Filistin Devleti Olacak mı?
İsrail’in kendi lehine büyük bir harita değişikliği ve soykırım sürecine dönüştürdüğü 7 Ekim saldırılarının ikinci yıldönümünde Trump’ın “ateşkesin birinci safhasında anlaşmaya varıldığı“ haberi, kalıcı bir barışa giden sürecin değil batı Asya’da gerileyen ve çürüyen hegemonyanın Filistin halkını ve topraklarını İsrail’in jeopolitik vizyonuna uygun kıvamda sömürgeleştirmesinin başlangıcıdır.
Gerçekte ABD’den aldığı cephane ile şiddet ve ateş gücünü sınırsızca, hiç bir hesap vermeden sivillere karşı kullanan Netanyahu hükümetine zaman kazandıran bir hamledir.
İran’ın ve Lübnan direnişinin etkisinin azaltıldığı, Suriye’nin İsrail’in ön bahçesine dönüştüğü bir ortam içinde fiili durum yaratılarak Filistin halkına ve onlara destek verdiğini iddia eden devletlere mevcut trajedinin geride bırakılması ve ileriye bakılması dayatılmaktadır.
Barış planında çok açık ve gri noktalar vardır. İsrail’in bugüne kadar Gazze’de yaptığı yıkım ve soykırım sorgulanmıyor. Kurulacak sömürge valiliği zengin Arap devletlerinin finansmanı ile Gazze’yi Trump’ın zenginler için Akdeniz riviera’sına dönüştürecek.
Peki burada Filistin devleti olacak mı? Planın “Filistin devleti“ vurgusu muğlak; devletleşme süreci, Netanyahu hükümetinin keyfine bırakılmış durumda.
Burada Filistin halkına yaşama hakkı verilecek mi?
Evinden barkından yurdundan edinen insanlara bir tazminat ödenecek mi?
Bu insanlar gelecek yıllarda geçimlerini nasıl sağlayacak?
Yeni bir apartheid rejimi olacak mı?
Diğer yandan Gazze’yi 2003 Irak ABD savaşının başat ve yalancı aktörü Tony Blair gibi bir neocon yanaşması Siyonist sömürge valisinin denetimine bırakan barış planının hiç bir yerinde Filistin halkı masada yok.
ABD güvencesi ve organizasyonunda gıda yardımı olan çocuklara dahi ateş açılan bir ortamda insan hakları ve güvenlik garantileri ne olacak?
İsrail’e sahada sınırsız hareket alanı tanıyan planda Filistin direnişinin silahsızlandırılması maddesi nasıl uygulanacak?
İsrail’i bu sürede kontrol edecek güç var mı?
Gerçekte yaşanan 100 yıl önceki Sykes Picot ve Balfour rejiminin, çöken Amerikan hegemonyasının askeri gücü, Yahudi sermayesinin ağırlıklı olduğu küreselci finans kapitalin dolar baskısı ve İsrail devletinin vahşeti kullanılarak 21. yüzyıl sürümünün yaratılmasıdır.
Ezilen ve sistematik şekilde yok edilen Filistin halkı arkasında hiç bir direniş gücü kalmadığı için sadece yaşama hakkı verilerek teslim alınıyor.
Vietnam savaşında da Vietnam halkı milyonlarcası ile ölmüştü. Savaşı ölerek ama en azından sonunda savaşarak kazanmışlardı. Onlara yardım eden Çin ve Sovyetler vardı. Zavallı Filistin halkına Araplar değil yardım etmek sömürgeleştirilmelerine kolaylık sağlayan roldeler. Daha da öte İsrail jeopolitiğine adanan ABD–İngiltere eksenine Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır da eklenerek bugüne kadar Filistin i savunan İran karşıtı de facto bir cepheleşme de ilan edilmeden tesis edilmiştir. Hem de rezalet boyutundaki 9 Eylül Katar/Doha saldırısının ateşi sönmeden.
Trump gibi eski bir emlakçı, Blair gibi eski sömürgeci artığının Gazze’yi ve en önemlisi deniz yetki alanlarını devam edecek sürgün, el koymalar ile küresel finans kapitalin emrine nasıl sokacağını göreceğiz.
Bu aşamadan sonra sahte bir barış tiyatrosu dekoru ile Arap alemini ve Türkiye’yi arkasına alan Trump, Epstein dosyasının etkisini azaltmak ve ABD’de artan iç gerilimi dağıtmak için İsrail’in İran’a saldırmasına yeşil ışık yakabilir.
Hatırlatalım USS Nimitz Arap Denizinde USS Gerald Ford Doğu Akdeniz’de
X @cemgundeniznet