İsrail’in son saldırılarına gelmeden önce biraz Batının hedef istihbaratı alanındaki çalışmalarının geçmişine gidelim. 11 Eylül 2001 saldırıları öncesi küresel ortamda Soğuk Savaş sonrasının yani büyük güç mücadelelerinin sona ermiş olmasının iyimserliği hala devam ediyordu. Ancak, 11 Eylül saldırıları ABD vatanına daha önce görülmemiş çapta büyük bir saldırı oldu ve ABD dış politikasını askerileştirdi. Ortada herşeyden önce bir istihbarat fiyaskosu vardı ve Amerikan istihbaratının sorunları bir komisyon kurularak ele alındı. CIA zaten bir daha Pearl Harbour baskını yaşanmasın diye öncelikle ikaz rolü için kurulmuştu ama 11 Eylül’de bu hata tekrarlanmıştı.
Hedef bulmak için CIA içinde büyük bir uydu izleme merkezi kuruldu. Analizciler, dünyanın her yerinde sosyal medya, yayınlanan gazete, makale, her şeyi takibe alındı. Başta Afganistan olmak üzere insan istihbaratı alanında sızmalar ve devşirmeler yapıldı. 2006 yılına kadar hemen hiçbir şey bulunamadı ama ilk başarı Usame Bin Ladin’in yerinin tespit edilmesi
İsrail’in bu sabah başlayan İran saldırılarına gelecek olursak, 200 kadar uçak ve 100 kadar drone ile sadece İran’ın nükleer kalbi ve hava savunması değil, en üst düzey komutanları ve nükleer alandaki bilim insanları da vuruldu. Bu tür ailesi ile birlikte suikast aşağıda da anlatacağımız gibi İsrail istihbarat kültürünün bir parçası. Saldırının Umman’da ABD ile İran arasında yapılacak nükleer görüşmelerin hemen öncesinde yapılması ve ABD’nin bu saldırılarda dahlinin olmadığını açıklaması bir siyasi taktik. İran’ı hem masada daha zayıf düşürmek hem de Amerikan varlıklarına saldırmasına gerekçe sağlamamak düşüncesi var. Nitekim Trump, İran’a saldırı sonrası “Her şeyi kaybetmeden bizimle anlaşmalısın“ mesajı
İsrail saldırılarında hedeflerin seçimi ve yerlerinin belirlenmesi her şeyden önce İran içinde güvenilir bir izleme ağının kurulduğunu gösteriyor. İsrail istihbaratı zaten on yıllardır bu ağ için çalışıyordu. Hayalet uçak teknolojisi F-35’ler ile derin hedeflere suikast uçağı F-15’ler muhtemelen saldırı kombinasyonunda görev aldılar. İlginç olan İran’ın ne hava savunması işe 1 yaradı ne de havaya bir uçak kaldırabildi. İran hava kuvvetleri uçaklarının ne kadar eski olduğunu, yaşam ömrünü tamamladıklarını, eski uçaklara yedek parça bulamadıklarını ve pilotların eğitim yapamadıklarını daha önce yazmıştık. Aynı şekilde drone ve füze kabiliyetleri de gerekli hedef isabetliliğinden uzak ve büyük ölçüde ABD-İsrail hava savunma barajına
Özetle, İran’ın İsrail karşısında yapabileceği çok fazla bir şey yok. Bu yüzden, stratejilerini ana vatan savunmasına değil de Orta Doğu’da kurdukları direniş ekseni ve şehir savaşlarında kullanabilecekleri kaleşnikof ve roket silahı üzerine kurdular. Savaşı bu yüzden istemiyorlar ve bunu her fırsatta beyan ediyorlar. Tırmanmadan kaçınıyorlar ve sadece zor durumda kaldıkça kamuoylarını tatmin etmek için karşı hesaplı tepkiler veriyorlar. İran’ın elinde 15 nükleer bomba yapılabilecek yaklaşık 400 kg. zenginleştirilmiş uranyum var ama bunlar hazır değiller.
Batı ile nükleer konuda anlaşsa bile İran ile ilgili planlar değişmeyecek; silahlı kuvvetlerini yok etmek, rejimi değiştirmek, İran’ı bölmek, petrol ve doğalgazına el koymak. Ancak, İran ile ilgili planların Orta Asya ve Çin ile ilgili planların bir parçası olduğunu unutmayın. Rusya ile ilgili hedefler de öyle. Şunu demek istiyoruz; İran ile ilgili savaş Hazar Denizi’ne ulaşacak. Azerbaycan ve Gürcistan ve hatta Türkiye, bu savaşa taraf olacak. Yani çevremizde üç cepheli bir savaşa doğru gidiyoruz. Türkiye bir an önce Orta Doğu bataklığından çıkarak, enerjisini boşa harcamamalı ve İran sonrası senaryolara Türk Dünyası ile işbirliği
Orta Doğu’dakine benzer saldırı yöntemleri Ukrayna’da da sergileniyor. Zaten Ukrayna ve Gazze’deki savaşlar ile İran’a yönelik saldırılar aslında daha büyük bir savaşın teknolojilerinin denendiği bir test alanı olmaya devam ediyor. Biz de bunları izliyor ve not alıyoruz. Rusya’nın 8.000 km. gerisine taşınan drone’lar Starlink uyduları ile simültane harekete geçiriliyor. Tanklarının %80’i imha edilen Rusların hava kuvvetlerine de büyük darbe vuruldu. Karadeniz’de ise başka bir oyun türü var. Bazı deniz araçları ile Rus hava kuvvetleri alarma geçiriliyor ve kurulan kapanda Rus uçakları 13.000 feet menzilli stinger füzeleri ile
İsrail’in saldırılarını sadece bu ülkenin başarısı olarak göremeyiz. Çünkü bu saldırılar büyük ölçüde ABD uzay istihbaratı, küresel gözetleme ve takip sisteminin sağladığı büyük resmin içinde yapıldı. Ne Rusya’nın ne de İran’ın Batının uzay ve hava kabiliyetlerine karşı yapabileceği fazla bir şey yok. İran’ın için beslenen niyetler Rusya için de aynı. Rus silahlı kuvvetlerinin yok edilmesi ve rejim değişikliği. Batının askeri kabiliyetlerinin arkasında silah ve istihbarat teknolojileri kadar istihbarat işlevleri de var. Özelde ABD’nin NATO içinde geliştirdiği bu sistemin esası Palantir şirketinin geliştirdiği Maven Akıllı Sistemi (MSS) içinde ekillendi. Sistemin temeli şu; yapay zekâ, makine öğrenmesi, sensörler, radarlar ve diğer istihbarat teknolojileri ile tespit edilen hedefler (hedefleme), hızlı bir karar verme sistemi ile vuruluyor. Amerikalıların teröristleri vurmak için geliştirdiği hedefli öldürme sistemi (targeting killing) şimdi yeni bir boyuta evrildi.
Şimdi bu sistemi çok açık vermeden izah edelim. MSS, 2017 yılında başlatılan Maven Projesi’nin devamıdır. Palantir, Donald Trump ile aynı çizgide olan ABD ordusu ve siyasi çevreleriyle yakın bağlarını sürdüren bir şirkettir. Şirketin kurucusu Peter Thiel, önde gelen bir Trump destekçisidir. Rusya 2022 yılında Ukrayna’yı işgal ettiğinde Maven Sistemi, GPS (Küresel Konumlama Sistemi) ile Rus askeri donanımının tüm konum bilgilerini yani savaş alanının büyük resmini Ukrayna ordusuna sağladı. Bu yüzden, Rusların boşluklarını ve savaş alanı hassasiyetlerini görüyorlar. NATO da bu sistemi edindi ve NATO MSS yeteneği, komutanların ve savaşçıların temel askeri operasyonlarda son teknoloji yapay zekâyı (AI)
(1) Filistinlilerin Gazze'nin kuzeyindeki bazı bölgelerden tahliyesini izlemek maksadıyla kullandığı cep telefonu takip sistemidir.
(2) “The Gospel (İncil)“ adını verilen saldırılması planlanan binaların veya diğer yapısal hedeflerin listelerini oluşturmakta kullanılan program.
(3) “Lavender (Lavanta)“ olarak adlandırılan yapay zekâ ile kullanılan sistem ile vurulacak kişiler için ölüm listeleri oluşturuluyor.
(4) “Where’s Daddy? (Babacık Nerede?“ ise yapay zekâ ile hedefi izleyerek, konumunu teyit ediyor ve belirlenen saldırı noktası olarak genellikle kurbanların aileleriyle birlikte yaşadıkları evleri seçiliyor. (Son İran saldırısında kurbanlar bu şekilde vuruldu).
Lavender, Gazze sakinlerine silahlı bir grubun üyesi olma olasılığına ilişkin sayısal bir puan/skor atamak maksadıyla makine öğrenimini (Machine Learning) kullanan bir yapay zekâ aracıdır. Lavender, çok sayıda bireyin davranışları ve bağlantıları hakkında veri toplayarak onlara bir şüphe puanı atar.
“The Gospel“, hedef listeleri oluşturmak maksadıyla gözetleme verilerini işlemek üzere bir algoritma kullanır. The Gospel, dört kategoride insan olmayan hedefler belirler (tüneller gibi yeraltı hedefleri, şüpheli militanların aileleriyle birlikte yaşadıkları evler, şok etkisi yaratacak sivil yapılar ve güç hedefleri).
“Where’s Daddy“, askeri hedef olarak işaretlenen kişilerin saldırıya uğrayabilecekleri belirli bir yere (genellikle bir aile evi) girdiğinde, İsrail askeri operatörlerine bildirimde bulunmak için mobil telefon konum takibi kullanan bir araçtır. Özetle, “Babacık nerede?“ ile seçilen baba, uzun süre takip ediliyor ve örnek olsun diye evinde ailesi ile birlikte vuruluyor.
Bunların dışında bir de Kara Kutu etkisi var. Yapay zekâ teknolojisi geliştikçe, iki ana türde yapay zekâ sistemi ortaya çıktı: kara kutu yapay zekâ ve açıklanabilir (veya beyaz kutu) yapay zekâ. Kara Kutu yapay zekâ modelleri, sonuçlara veya kararlara nasıl ulaşıldığıkonusunda herhangi bir açıklama yapmadan karara varır. Şeffaflığın eksikliği, insanların sistemin temel modelinin sonuçlarına nasıl ulaştığını anlamasını veya açıklamasını zorlaştırır.
Görüldüğü gibi artık istihbarat sistemleri yapay zekâ teknolojisi ile çalışıyor. Bu konuda yeni çıkan kitabım “Ekonomi ve Güvenlik Alanında Yapay Zekâ“yı okumanızı tavsiye ederim.
Buraya kadar olan bölüme Çin’in istihbarat alanındaki son faaliyetleri ile ilgili bazı açıklamalar da ekleyelim. Rus yetkililer son zamanlarda bazı hassas askeri ve çift-kullanımlı malzemelerin çalındığını fark ettiler. Yapılan yoğun soruşturmalardan sonra işin arkasında Rusya’da yaşayan veya çalışan bazı Çin vatandaşları çıktı. Suçüstü yakalamalar sonucunda çalınanlar arasında çelik yelekler (Ratnik model), vücut zırhları (6B45), muharip sırt çantaları (6Sh117) gibi askeri malzemeler bulunuyor. Çin, Ukrayna Savaşı’nın başlaması ile birlikte Rusya’ya düzenli olarak ajan gönderiyor. Öncelikle savaşta kullanılan askeri donanımları topluyorlar. Bu donanımların toplanmasında Rus askeri disiplininin bozulması yani donanımını satan askerlerin ortaya çıkması da fırsat oluyor.
İşin aslı Çin ve Rusya arasındaki ittifak sanıldığı kadar güçlü değil. Çin’in Moskova’ya yönelik tüm jestlerinin içi boş. Çin, şimdilerde Rusya’dan jet motorları veya füze teknolojisi gibi yüksek teknoloji ya da taktik donanımlar çalma peşinde. Çinliler, Rusları tanımak, en azından onların yaptıklarından daha iyisini yapmak peşindeler. Ruslar, savaş nedeni ile Çin’e bağımlı olsa da gelişmelerden tabii ki memnun değil. Rus İçişleri Bakanlığı soruşturmalar 3 hakkında resmi açıklama yapmasa da çalınan ürünler Rus posta servisi ve diğer yasal yollardan gönderilmiş.
Çin’in daha önce en üst seviyede açıkladığı gibi “dostlukta sınır yok“ dese de teknoloji casusluğu ilişkilere ironi getiriyor. Gerçekte iki ülkenin stratejik bakışları ve çıkarları ayrışıyor. Çinliler, Avrasya coğrafyasında kuzeydeki tehlike olan Rusların güçlü olmasını istemediler. Bölünen ve zayıf bir Rusya en çok Çinlilerin işine geliyor. Bu yüzden, NATO Rusya’yı çok fazla bölmek istemiyor. Çin, Trump’ın ticaret savaşına karşı özellikle ekonomik konularda Avrupa’ya yanaşmak istiyor. ABD ise Rusya’yı yanına çekmekten öte kontrolüne almak yani Batı yanlısı bir Rusya imar etmek peşinde. Rusya gerçekten kritik durumda ve Çin’in yaptıkları karşısında ABD yanında olmayı seçebilir.
Farkında olunması gereken bir konu da Çin’in Tek Kuşak Tek Yol Projesi’nin aslında emperyal hedefleri için çeşitli askeri ve istihbarat işlevleri kullandığı. Çin’in belirlediği kara ve deniz güzergâhları üzerindeki geçit, yol ve limanlar aynı zamanda bir Çin askeri harekâtını kolaylaştıracak mühendislik içeriyor. Çin’in başka bir ilginç projesi Angola’da bir yol inşaatı için hapishanedeki 11.000 kişi için etrafı çevrili bir üs kurulmuş. Günlüğü 2-3 dolara çalışan mahkûmlar için üste kumarhane ve genelev var. Muhtemelen Yol-Kuşak Projesi kapsamında bu tür pek çok proje ile asker kullanmadan ülkeye nüfuz ediliyor ve örtülü işgal yapılıyor. Küba’da ise ülkenin sembolü meşhur Coliba puro fabrikası satın alınmış. Artık meşhur Havana
Siber saldırılar yönünden Rusya ve Çin, başka ülkelerde veya kontrolsüz bölgelerde üs seçiyorlar. Örneğin, Ruslar, Ukrayna’nın doğusundan saldırı yapıyorlar. Çinliler son dönemde ilginç şeyler yapıyorlar. Önce bir ilan vererek çeşitli ülkelerden bilgisayar kullanan 30.000 kadar kişiyi işe alarak Abu Dabi’de birkaç büyük binaya yerleştirdiler. Pasaportları ellerinden alınan bu kişiler, içinde bir masa ve bilgisayar olan küçük odalara yerleştirilmişler. Yemek ihtiyaçları karşılanıyor. Dışarı çıkmak yasak ve işleri siber istihbarat. Benzer bir yapı Kamboçya’da kurulan büyük bir istihbarat üssü içinde oluşturulmuş. Bu masalardan tek tek dünyadaki pek çok şirket ve kişi hedef alınıyor. Ülkemizde de seçilen kişilerin bilgisayarlarına nüfuz edilerek yapılan şantaj örnekleri sıklaştı.
Çinliler son yıllarda Türkiye’de de çok aktifler. Son beş yıldır İstanbul’daki Doğu Türkistanlıları takip eden yedi Çinli casus geçen ay yakalandı. Öte yandan, İstanbul’da 17, Ankara’da 12 mobil baz istasyonu kurarak casusluk yaptıkları ortaya çıktı. Yani tesislerimizi dinliyorlar, siber alt yapımızın açıklarını tespit ediyorlar. Şehir varoşlarında şirketler kurarak ekonomik casusluk peşindeler. Elektrikli araç pazarını küresel olarak tek başına kontrol etmeye çalışan Çin, son olarak, Türkiye’nin elektrik aracı TOGG’u satın alarak Manisa’da bir fabrika kurmaya niyetlendi.
Özetle dünyada dost ülke yok. Her ülke kendi kendine yeterli olacak kabiliyetlerini geliştirmek yanında, kendi bilgi ortamını da korumak zorunda. Bununla beraber, teknoloji edinmek için uluslararası işbirliği ya da teknoloji transferi gerekli. Geliştiremediğin ve ihtiyacın olan silah ve donanım için başka ülkelere bağımlısın ve ilişkilerini bu yüzden, ülke çıkarlarına uygun olarak realist bir biçimde geliştirmelisin. Sadece teknoloji için mühendislere değil, bu teknolojilerin konsept ve doktrinlerini oluşturacak, teknolojiye yön verecek bilim insanlarına ve tecrübeli asker ve istihbaratçılardan da yararlanmaya ihtiyacımız var.