Menü

15
Mar
14 Gündem

Çok Kutupluluk

Alıntı

Dış politika tartışmalarında dünyanın giderek daha “çok kutuplu” hale geldiği artık bir klişe haline gelmiştir. Günümüz dünyasının hâlihazırda ne derece çok kutuplu olduğu tartışmalı olsa da, dünyanın “çok kutuplaşması” bir gerçektir: Bir yandan, küresel düzeyde kilit meseleleri etkileyebilecek kapasiteye sahip aktörlerin sayısı artmaktadır. ...

Dış politika tartışmalarında dünyanın giderek daha “çok kutuplu“ hale geldiği artık bir klişe haline gelmiştir. Günümüz dünyasının hâlihazırda ne derece çok kutuplu olduğu tartışmalı olsa da, dünyanın “çok kutuplaşması“ bir gerçektir: Bir yandan, küresel düzeyde kilit meseleleri etkileyebilecek kapasiteye sahip aktörlerin sayısı artmaktadır. Öte yandan, dünya birçok devlet arasında ve devletlerin kendi içinde artan bir kutuplaşmaya tanık olmaktadır; bu durum ise küresel krizler ve tehditler karşısında ortak yaklaşımlar geliştirilmesini zorlaştırmaktadır.

Günümüz uluslararası sistemi tek kutupluluk, iki kutupluluk, çok kutupluluk ve kutupsuzluk unsurlarını bir arada barındırmaktadır. Ancak daha fazla sayıda devletin nüfuz için yarıştığı süregelen bir güç kayması açıkça gözlemlenebilir. Üstelik çok kutuplaşma yalnızca maddi gücün yayılmasıyla değil, aynı zamanda dünyanın ideolojik olarak daha fazla kutuplaşmasıyla da kendini göstermektedir. Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu dönemi şekillendiren siyasi ve ekonomik liberalizm artık tek geçerli model değildir. Liberal demokrasilerde yükselen milliyetçi popülizmin de gösterdiği gibi, bu model giderek daha fazla içerden sorgulanmaktadır. Aynı zamanda dışarıdan da meydan okumalarla karşı karşıyadır; demokrasiler ve otokrasiler arasındaki artan ideolojik bölünme bunun en açık göstergesidir. Bunun yanı sıra, birden fazla düzen modelinin bir arada var olduğu, rekabet ettiği veya çatıştığı bir dünya ortaya çıkmaktadır.

Dünya genelinde, bu çok kutuplaşma farklı duygular uyandırmaktadır. İyimser bakış açısı, daha kapsayıcı bir küresel yönetişim ve uzun süredir birçok kişi tarafından fazla baskın bir güç olarak görülen Washington üzerinde daha fazla kısıtlama getirilmesi olasılıklarına dikkat çeker. Kötümser bakış açısı ise çok kutuplaşmanın düzensizlik ve çatışma riskini artırdığını ve etkili iş birliğini zayıflattığını öne sürmektedir. Münih Güvenlik Endeksi 2025, toplamda G7 ülkelerindeki insanların daha çok kutuplu bir dünya konusunda BICS“ ülkelerindeki (BRICSten Rusya hariç) katılımcılara kıyasla daha az iyimser olduğunu göstermektedir. Ancak çok kutupluluğa yönelik ulusal bakış açıları, mevcut uluslararası düzene ve arzulanan gelecekteki düzene dair farklı perspektifler tarafından şekillendirilmektedir.

Donald Trump’ın başkanlık zaferi, ABDnin Soğuk Savaş sonrası dış politika konsensüsünü, yani liberal uluslararasıcılık temelinde büyük bir stratejinin ABD çıkarlarına en iyi şekilde hizmet edeceği fikrini ortadan kaldırmıştır (Bölüm 2). Trump ve birçok destekçisi için ABDnin oluşturduğu uluslararası düzen kötü bir anlaşmayı temsil etmektedir. Bunun bir sonucu olarak, ABD Avrupanın güvenlik garantörü olarak tarihi rolünden vazgeçiyor olabilir ki bu durum Ukrayna için önemli sonuçlar doğuracaktır. Önümüzdeki yıllarda ABD dış politikasının büyük olasılıkla Washington’ın Pekin ile yürüttüğü iki kutuplu rekabet tarafından şekillendirilmesi muhtemeldir. Ancak bu durum, uluslararası sistemin çok kutuplaşmasını hızlandırabilir.

Çin, çok kutuplu bir düzenin en önde gelen ve en güçlü savunucusudur ve kendisini sözde Küresel Güney ülkelerinin savunucusu olarak sunmaktadır (Bölüm 3). Ancak Batı'daki birçok kişi, Pekin'in çok kutupluluğa yönelik savunusunu, ABD ile büyük güç rekabetini sürdürmek için kullanılan söylemsel bir kılıf olarak görmektedir. Çin, mevcut küresel düzenden memnuniyetsizlik duyan ülkeleri bir araya getirme konusunda önemli başarılar elde etmesine rağmen, ülkenin ekonomik ve askeri ilerlemesi bir dizi iç engelle karşı karşıyadır. Dahası, Trump yönetimi altında ABDnin Çini zayıflatmaya yönelik çabalarının artması muhtemeldir – ancak Pekin, ABDnin uluslararası taahhütlerinden çekilmesinden veya Washington’ın uzun süredir müttefik olduğu ortakları uzaklaştırmasından da fayda sağlayabilir.

Liberal uluslararası düzeni temsil eden Avrupa Birliği için, bu düzenin temel unsurlarının giderek daha fazla sorgulanması özellikle ciddi bir meydan okuma oluşturmaktadır (Bölüm 4). Rusyanın Ukraynaya karşı yürüttüğü savaş ve Avrupadaki birçok toplumda yükselen milliyetçi popülizm gibi gelişmeler, ABnin liberal vizyonunun temel unsurlarını tehlikeye atmaktadır. Donald Trump’ın yeniden seçilmesi, bu zorlukları daha da derinleştirebilir ve ABnin uluslararası siyasette özerk bir kutup haline gelip gelmemesi gerektiği yönündeki tartışmaları yeniden alevlendirebilir. Ancak bu durum aynı zamanda Avrupanın iç bölünmelerini derinleştiren popülist hareketleri cesaretlendirebilir ve ABnin karşı karşıya olduğu krizleri yönetme kapasitesini zayıflatabilir.
Bu yüzyılda, uluslararası düzeni altüst etmeye yönelik en büyük çabayı gösteren devlet Rusya olmuştur. Moskova, kendisini bir medeniyet devleti“ olarak görerek, çok kutuplu bir dünya düzeni öngörmektedir (Bölüm 5). Rusyaya göre, Ukrayna gibi daha küçük ülkeler, bir medeniyet devletinin nüfuz alanı içinde yer almaktadır. Moskovanın kendine dair algısı ile gerçek güç kapasitesi arasındaki farklılıklara rağmen, Rusya uluslararası düzeni istikrara kavuşturma çabalarını başarılı bir şekilde sekteye uğratmaktadır. Ancak aynı zamanda artan ekonomik sorunlar ve aşırı genişleyen imparatorluk yükünün getirdiği sonuçlarla karşı karşıyadır. Ülkenin çok kutuplu nüfuz alanları vizyonunu hayata geçirip geçiremeyeceği, diğer aktörlerin buna göstereceği dirence bağlı olacaktır.

Hindistan liderlerinin mevcut uluslararası düzene yönelik eleştirileri ve çok kutupluluk fikrine verdikleri destek, Hindistan’ın dünya liderleri arasında yer edinme hedefiyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır (Bölüm 6). Yeni Delhi, Hindistan’ın uluslararası profilini yükseltme konusunda önemli adımlar atmış olsa da, bazı zorluklarla da karşı karşıyadır. Dışarıda, Çin Hindistan’ın komşuları arasında stratejik nüfuzunu artırmaktadır. İçeride ise Hindistan ekonomisi yapısal zayıflıklardan muzdariptir ve ülkenin siyasi ve kültürel çoğulculuğu gerilemektedir. Ve Yeni Delhi, kendisini Küresel Güneyin sesi olarak konumlanmasına rağmen, Hindistan’ın çok yönlü ittifak politikası, ülkenin küresel barış çabalarında daha belirgin bir rol üstlenmeye istekli olup olmadığı konusunda şüphe uyandırmaktadır.

Japonya, statükonun en tipik savunucularından biridir (Bölüm 7). Liberal uluslararası düzene ve ABDnin öncülüğüne derinden bağlı olan Japonya, tek kutuplu dönemin sona ermesi, Çinin yükselişi ve yeni birçok kutuplu düzenin ortaya çıkması ihtimali karşısında özellikle kaygılıdır. Münih Güvenlik Endeksi 2025 anketine katılanlar arasında, Japon katılımcılar dünyanın daha çok kutuplu hale gelmesinden en fazla endişe duyan gruptur. Ancak Tokyo, bu jeopolitik değişimlere diğer birçok ülkeden daha uzun süredir hazırlık yapmaktadır. Ayrıca, son dönemde alınan bir dizi önlem, Japonyanın kendisini ve değer verdiği düzeni savunmaya yönelik kararlılığını göstermektedir.

Brezilyalı liderler, çok kutuplu bir düzenin ortaya çıkışını, eski ve işlevini yitirmiş güç yapılarını reforme etmek ve Küresel Güney ülkelerine daha güçlü bir ses kazandırmak için bir fırsat olarak görmektedir (Bölüm 8). Bu nedenle, Brezilya geçen yıl G20 başkanlığı sırasında küresel yönetişim reformunu gündemin en üst sırasına yerleştirmiş ve yoksulluğun azaltılması ile gıda güvenliği gibi Küresel Güneyin diğer önceliklerini de ele almıştır. Önemli doğal kaynaklara sahip olan Brezilya, küresel etkisini artırarak gıda, iklim ve enerji güvenliği konularında küresel tartışmalara yön verebilir. Ancak artan jeopolitik gerilimler ve Trump’ın ikinci başkanlık dönemi, Brezilyanın geleneksel tarafsızlık stratejisini sürdürmesini zorlaştırabilir.

Güney Afrikanın çok kutupluluk anlayışına verdiği destek, mevcut uluslararası düzene, özellikle de temsiliyet açısından eksik uluslararası kurumlara yönelik eleştirilerinden ayrı düşünülemez (Bölüm 9). Pretoria, Batılı devletlerin uluslararası hukuku seçici bir şekilde uyguladığını da düzenli olarak eleştirmektedir. Güney Afrika uzun süredir Afrikanın doğal lideri“ ve uluslararası alanda ahlaki bir örnek olarak görülmüştür. Ancak ülkede Batı karşıtlığının artması ve Güney Afrikanın insan haklarını ve uluslararası hukuku teşvik etme konusundaki sicilinin zayıflaması, ülkenin uluslararası itibarına zarar vermiştir.

Bu nedenle, çok kutupluluk vizyonları da kendi içinde kutuplaşmıştır. Bu durum, mevcut düzenin barışçıl bir şekilde uyarlanmasını, yeni silahlanma yarışlarının önlenmesini, devletler içinde ve arasında şiddetli çatışmaların engellenmesini, daha kapsayıcı ekonomik büyümenin sağlanmasını ve Münih Güvenlik Endeksine katılanların sürekli olarak yüksek öncelikli gördüğü iklim değişikliği gibi ortak tehditlere karşı birlikte hareket edilmesini giderek zorlaştırmaktadır. Büyük ve o kadar da büyük olmayan güçlerin bu zorlukları tek başlarına ele alması mümkün değildir; bu nedenle iş birliği kritik olacaktır. Uluslararası toplumun kurallara dayalı çok taraflılığa hâlâ değer verdiğini geçen yıl kabul edilen Gelecek İçin Pakt“ açıkça ortaya koymuştur. Ancak bu iş birliğinin hayata geçebilmesi için dünyanın biraz kutuplaşmadan arınmaya“ ihtiyacı var. 2025 yılı, bunun mümkün olup olmadığını ya da dünyanın daha da bölünüp bölünmeyeceğini gösterecektir.
Çeviren: Hanife Şeyma SAY
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2799 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 653
TASAM Asya 98 1125
TASAM Avrupa 23 656
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 298
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1408 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 624
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 190
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1306 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 520
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2056 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2056

Yapay Zekâ (YZ), üretim, sağlık, eğitim, savunma ve daha birçok sektörde köklü değişiklikler ile birlikte sadece ekonomik büyüme veya verimlilik artışıyla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda güç dengelerini, uluslararası politikayı ve toplumsal dokuyu da derinden etkiliyor. Devletler, araştırmacılar ve ö...;

Ortadoğu’da savaşların sebebi çoğu zaman toprak gibi görünse de, gerçekte en büyük mücadelelerden biri su kaynakları üzerinde verilmektedir. İnsanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden biri olan Batı Şeria, sadece dini ve politik nedenlerle değil, hayati su kaynaklarıyla da stratejik bir bölge o...;

İkinci Trump yönetimi, savaş sonrası uluslararası düzenin kritik unsurlarını hızla ortadan kaldırırken, eylemlerinin bazı bariz olası sonuçlarını bu sefer teröristler veya haydut devletler tarafından değil, daha önce ABD'nin müttefiki olarak bilinen ülkeler tarafından gerçekleşecek yeni bir nükleer ...;

Almanya, Ukrayna’nın tam ölçekli Rus işgali ve ABD Başkanı Donald Trump’ın yeniden seçilmesiyle şekillenen Zeitenwende sonrası dünyadaki yerini değerlendirirken, Hint-Pasifik’e yakından dikkat etmeye devam etmelidir. Çin’in yükselişi ve artan etkisi, doğu ve güney Afrika’dan batı Pasifik’e kadar uza...;

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından yayınlanan ve uluslararası silah ticaretindeki temel eğilimleri ve değişimleri ortaya koyan özet rapor önemli veriler içeriyor.;

Koşucular, mücadelelerinin ortasında belirli bir noktaya ulaştıklarında acıdan kaçtıklarını, çaba hissetmeden adım adım ilerlediklerini ve sadece 'yaptıklarını' hissettikleri bir tür öfori yaşadıklarını anlatmayı severler. Benzer bir deneyimi 37 yıl önce masamda yaşadım. ;

Almanya, İkinci Dünya Savaşı sonrası rolünü şekillendiren Amerikan dış politika anlayışının zayıflamasıyla birlikte büyük bir zorlukla karşı karşıya. Çok az ülke, büyük ölçüde ABD’nin fikirleri ve maddi gücüyle şekillenen uluslararası düzene Almanya kadar iyi uyum sağladı.;

“Ne kadar çok şey değişirse, o kadar aynı kalır“ der popüler bir söz. Almanya’nın Rusya’nın kapsamlı işgalinin ardından Ukrayna’ya yönelik politikası da buna iyi bir örnektir. Berlin, Kyiv’in kaybetmemesini sağlarken Moskova’nın da kazanmamasını garanti altına almaya çalışarak hassas bir denge yürüt...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Bu rapor, Türk savunma sanayiinin gelişme sürecinin sürdürülebilirliginin ve ihracat potansiyelinin arttırılmasında, şekillendirilecek geleceğe uygun; insan sermayesi, yapı, süreç ve stratejilerin tasarlanmasına ışık tutmak, bu kapsamda alınabilecek tedbirleri saptamak maksadıyla hazırlanmıştır.

Rusya'nın hem Avrasya bölgesine hâkim olmak hem de dünya politikalarında lider aktörlerden biri olmak amacıyla geliştirdiği Avrasyacılık tartışmaları, analitik olarak klasik ve modern olarak değerlendirilebilir.

Soğuk savaşın ardından, “yeni dünya düzeni“ olarak adlandırılan dönem, hegomonik bir güç olarak beliren ABD’nin “büyük vaadi“ ile başladı: “Demokrasiyi dünyada yaygınlaştırmak“. Bu “büyük“ vaad, yoksulluk, adaletsizlik ve şiddet dolu bir dünyayı kurmak biçiminde gerçekleşti ve iki “siyasi/askeri“ ar...

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) bünyesinde yaptığımız bilimsel çalışmalar ile Dünya ve Türkiye’deki gelişmeleri kavrama ve analiz etmeye yönelik çabalarımızın ortaya koyduğu açık bir gerçek var: Aktörleri, kuralları, vizyonu eskisinden çok farklı olan yeni bir uluslararası sistem il...

Türk insanının, Osmanlı zamanında olsun, Cumhuriyet döneminde olsun, stratejik düşünceler üretebildiği ve bunları karar organları üzerinden uygulamaya geçirebildiği tarihi bir gerçektir.Bu özellik tarihte her ülke ve her toplum için geçerli olmamıştır.

“III. Uluslararası Türk - Afrika Kongresi“ 4 - 6 Aralık 2007 tarihleri arasında İstanbul'da Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi - TASAM'ın ev sahipliğinde gerçekleştirildi. III. Uluslararası Türk - Afrika Kongresi'ne, Afrika Birliği'ne üye ülkelerden Afrika Birliği nezdinde kıta hakkındaki çalı...