Bu yönlendirmeler ve internet üzerinde yayılan doğrulu meçhul haberler Arap Orta Doğusu’nda zalim diktatörlerle özgürlük isteyen bilinçli devrimciler arasında bir savaş olduğu izlenimine yol açıyor ve çoğu zaman bir hezeyana dönüşüyor.
Bu yıl Suriye’ye yaz geç gelecek gibi görünüyor. Nisan ayının neredeyse ortasındayız, soğuk havalar Suriyelileri hala kışlık elbiselerini giymeye zorluyor. Geçen yıl bu zamanlar Şam’da gündüzleri sıcaktan bunaldığımızı hatırlayınca soğuk havaların sürmesi tuhaf geliyor insana.
Ekim ayın başından beri Türk kamuoyunu meşgul eden iki konu var: İlki, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın -bir diplomatik ziyaretler silsilesinin parçası olarak- Suriye’ye yaptığı bir günlük resmi ziyaretin ardından gündeme gelen PKK terör örgütünün uluslararası baskıyla tasfiyesi tartışmaları, ikincisi ise türban meselesi.
Bu hafta başında Suriye’nin, Hariri Suikastı soruşturmasında yalancı şahitlik yapmasından dolayı, 33 kişi hakkında tutuklama kararı aldığı haberi Lübnan ve dünya kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Yalancı şahitler meselesi son zamanlarda Lübnan siyasetinde en çok tartışılan konulardan biri.
Lübnan’da başkanlık seçiminin yaratığı siyasi kriz devam ederken Beyrut’tan yeni bir bombalı saldırı haberi geldi. Bu kez hedef doğrudan Lübnan’daki ABD diplomatik misyonuydu. 15 Ocak akşamı Hıristiyanların yoğun yaşadığı Ed-Dora semtinde ABD büyükelçiliğine ait bir araca bombalı bir araçla saldırı düzenlendi.
Lübnan, 12 Aralık sabahı Beyrut yakınlarındaki Baabda’da meydana gelen bombalı saldırı haberiyle bir kez daha sarsıldı. Saldırıda ölen 5 kişi içerisinde Lübnan Ordusu’nun en önemli komutanlarından Maruni asıllı Tuğgeneral Fransua el-Hac da bulunuyordu. El-Hac’a yönelik saldırı,
Refik Hariri’nin 14 Şubat 2005’te Beyrut’ta bombalı bir suikast sonucu öldürülmesinin ardından Lübnan, iç ve dış siyasetinde önemli siyasi ve askeri krizlerin yaşandığı uzun vadeli bir dönüşüm süreci içerisine girmiştir. Bu süreç içerisinde Lübnan, Batı’nın “Sedir Demokratik Devrimi” olarak adlandırdığı Suriye karşıtı halk gösterilerine, ülkedeki Suriye işgalinin sona erişine,
960’lardan beri Suriye siyasal yaşamındaki en güçlü siyasi organizasyon olarak ülkeyi yöneten Baas Partisi, beş yıllık bir aradan sonra Haziran başında dört gün süren genel kongresini gerçekleştirdi. Baas Kongresi’nde Suriye’nin geleceğini şekillendirecek siyasi ve ekonomik reformların tartışılacağı ve bir reform paketinin ortaya konulacağı bekleniyordu. Baas Kongresi’nin son günü, delegeler hükümete tavsiye niteliğinde kararları içeren bir bildiriyi sundu.
Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 13 Nisan 2005 tarihinde Suriye Arap Cumhuriyeti’nin başkenti Şam’a iki günlük bir resmi ziyarette bulundu. İki sınır komşusu arasında gelişen siyasi ve ekonomik ilişkilerin devamı niteliğinde dostluk ve işbirliğini vurgulamayı amaçlayan ziyaret, Şubat başında Lübnan’da