Afrika diasporası, tarih boyunca siyah halkların köle ticareti, sömürgecilik ve zorunlu göçler sonucunda dünyanın farklı bölgelerine dağılmasıyla şekillenmiş çok katmanlı bir olgudur. Bu süreç, yalnızca demografik bir hareketlilik değil; aynı zamanda kimlik, aidiyet ve kültürel dayanışma üzerine inşa edilen bir toplumsal hafızadır. Kölelik dönemi boyunca yaşanan acılar, baskılar ve direnişler; siyah bilincin, Pan-Afrikanizm düşüncesinin ve kültürel milliyetçilik akımlarının temelini oluşturmuştur. W.E.B. Du Bois, Edward Blyden ve Marcus Garvey gibi düşünürler, Afrikalı halkların yeniden bir araya gelmesini ve kültürel kimliklerinin korunmasını savunarak diaspora bilincinin entelektüel temellerini atmışlardır. Bu bağlamda Afrika diasporası, yalnızca bir göç veya dağılma süreci değil; aynı zamanda tarihsel bir direnç, kültürel üretim ve özgürlük mücadelesidir.
Afrikalı Diaspora
Afrikalı Diaspora, tarihsel süreçte köle ticareti, sömürgecilik, zorunlu ve gönüllü göç hareketleri sonucunda Afrika kökenli toplulukların dünyanın farklı coğrafyalarına dağılmasıyla şekillenmiş çok boyutlu bir olgudur. Bu olgu, yalnızca demografik bir dağılımı değil; aynı zamanda ortak bir tarihsel hafızanın, kültürel kimliğin ve kolektif aidiyet bilincinin sürekliliğini temsil etmektedir.
Bununla birlikte W.E.B. Du Bois ve Edward Blayden gibi Pan-Africanist düşünürler, Yahudiler ile Afrikalıların dağılmasını bir tutup Kitâb-ı Mukaddes’teki ‘’Kölelikten kurtuluş ve vaat edilen topraklara varış’’ anlatısından hareketle siyah diasporanın kökenlerinin bu erken dönemlerde belirdiğini ifade etmişlerdir. Horace Campbell’ da Kitâb-ı Mukaddes’teki Mezmurlar kısmındaki ‘’Babil nehrinin kıyısına oturduk,Ve Siyon’u hatırlayıp ağladık,Çünkü kötülük bizi esir almıştı,Bizden bir şarkı istedi,Fakat Alpha Kralı’nın şarkısını nasıl söyleyebilirdik“,sözlerinin Afrikalı diaspora için bir direniş bilincine dönüşmesinin sembolik bir anlatısı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Charles Victor Roman, yahudiler ile Afrikalıları teolojik anlamından bağımsız tutarak;siyahilerin şu iki nedenden dolayı anavatanlarına dönemeyecekleri ifade etmiştir:“Birinci nedenin Amerika’da bulunan siyahilerin artık onlar için Amerika’nın evleri olduğunu,ikincisini ise dönecek başka yerlerinin kalmadığı“ şeklinde açıklamış ve şu örneği vermiştir:“Nasıl ki Avrupa’dan Amerika’ya gelen beyaz adam ile Filistin’den dünyaya yayılmış olan yahudiler geri dönemiyor ise Afrikalılar da geri dönemeyecektir“. Roman, aynı zamanda köle ticaretinin Afrika diasporasının oluşumunda belirleyici bir rol oynadığını vurgulamıştır. Bununla birlikte bu benzerlik yahudiler tarafından çıkarılan the Jewish Daily Forward gazetesinde şöyle ifade edilmiştir: “Doğu Saint Louis de ırkçılık yapan gruplar tarafından çıkan olaylarda öldürülen Afrikalılar ile 1903’te Kişinev de öldürülen yahudiler arasında hiçbir fark yoktur. İki halk da aynı zulümlere maruz kalmıştır. Amerika’daki zencilerle Rusya’daki yahudiler aynı şikayetleri ve aynı hakları dile getirdikleri için zulüme uğramışlardır“.
Afrikalı Diaspora
Afrikalı Diaspora, tarihsel süreçte köle ticareti, sömürgecilik, zorunlu ve gönüllü göç hareketleri sonucunda Afrika kökenli toplulukların dünyanın farklı coğrafyalarına dağılmasıyla şekillenmiş çok boyutlu bir olgudur. Bu olgu, yalnızca demografik bir dağılımı değil; aynı zamanda ortak bir tarihsel hafızanın, kültürel kimliğin ve kolektif aidiyet bilincinin sürekliliğini temsil etmektedir.
Bununla birlikte W.E.B. Du Bois ve Edward Blayden gibi Pan-Africanist düşünürler, Yahudiler ile Afrikalıların dağılmasını bir tutup Kitâb-ı Mukaddes’teki ‘’Kölelikten kurtuluş ve vaat edilen topraklara varış’’ anlatısından hareketle siyah diasporanın kökenlerinin bu erken dönemlerde belirdiğini ifade etmişlerdir. Horace Campbell’ da Kitâb-ı Mukaddes’teki Mezmurlar kısmındaki ‘’Babil nehrinin kıyısına oturduk,Ve Siyon’u hatırlayıp ağladık,Çünkü kötülük bizi esir almıştı,Bizden bir şarkı istedi,Fakat Alpha Kralı’nın şarkısını nasıl söyleyebilirdik“,sözlerinin Afrikalı diaspora için bir direniş bilincine dönüşmesinin sembolik bir anlatısı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Charles Victor Roman, yahudiler ile Afrikalıları teolojik anlamından bağımsız tutarak;siyahilerin şu iki nedenden dolayı anavatanlarına dönemeyecekleri ifade etmiştir:“Birinci nedenin Amerika’da bulunan siyahilerin artık onlar için Amerika’nın evleri olduğunu,ikincisini ise dönecek başka yerlerinin kalmadığı“ şeklinde açıklamış ve şu örneği vermiştir:“Nasıl ki Avrupa’dan Amerika’ya gelen beyaz adam ile Filistin’den dünyaya yayılmış olan yahudiler geri dönemiyor ise Afrikalılar da geri dönemeyecektir“. Roman, aynı zamanda köle ticaretinin Afrika diasporasının oluşumunda belirleyici bir rol oynadığını vurgulamıştır. Bununla birlikte bu benzerlik yahudiler tarafından çıkarılan the Jewish Daily Forward gazetesinde şöyle ifade edilmiştir: “Doğu Saint Louis de ırkçılık yapan gruplar tarafından çıkan olaylarda öldürülen Afrikalılar ile 1903’te Kişinev de öldürülen yahudiler arasında hiçbir fark yoktur. İki halk da aynı zulümlere maruz kalmıştır. Amerika’daki zencilerle Rusya’daki yahudiler aynı şikayetleri ve aynı hakları dile getirdikleri için zulüme uğramışlardır“.