Su kaynaklarının ulusal sınırlar dışında akması, kaynak kullanımı ve kaynağa egemenlik bakımından birçok komplike sorunu da beraber getirmektedir. Türkiye sahip olduğu yükselti itibariyle bölge ülkeleri içinde bir yayla özelliği taşır. Ülkemizin bu özelliğinden dolayıdır ki; Türkiye'den doğan ırmaklar birden çok ülkeye akar. Bunları, ırmaklar ve aktığı ülkeler bakımından kısaca şu şekilde sıralayabiliriz: Fırat Suriye ve Irak'a, Dicle Irak'a, Aras Azerbaycan'a, Kura ve Çoruh Gürcistan'a, Kotur Çayı ve Sarı Su İran'a akar. Yine Nizip Çayı, Habur Çayı, Kuveyik Suyu, Belh Suyu, Zerka Çayı ve Çağçağ suyu Suriye'ye; Hezil Çayı, Zap Suyu ve Şemdinli Çayı da Irak'a akmaktadır. 40
Türkiye’nin sahip olduğu bazı su kaynakları yukarıda belirtildiği üzere ulusal sınırları dışına çıkmaktadır. Ancak kaynaklarını ülkemizden aldığı için de sınır aşan bir nitelik taşımaktadır. Bu çerçevede sınır aşan sular konusunun temellendirilmesi bakımından bazı deyimlere açıklık getirilmesi zorunludur.
Bu alanda ileri sürülen deyimler bazı ülkeler açısından amaçsal bir özellik taşımaktadır. Çünkü birden çok ülkede akan ve havzasını birden çok ülkenin oluşturduğu akarsular günümüzde önemli bir uluslararası sorun durumundadır. Sadece Orta Doğu’da değil, dünyanın birçok yöresinde nehir sularıyla ilgili anlaşmazlıklar vardır. Bu bağlamda hakların tescili bakımından bir akarsuya getirilecek tanım önem kazanmaktadır.
Bir akarsu eğer bir ulusal sınır içinde doğup aynı ulusal sınır içinde denize dökülüyorsa milli nehir diye tanımlanır. Bu nehirler bulundukları ülkenin hukuksal rejimine tabidirler. Eğer bir nehir doğduğu ülkenin sınırları dışına çıkıyorsa o zaman ülkelerin konumu, politik ve askeri gücü, söz konusu suya olan talebin esnekliği, ilgili ülkelerin alternatif su kaynakları ve ilgili nehir suyunun kullanım olanakları gibi etkenlerle değişik tanımlamalara, konu olmaktadır. Bu bağlamda münhasıran Fırat ve Dicle’yi ele alacak olursak, bu kaynaklar için Türkiye'nin yaklaşımı ile Irak ve Suriye'nin yaklaşımları farklıdır.
Fırat ve Dicle Irmakları Suriye ve Irak için “Uluslararası Su“ Türkiye için ise “Sınır Aşan Su“ (Transboundary rivers) dur. Suriye ve Irak'ın Fırat ve Dicle’yi uluslararası su olarak nitelendirmeleri her şeyden önce paylaşma amacına dayanıyor. Çünkü “uluslararası“ nitelemesi genellikle paylaşılabilirliği ortaya koymaktadır. Oysa “sınır aşan“ sularda suyun çıktığı ülke ile aktığı ülke arasında eşit egemenlik söz konusu olamaz. 41
Hukukta sınır aşan ya da uluslararası sulara ilişkin olarak bağlayıcı bir yasa, kural veya genel kabul gören teamülü bir uygulama yoktur. Bu alanda ortaya çıkan sorunlar, ilgili taraflar arasında, daha önce yapılmış benzer nitelikteki anlaşmalar, uluslararası teamülü hukukun genel ilkeleri dikkate alınarak iki ya da çok taraflı anlaşmalar yoluyla ve özel koşulları içinde çözülmeye çalışılmaktadır. 42
Bu akarsular konusunda 29.3.1946 tarihli bir anlaşma varsa da bu Türkiye ile Irak arasında olup Suriye taraf olmadığı için, söz konusu anlaşmanın Fırat ve Dicle’yi uluslararası su konumuna getirmeyeceği açıktır.
Türkiye, Suriye ve Irak 1990 yılında bir teknik komite kurarak su konusunda çalışma başlatmışlardır. Ancak bugüne kadar yapılan periyodik toplantılarda her üç ülkenin kabul edeceği bir sonuca ulaşılamamıştır.
Birden çok ülkeyi ilgilendiren sular konusunda ülkelerin ortak bir tanımda buluşabilmesi amacıyla "uluslararası su" (international waters) yerine önerilen bazı tanımlar şunlardır: “komşu sular“ (contigious waters), “ulusal olmayan sular“ (non national waters), “sınır oluşturan sular“ (boundary waters), “devam eden sular“ (successive waters), “sınır aşan sular“ (transboundary waters). 43
Fırat ve Dicle nehirleri için onları uluslararası su kılan bir düzenleme olmadığına göre bu sular için, sınır aşan akarsu terimini kullanmak en uygun tanımlama olacaktır.
Türkiye sınır aşan suların yanında ortak sınır çizen sular bakımından da büyük potansiyele sahiptir. Türkiye'nin komşularıyla paylaştığı toplam 2763 km’lik sınırın 615 km’si akarsuların oluşturduğu sınırdır (wet boundaries) (DSİ).
Kaynak: Güneydoğu Anadolu Projesi GAP'ın Türkiye ve Ortadoğu Ekonomi Politiğine Etkisi. İhsan TOY, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. 2015. M.Ü. Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü.
Türkiye’nin sahip olduğu bazı su kaynakları yukarıda belirtildiği üzere ulusal sınırları dışına çıkmaktadır. Ancak kaynaklarını ülkemizden aldığı için de sınır aşan bir nitelik taşımaktadır. Bu çerçevede sınır aşan sular konusunun temellendirilmesi bakımından bazı deyimlere açıklık getirilmesi zorunludur.
Bu alanda ileri sürülen deyimler bazı ülkeler açısından amaçsal bir özellik taşımaktadır. Çünkü birden çok ülkede akan ve havzasını birden çok ülkenin oluşturduğu akarsular günümüzde önemli bir uluslararası sorun durumundadır. Sadece Orta Doğu’da değil, dünyanın birçok yöresinde nehir sularıyla ilgili anlaşmazlıklar vardır. Bu bağlamda hakların tescili bakımından bir akarsuya getirilecek tanım önem kazanmaktadır.
Bir akarsu eğer bir ulusal sınır içinde doğup aynı ulusal sınır içinde denize dökülüyorsa milli nehir diye tanımlanır. Bu nehirler bulundukları ülkenin hukuksal rejimine tabidirler. Eğer bir nehir doğduğu ülkenin sınırları dışına çıkıyorsa o zaman ülkelerin konumu, politik ve askeri gücü, söz konusu suya olan talebin esnekliği, ilgili ülkelerin alternatif su kaynakları ve ilgili nehir suyunun kullanım olanakları gibi etkenlerle değişik tanımlamalara, konu olmaktadır. Bu bağlamda münhasıran Fırat ve Dicle’yi ele alacak olursak, bu kaynaklar için Türkiye'nin yaklaşımı ile Irak ve Suriye'nin yaklaşımları farklıdır.
Fırat ve Dicle Irmakları Suriye ve Irak için “Uluslararası Su“ Türkiye için ise “Sınır Aşan Su“ (Transboundary rivers) dur. Suriye ve Irak'ın Fırat ve Dicle’yi uluslararası su olarak nitelendirmeleri her şeyden önce paylaşma amacına dayanıyor. Çünkü “uluslararası“ nitelemesi genellikle paylaşılabilirliği ortaya koymaktadır. Oysa “sınır aşan“ sularda suyun çıktığı ülke ile aktığı ülke arasında eşit egemenlik söz konusu olamaz. 41
Hukukta sınır aşan ya da uluslararası sulara ilişkin olarak bağlayıcı bir yasa, kural veya genel kabul gören teamülü bir uygulama yoktur. Bu alanda ortaya çıkan sorunlar, ilgili taraflar arasında, daha önce yapılmış benzer nitelikteki anlaşmalar, uluslararası teamülü hukukun genel ilkeleri dikkate alınarak iki ya da çok taraflı anlaşmalar yoluyla ve özel koşulları içinde çözülmeye çalışılmaktadır. 42
Bu akarsular konusunda 29.3.1946 tarihli bir anlaşma varsa da bu Türkiye ile Irak arasında olup Suriye taraf olmadığı için, söz konusu anlaşmanın Fırat ve Dicle’yi uluslararası su konumuna getirmeyeceği açıktır.
Türkiye, Suriye ve Irak 1990 yılında bir teknik komite kurarak su konusunda çalışma başlatmışlardır. Ancak bugüne kadar yapılan periyodik toplantılarda her üç ülkenin kabul edeceği bir sonuca ulaşılamamıştır.
Birden çok ülkeyi ilgilendiren sular konusunda ülkelerin ortak bir tanımda buluşabilmesi amacıyla "uluslararası su" (international waters) yerine önerilen bazı tanımlar şunlardır: “komşu sular“ (contigious waters), “ulusal olmayan sular“ (non national waters), “sınır oluşturan sular“ (boundary waters), “devam eden sular“ (successive waters), “sınır aşan sular“ (transboundary waters). 43
Fırat ve Dicle nehirleri için onları uluslararası su kılan bir düzenleme olmadığına göre bu sular için, sınır aşan akarsu terimini kullanmak en uygun tanımlama olacaktır.
Türkiye sınır aşan suların yanında ortak sınır çizen sular bakımından da büyük potansiyele sahiptir. Türkiye'nin komşularıyla paylaştığı toplam 2763 km’lik sınırın 615 km’si akarsuların oluşturduğu sınırdır (wet boundaries) (DSİ).
Kaynak: Güneydoğu Anadolu Projesi GAP'ın Türkiye ve Ortadoğu Ekonomi Politiğine Etkisi. İhsan TOY, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. 2015. M.Ü. Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü.