Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’in davetlisi olarak 20–21 Ağustos’ta Rusya’ya bir çalışma ziyareti gerçekleştirdi. Beşşar Esad’ın bu ayın başından beri önce İran’a, ardından Türkiye’ye yaptığı ziyaretler ve Lübnan’ın yeni Devlet Başkanı Michel Süleyman’ın Şam ziyaretleri göz önünde bulundurulduğun da Suriye yönetiminin dış politikada yoğun üst düzey bir diplomasi yürüttüğü söylenebilir. Esad’ın Rusya ziyaretinin zamanlaması bölgedeki son gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde daha da önem kazanıyor ve bölgenin yakın geleceği hakkında bizlere ipuçları veriyor.
Son Dönem Suriye Rusya İlişkileri
Beşşar Esad’ın Ocak 2005 ve Aralık 2006 ziyaretlerinden sonra Rusya’ya üçüncü gidişi oldu. Soğuk Savaş döneminde Suriye’nin en önemli siyasi, ekonomik ve askeri destekçisi olan eski SSCB ile ilişkiler 90’lı yıllarda düşüş göstermişti. Esad’ın Ocak 2005 Moskova ziyareti, Suriye- Rusya ilişkileri açısından önemli bir dönüm noktası oldu ve yeni bir dönemin başlangıcını teşkil etti. Son yıllarda iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik ve askeri işbirliğinin tekrar yükselen bir seyir izlediği görülmektedir.
Suriye Rusya arasındaki yakınlaşmanın öncelikli sebebi olarak küresel güç ABD’nin Orta Doğu’da uyguladığı askeri güce ve dayatmaya dayalı sert politik anlayışını göstermek mümkün. 2003’te başlayan Irak işgali ve 2005’ten itibaren ABD’nin uyguladığı siyasi ve ekonomik baskı politikası, Suriye’yi bölgesel yalnızlığını yenmesine yardımcı olabilecek Rusya gibi güçlü bir uluslararası aktörle çok taraflı ilişkiler kurmaya zorladı. Rusya, Suriye’nin acil siyasi, ekonomik ve askeri ihtiyaçlarına cevap verecek kapasiteye sahip bir devlet.
Suriye yönetiminin Rusya ile yakınlaşma sebeplerinin bir diğeri de Rusya’nın Orta Doğu’daki kriz alanlarına ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinden oldukça farklı bir yaklaşım sergilemesi. Rusya, Suriye İsrail arasındaki anlaşmazlıklarda Batı’nın aksine dengeli davranmaya çalışıyor ve çoğu zaman Suriye’nin bölge için önemli bir ülke olduğunun altını çiziyor. Örneğin Esad’ın Rusya ziyareti öncesi SANA’ya bir açıklama yapan Rusya Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu Bölümü’nün Başkan Yardımcısı Aleksander Zasibkin, bölgede Suriyesiz kapsamlı bir barış sağlanmasının mümkün olmadığını ve Türkiye’nin arabuluculuğunda devam eden dolaylı Suriye İsrail barış görüşmelerini memnuniyetle karşıladıklarını belirterek Rusya’nın bu yaklaşımını bir kez daha ortaya koyuyor. (1)
Suriye yönetimi, ABD’ye karşı Rusya’nın iyi bir dengeleyici faktör olduğunun farkında. Gürcistan’da çıkan son çatışmalar da Rusya’nın küresel bir güç olarak tekrar uluslararası sisteme geri döndüğü iddialarının ortaya atılmasına yol açtı. Bu iddialar şu an için abartılı olarak görülse de Rusya’nın Putin’in iktidara gelmesinin ardından güç yelpazesini genişlettiği ve daha iddialı bir dış politikaya yöneldiği de bir gerçek. Avrupa’nın enerji olarak Rusya’ya olan bağımlılığı Rusya’ya doğrudan ve dolaylı yollardan önemli stratejik avantajlar kazandırıyor.
Gürcistan Krizi ve Suriye Rusya Askeri İşbirliği
Suriye lideri Beşşar Esad, Çarşamba günü Rusya’nın günlük gazeteleri Commersant ve Gazeta’ya Suriye-Rusya ilişkileri, Gürcistan’daki durum ve bölgesel sorunlarla ilgili açıklamalarda bulundu. Esad, Batılı devletlerin uzun süredir Rusya’yı izole etmeye çalıştığını ve Rusya’nın Güney Osetya ve Abazya’daki askeri harekâtına tam destek verdiklerini söyledi. Ayrıca Rus askeri harekâtını Gürcistan’daki askeri kışkırtmalara Rusya’nın bir cevabı olarak nitelendirdi.(2) Ardında Rusya’nın geri çekilme kararını da cesaret verici bulduklarını dile getiren Esad, Kafkasya ve Orta Doğu’daki sorunların benzerlik gösterdiğini ve güvenlik ve barış için stratejik önemde olduklarını sözlerine ekledi. (3)
Böylesi bir uluslararası krizin ardından Beşşar Esad’ın Moskova’ya yaptığı ziyareti, uluslararası kamuoyu tarafından mevcut konjonktürden kendine pay çıkarma çabası olarak görüldü. Hatta Kafkasya’da ortaya çıktığı iddia edilen Soğuk Savaş ortamının Orta Doğu’ya sıçrayabilir endişeleri dile getirildi.(4) Esad’ın Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Medvedev’le yapacağı görüşmeden önce Rus donanmasına Suriye’de kalıcı üs verilmesi ve bu ülkede Rus füze sistemi kurulması gibi konuların ele alınacağı iddia edildi. Elbette SS-26 İskender-E füzelerinin Suriye’ye satışı veya Ruslar tarafından Suriye topraklarına kurulması, ABD’nin Çek Cumhuriyeti ve Polonya’ya kurmayı planladığı füze kalkanı projesine bir misilleme olarak değerlendirilebilir.
Suriye Rusya ikili ilişkilerinin önemli bir alanını güvenlik ve askeri işbirliğinin oluşturduğu bir gerçek. Bu işbirliğinin somut silah satışına dönüşmesi ABD’nin ve özellikle İsrail’in güven kaygılarını arttırmakta. Suriye ise Rusya’dan alacağı silahlarla ordusunu modernleştirmek ve İsrail’le arasında İsrail’in lehine olan askeri güç dengesini değiştirmek istiyor. Suriye ile Rusya arasındaki askeri ilişkilerin tarihi Soğuk Savaş dönemine kadar uzanıyor, 1970’lerde Hafız Esad SSCB’nin askeri desteği sayesinde Orta Doğu’nun en etkili ordularından birini kurmuştu. 2000’li yıllar geldiğimizde Rusya’nın kendini tekrar toparlaması ve Putin liderliğinde küresel etkinliğini artırma çabası iki ülke ilişkilerine yeni bir boyut kazandırdı. Putin Rusya’sı 2003 Irak İşgali’nin ardından ABD’nin bir türlü denetimi sağlayamadığı ve bir kriz içerisinde yönettiği Orta Doğu’da etkili olmanın ilk yolu olarak bölgede güçlü siyasi, ekonomik ve askeri ortaklıklar kurup bölgeye karşı duyarlı olduğunu göstermek için çabalıyor. Bu duyarlılığın ve dünyanın önemli silah üreticilerinden biri olarak bölgede kendine pazar yaratma çabasının bir sonucu olarak Rusya’nın bölgeye yönelik politikalarının Suriye’nin acil ihtiyaçlarıyla çakıştığı söylenebilir.
Esad’ın diğer iki Rusya ziyaretinde de gündemi ağırlıklı olarak silah satışları işgal etmişti. Esad’ın ilk Rusya ziyaretinin ardından Nisan 2005’te Rusya, ABD’nin ve İsrail’in karşı çıkmasına rağmen, Suriye’ye 100 milyon dolarlık Strelets SA-18 alçak irtifa yüzeyden-havaya füzelerinin satışını onaylamıştı. Alçaktan uçan uçak, helikopter ve hatta pilotsuz uçakları saf dışı etmede çok etkili olan SA-18 füzelerinin Suriye’ye satış kararı dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron’u oldukça kızdırmıştı. Aralık 2006’da Beşşar Esad’ın ikinci Rusya ziyareti sırasında dünya kamuoyunda en çok konuşulan konular yine Rusya’nın Orta Doğu’da daha etkin olma çabaları ve Rusya’nın Suriye’ye satmak istediği MIG-29SMT savaş uçakları ve Pantsir S1 kısa menzilli karadan havaya, aynı anda iki hedefi vurabilen balistik füzeleri oldu.
İsrail’in, Rusya’nın Suriye’ye satacağı silahlar konusunda diğer bir kaygısı da bu silahların Suriye aracılığıyla Lübnan’a, Hizbullah’ın eline geçmesi ihtimali. 2006 Lübnan Savaşı’nda İsrail Ordusu’nun yaşadığı olumsuzluklar, vuruş ve savunma gücünü arttırmış bir Hizbullah karşısında artarak devam edecek ve İsrail’i kuzeyinden ciddi bir güvenlik tehdidi ile karşı karşıya bırakacaktır. İsrail’in Rus silahlarının Suriye’ye satışından kaynaklanan güvenlik kaygılarına karşılık Rus tarafı da İsrail’in Gürcistan’daki askeri faaliyetlerinden rahatsız. Rusya Gürcistan ordusunun eğitiminde İsrail subaylarının görev yaptığını iddia ediyor ve İsrail’i Gürcistan’a silah yardımında bulunmakla suçluyor.
Suriye Devlet Başkanı Esad, 21 Ağustos’ta Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Medvedev’le görüştü. Görüşmenin ardından açıklama yapan Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, Suriye’ye savunma amaçlı yeni silahlar sağlayacaklarını ama bu silahların bölgedeki güç dengelerini değiştirmeyeceğini açıkladı.(5) Tabi bu açıklamanın her fırsatta Suriye’yi nükleer ve kimyasal silaha sahip olmakla suçlama eğiliminde olan ABD ve İsrail’i ne kadar tatmin edeceği malum. Diğer yandan ziyaret boyunca Beşşar Esad’ın Rusya’yı sürekli süper güç olarak tanımlama çabası ve Gürcistan’daki Rus askeri harekâtını açıkça desteklemesi bu ülkeyle ilişkilerini çok yönlü derinleştirme isteğinin somut göstergeleri oldu. Bu bağlamda Esad’ın Rus füzelerine Suriye topraklarını açma konusunda çok fazla sorun çıkarmayacağı söylenebilir. Rusya, Belarus’un ardından Suriye’den de devlet başkanı düzeyinde söz almış görünüyor. Lavrov’un bölgesel güç dengelerini bozmayacak dediği füzelerin arasında Pantsir S1 füzeleri ve Tor-M1 anti-tank füzelerinin olması muhtemel. Rusya geçen yıl da 29 adet Tor-M1 anti-tank füzesini İran’a satmıştı. Belki Akdeniz’e kurulacak bir Rus üssünün bedeli, S–300 PMU ve S–400 Triumf hava savunma sistemleri de olabilir.
Sonuç
Son olarak bölgedeki büyük fotoğrafa bakınca şunları söylemek mümkün. 2005 yılında George Soros’un Açık Toplum Vakfı’nın katkısıyla gerçekleşen ve ABD yönetimi tarafından dünya kamuoyuna “demokratik devrimler“ olarak sunulan Ukrayna, Gürcistan ve Lübnan’da gerçekleştirilen toplumsal ve siyasi dönüşüm süreçlerinde, aradan üç yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, nihai bir sonuca ulaşılamadığı Lübnan ve Gürcistan’da son yaşanan olaylarla ortaya çıkmıştır. Lübnan’da ABD yanlısı 14 Martçı hükümetin tahrikleriyle Mayıs başında sokak çatışmasına dönüşen kriz, kısa sürede Hizbullah’ın askeri ve siyasi bir güç gösterisine dönüşmüştür. Gürcistan’daki son krizin de aynı şekilde Rusya’nın askeri ve siyasi güç gösterisi ile sonuçlandığı söylenebilir. Ayrıca yaklaşık 8 milyon Rus’un yaşadığı Ukrayna ile Rusya arasında benzer krizlerin kısa vadede oluşma ihtimali oldukça yüksek görünüyor. Küresel güç ABD, Irak’ta 5 yıldır sürdürdüğü siyasi ve güvenlik kaosunun ardından Lübnan’da ve Gürcistan’da giriştiği dolaylı hamlelerle –ki çoğu kişiye göre aptalca hamleler- taktiksel olarak bölgedeki rakiplerine avantajlı bir durum sağladı ve itibar kaybetti. Bu itibarı geri kazanmak için ABD yönetimi (belki de yeni seçilecek yönetim) füze kalkanı projesi dışında yeni önlemler almak isteyecektir. Bu önlemlerden biri de muhtemelen Avrupa’nın enerji ihtiyacındaki Rusya’ya bağımlılığını alternatif yollarla azaltmak olacaktır.
Gürcistan krizinin sonuçlarını dinamik bir konjonktür içerisinde “Soğuk Savaşın dönüşü“ olarak yorumlamak sabırsızca bir davranış olacaktır. Biraz bekleyip Rusya’nın uluslararası baskılar ve tehditlere karşı ne kadar kararlı ve dirençli hareket edebildiğini görmek gerekiyor. ABD’nin Rusya’nın etkinliğini sınırlandırmak için alacağı önemlerin sertlik derecesi de krizin çatışmacı boyutunu ve genişliğini belirleyecektir. Diğer yandan mevcut uluslararası sistemin çok dinamik bir yapıya sahip olduğunu ve devletler arasında çıkara dayalı her türlü ittifaka açık olduğunu belirtmek zorundayız. Öyle ki Suriye bir taraftan Batılı ülkelere yaklaşmaya ve İsrail’le dolaylı olarak da olsa diplomatik ilişkiler kurmaya çabalarken fırsat bulduğunda da bölgedeki destekçileri İran ve Rusya ile ilişkilerini geliştirmeye ihmal etmiyor. Büyük olasılıkla Rusya’nın ve ABD’nin de şu anki çatışmanın boyutunu Gürcistan üzerinden yükseltmek yerine krizi diğer alanlara yayarak kontrol etmek, yönetmek eğiliminde olacakları söylenebilir.
<<>>
Rusya, ABD’nin rejim değiştirme stratejisine ve füze kalkanı projesine karşı, Suriye’nin Lazkiye limanına askeri deniz üssü kurar ve bu ülkeye Rus füzelerini yerleştirirse ABD’nin bu eyleme farklı şekillerde cevap vermesi beklenebilir. Tabi ki ilk cevabı uzun süredir planladığı fakat Lübnan’daki siyasi kaos yüzünden gerçekleştiremediği Amerikan askeri üsünü kurmak için Lübnan’a baskıyı arttırmak olacaktır. Bu baskı çerçevesinde Hizbullah’a karşı İsrail’in askeri saldırıları da yoğunlaşacaktır. Diğer yandan Abazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanımanın Kosova’nın bağımsızlık ilanının bir rövanşı olduğu düşünülürse ABD’nin buna cevaplarından birinin de Kuzey Irak’taki Kürtlere verilecek bir bağımsızlık olması muhtemeldir. Rusya’dan gelecek ciddi bir güvenlik tehdit karşısında ABD yönetimi, Soğuk Savaş döneminde birçok kez şahit olduğumuz gibi, Türkiye’nin güvenlik endişelerini yok sayıp Kuzey Irak’ta ABD destekli suni bir Kürt devleti kurulmasına onay verebilir. Bu nokta da Türkiye’nin gerek yönetim gerekse kamuoyu düzeyinde Kosova’nın bağımsızlığını bölgesel dengeleri düşünmeden olumlu karşıladığı ve ABD ile birlikte desteklediği düşünülürse Türk hükümetinin kısa bir süre sonra yakın çevresinde dış destekle kurulmuş pek çok uydu devletçikle yüzleşmek zorunda kalacağı aşikârdır. Amerikan veya Rus bayrakları sallanarak kurulacak bu tür uydu devletçiklerin bölgede çatışmacı konjonktürü derinleştireceği ve ulus-altı kimlikleri yükselteceği varsayımı Türkiye’nin ulusal güvenliğini doğrudan tehdit etmektedir. Türk hükümetinin şu an yakın çevresine karşı uyguladığı çok taraflı dış politika etkili gibi görünse de olası yüksek yoğunluklu konvansiyonel bir askeri çatışma, Türkiye’yi taraflar arasında tercih yapmak zorunda bırakabilir. Böyle bir ihtimal de Türkiye için siyasi ve ekonomik olarak tam bir felaket olacaktır.
Kaynakça
(1) “Russian Figures: President al-Assad’s Visit to Russia helps Develop Bilateral Relations“, SANA, 19 Ağustos 2008
(2) “President al Assad gives Interviews to Russian Dailies Kommersant and Gazeta“, SANA, 21 Ağustos 2008
(3) “Syria praises Russia’s decision to withdraw troops from Georgia“, Interfax, 21 Ağustos 2008
(4) “The Syrian Gambit“, The Times“, 21 Ağustos 2008
(5) “Russian weaponry supplied to Syria will be limited to defensive weapons- Lavrov“, Interfax, 21 Ağustos 2008