Yapay zekâ (YZ) hakkında konuşmak artık sadece teknolojiyle ilgili bir konu değil. Son zamanlarda YZ güvenliği, iş gücündeki dönüşüm, eğitim sistemi ve hatta kişisel anlam arayışı bağlamında düşünürken, kendimi bir tür çağ eşiğinde hissediyorum. Daron Acemoğlu’nun da bulunduğu LSE Festival’de takip edebildiğim iki panel ve Geoffrey Hinton’ın derinlikli röportajı, bana bu dönüşümün aslında ne kadar köklü ve kaçınılmaz olduğunu hatırlattı.
Yapay zekâ (YZ), endüstrileri ve güç dinamiklerini yeniden şekillendiriyor. Ancak, sınır ötesi YZ (frontier AI) yeteneklerine sahip olmayan ülkeler geride kalmayacak. Doğru stratejik kaldıraçlarla, orta ölçekli güçlerin demografik potansiyeli, düzenleyici kapasitesi ve diplomatik çevikliği, kuralları kendileri koymasa bile küresel yönetişimi önemli ölçüde etkileyebilir.
Yapay Zekâ (YZ) hızla ilerlerken, toplumlar açısından hem büyük fırsatlar hem de ciddi tehlikeler barındırıyor. Bu tehlikelerin arasında, yüksek otonomiye sahip YZ modellerinin kontrolden çıkması, kimyasal veya biyolojik silah yapımında kılavuzluk etmesi gibi felaket boyutunda misyonlar da bulunuyor.
Yapay Zekânın Güvenli Geleceği: Riskler, Çözümler ve Ortak Sorumluluk Yapay zekâ (YZ)’nin insan ve toplum hayatı üzerindeki etkileri öylesine büyük ki! Örneğin, “kendi kendini kopyalayabilen ve adaptasyon gösterebilen” (ARA — autonomous replication and adaptation) yetenekler, yanlış ellere düştüğünde büyük çaplı felaketlere yol açma potansiyeline sahip.
Günümüz yapay zekâ (YZ) ekosistemi, teknolojik gelişmelerin getirdiği büyük fırsatları ve beraberinde getirdiği riskleri dengelemek zorunda. Dünyanın dört bir yanında sayısız YZ politikası, düzenlemesi ve yönetişim aksiyonu geliştirilmiş durumda. Ancak, bu yoğun düzenleyici ortamda “dağlar” ve “vadiler” olarak adlandırabileceğimiz iki temel sorun öne çıkıyor
Yapay Zekâ (YZ), üretim, sağlık, eğitim, savunma ve daha birçok sektörde köklü değişiklikler ile birlikte sadece ekonomik büyüme veya verimlilik artışıyla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda güç dengelerini, uluslararası politikayı ve toplumsal dokuyu da derinden etkiliyor. Devletler, araştırmacılar ve özel sektör aktörleri, YZ’nin büyük potansiyelini gördükçe “nasıl yöneteceğiz, nasıl düzenleyeceğiz ve nasıl uyum sağlayacağız?“ sorularına yanıt arıyor.
Yapay zekâ (YZ), üretim maliyetlerinin düşmesi, algoritmaların güçlenmesi ve veri hacminin artması, YZ’nin yeni bir çağı başlattığını gösteriyor. Ancak bu dönüşüm beraberinde büyük soruları da getiriyor. “YZ nasıl yönetilmeli?“, “Bu teknolojiden kaynaklanabilecek riskler nelerdir?“ ve “Fırsatlar eşit olarak nasıl paylaştırılabilir?“ gibi sorular, hem araştırmacıları hem de politika yapıcıları meşgul ediyor.
Yapay zekânın (YZ) son yıllardaki hızlı yükselişi, olağanüstü fırsatlar ve ciddi riskler barındırdığını biliyoruz. Büyük dil modelleri ve pekiştirmeli öğrenme gibi teknolojiler, iş dünyasından sağlığa ve eğitimden iklime kadar pek çok alanda yeni çözümler sunabilecekken, insan emeğinin yerini alma veya mahremiyeti tehdit etme gibi kaygılarıda beraberinde getiriyor.
Yazıya konu rapora katkıda bulunan uzmanlardan biri olarak, yükselen piyasalarda yapay zekâ devrimine dair raporun sunduğu içgörüleri özetliyorum. Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) 2025 yılı için gerçekleşen Davos Zirvesi, dünyanın dört bir yanından gelen karar vericileri, akademisyenleri, girişimcileri ve uzmanları bir araya getiriyor