Moskova’da Çin Rüzgârı: Çok Kutuplu Adil Bir Küresel Düzenin Peşinde

Makale

Xi ve Putin’in ortak vizyonu, Batı karşısında restore edilmiş yeni bir düzen kurma arzusunu taşıyor. Küresel güç mimarisini kökünden sarsmayı hedefleyen bu iddia, reel-politik bir geleceğe mi yoksa stratejik bir illüzyona mı işaret ediyor? Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Moskova’ya yaptığı son ziyaret, yalnızca diplomatik bir zirve değil aynı zamanda küresel jeopolitiğe nakşedilen bir dönüm noktası olarak okunabilir. ...

Xi ve Putinin ortak vizyonu, Batı karşısında restore edilmiş yeni bir düzen kurma arzusunu taşıyor. Küresel güç mimarisini kökünden sarsmayı hedefleyen bu iddia, reel-politik bir geleceğe mi yoksa stratejik bir illüzyona mı işaret ediyor?

Çin Devlet Başkanı Xi Jinpingin Moskovaya yaptığı son ziyaret, yalnızca diplomatik bir zirve değil aynı zamanda küresel jeopolitiğe nakşedilen bir dönüm noktası olarak okunabilir.

Rusyanın 9 Mayıs Zafer günü kutlamaları çerçevesinde cereyan eden bu ziyareti iki ülkenin ABD nezdinde yoğunlaştırdıkları eleştirilerinin odak noktası olarak tanımlayabiliriz.

Xi Jinping, Moskovaya yaptığı ziyaret öncesinde Rus medyasında yayınlanan bir makalesinde İki ulus arasındaki kan ve fedakârlıkla yoğrulmuş güçlü dostluk, Sarı Nehir ve Volga gibi kudretli bir şekilde durmaksızın akmaktadır“. derken İki ülkenin sınırsız ve derin dostluğuna hassaten vurgu yapıyor.

Bahse konu yazıda çok kutuplu dünyaya geçişi hızlandırmak ve ikinci dünya savaşı sonrası tarihsel perspektifi korumak hususları üzerinden bir odaklanma söz konusu.

Ekonomik küreselleşme ve BMnin mevcut pozisyonunun savunulması da diğer önemli beyanlar olarak öne çıkıyor.

Xi "80 yıl sonra bugün, tek taraflılık, hegemonya ve zorbalık son derece zararlıdır. Tarihten ders çıkarmalıyız. Her türlü hegemonya ve güç politikasına kararlılıkla karşı çıkmalı ve insanlık için daha iyi bir geleceği birlikte yaratmalıyız."derken ABD-Çin ticaret savaşına üstü kapalı bir göndermede bulunuyor.

İki ülkenin de hegemonyacı zihniyet yerine adaletin merkezde olduğu çok kutuplu adil düzen talebi devam ediyor. Blok siyaseti yerine stratejik ortaklık kurmaya dayanan yeni tip ilişkiler savunuluyor. İki lider son on yılda 40'tan fazla kez bir araya geldi.

Söz konusu Moskova zirvesi sonrasında ortaklığı daha da derinleştiren bir ortak bildiri imzalandı.

Yeni bir dönem için Çin-Rusya kapsamlı stratejik koordinasyon ortaklığının daha da derinleştirilmesine ilişkin ortak bildiri başlıklı bu metinde ABD ve müttefiklerinin NATO'nun Asya-Pasifik bölgesindeki varlığını genişletme girişimlerinin "son derece olumsuz"etkisine dikkat çekildiği ve bölgede nükleer bileşene sahip askeri bloklar oluşturulmasını kınadıkları görüldü.

Putin zirve sonrası yaptığı açıklamada yine Çin-Rusya ilişkilerini kilit bir istikrar faktörü olarak tanımlarken çok kutuplu adil düzeni savundukları hususuna vurgu yapmayı ihmal etmedi.

Moskova ve Pekin arasındaki ikili ilişkilerin tarihteki en yüksek seviyesine ulaştığını kaydeden Putin, bu ilişkilerin "kendi kendine yeterli" olduğunu ve "iç siyasi faktörlere ya da mevcut dünya durumuna bağlı olmadığını" söyledi.

Çin ve Rusya ilişkilerinde yıllar içinde gelişerek teşekkül eden bu istisnai derinlik sınırsız dostluk“ çerçevesinde yeniden teyit edilirken kapsamlı stratejik ortaklık“ bağlamında tahkim edilen amalgam bir modele dönüşmek üzere.

Hatta büyük güçler arasındaki bu ittifak dışı yeni ilişkileri paradigmatik bir değişim iddiasını da gündeme getirerek ilan edilmemiş stratejik ittifak olarak adlandırabiliriz.

İki ülke, ABDnin öncülük ettiği Batı merkezli düzene karşı birlikte hareket ediyor. NATOnun genişlemesi ve ABDnin Asya-Pasifik stratejisi, ortak tehdit algısını besliyor. Ortak amaç, çok kutuplu adil bir küresel düzen inşa etmek.

İki ülke arasındaki ticaret hacmi 250 milyar dolara yaklaşmış durumda. Ortak askeri tatbikatlar (örneğin Vostok 2018) iki ülke arasındaki savunma iş birliğinin bir göstergesi.

Ayrıca Şanghay İş birliği Örgütü (ŞİÖ), BRICS ve Asya Altyapı Yatırım Bankası gibi çok taraflı mekanizmalar üzerinden koordinasyon da yoğunlaşıyor.

Yine de bu yakınlaşmanın asimetrik ve biraz da fevkâlade kırılgan bir mahiyette olduğu âşikâr. Yaptırımların cenderesindeki Rusya, gitgide Çine bağımlı hale gelirken Pekinin elinde genişleyen bir manevra sahası zuhur ediyor. Çin ekonomik ve diplomatik anlamda daha güçlü, bu da ilişkiye asimetrik bir karakter kazandırıyor.

Öte yandan ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi (2022) Çini uluslararası düzeni yeniden şekillendirme kapasitesine sahip tek rakip olarak sınıflandırıyor. Bu bağlamda ABD, Çin-Rusya yakınlaşmasını stratejik bir tehdit“olarak görüyor.

Brzezinski Hiçbir şey ABDnin ulusal çıkarları için Çin-Rusya ittifakından daha tehlikeli olamaz.“ derken Kissinger’ın Çin ve Rusyayı birbirinden ayırmayı hedefleyen yaklaşımı da akılda tutulmalı.

Hatta bugünlerde tersine Kissinger (reverse Kissinger) şeklinde yeniden gündeme gelen bu yaklaşım ABD devlet ricali tarafından Rusyayı Çinden koparmayı deneyen bir stratejik akla da işaret ediyor.

Fakat Çin-Rusya ilişkilerinde yaşanan mevcut momentum ve Xinin son ziyareti bu ihtimalin ötelendiğini gösteriyor.

İki ülke de müstakil çıkarlarını maksimize etmek bahsinde birlikte hareket etmenin önemine inanıyor. Dolayısı ile bazı pürüzleri ötelemeleri ve genel stratejik rotaya dikkat ettikleri bir vakıa. Çinin nihai hedefinin bir denge siyasetinde“ yattığını da görmek icap eder.

Dünya, artık tek kutuplu mimariyle yürütülebilecek bir yer değil. Çin ve Rusyanın inşa etmeye azmettiği yeni çok kutuplu dünya, yalnızca Batı için değil, küresel siyasetin tüm aktörleri için de sarsıcı bir paradigmatik değişime işaret ediyor.

Xinin son ziyaretinin mesajı son derece berrak: oyun değişti ve Çin ile Rusya, bu değişimin figüranları değil, baş aktörleri olacak. Dolayısı ile Çin ve Rusya tasavvur ettikleri geleceğin stratejik bir illüzyondan ziyade tarihin zorunlulukları sonucu ortaya çıkacak bir gelecek olduğu iddiasını taşıyor.

Tabi burada çok kutuplu adil“ düzenin retorik boyutunu tartışırken bu vaadin somut tezahürleri ya da paradokslarını da masaya yatırmak mümkün. Yani ekonomik, sosyal ve kültürel etkiler bir yana çok kutupluluğun üreteceği olası çatışmaların doğasına ilişkin de tefekkür biraz genişletilebilir. Ama bu başka bir yazının konusu. Yine de şerh düşmenin elzem olduğunu düşünüyorum.

Velhâsıl, Xi ve Putinin birlikte tahayyül ettiği bu yeni dünya, bir yandan Batı’nın hegemonyacı zihniyetine bir mukabele, öte yandan küresel düzene adaleti getirecek sihirli bir dokunuş olarak tanımlanıyor.

Sonuç olarak tarih, bu iddianın reel-politik bir zaruret mi, yoksa stratejik bir hayal mi olduğunu gösterecektir.
Xi Jinpingin bir önceki Moskova ziyaretinde Putine söylediği sözler ile yazıyı noktalayalım: “Şu anda yüz yıl boyunca görülmemiş türden değişiklikler yaşanıyor ve bu değişikliklere birlikte yön veriyoruz.“

X @drhkorkmaz
 
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2842 ) Etkinlik ( 228 )
Alanlar
TASAM Afrika 80 662
TASAM Asya 100 1149
TASAM Avrupa 23 661
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 303
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1415 ) Etkinlik ( 56 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 25 630
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 191
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1308 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 522
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2071 ) Etkinlik ( 84 )
Alanlar
TASAM Türkiye 84 2071

Önümüzdeki günlerde “Savunma, Güvenlik ve İstihbarat Devrimi“ teması ile düzenlenecek 11. İstanbul Güvenlik Konferansı kayıtlarında artık sona yaklaşılıyor. Küresel bir “okul“ ve uluslararası “pazar“ imkanları ile katılımcılara sertifika ve konferans kitabı verilecek. Yurt içi ve dışından çok sayıda...;

Amerika için İşe Yarayan bir Ekonomik ve Güvenlik Düzeni Nasıl Oluşturulur? Oren CASS ABD, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana geçen 80 yılda iki büyük strateji izledi. Bunlardan biri olağanüstü bir başarıydı: Soğuk Savaş sırasında Amerikan ekonomik yatırımlarını, dış ilişkilerini ve askeri konuşlanm...;

Güvenlik temalı 5 eş-etkinlikle birlikte bu ay “Savunma, Güvenlik ve İstihbarat Devrimi“ teması ile düzenlenecek 11. İstanbul Güvenlik Konferansı kayıtları hızla devam ediyor. Küresel bir “okul“ ve uluslararası “pazar“ imkanları ile Konferans katılımcılarına sertifika ve konferans kitabı verilirken ...;

2026 “hesap verebilir hızlanmadan” ölçekli performansa geçiş yılı olacak. Bütçeler ölçülebilir verimlilik/kârlılık hedeflerine bağlanıp, süreçler ajan/otonom iş akışları ışığında yeniden kurgulanacak. Bu not; Wharton Human-AI Research 2025 bulgularını temel alarak 2026’ya dönük öngörüleri “Yatırım g...;

Bu çalışma, Batı’nın yaptırımlarını ve Çin-Rusya güvenlik yakınlaşması altında Rusya’nın Arktik LNG stratejisini incelemektedir. 2030 için belirlenen 100 Mt hedefe karşın 2024’te ihracat 34 Mt’ta kalmıştır. Teknolojik yaptırımlar, Arc7 tanker eksikliği ve AB’nin 2027’ye uzanan kısıtlamaları pazar er...;

Orta Asya’nın “bozkır çocukları“ büyüyor ve 21. yüzyılda dünya düzenini yeniden tanımlıyor. Küresel meselelerin yalnızca büyük güçlere odaklandığı dönem sona eriyor. Tek bir dramatik olayla değil, dünya genelindeki güçlerin istikrarlı ve sessiz bir şekilde yeniden dağıtılmasıyla. Bu değişim hiçbir y...;

Önümüzdeki ay “Savunma, Güvenlik ve İstihbarat Devrimi“ teması ile düzenlenecek 11. İstanbul Güvenlik Konferansı kayıtları hızla devam ediyor. Küresel bir “okul“ ve uluslararası “pazar“ imkanları ile Konferans katılımcılarına sertifika ve konferans kitabı verilirken yurt içi ve dışından çok sayıda d...;

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) yurtdışı iştiraki Turkish Petroleum Overseas Company (TPOC), Pakistan’ın Hint Okyanusu açıklarında yer alan Kuzey Indus C Açık Deniz Havzası bölgesinde petrol ve doğal gaz arama çalışmalarına katılacak. ;

Geçmişte büyük imparatorluklar kuran Çin ve Hindistan, 20. asırda boyunduruktan kurtularak bağımsızlıklarına kavuşmuş ve ulus inşa sorunlarını aştıkça geçmişteki altın çağ imgelerinin cazibesine kapılmıştır.

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin bugünü ve geleceğinin ele alındığı Avrupa Birliği Sempozyumu, Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) ile Türk Avrupa Bilimsel ve Eğitimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) işbirliğinde 02 Şubat 2018’de İstanbul Taksim Hill Otel’de gerçekleştirildi.

Rusya'nın hem Avrasya bölgesine hâkim olmak hem de dünya politikalarında lider aktörlerden biri olmak amacıyla geliştirdiği Avrasyacılık tartışmaları, analitik olarak klasik ve modern olarak değerlendirilebilir.

Orta Doğu coğrafyası, 2010 yılının aralık ayından bu yana Tunus ile başlayan, günümüzde de tüm şiddetiyle Suriye’de devam eden devrim süreçlerinin etkisiyle hızlı bir değişim ve dönüşüm iklimine girmiştir.

1 - İKT Üyesi Ülkeler Düşünce Kuruluşları Forumu 28 - 30 Ocak 2010 tarihleri arasında İstanbul’da yapıcı ve samimi bir ortam içinde cereyan etmiştir.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) bünyesinde yaptığımız bilimsel çalışmalar ile Dünya ve Türkiye’deki gelişmeleri kavrama ve analiz etmeye yönelik çabalarımızın ortaya koyduğu açık bir gerçek var: Aktörleri, kuralları, vizyonu eskisinden çok farklı olan yeni bir uluslararası sistem il...

Türk insanının, Osmanlı zamanında olsun, Cumhuriyet döneminde olsun, stratejik düşünceler üretebildiği ve bunları karar organları üzerinden uygulamaya geçirebildiği tarihi bir gerçektir.Bu özellik tarihte her ülke ve her toplum için geçerli olmamıştır.

21. yüzyılın kuşkusuz en önemli paradigma değişimlerinden birini küreselleşme süreci oluşturuyor. Bu süreçle beraber siyasal, sosyal, ekonomik pek çok alanda köklü değişimler yaşandı, yeni yol ve yöntemler keşfedildi, eski yöntemler yeniden inşa edildi; sonuçta yepyeni bir anlayışla karşı karşıya ka...