Bu yazı Suriye’de hiçbir suçu ve iştiraki olmadan katledilen tüm çocukların hatırasına yazılmıştır. Suriye, Bosna veya Karabağ fark etmeksizin muasır medeniyetin oyun alanı haline getirdiği her yerde bu kanlı oyunun en mazlum oyuncuları çocuklardır.
Mali’de son günlerde yaşanan olaylar herkesi düşündürmekte. Yine “İslamcı terör, fanatizm”
Mısır devrim sonrası yeni dönemde yeni değişmelere gebedir. Bu noktada bu yeni dönemi düşünürken Türk bakış açısının ne şekilde gerçekleştiği anlamamızı sağlayacak
Anlaşılamayan her coğrafya ile buna dair tarihi süreç şaşırtıcı bir şekilde acıları ve sıkıntıları tekrar etmeye, yaşatmaya mahkûm eder üstündekileri.
Arap Devrimlerinin bir bahara dönüşebilmesi yaşanan güncelin geçmiş ve gelecek arasında doğru konumlandırılabilmesiyle mümkündür. Sahadaki aktörler değişmekle birlikte değişmeyen güç dengeleri ve çıkar ilişkileri sürgit devam etmektedir.
Suriye ile bugün geldiğimiz noktada krizi anlamak için sağlıklı değerlendirmeler yapmak için şüphesiz çok yönlü tetkikler yapılmalıdır.
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ile Ürdün Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi arasında üç yıldır düzenlenen Türk-Arap İlişkileri Sempozyumları zincirinin üçüncüsü
Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının artçı hadiseleri bölgemizde yaşanmaya devam ediyor. Bu olayın ilk ciddi yankısı Balkanlarda vuku bulmuştu. Bosna, 1992–1995 arasında yaşadığı trajik insanlık suçları ve soykırımla gölgelenen bir savaşla sarsıldı ve tabiî ki biz de sarsıldık.
Düşmanını büyüten kendini de büyütür tespiti sanırım son asırda İran için en uygun önermelerden birisidir.
Modern zamanlarda felsefenin gidişatı bir bakış açısına göre tarih odaklı bir hayat felsefesi kurgusuna dönmüştür.
Mevlana zamanını aşarak zaman üstüleşen kavramların ve anlamların var edicisi müstesna zihinlerden biridir. Onun bu durumunu çağdaş idrake anlatmak için muasır bir filozofun elinde tutmak geleneğe modernde yer açmak adına anlamlı olabilir.
Doç. Dr. Altan ÇETİN
Suriye şüphesiz Türklerin tarihinde Ortaçağlar boyunca son derece önemli bir merkez olmuştur. Hanoğlu Harun, Afşin ve Sunduk beylerle başlayan Suriye maceramız Kurlu Bey tarafında bölgede kurulan bir beyliğin Suriye Selçuklu devleti halinde devam eden siyasi yapının Halep ve Dımaşk merkezli varlığı Suriye’de Türklerin 1065’lerden başlayan bir geçmişe dayanması bizi uzun süreli bir perspektife dayanmak durumunda bırakmaktadır.
Tarih canlıdır: olduğumuz ve olmakta olduğumuz her ne var ise buna dairler bir yönüyle orada saklıdırlar. Birey ya da toplum davranışlarında gizemli bir aktüelite olduğu gibi bundan daha esrarlı ve saklı bir tarihi arka plan da vardır.