Türkiye ve dünyadan 250 akademisyen Millî İstihbarat Akademi’sinin düzenlediği “Uluslararası İstihbarat Araştırmaları Kongresi“nde buluştu.
Kongrenin açılışında konuşan MİT Başkanı İbrahim Kalın istihbaratın artık devletlerin yürüttüğü operasyonlardan ibaret olmadığını söylerken bu bilimsel etkinliklerin, istihbarat disiplininin oluşması ve istihbarat ekosisteminin şekillenmesinde kilit rol oynamaya başladığını belirtti.
Kalın, Batı merkezli paradigmanın sorgulandığını ve yeni bir küresel düzen anlayışının had safhaya çıktığını söyledi.
Kalın ayrıca etkinliğin yapıldığı salonda yer alan hatıra panosuna "İstihbarat doğru ve kıymetli bilgidir" notunu düştü.
Millî İstihbarat Akademisi Başkanı Prof. Dr. Talha Köse ise yeni bilimsel devrimin ve aynı zamanda dünya düzeninin dönüşümünün eşiğindeyiz dedi.
Köse, mevcut paradigmalar günümüzün sorunlarını ve meydan okumalarını anlamakta zorlanıyor diyerek kongrenin yalnızca bilimsel bir toplantı değil, değişen dünya düzeninin yeniden düşünme çabası ve cesareti olduğunu belirtti.
Belirsizlikler çağında yaşandığını belirten Köse, Millî İstihbarat Akademisi olarak bu süreçteki yeni konu ve aktörleri, farklı yaklaşım ve yöntemlerle çalışmanın önemine inandıklarını söyledi.
İstihbaratın teorik çerçevesinden teknoloji, güvenlik, yapay zekâ, ekonomi ve sağlık gibi farklı alanlardaki yansımalarına kadar yüzlerce bildirinin sunulduğu kongre son derece kapsamlı ve ayrıntılı bir içeriğe sahipti.
Bu arada ben de “Bilgi ve Güç: ABD - Çin Büyük Güç Rekabetinde Stratejik İstihbaratın Rolü“ başlıklı bir bildiri ile kongreye katkıda bulunmaya çalıştım.
Çok değerli akademisyenler üç gün boyunca verimli bir bilgi alışverisinde bulundu.
Kongre metinlerinde özellikle disiplinler arası bir yaklaşım benimsendiğini söyleyebilirim. Bu istihbarat disiplininin derinleşmesi ve genişlemesi açısından önemli bir ayrıntı.
İbrahim Kalın’ın da üzerinde hususen durduğu gibi istihbaratın operatif mana alanına sıkışan bir faaliyet olmaktan çıkarılıp kurumsal bir bilgi ekosistemi içerisine konumlanması hedefleniyor.
Öte yandan Talha Köse hocanın bahsettiği ‘belirsizlik çağının yeni aktörleri ve yöntemleri’ konusunda yapılacak çalışmalar ancak disiplinler arası bir mercekle anlam kazanabilir.
İstihbaratın operatif mahfillerden çıkarak akademik tartışmalar ile mezcedilmesi, hem katkı verici hem de teoriden pratiğe açacağı kapılar ile zenginleştirici bir yaklaşım.
Bu çerçevede teori, pratiği anlamlandırmalı. Pratik ise teoriyi şekillendirmeli diye düşünüyorum.
William James’in “Pragmatizm“ isimli eserinde güzel bir cümle var:
“Teorilerin en büyük faydası eski olguları derleyip toparlayıp bizi yenilerine götürmeleridir.“
Dolayısı ile belirsizliğin derinleştiği küresel bir fetret devrinden geçen dünyanın yeni olgulara hazırlık yapması için teorinin desteğine ve katkısına ihtiyacı var.
Diğer yandan Martin Wight'in "Uluslararası ilişkilere ilişkin gerçeklik tek bir gelenek ile idrak edilemez, aksine gerçeklik bu gelenekler arasındaki tartışmalar sonucu ortaya çıkar." tespiti farklı disiplinlerin alana katkı sunması açısından önemli.
Ben ayrıca yukarıda da belirttiğim gibi pratiğin de teoriye önemli katkılar sunacağına inanıyorum.
Bu noktada istihbarat alanında yapılacak akademik tartışma ve üretimlerin kurumsal yaklaşım ve anlayışı da yeni dönemin şartlarına daha hızlı hazırlayacağını düşünüyorum.
Hülasa, Millî İstihbarat Akademisi Türkiye’de istihbarat çalışmalarının kavramsal omurgasını kurma niyetinde.
Bu sayede ‘gündelik ve anlık reaksiyonlardan’ stratejik akla sıçramak daha mümkün görünüyor.
Kongrede beni en çok etkileyen husus, “disiplinler arası“ iddiasının lafzı aşması oldu.
“İstihbarat ve sanat“, “medikal istihbarat“, “finansal istihbarat“ konularında sunulan bildiriler ulusal güvenliği, yalnızca belirlenmiş geleneksel hususlar üzerinden değil, sağlık güvenliği, tedarik zinciri ve kültürel stratejiler üzerinden okuyan yeni nesil bir güvenlik aklının işaretleri.
Bu çeşitlenme, istihbaratı daha geniş ve daha derin düşünme zorunluluğunu getiriyor.
Bir parantez açmak gerekirse öneri olarak istihbaratın felsefe disiplini ile bütünleşmesi ve ortak çalışmaların yapılması da alanın zenginleşmesine katkı sağlayacak sürekli bir entelektüel tartışma zemini oluşturacaktır.
Son kertede, kriz yöneten değil krizden önce gündem kuran stratejik istihbarat mimarisi mümkün ve gerekli.
Örneğin teknolojik atılım sonucu elde edilecek kapasite çok önemli ve doğru kullanılmalı aksi halde gürültü üretmeye aday görünüyor.
Yani sadece veriyi toplamak değil onu kıymetlendirmek mesele.
Bilgi, her zaman en kıymetli güç aracı olmaya devam edecek.
Ancak onu teorik bir omurga ile tahkim etmek ve kurumsal yapıları derinleştirmek önümüzdeki dönemin en zor işlerinden biri olacak gibi görünüyor.
Uluslararası İstihbarat Çalışmaları Kongresi gibi bu alanda yapılacak akademik etkinlikler, bilgiyi sadece operasyonel bir araç olmaktan çıkarıp düşünsel bir disipline dönüştürmenin ilk adımları sayılmalı.
Bir anlamda 21. yüzyılda istihbaratın değişen ve dönüşen şartlara kendini adapte etme çabası olarak da değerlendirilebilir.
Bu aynı zamanda devlet aklının kendi kendine yeniden düşünmesi ve stratejik aklın kurumsallaşması için kalıcı bir zemin oluşturabilir.
(huseyinkorkmaz.com.tr)