Lübnan, ülkenin son yıllarıyla kıyaslandığında siyasi krizlerin ve şiddet olaylarının kısmen azaldığı sakin bir yılı geride bıraktı. Lübnan’ın istikrarını ve güvenliğini tehdit eden iki mesele -Hariri suikastı soruşturması ve İsrail’in saldırı ihtimali- yine gündemde önemli bir yer işgal etse de, yükselen siyasi tansiyon çatışmaya dönüşmedi.
Her gün Türkiye’deki televizyon kanallarında, gündemde yer işgal eden konular üzerinden yapılan birçok tartışma ve haber programına şahit oluyoruz. Son yıllarda tartışmaların en popüler konularını genellikle kimliklere (Kürtler, Aleviler, Ermeniler, başörtüsü gibi) dayalı siyasi ve toplumsal meseleler teşkil ediyor.
Sembolizm, insanoğlunun siyasette, dinde, kültürde, ticarette kendini ifade etmek, düşünce ve hissiyatlarını somutlaştırabilmek için kullandığı en önemli yöntemlerden biridir.
Eylül 2009’da Türkiye ile Suriye hükümetlerinin sınır geçişlerinde vize uygulamasını kaldırmasıyla iki ülke arasında son 10 yılda ilişkilerin hızla canlandığı, derinleştiği ve çok yönlü hale geldiği daha da somut olarak ortaya çıktı ve her iki ülkenin kamuoylarında bu konuyla ilgili -daha çok Türkiye’nin Orta Doğu’da genişleyen rolüne odaklanan- birçok yazılı ve sözlü yayının yer almasına yol açtı.
14 Şubat’ta Hariri’nin öldürülmesiyle ABD önderliğindeki uluslararası camianın siyasi ve diplomatik baskısına maruz kalan Beşşar Esad Suriyesi, Nisan sonunda askerlerinin tümünü Lübnan’dan çektikten sonra çok kısa bir dönem rahatlama imkânı bulduysa da Mayıs başında ortadan kaybolan
İstanbul, 14-16 Haziran 2004’te İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Dışişleri Bakanları Konferansı’na ev sahipliği yaptı. Bu zirve toplantısından çıkan en önemli karar, örgüt genel sekreterliği görevine Türkiye’nin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçilmesi oldu.