Tarih kendisinden faydalanmayı, onu doğru okumayı bilenler için köklerden gelen bir bilinç kaynağı olarak tefekkür ve hareket noktasında okuyucularına çeşitli imkânlar sunar. Türklerin tarihi yerküre üzerinde doğu batı, kuzey-güney yönlerinde çok geniş bir alana yayılmış olduğundan dünya üzerinde pek çok yerde Türk varlığını görmek mümkündür.
Suriye’deki son gelişmeler bölgede yeniden hesaplar yapılmasına yol açtı. 2000’lerin başından beri bölgemizde devam eden değişim, dönüşüm ve yıkım süreci kendi evreleri içinde yaşanmaya devam ediyor. Arap Baharı denilen hazan sonrasında en son ve büyük etki Esed rejiminin çökmesi ile yaşandı.

Çağdaş Auschwitz Gazze

Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. Doğu Akdeniz son olaylarla yeniden ısındı. ABD ve İngiliz gemileri bölgeye akın ediyorlar. Bölgede yeni bir mühendislik ve şiddet dengesi tasavvuru mu söz konusu endişeleri zihinlerde dolaşıyor.
Bir medeniyet iddiası şüphesiz fert, aile ve toplum çerçevesinde tasavvurların söz konusu olmasını gerektirir. Türkistanlılık dediğimiz medeniyetçi milliyetçi çerçeve için de bu zaviye ve gereklilik söz konusudur. İşte burada ifadesi gerekir ki Türkistanlıların bu iddiasının zemini ve temelleri yine Türkistan’dır.
Osmanlı devrinde Sudan ve Türkiye arasındaki ilişkiler , Osmanlı Padişahı I. Selim'in (1467-1520) Mısır'ı Osmanlı Devleti'nin mülküne ilhak ettiği 16. yüzyılın ilk çeyreğine kadar uzanmaktadır. 1517'de Kahire'nin fethinden sonra Mısır'ın güney sınırlarını güvence altına almak, kaçan Memlûkleri ortadan kaldırmak ve Portekiz tehdidine karşı koymak için Osmanlı kuvveti Mısır'ın güney bölgelerine yöneldi.
Kudüs, tarihimizin açısından biz Türkler için, adalet ve "hörmet" ile insanlığa sunduğumuz abideleşen zaman dilimlerini gösteren mefkûre bir mekândır. İsrail dönemindeki durumu göz önüne alarak bir mukayese yaparsak bu gerçek daha açık olarak görülecektir.
Bugün modern dünyanın, Batı Trakya Türkleri de dâhil, kendi dışındaki pek çok konuyu değerlendirmesinde anlaşılması gereken önemli bir husus zihin ve retoriğindeki “ötekileştirme” üslubudur. Türk dünyası ve coğrafyası tek bir coğrafyayı ve kültür/medeniyet dairesini kapsamadığı ve muhtelif milletler birbiriyle temasta oldukları için geçmiş yeniden inşa edilirken her zaman başka bakış açıları ve yaklaşımlar, kavramın içeriğine tesir etmiştir.

Küresele Korona’dan Bakarken

Çin’in ipeği ve güler yüzünden bu sefer korona çıktı! Korona süreci vaki küreselleşme ve küreselleştirme mantığımıza bazı uyarılar bıraktı ve bırakmaya devam ediyor. Malum korona - covid 19, küresel çağın tüm kıtalarının yeni fatihi (!) oldu.
Suriye’deki gelişmeler ülkemizin milli güvenlik hassasiyetleriyle çevrelenerek devam ediyor. ABD ve Rusya arasında kurulan dengeyi bozma yolunda düvel-i muazzama kendi lehine ve aleyhimize işleyecek hamlelerle, dayatmalar bağlamında siyaset takip ediyor. Fırat’ın doğusu ve batısındaki çekiştirme suretiyle Suriye’nin kuzeyi ve bizim güney sınırımızda gelişmeler kaotik bir biçimde devam ediyor; İdlib ile Fırat’ın doğusuna sıkıştırılan mesele ülkemiz adına bir sıkışmayı doğurmakta
Ortadoğu’daki derin jeopolitik analizler düzenin esasını teşkil eden hususları birlikte düşünebiliyor mu? Bu soru Doğunun ortasındaki bu egzotik yeri yeniden mihver bölge yapmanın gerekçelerine dair sorular sormak da demek oluyor. - DEVLET NİZAMIN DİREĞİDİR - MİLLET DEVLETİN ZEMİNİ - ŞEHİR, DEVLET- MİLLETİN VAROLUŞ ZEMİNİ

Yeni Zelanda’da Kim Kimi Vurdu?

Küreselleşen Şiddet Yahut Şiddetin Kısır Döngüsü - Yeni Zelanda olayı ile insanlığımız sarsılırken İslam ve Müslümanlar bir karikatür saldırıya daha maruz kaldılar. Küreselleşme dağınıklığı içindeki dünyamız naklen bir şiddete daha uğradı. Kendisine bigâne kalanlardan ve yenileyemeyen medeniyet intikam almaya devam ediyor. - Yeni Zelanda’da Aşikâr Olan Şeytanın Talim Ettiği Yol
Orta Doğu kaosundan manzaralar dikkatlerimize üşüşmeye devam ediyor. Kaşıkcı cinayeti ile muhtemel azmettirici olarak şüpheleri üzerine çeken Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Pakistan, Hindistan ve Çin’i kapsayan Asya turuna başladı, haberleri ile milyarlarca dolarlık vaatlerle gezindiği Asya kıtasının prense nasıl hulus çaktığını görmekteyiz. Prens ve müttefiklerinin Türkiye karşıtı duruşu belirginleşirken bölgede başka hareketliliklerde yaşanıyor.

Suriye’de PYD Mutabakatı

Suriye’de gündem durmadan akıyor. Son gelişmeler muvacehesinde ABD ile esas anlaşmazlığımız olan YPG ve Rusya ile temel ayrımımız olan Ese/ad mevzularını konuşmayalım diye P5 muhataplarımız âdeta rol paylaşmış gibi davranıyor.
Irak ve Suriye’de yaşanan son on yılların gelişmelerini P5 düzeni devletlerinin çıkar kapsamı içinde görmeden, Kürt kimliğinin bu çerçevede nasıl araç sallaştığını doğru okumadan bugün Suriye’de ABD’nin Kürtler demeyi tercih ettiği silahlı grupları güvenliğe almadan neden çekilip gitmeyeceğini anlamak zor olacaktır.