Hakikat Sonrası Çağda Ulus ve Devlet Güvenliği

Makale

Günümüzde tüm dünyada bir hakikat krizi yaşanmaktadır. Post-truth olarak anılan ve gerçeklerle yalanların birbirine karıştığı bu çağda ulus, devlet ve ülke güvenliği ağır tehditlerle karşılaşmaktadır. Bu durumun ideolojik, siyasi, ekonomik ve kültürel gerekçeleri ve sonuçları olduğu kadar etik mülahazalarla bakıldığında ciddi bir ahlaki krize de yol açmakta olduğu anlaşılmaktadır....

ÖZET

Günümüzde tüm dünyada bir hakikat krizi yaşanmaktadır. Post-truth olarak anılan ve gerçeklerle yalanların birbirine karıştığı bu çağda ulus, devlet ve ülke güvenliği ağır tehditlerle karşılaşmaktadır. Bu durumun ideolojik, siyasi, ekonomik ve kültürel gerekçeleri ve sonuçları olduğu kadar etik mülahazalarla bakıldığında ciddi bir ahlaki krize de yol açmakta olduğu anlaşılmaktadır. Klasik medyanın etkisinin azaldığı ve yeni teknolojilerin getirdiği imkanlarla dijital medyanın geliştiği ve siyaseti, ekonomiyi, toplumsal ahengi ve kültürel kodları tesiri altına aldığı günümüzde yalan ve sözde bilgilerin geniş ölçüde yayılması ciddi bir güvenlik tehdidi olarak değerlendirilmektedir. Bu tehdide karşı alınabilecek tedbirler kısıtlıdır. Ayrıca hakikat krizinin ve sebep olduğu etik sarsıntıların zararlarının azaltılması için gerekli olan uluslararası yönetişim anlayışı ve girişimleri yetersizdir. Ulusal mevzuatlarda yapılan değişiklikler de yeterli kalmamakta, dezenformasyonun yanında hibrid tehditlerle mücadele kolay olmamaktadır. Özellikle siber saldırılar hedefe alınan ülkelerin siyasal, ekonomik ve toplumsal istikrarını sarsma amacını taşımaktadır. Bu duruma karşı alınacak tedbirlerin belirlenmesi maksadıyla akademik araştırmalar yapılmakta, belirlenen yöntemlerle dezenformasyon ve hibrid saldırılara karşı mücadelenin parametreleri belirlenmektedir. Bununla beraber, demokratik hak ve özgürlükleri, kişi mahremiyetini ve toplumun etik kodlarını hiçe sayanlara karşı demokratik hukuk sistemi içinde yapılacak mücadelenin zaaflarla bezenmiş olduğu unutulmamalıdır. Bu durum, devletlerin ve toplumların kırılganlığını arttırmakta, bu durum suî niyet sahiplerini yüreklendirmektedir. Yaşanmakta olan hakikat krii çağında ortaya çıkan bu durumun dünyanın bu çağda geçirmekte olduğu değişim ve dönüşümden ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Gücü arkasına alanlar dünyaya yeni normlar ve standartlar dayatma peşindedirler. Bu projede etik kodlara, zayıfların çıkarlarına ve kısaca gerçeklere yer yoktur. Dolayısıyla yaşadığımız sistemin (küreselleşme) bu köşe taşları anlaşılmadan hakikat için yapılacak mücadelenin de pek başarısı şansı yoktur. Dünya barışını fevkalade büyük tehditlerle tehlikeye sokan aldatma, yanlış istikametlere yönlendi ve asırların gerisinden insanlığın ortak değerleri olarak gelen etik ve ahlak kodlarını hiçe sayma tutumu uluslararası toplumu arzu edilmeyen bir ortama sürüklemekte, yapay zeka gibi gelişen teknolojilerin de kullanılmasıyla ortak yaşam irademizi tehlikeye sokmaktadır.


1. GİRİŞ

İçinde bulunduğumuz çağ, hızla gelişen iletişim devriminin bir sonucu olarak küresel bilgi akışı ile bireyler, toplumlar ve devletler arasındaki yoğun etkileşimlerin artmasına sahne olmaktadır. Bu durumun getirdiği olumlu ve olumsuz sonuçlar vardır. Olumlu sonuçların başında hiç kuşkusuz bilgi dolaşımının şeffaf ve demokratik bir ortamın gerçekleşmesine olan katkısıdır. Dünyanın herhangi bir yöresinde yaşanan olaylara ilişkin bilginin hızla en ücra köşelere kadar ulaşabilmesi iletişim devrimi öncesi ile karşılaştırıldığında olağanüstü bir hızla yaşanmaktadır.

Bununla birlikte, iletişim teknolojisinin gelişmesi aynı zamanda iletişim etiğinin de zedelenmesine yol açmıştır. Hızla dolaşan küresel (ham) bilgi, manipülasyonların etkisiyle toplumları ve siyaseti yanıltıcı/yanlış istikametlere yönlendiren ve uluslararası ilişkilerde barış karşıtı gelişmelere çanak tutan ana sebeplerinden olmuştur. “Hakikat sonrası çağ“ (post-truth) döneminde dijital alanda ahlak ve güvenlik açısından olumsuz sonuçlar yaşanmakta, toplumun morali ve ahlaki değerlerinin aşınmasının ötesinde siyaset kurumunun etkilenmesi açısından ciddi tehdit boyutlarıyla karşılaşılmaktadır.

Bu durumun değiştirilmesi mümkün müdür? Hiç kuşkusuz söz konusu tehditlerle başa çıkmak için devletler çaresiz değildirler. Bununla birlikte bu çarelerin “zamanın ruhuna“ uygun ve mevcut siyasal sistemle uyumlu olması gerekmektedir. Toplumun aydınlatılması ve yönlendirilmesi, bu arada dijital okuryazarlığın geliştirilmesi en önemli tedbir olarak akla gelmektedir. Bu çalışmada daha sorumlu ve güvenli bir dijital ekosisteme yönelik makul adımlar olarak etik normları ve dijital güvenliği birlikte ele almanın önemini tartışmaya açmaktadır. Hakikat sonrası çağın getirdiği dezenformasyon olgusu ile mücadelede bilimsel bir bakış açısıyla hangi yöntemlerin söz konusu olabileceği çalışmamızın konusudur. Bu yöntemlerin etki gücünün gözleme dayalı araştırmaların yetersizliği nedeniyle ne kadar tatmin edici olduğuna ilişkin henüz tam bir tespit mümkün olmamaktadır. Bu durumun sebepleri de çalışmamızda ele alınmıştır.
 

II. HAKİKAT SONRASI ÇAĞ

İlk kez 2016 yılında kullanılmaya başlayan “hakikat sonrası çağ“ söylemi, objektif gerçeklerin kamuoyu üzerinde şekillendirici etkisi olan duygusal ve kişisel inançlara yapılan çağrılardan daha az etkili olduğu durumları tanımlayan bir dönemi betimlemektedir. İçinde bulunduğumuz bu dönemde gerçeklerin yerini manipüle edilmiş duygular ve subjektif kabul ve inançlar almıştır. Küresel bilgi dolaşımına paralel olarak bilgi manipülasyonu ve yanlış algıların yaygınlaşmasının önüne geçilememektedir. Bu durumdan istifade eden yabancı tehdit odakları ülke, toplum ve devlet güvenliği için ciddi tehlikeler yaratmaktadır. Yaygın bir yöntem olarak kullanılan “yalan“, karar alma süreçlerini etkilemekte, toplumsal dengeleri sarsmakta ve doğru ile yanlışın ayırt edilmesi zor hale gelmektedir. Bu koşullar altında sağlıklı bir toplum yaşamı ile siyasal süreçlerin işleyişi gerçek dışı bilgilerin etkisiyle ciddi biçimde sarsılmaktadır.

Felsefede “gerçek“ kavramı antik çağlarda bilgi hakkında yanlış iddialarla ilgili düşünülmüştür. Daha açık bir ifadeyle, cehalet tamir edilebilir; cehalete kapılmış insan öğretilebilir. Asıl tehlike, kibrinden dolayı “gerçeği bildiğini“ düşünen ve aceleyle yanlış yapmaya ve bu yanlışı yaymaya çalışandan gelmektedir. “Gerçek olmayanı“ hata yaparak ve bir kastı olmadan yayanın yanlışlık yapması müsamahayla karşılanabilir. “Yanlışla“ yalan arasındaki farkın anlaşılması halinde bu kabulü göstermek meşru olacaktır. Cehaletin, daha hafif tabiriyle yeterli bilgi sahibi olmadan yanlışlığı yaymanın, alıcıları aldatmak maksadıyla bilerek yapılan doğruluk dışı “bilgi“- tabii buna bilgi denebilirse- yayanlara nazaran anlayışla karşılanması mümkündür. En azından cehalet eseri “bilginin“ yayılması ile mücadele daha kolay olmakta, yayıcısı da ancak bir dereceye kadar sorumlu tutulabilir. Müsamaha gösteriemeyecek olan, “kasıtlı cehalet“ ile yapılan dezenformasyondur. Bununla birlikte, yanlış aksettirilen gerçeklere kolaylıkla ulaşılabilir olunması en önemli şarttır.

Gerçeği kabul etmekten imtina eden inkarcılar ve diğer ideologlar, inanmak istemedikleri gerçeklere karşı rutin olarak aşırı yüksek bir şüphe standardı benimserken, kendi gündemleriyle uyumlu olan her türlü “gerçeğe“ karşı ise tam bir saflıkla yaklaşırlar. Ana kıstasları, önceden var olan inançlarına neyin hizmet ettiğidir. Bu, gerçeklerin reddi değil, gerçeklerin güvenilir bir şekilde toplanması ve kişinin gerçeklik hakkındaki inançlarını şekillendirmek için güvenilir kullanılma sürecinin yozlaşmasıdır. Böylece önemini yitiren gerçeğin reddedilmesi, yalanların bizim onları nasıl hissettiğimizden bağımsız olarak doğru olduğu fikrini ve gerçeği bulmaya çalışmamanın bizim çıkarlarımıza hizmet ettiğini ihsas etmektedir. Bu suretle post-truth bir tür ideolojik üstünlüğe yol açmakta, kanıtı olsun olmasın, mesajların alıcılarını bir şeylere inandırmak için zorlamakta ve bunun siyasal egemenliğin bir aracına dönüşmesi söz konusu olmaktadır.

Yalan bilinçli olarak gönderilen mesajları çarpıtma ve alıcıları kandırmak eylemidir. Fakat her yalanın bir alıcısı vardır. Mesajların hedefi olan alıcıların bilinçli olarak yalan olduğu bilinen gerçek dışı bilgilerle manipüle edilmesi amacı taşınıyorsa bunu post-truth olarak nitelendirmenin doğru olacağı düşünülmektedir. Gerçeklerin yorumlanmasında yanlış yapma ile yalan arasında ince bir çizgi var olmakla birlikte, neticeleri itibariyle hakikat sonrası çağın iletişiminde yaşanan mevcut sorun salt gerçeğe ve yalanın yol açtığı sonuçlar nedeniyle toplumsal yaşama ve devlete karşı ciddi bir tehdidin ortaya çıkmasıdır.

Bu tehditle başa çıkabilmek için cehaleti, yalanı, çıkarcılığı, kayıtsızlığı, siyasi manevraları veya hatta deliliği konumlandırmak ve açıklamak gereklidir. Esasen bunlarla yüzyıllardır tanışıyoruz. Asıl yeni olan şey, post-gerçeklik çağında sadece gerçeği bilme anlayışına değil, gerçeğin kendisinin varlığına yönelik bir meydan okumanın varlığıdır. Bir birey yanlış bilgilendirildiğinde veya yanıldığında, muhtemelen bedelini ödeyecektir; ancak toplumda sorumlu mevkilerde bulunanlar ya da toplumun bir kısmı temel gerçeklere inkârcı bir şekilde yaklaşırsa, bunun sonuçları ülkeyi ve giderek dünyayı sarsabilir. Bireyleri ve toplumsal kümeleri manipüle etme amacıyla yayılan yanlış ve yanıltıcı bilgi olarak tanımlayabileceğimiz dezenformasyon demokratik süreçlerin işleyişini olumsuz yönde etkilediği kadar toplumda radikalleşmeyi körüklemekte ve nefret tohumlarının serpiştirilmesine hizmet etmektedir. Bu nedenle dünyadaki birçok siyasal karar verici hızlı ve etkili yöntemlerle dezenformasyonla mücadele arayışı içindedir. Ancak bu mücadelenin yöntemlerini destekleyecek ampirik araştırmaların henüz çok yeterli olmadığı da bir vakıadır. Kısacası sorun, buzdağının suyun yüzünde kalan kısmından büyüktür.

O halde ne yapılması gerekmektedir? Öncelikle post-truth olgusunun kökenleri ve meydana geliş nedeninin tespitiyle işe başlamak gerekmektedir. Binlerce yıldır insanlığın ortak sorunu olan bilişsel mantıksızlık (cognitive irrationality) post-truth ya da hakikat sonrası çağımızda etkilerini sürdürmektedir. Aşağıda doğru ile yanlışın iç içe girdiği bu dönemde devlet ve toplum güvenliğinin temini maksadıyla siyaset kurumunun ve hukukun zaaflara uğramadan nasıl çözümler getirebileceği ele alınmıştır.

Devamı için tıklayınız. 
 
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2842 ) Etkinlik ( 228 )
Alanlar
TASAM Afrika 80 662
TASAM Asya 100 1149
TASAM Avrupa 23 661
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 303
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1415 ) Etkinlik ( 56 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 25 630
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 191
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1308 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 522
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2071 ) Etkinlik ( 84 )
Alanlar
TASAM Türkiye 84 2071

Osmanlılar, zengin tacirleri memleketlerine çekmeyi, ülkeyi zenginleştirmek ve devlet hazinesini doldurmak için en etkin siyaset olarak benimsediler. 1550’lerde özellikle Papalık topraklarında Yahudiler engizisyon takibatına uğrayınca Kanuni Süleyman onları ülkesine çağırıp himayesine altına aldı. B...;

Her ülkenin kurucu ataları vardır. Doğal olarak onlar çok sevilirler ve gelecek kuşaklara gururla aktarılarak unutulmaları önlenmeye çalışılır. Buna rağmen birçoğu hem kendi tarihleri hem de dünya tarihi içinde unutulurlar. Bu nedenle onlar için devasa görsel anıtlar yapılır, resmi kurumlara resimle...;

Önümüzdeki günlerde “Savunma, Güvenlik ve İstihbarat Devrimi“ teması ile düzenlenecek 11. İstanbul Güvenlik Konferansı kayıtlarında artık sona yaklaşılıyor. Küresel bir “okul“ ve uluslararası “pazar“ imkanları ile katılımcılara sertifika ve konferans kitabı verilecek. Yurt içi ve dışından çok sayıda...;

Yeni modellemelere ilham vermek üzere kaynak eser niteliğindeki “Osmanlı Devleti’nde Tasavvuf Hayatının Yönetişimi | Meclis-i Meşâyih Defterleri", prestij standartlarda sınırlı sayıda özel kutulu ansiklopedik boy iki cilt 1378 sayfa olarak yayımlananarak ön siparişe özel indirimi ile TASAM Yayınları...;

Amerika için İşe Yarayan bir Ekonomik ve Güvenlik Düzeni Nasıl Oluşturulur? Oren CASS ABD, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana geçen 80 yılda iki büyük strateji izledi. Bunlardan biri olağanüstü bir başarıydı: Soğuk Savaş sırasında Amerikan ekonomik yatırımlarını, dış ilişkilerini ve askeri konuşlanm...;

Yuri Aleksandrovich Bezmenov (1939–1993), aynı zamanda Tomas David Schuman olarak da bilinir, propaganda ve ideolojik yıkıcılık konusunda uzmanlaşmış bir Sovyet gazeteci ve KGB ajanıydı. İdeolojik yıkıcılık, bir toplumun gerçeklik algısını o kadar çarpıtma sürecidir ki, toplum kendini yok eder. ;

Güvenlik temalı 5 eş-etkinlikle birlikte bu ay “Savunma, Güvenlik ve İstihbarat Devrimi“ teması ile düzenlenecek 11. İstanbul Güvenlik Konferansı kayıtları hızla devam ediyor. Küresel bir “okul“ ve uluslararası “pazar“ imkanları ile Konferans katılımcılarına sertifika ve konferans kitabı verilirken ...;

“Osmanlı Devleti’nde Tasavvuf Hayatının Yönetişimi | Meclis-i Meşâyih Defterleri“ adlı kaynak eser ilk kez TASAM’a verilen binlerce belgelik resmî Osmanlıca arşiv üzerinde geniş bir akademik ekiple 10 yılı aşan çalışmalar sonucu yeni modellemelere ilham vermek üzere literatüre kazandırıldı. Prestij ...;

9. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

7. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

4. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

8. Türkiye - Afrika Savunma Güvenlik ve Uzay Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

2. Yeniden Asya Güvenlik Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • İstanbul - Türkiye

11. İstanbul Güvenlik Konferansı (2025)

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

1. Yeniden Asya Güvenlik Forumu

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...

Gündem 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürecek yol haritası ve eylem planıdır. Kıtanın elli yıllık süreci kapsayan hedeflerine ulaşma niyetinin somut göstergesidir.

Meritokrasi Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar...

Somali Cumhuriyeti; Afrika’nın doğusunda yer almakta olup Afrika Boynuzu olarak adlandırılan ve dünya gündemine açlığın, kıtlığın ve bulaşıcı hastalıkların yol açtığı felaketler nedeniyle sık sık gelen bir bölgede konumlanmış durumdadır.