü (10 Mart 2023) Suudi Arabistan ve İran arasında yeni bir anlaşma imzalandı. Buna yeni bir “Kutsal Cuma“ anlaşması denebilir mi? İki ülke arasındaki en büyük fayın mezhep farkının siyasileştirilmesinden kaynaklandığı düşünülür ve mezhep anlaşmazlığının arkasına gizlenen bölgesel güç rekabetinin 2016 yılından bu yana yarattığı yüksek gerilim, Çin’in yardımı ile kotarılan bu anlaşma sonrası gevşeyecekse, elbette.
Çağımızda, ülkeler arasındaki ilişkilerde konjonktüre bağlı olarak meydana gelen değişimler sonucunda, klasik diplomasi yöntemlerinin yanında yeni kavramlar da ortaya çıkmıştır. Diğer ülke yönetimlerini ve uluslararası örgütleri etkilemek hedefiyle birlikte, yabancı kamuoyunu da etkilemek ihtiyacı doğmuştur.
Dünyadaki en güçlü ve etkili istihbarat servisleri açısından merak edilen en önemli konuların başında, Çin’in Afrika’daki askeri ve siyasi stratejik planları gelmektedir. Afrika madenleri ve enerji yatakları Çin’in bu kıtaya yönelmesinde temel etkendir.
İçinde bulunduğumuz çağda, teknolojinin gelişmesi neredeyse her alanda daha önce görülmemiş değişikliklere ve gelişmelere yol açmıştır. Denizcilik faaliyetleri de teknolojik gelişmelerden etkilenmektedir. Otonom gemilerin geliştirilmesiyle birlikte kullanımına yönelik test aşamaları hızlanmaktadır.
Göç, ulus-devletlerin düzenlemesi ve kontrol altında alması gereken bir 21. yüzyıl gerçekliği midir? Bu sorunun yanıtına farklı Uluslararası İlişkiler (Uİ) teorilerinden görece farklı yanıtlar verilebileceği düşünülse de ortak bir kabule varılabilir: Uluslararası göçün düzenlenmesi. Göç ve güvenlik dengesi ise, özellikle son on yılda artan zorunlu göç ve yerinden edilmişlik fenomenleri çerçevesinde yeniden düşünülmesi mutlak hale gelen bir olgudur.
Artık, ulusal ya da uluslararası her seviyede güvenliği geçmişin anlayış ve kurumları ile sağlama imkânı zayıflamaktadır. Hızla gelişmekte olan teknolojilerin neden olacağı ekonomik ve toplumsal dönüşümler, uluslararası düzenin de yeni bir çerçeveye yani devletsiz (sınırların olmadığı post-modern) sisteme geçmesini dikte ediyor.
ABD’nin Afrika Boynuzu’ndaki güvenlik faaliyetleri Orta Doğu ve Afrika açısından ihtiyaç duyulan güvenlik yapısını ortaya çıkarmakta mıdır? Bu soru ABD’nin bölgesel güvenlik faaliyetlerini yürütürken, ilgili bölgedeki devlet ve farklı seviyelerdeki birimlerle olan ittifak ilişkilerini, destek faaliyetlerini ve bunların sonucunda ortaya çıkan stratejik seviyedeki eyleme biçimlerini de anlamak için önemlidir.
Suudi Arabistan devleti 2010’lu yıllardan itibaren önemli tehditlerle yüz yüze gelmeye başlamıştır. Küresel enerji piyasalarının yaşadığı köklü dönüşümlerin ülke ulusal refahı açısından ortaya çıkardığı tehditler, azalan ABD güvenlik garantileri ve varoluşsal düşmanı olan İran’ın Orta Doğu bölgesinde genişleyen ideolojik ve politik nüfuzu bu tehditlerden bazılarıdır.
Arap yarımadası tektonik hareketlerle Afrika’ya doğru kayarken hiç olmazsa siyasi faylardaki gerilimi azaltacak girişimler önem kazanıyor. Necef Zirveleri işte bunlardan biri.
18-19 Şubat tarihlerinde Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da “Afrika Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Kongresinin 36. Olağan Toplantısı gerçekleştirildi. Bu zirveye, açılış töreninde İsrail’in Etiyopya Büyükelçisi Sharon Bar-Li'nin akredite şartlarını yerine getirmediği gerekçesiyle güvenlik personeli tarafından dışarı çıkarılması damgasını vurdu.
Bu çalışmada Siber Güvenliğe Stratejik ve ontolojik açıdan yaklaşarak Yapay Zeka ile ilişkisi ela alınmaya çalışılmıştır. Tehditlerin nasıl üstesinden gelineceği konusunda etkili bir strateji oluşturmak için tehdit ortamına ilişkin geniş bir bakış açısına sahip olmanın önemi vurgulanarak bir siber ordu ve buna yönelik önerilere yer verilmiştir.
Göçler veya nüfus hareketleri insanlığın doğuşuyla birlikte ortaya çıkan bir olgudur. Nüfusun yer değiştirmesi yaşama hakkı, özgürlüklere erişim, yüksek servet beklentileri, macera, kök yerleşkeden uzaklaşma ve duygusal nedenler şeklinde farklı motivasyonları kapsamaktadır.
Rekabet ortamının gerçekleştirilen askeri tatbikatlar yanında, Ulusal Güvenlik Strateji Belgelerine ve Güvenlik Zirvelerine yansıdığı da açıkça görülmüştür. ABD doğrudan Rusya ve Çin’i hedef almış ve müttefikleri ile yeni bir mücadele stratejisini yürürlüğe sokmuştur.
Ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel güçlerin oluşturduğu bir Dünya Düzeni vardır. Bu düzen ufak değişimler gösterse de kolay kolay değişmez. Büyük güçler siyasi, ekonomik güçlerini koruyabilmek ve hatta geliştirmek amacıyla zaman zaman bazı girişimlerde bulunurlar.
Ülkelerin geçmişten günümüze sınır güvenliğini esas alan ve askeri güç kullanarak bu tür bir güvenliği sağlama girişimleri hep olagelmiştir. Ancak bu yöndeki çabalar, aynı zamanda toplumsal refahı arttırma veya uluslararası güvensizliği giderme girişimlerini başarısız kılmıştır.
Oldukça sık karşılaşmaya başladığımız “Metaverse“ kavramının Türkçe anlamı “Yeni Gerçeklik“ olarak tanımlanmaktadır. Yenidünyaya ve geleceğe ait olan bu kavram oldukça hızlı bir şekilde hayatımıza girmeye başlamıştır. Siber toplumun göstergesi olarak da bakılan Metaverse kavramı geleceğin devlet yapılarını da etkileyecek gibi görünmektedir.
ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in Mısır’la başlayan Orta Doğu gezisinde, Mısır ve İsrail arasındaki barışın ve özellikle Abraham konjonktürünün, bölgedeki gelişmelerden olumsuz etkilenmesi endişesi hissedildi. Orta Doğu uzlaşmadan çok çatışmanın olduğu bir bölge.
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bugüne ABD’nin büyük stratejisinin ne olması gerektiği konusunda yoğun bir tartışma yaşanmaktadır. Özellikle 11 Eylül olayları, Irak Savaşı ve 2008 küresel finansal krizinin etkileriyle ABD dış politikasının tarihsel motiflerinden biri olan izolasyonist eğilimin yeni bir versiyonu bu tartışmalarda giderek daha çok öne çıkmaya başlamıştır.
Günümüz dijital çağında hemen hemen her şey dijitalleşmekte veya sanallaşmaktadır. Günümüzde en değerli şeyin banknot veya kıymetli metaller değil veri olduğu aşikârdır. İnternet günümüzde herkesin erişebileceği bir habitata dönüşmüştür.
Beşinci jenerasyon (5G) ağları, gelecekte ekonominin ve kamu hizmetlerinin temeli oluşturacaktır. 5G teknolojisi makineler arasında iletişimi sağlayarak eğitim, ulaşım, sağlık, şehircilik ve askeri alanlarda birçok gelişmeyi sağlayacaktır. Özellikle büyük güçlerin aralarındaki rekabetin alevlendiği uluslararası politik atmosferde 5G teknolojisini askeri yapısı içinde kullanabilen güçler diğer güçlerin önünde önemli bir avantaj elde edecektir.
Afrika kıtası sahip olduğu zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla yüzyıllardır başta Batılı devletler olmak üzere küresel aktörlerin ilgisini çekmektedir. Ancak Soğuk Savaş’tan itibaren siyasi nedenlerle de Afrika’nın, küresel aktörlerin dış politika ajandalarında büyük bir öneme sahip olduğunu söylemek de mümkündür.
İki kutuplu dünya düzeninin başat aktörlerinden olan Sovyetler Birliği’nin, 1990’lı yılların başında yıkılması ve Soğuk Savaş döneminin sona ermesi “dondurulmuş sorunlar“ olarak adlandırılan bazı sorunları gün yüzüne çıkarmış, özellikle Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını kazanan devletler arasında yaşanan sınır anlaşmazlıkları bir anda savaşa dönüşmüştür.
Avrupa’da aşırı sağın içinde bulunduğumuz son 40 yılda bir yükseliş yaşadığını söylemek mümkündür. Aşırı sağın bu yükselişinde hem iç hem dış pek çok dinamik bulunmaktadır. Bu dinamiklerin anlaşılması için öncelikle aşırı sağın anlamlandırılması ve son yıllarda aşırı sağın yükselişine neden olan siyasal dönüşüm ortamının açığa çıkartılması gerekmektedir.