Balkan coğrafyası, kimi yakın, kimi kadim maziye dair birçok sorunlar silsilesinin yaşam alanıdır. Hep vurguladığımız üzere bu sorunların tamamı da tarihsel argüman ve tecrübe ile ilintili. İyi bir tarih bilgisi ve kurulacak bağlardan yoksun olan bir zihnin salt modern beynelmilel teoriler ile bu sorunları algılaması mümkün değildir.
23 Kasım 2018’de yine burada bir yazı kaleme almış idik: Çok Bilinmeyenli Bir Denklem: Bosna Hersek Seçimleri ve Umutsuzluğun İktidarı. Sonuç ne olursa olsun, bu seçimlerde Balkanlar’a dair mukadder çözümsüzlüğün bir parçası olacağına, zira bölgedeki kaosun sebebinin kendi değil bura üzerinden vesayet savaşlarını yürüten güçler olduğuna dikkat çekmiştik.
Öncelikle; yazı dizisine başlarken süre aralığının bu denli açılacağını düşünmemiştim. Ancak elde olmayan sebeplerle üçüncü yazının bir miktar beklemesi gerekti.
Balkanlar, Rumeli, Güneydoğu Avrupa ya da Avrupa-i Osmanî… Tüm bu tanımlamalar birbiri yerine tarihin farklı dönemlerinde kullanıldı. Ve bu kullanım tercihi o dönemin konjonktüründen de etkilendi elbette. Bu manada bölgeye dair geliştirilen her türlü fikir ve tanımlamanın özünde aynı bu kavramların kullanılmasında gösterilen tercih gibi tarihsel süreç de etkili oldu.
Dünya’da bölge çalışmaları ile ilgili, bilhassa son 10-15 yılda, mühim gelişmeler yaşandı. Kurulan birçok düşünce kuruluşu, analiz merkezleri, sürekli yayınlanan raporlar ile veri üretimi ve buna dairler, özellikle ait oldukları bölgeler üzerinde politika üreten devletlere katkılar sağladı.
Dünya, yakın tarihinin en ağır imtihanını COVİD-19 ile yaşarken bir yandan da varlığını siyasi, ekonomik ve sosyolojik manada devam ettirmeye çalışıyor. Elbette garip geliyor bu ölüm kalım mücadelesi sırasında gerçekleşen diplomatik - politik süreçleri takip etmek ama bu da yüzleşilmesi gereken başka bir gerçeklik elbette. Bir anlamda her şeye rağmen modern dünyanın gereklerinin belirli ölçülerde gerçekleşip devam ettiğini bilmek de canlı tutuyor zihinleri.
Norveçli yazar Knut Hamsun 1920 yılında Nobel Edebiyat Ödülü ile birlikte çok ciddi bir popülerlik kazanır. Azımsanmayacak maddi kazanım da elde eder. Öyle ki dünya turuna çıkar. İstanbul'a da uğradığı bu gezisini kaleme de alır. İstanbul’da İki İskandinav Seyyah adıyla basılan kitapta Hamsun’un ve Andersen'in ayrı zamanlardaki İstanbul izlenimleri okunabilir hâlen.
Yunanistan’da Erken Seçim Yansımaları
SYRIZA (Sol İttifak) 2015’te Yunanistan’da iktidara geldiğinde Çipras’ın duruşu, gençliği, hızlı yükselişi hatta ateist olduğunu açıklaması çok tartışılmıştı. Ancak yine de sağın her daim güçlü bir taban bulduğu Yunanistan’da Çipras’ın, darmadağın olmuş Yunan ekonomisi ve iç siyasi bunalımla iyice hareketlenmiş Atina sokakları için umut olduğu da inkâr edilemezdi. - Solun Sonunda Sağın Yeniden Doğuşu - Yunanistan’da Taht Kavgaları
Birkaç gün önce dünyayı sarsan büyük bir terör eylemi haberini aldık. Binlerce kilometre uzakta, Yeni Zelanda’da Brendon Tarrant isimli bir şahıs aracına yüklediği ağır silahlar eşliğinde Christchurch bölgesindeki 2 camiye saldırdı.
Daha önce Makedonya Cumhuriyeti ya da Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya olarak tanınan Makedonya’nın isminin “Kuzey Makedonya” olarak değiştirilmesini öngören “Prespa Anlaşması” Yunan Meclisi Genel Kurulu’nda görüşüldü geçtiğimiz ay. Üç gün boyunca yaklaşık 40 saat süren görüşmelerde 300 milletvekilinin 209'u söz aldı
Kosova, Sırp, Sırbistan, Bosna, Rusya, NATO, 2018'in, bölgenin, Avrupada, Türkiye, Güvenlik, Uluslararası, Rusya bakanı, Orduya, Endrit Shala, Almanya, AB / NATO - ABD - Rusya, BM, Balkanlar,KFOR, Kosova Güvenlik Gücü, Rusya'nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia,
Bosna Hersek’te genel seçimler 7 Ekim’de gerçekleşti. Normalde bu cümlenin devamında seçimin sonuçlarını yani kazanan ve kaybedeni sunmak gerekli, lakin öncelikle Bosna Hersek’teki seçimin kabaca dökümünü yapmak daha doğru bir seçenek olacak gibi.
Aslında bu yazının odağında, yakın bir vakte kadar Almanya’nın Kosova’daki birliklerini çekişi sonrasında Kosova’ya gösterdiği alicenaplık (!) ve hibe ettiği 44 askeri araç vardı.
Bundan iki ay evvel yine bu sütun için kaleme alınan “İsim Krizi”ne dair yazıda krizin çözümünün zannedildiği gibi gerçekleşmediği; henüz atılması gereken birçok adımın, aşılması gereken
“Bu bellek doğru okunmaz ve zamanın muktedirlerince tesis edilen yeni adlandırmalar bir politik yol haritası haline getirilmeye çalışılırsa ne olur?” sualiyle bitmişti yazının ilk bölümü. Şimdi bu sorunun cevabıyla devam ediyoruz.
İsim krizinin çözüldüğü iddiası ve Yunanistan’daki büyük yangın, bir süredir Balkan coğrafyasından uzak kalan gözleri bu bölgeye yeniden çevirtti.
Suriye’de Mart 2011’de başlayan iç savaş ile birlikte baş gösteren mülteci sorunu, ilk zamanlarından itibaren öncelikle komşu ülkeleri vurmuş, Batı - özellikle de
İki devlet arasında çeyrek asrı aşkın süredir devam eden uluslararası ve dahi tarihi bir bunalım yakın bir zamanda kâğıt üzerinde nihayete ermiş görülüyor. Zira daha bu yılın başında