ÖLÜMSÜZ DİKTATÖR (Tanrı’ya Giden Dijital Yol)

Makale

Dünya tarihi oldukça hızlandı. Dünyanın kendi kendini yok edeceği, en azından insan (Homo sapiens) olmanın ya da insanlığın biteceği bir sona doğru hızla gidiyoruz. Karadeliğin kaçamayacağınız girdabındasınız; bu, bir kendi kendini öldürme partisi... İki bin yıldır anlatılan semavi dinlerin sizin gibi konuşan Tanrısı yerine fiziğin tanrısına gidiyoruz. ...

“Tarihte üç büyük olay vardır: Bunlardan ilki evrenin oluşması, ikincisi yaşamın başlaması, üçüncüsü de yapay zekanın ortaya çıkmasıdır.“
Edward Fredkin (MIT Bilgisayar Bilimleri)

Giriş

Dünya tarihi oldukça hızlandı. Dünyanın kendi kendini yok edeceği, en azından insan (Homo sapiens) olmanın ya da insanlığın biteceği bir sona doğru hızla gidiyoruz. Karadeliğin kaçamayacağınız girdabındasınız; bu, bir kendi kendini öldürme partisi... İki bin yıldır anlatılan semavi dinlerin sizin gibi konuşan Tanrısı yerine fiziğin tanrısına gidiyoruz. Önümüzdeki 30 yılda din, aile, toplum, devlet vs. hepsi bu hızlı süreçte kaybolacak. Yeni bir aydınlanma ve kaos dönemine giriyoruz. Bu süreci hızlandıran katalizörler gene insanın güç arayışı, çıkarcılığı ve nefret duygusu. Bir yanda Trump gibi ahlaken düşük, güç sevdalısı, “Ben her şeyi biliyorum.“ diyen otoriter liderler; diğer yandan kötü niyetlere hizmet eden teknolojik yarış ve özellikle yapay zekâ konusunda acımasız rekabet. Yapay zekâ, insan hatalarını elimine etmenin yanında, insan kapasitesinin üzerine çıkacak kabiliyetler potansiyelini de temsil ediyor. Daha önemlisi bunlar artık bir bilim kurgu ya da fantezi değil, gerçek; ilk modeller süratle daha gelişmişlerine evriliyor.

Tarih boyunca savaşların arkasında hep bir değerli madde olmuştur. Önceleri bu baharattı, sonra petrol ve doğal gaz oldu. 21. yüzyılın “akıl çağı“ olduğunu hep söylüyoruz ama bunu daha çok bilgi teknolojilerindeki gelişmelerle ilişkilendiriyorduk ve yeni stratejik savaş maddesinin “bilgi“ olduğunu düşünüyorduk. Yeni savaş, yapay zeka teknolojisi ile yarışı önce insanlığın, sonra gezegenin aklını ele geçirme üzerine. Yeni gerçek küresel çekişmenin yani ABD-Çin rekabetinin görünen yüzünde yapay zekaya, yani dünya aklına hükmetme mücadelesi, görünmeyen yüzünde ise büyük şirketlerin ya da küresel sermayenin teknolojik diktatörlük planları var. Trump’ın oyun kitabı da oyun arkadaşları da “az bulunur madenler“ için başka devletlere el koymaya niyetlenirken, görev tanımlarında bu diktatörlüğün 200 yıldır devam eden tek dünya devleti projesine hizmet var. Bu, bir teknoloji savaşı ve bildiğimiz geleneksel jeopolitiğe benzemeyen bir alanda gerçekleşiyor.

Önce bulunduğumuz durumu tespit edelim. 2025 yılında yani yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan küresel trendleri şu şekilde sıralayabiliriz:

1) Devlet egemenliğini hiçe sayan işgal ve müdahaleler (2008, 2014 ve 2022’deki Rusya’nın Gürcistan ve Ukrayna Müdahaleleri; Arap Hareketleri döneminde Libya ve Suriye’de iç savaş çıkarılması vb.).

2) Ekonomik, siyasi ve teknolojik yaptırım ve ambargoların ülkelere karşı sopa olarak kullanılması (Rusya, İran, Kuzey Kore ve hatta Türkiye bunun en büyük mağdurlarıdır.)

3) Otoriterliğin yükselişi. (2023 yılı Demokrasi İndeksi’ne göre, dünya nüfusunun sadece % 8’i tam demokrasi içinde, yaklaşık %40’ı otoriter yönetim altında yaşıyor1.
 
4) Demokrasiyi korumanın acil ihtiyaç haline gelmesi: Avrupa’da aşırı sağ yükselirken, teknolojinin, özellikle yapay zeka kullanımının, dezenformasyon ve derin sahtelikleri hızla yayması ve ayrıca komplo teorileri, toplumları daha kötü ve hassas hâle getiriyor.

5) Uluslararası düzenin temel aktörü olan devletlerin gittikçe başarısız hale gelmesi; artan başarısız devlet coğrafyalarında kontrol edilemeyen (karanlık) bölgelerin artması, tek dünya devleti yolunda ulus devletlerin gittikçe parçalanması.

İnsana yani sizlere gelecek olursak asıl mesele biziz, yani insanın ve insanlığın götürülmeye çalışıldığı süreç. İki ana teknoloji tehdit oluşturuyor: Yapay zeka ve biyoteknoloji.

- İnsanoğlu hâlâ kendi düşüncelerini, kendi isteklerini ve umutlarını kendisi belirleme ve saklayabilme özelliğine sahip. Ancak yapay zekâ bunu değiştirecektir; özgür düşünen son nesilleriz. İnsanların gerçekte ne istediği veya ne ile mutlu olacağına ilişkin yapay zekâ programları geliştiriliyor. Başlangıçta babacan gözüken bu projeler, kısa zamanda totaliter (mutlak itaate dayalı) bir rejime hizmet edebilir. Her cehennem, cennet vaadi ile başlar. Yapay zekâ otoriterliği de farklı olmayacak. Yani yönetimin gösterdiği yoldan gitmek zorundasınız, kendi seçtiğinizden değil2. Bu, şu anda Çin’in yapay zeka stratejisinin temelindeki beklenti ve bu beklentinin gerçekleştirilmesi uğruna, toprakları işgal altındaki Uygurlar kobay olarak kullanılıyor.

- Biyoteknoloji, alanındaki çalışmalar ile insan performansının üstüne çıkmayı hedefliyor. İnsan-makine ara yüzleri, yapay organlar, üzerinize takabileceğiniz işlemciler, beynimizdeki çip gibi yapay zekâlı diğer cihazlar ile 2040’larda yeni bir yaşama geçmeyi planlıyoruz. Ama bu da erken bir safha çünkü gen teknolojisinde sağlanacak gelişmeler ile yapay organlara da gerek kalmayacak, organlar kendiliğinden yeniden çıkacak. Beynine çip takılan insan 2.0, makine parçaları olan insan 3.0’ın hayata geçmesi bu yüzyılın ortalarında tamamlanacak.

Yapay zekâ ile insan hayatı değişecek çünkü her birimizin davranışları ile ilgili devasa veri toplanıyor. Makine öğrenmesi algoritmaları ise bu veriyi kullanarak sadece ne yaptığımızı değil, kim olduğumuzu da analiz ediyor. Bugün Facebook üzerinden hangi filmleri sevdiğimiz gibi bazı basit veriler kullanılırken, daha sonra kimlerin intihara yakın olduğu belirlenecek. Daha ileri aşamada bizim en uygun eş düşüncemiz, kişiliğimiz, zekâmız, kötü alışkanlıklarımız ve ne ile mutlu olduğumuz deşifre edilecek. Özel bilgilerinize nüfuz etmek için yeni yaşam biçimleri dayatılıyor; dijital para, dijital bankacılık, dijital sağlık pasaportu gibi masum görünüşlü uygulamalar sizin hakkınızda çok fazla veri topluyor. Harcamalarınız, ne aldığınız, nereye gittiğiniz gibi veriler yanında yüz tanıma sistemleri ile izleniyorsunuz, ses tanıma ile gizli de olsa görüşmeleriniz dinleniyor, sağlık bilgileriniz inceleniyor. Bu veriler aslında şirketlere en azından daha fazla kâr için ipucu demek ama asıl işlevi küresel bir gözetleme ve kontrol sistemi kurmak.

İnsanlığın kendine dair görüşü, önyargıları kadim çağlardan beri üç büyük değişim geçirdi. Bu önyargıları besleyen dinler üç büyük darbe aldı:

(1) Kopernik’ten önce kendimizi evrenin merkezi sanıyorduk. Tüm gök cisimleri dünyamızın etrafında dönüyordu. Ama büyük astronom, o kibri parçaladı ve gezegenimizin Güneş’in etrafında dönen nice gezegenden biri olduğunu, Güneş sistemimizin ötesinde başka sistemler ve sayısız gezegenler olduğunu kabul etmeye zorladı.

(2) Charles Darwin’den önce insanoğlu kendinin hayvanlar âleminden ayrı, başlı başına ayrı bir tür olduğuna inanıyordu. Ama büyük biyolog, fiziksel organizmamızın tüm diğer yaşam biçimlerinin de tabi olduğu kuralların işlediği bir evrim sürecinin parçası olduğunu görmemizi sağladı.

(3) Sigmund Freud’tan önce insanlar sözlerinin ve davranışlarının ancak bilinçli iradesinin ürünleri olduğuna inanıyordu. Ama büyük psikolog, zihnimizin karanlık bir gizlilik içinde çalışan ve hatta hayatlarımıza hükmedebilen başka parçaları olduğunu da ortaya koydu.

Şimdi ise yapay zekâ devrimi ile insan olmanın ötesine geçeceğiz. Filozoflar hep şu soruları sormuşlardı: Evreni bilebilir miyiz? Ya da evren bizi bilecek mi? Bu sırrı yaklaşık 2150’de tamamen keşfedeceğiz ve hâlâ özgür kalabilirsek, insan olarak kalıp kalmamaya da kendimiz karar vereceğiz. Çünkü Ölümsüz Diktatörlük bizi insan olmanın ötesine götürecek. Bu makalede önce yaşanmakta olan teknolojik savaşa, ABD-Çin rekabetine, değindikten sonra dünyayı yönetmeye aday yapay zekânın Ölümsüz Diktatörlüğünü ve dijital yoldan Tanrı ile nasıl “bir“ olabileceğimizi sorgulayacağız.

Yapay Zekâ nedir? Nasıl kullanılır?

Yapay zekâ, normal olarak insan zekâsı gerektiren işleri bilgisayar sistemleri ile yapma kabiliyetidir. Yapay zekâ, insanlar tarafından geliştirilen modeller ile geçmiş veriler üzerinden öğrenme süreci sonrasında makinelerin öğrendikleri bilgiyi insanlar gibi kullanabilir. Görevlerini yerine getirmek için insan zekâsını taklit eden ve topladıkları bilgilere göre yinelemeli olarak kendilerini iyileştirebilen sistemler veya makinelerden bahsediyoruz. Sıklıkla akıl yürütme, anlam keşfetme, genelleme veya geçmiş deneyimlerden öğrenme gibi insanlara özgü entelektüel süreçlerle donatılmış sistemlerdir3. Yapay zekânın temel kısıtlaması, veriden öğrenmesidir. Bu, verideki herhangi bir olumsuzluğun sonuçlara da yansıyacağı anlamına gelir. Verinin büyüklüğü, hacmi ve çeşitliliği arttıkça yapay zekânın öğrenme kapasitesinin de artması beklenmektedir. Aynı şekilde, kendi kendine öğrenme sistemleri de özerk sistemler değildir. Ancak, karmaşık verileri öğrenmek ve belirli görevleri mükemmelleştirmek için çalışan bilgisayarlar oldukça yaygın hale gelmektedir.

Yapay zekâ pek çok teknik kullanır, bunların içinde en çok öne çıkan şunlardır4:
- Veri yığını içindeki düzenlilikleri tanımlayarak algoritmalar kullanan makine öğrenmesi,

- Yapılan eylemler karşısındaki tepkileri değerlendiren geri besleme mekanizmaları üzerine inşa edilmiş bir program olan takviye öğrenmesi.

- Yapay zekânın yönetim, insan hakları, politika, güç ve savaş alanlarında önemli gelişmelere yol açacağı beklenmektedir5.

Yapay zekâ, herhangi bir özel biçim veya işlevden ziyade süper güçlendirilmiş düşünce ve veri analizi yeteneği ve süreci ile ilgilidir. Yapay zekâ dendiğinde zihinlerde dünyayı ele geçiren çok fonksiyonel, insan benzeri robotlar canlansa da yapay zekâ insanların yerine geçmek üzere tasarlanmamıştır. İnsan yeteneklerini ve katkılarını önemli ölçüde geliştirmek üzere tasarlanmıştır. Ancak bu kabiliyet, insan zekâsını taklit ederek, elde edilen verilerle kendisini geliştirebilir ve yenileyebilir. Yani insanüstü bir kabiliyete dönüşmenin ötesinde özerk olarak düşünecek seviyeye gelebilir ya da kontrolden çıkabilir. Yapay zekâ çalışmaları sıklıkla insanın düşünme yöntemlerini taklit eden yapay yöntemler geliştirmeye yöneliktir6, ancak bununla sınırlı değildir. Öğrenebilen ve gelecekte insan zekâsından bağımsız gelişebilecek bir yapay zekâ kavramına doğru yeni yönelimler oluşmaktadır. Bu yönelim, insanın evreni ve doğayı anlama çabasında kendisine yardımcı olabilecek belki de kendisinden daha zeki, insan ötesi varlıklar meydana getirme düşüncesinin bir ürünüdür.

Devamı için tıklayınız. 
 
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2842 ) Etkinlik ( 228 )
Alanlar
TASAM Afrika 80 662
TASAM Asya 100 1149
TASAM Avrupa 23 661
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 303
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1415 ) Etkinlik ( 56 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 25 630
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 191
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1308 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 522
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2071 ) Etkinlik ( 84 )
Alanlar
TASAM Türkiye 84 2071

Önümüzdeki günlerde “Savunma, Güvenlik ve İstihbarat Devrimi“ teması ile düzenlenecek 11. İstanbul Güvenlik Konferansı kayıtlarında artık sona yaklaşılıyor. Küresel bir “okul“ ve uluslararası “pazar“ imkanları ile katılımcılara sertifika ve konferans kitabı verilecek. Yurt içi ve dışından çok sayıda...;

Güvenlik temalı 5 eş-etkinlikle birlikte bu ay “Savunma, Güvenlik ve İstihbarat Devrimi“ teması ile düzenlenecek 11. İstanbul Güvenlik Konferansı kayıtları hızla devam ediyor. Küresel bir “okul“ ve uluslararası “pazar“ imkanları ile Konferans katılımcılarına sertifika ve konferans kitabı verilirken ...;

Bu çalışma, Batı’nın yaptırımlarını ve Çin-Rusya güvenlik yakınlaşması altında Rusya’nın Arktik LNG stratejisini incelemektedir. 2030 için belirlenen 100 Mt hedefe karşın 2024’te ihracat 34 Mt’ta kalmıştır. Teknolojik yaptırımlar, Arc7 tanker eksikliği ve AB’nin 2027’ye uzanan kısıtlamaları pazar er...;

Önümüzdeki ay “Savunma, Güvenlik ve İstihbarat Devrimi“ teması ile düzenlenecek 11. İstanbul Güvenlik Konferansı kayıtları hızla devam ediyor. Küresel bir “okul“ ve uluslararası “pazar“ imkanları ile Konferans katılımcılarına sertifika ve konferans kitabı verilirken yurt içi ve dışından çok sayıda d...;

Yerli teknolojinin geliştirilmesi, teknolojik egemenliğin önemli bir unsurudur. Bu durum özellikle derin teknoloji (deeptech) alanında belirgindir. “Deeptech“; kuantum bilişim, ileri malzemeler, robotik, yapay zekâ, sentetik biyoloji ve temiz enerji teknolojileri gibi çığır açan bilimsel ve mühendis...;

Günümüzün gerçeği olan Hibrit Savaşın en teknik ve asimetrik bileşeni ise Siber Güç’tür. Siber güçlerin oluşturduğu siber suçların 2024 yılı itibariyle küresel ekonomiye yıllık etkisi ve maliyeti 9.5 Trilyon Amerikan Doları (USD) olarak beklenmektedir. ;

ABD Başkanı Trump’ın ilk döneminde ulusal güvenlik danışmanlığı yapmış John Bolton’un geçtiğimiz günlerde Harvard Kennedy School’da yaptığı konuşmada “ABD’nin Çin’i yanlış anladığını” söylemesi aklıma Mearsheimer’ın Büyük Yanılgı: Liberal Hayaller ve Uluslararası Gerçekler (2018) isimli eserini geti...;

Edward Said’in yıllar önce uyardığı gibi ‘Doğu, Batı’nın hayal gücünde yeniden inşa edilmiş bir imgedir.’ Bu imge, bugün bile politik söylemlerde karşımıza çıkıyor. ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi Tom Barrack’ın şu sözleri, Ortadoğu siyasetinin doğası üzerine yeni bir tartışma...;

İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

Bilgi teknolojilerinin hızlı gelişimi, aynı büyüklükteki güvenlik sorunlarını beraberinde getirmiştir. İnternetin ilk yıllarında bilgi güvenliğinin üç önemli bileşeni olan “erişilebilirlik, gizlilik, bütünlük” kavramlarından “erişilebilirlik” öne çıkmış; önce internetin gelişmesi ve işletilmesi düşünülmüş, “gizlilik ve bütünlük” geri planda kalmıştır.

  • 03 Kas 2022 - 03 Kas 2022
  • Ramada Hotel & Suites by Wyndham İstanbul Merter -
  • İstanbul - Türkiye

8. İstanbul Güvenlik Konferansı (2022)

  • 03 Kas 2022 - 04 Kas 2022
  • Ramada Hotel & Suites by Wyndham İstanbul Merter -
  • İstanbul - Türkiye

Kovid-19 Sonrası Yeni Dünya Regülasyonu Çalıştayı

  • 05 Kas 2020 - 05 Kas 2020
  • İnteraktif Ortam -
  • İstanbul - Türkiye

Pakistan - Türkiye - İran Konferansı 2019

  • 18 Tem 2019 - 19 Tem 2019
  • Karaçi - Pakistan

İstanbul Güvenlik Konferansı 2018

Günümüzde günü kurtarma, günceli konuşmanın güvenlik kavramında yeri olmadığı açıktır. Bu sebeple “Geleceğin Güvenliği” ana teması ile İstanbul Güvenlik Konferansı 2018;

  • 07 Kas 2018 - 09 Kas 2018
  • Elite World Europe Hotel -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin bugünü ve geleceğinin ele alındığı Avrupa Birliği Sempozyumu, Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) ile Türk Avrupa Bilimsel ve Eğitimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) işbirliğinde 02 Şubat 2018’de İstanbul Taksim Hill Otel’de gerçekleştirildi.

Orta Doğu coğrafyası, 2010 yılının aralık ayından bu yana Tunus ile başlayan, günümüzde de tüm şiddetiyle Suriye’de devam eden devrim süreçlerinin etkisiyle hızlı bir değişim ve dönüşüm iklimine girmiştir.

21. yüzyılın kuşkusuz en önemli paradigma değişimlerinden birini küreselleşme süreci oluşturuyor. Bu süreçle beraber siyasal, sosyal, ekonomik pek çok alanda köklü değişimler yaşandı, yeni yol ve yöntemler keşfedildi, eski yöntemler yeniden inşa edildi; sonuçta yepyeni bir anlayışla karşı karşıya ka...