Dünya sanki “delilik yürüyüşü“ne çıktı. “Topal ördek“ Biden ve ABD’nin dümen suyundaki İngiltere ile Fransa, Ukrayna’ya, Rusya’yı uzun menzilli ABD ve İngiliz-Fransız füzeleriyle vurma izni verdiler. Putin de Nükleer Doktrin’i, Rusya’nın nükleer veya konvansiyonel füzelerle vurulması halinde, sadece füzeyi ateşleyen değil füzeyi yapan/veren ülkeye de nükleer karşılık verecek biçimde değiştirdi. Ukrayna ile başlayan “delilik yürüyüşü“nün hızlandığı görülüyor.
RUSYA EMPERYAL BİR DEVLETTİR
Çarlık Rusya’sı, SSCB ve Rusya Federasyonu, imparatorluk geçmişi olan, emperyal devletlerdir. Dün, “üzerinde güneş batmayan“ İngiliz İmparatorluğu, bugün ABD gibi. İmparatorluk genleri kolay kaybolmaz.
Rusya’nın yüzyıllar öncesine giden, sıcak denizlere çıkmak, çevresine yayılmak gibi emelleri vardır ve bunların terk edildiğini gösteren bir belirti de yoktur. Yanlış olan, Rusya’ya bu emellerini gerçekleştirecek fırsatı vermek, onu bu yönde tahrik ve teşvik etmek, cesaretlendirmektir. ABD ve NATO’nun, 1970’li yıllardan, özellikle 1989’dan bugüne yaptığı budur.
BATI BALKANLAR’DA BATI, UKRAYNA’DA RUSYA
1990’lara kadar SSCB’nin Kiev Askeri Bölgesi olan Ukrayna’nın Rusya için önemini ve Rusya’ya sağladığı, gerektiğinde kullanacağı fırsatı ve avantajı doğru değerlendirebilmek açısından, NATO-Varşova Paktı (VP) konvansiyonel silahsızlanma (AKKA) görüşmelerinde (Viyana. 1988-1991), Türk ve Rus heyetleri arasında yapılan özel toplantılar geleceğe ışık tutuyordu. NATO müttefiklerimiz bu toplantılar hakkında bilgilendirilmişti.
Ukrayna, dağılan imparatorluklardan çıkan yeni devletlerde kalan azınlıklar bakımından da önemli bir örnektir. Yugoslavya 1990’larda, Almanya, İngiltere ve Fransa tarafından dağıtıldı. Ortaya çıkan yedi yeni devletin hemen her birinde, bilinçli olarak, gerektiğinde o devletlerin iç istikrarını bozmak amacıyla kullanılmak üzere, diğerlerine ait azınlıklar bırakıldı ve zamanı gelince de kullanıldı, kullanılıyor. Rusya’nın Ukrayna’da bulunan Rus azınlığından ve Ukrayna ulusunun, Rus ırkı ile uzun bir geçmişi olan bağlantısından yani Batı’nın Batı Balkanlar’da kullandığı bir stratejik avantajdan Ukrayna’da yararlanmasına şaşırmamak gerekir. Kırım, Donetz vb. işgal ve ilhakları bu açıdan da düşünülmelidir.
İSVEÇ VE FİNLANDİYA ŞİMDİ DAHA MI GÜVENDEDİR?
SSCB ve VP’nin bir tehdidi ile karşılaşmadan, yaklaşık 80 yıl, barış ve refah içinde yaşayan tarafsız İsveç ve Finlandiya’nın, Rusya-Ukrayna savaşı ile korkutularak, NATO’ya üye alınmaları, onların da “delilik yürüyüşü“ne koşarak katılmaları, bu iki ülke ve NATO için ek güvenlik sorunu ve yükü oluşturmuştur. NATO, güvenliğin tek adresi değildir. Son gelişmeler, NATO’nun, bazı devletler için ve bazı koşullarda, bir güvenlik riski bile oluşturabileceğini göstermektedir.
İki Almanya’nın birleşmesi sırasında, Doğu Almanya’ya, Batı Almanya’nın NATO’ya tahsisli kuvvetlerinin konuşlanması bile Rusya’ya güçlükle kabul ettirilebilmişken NATO’nun Ukrayna’ya genişlemesinin Rusya için bardağı taşıran damla olacağını bilmezden gelmek, “delilik yürüyüşü“nün başını çekenlerin bilinçli bir taktiği gibi görünmektedir. Hiçbir devlet baş düşmanını burnunun dibinde istemez. Küba füze bunalımı ve ABD’nin, dünyayı bir nükleer savaşın eşiğine getiren tepkisi, buna en güzel örnektir.
KONU, BARIŞ FIRSATININ KAÇIRILMIŞ OLMASIDIR
Dünya savaşlarına varan gelişmelerin iki temel göstergesi, emperyalizmin pazar rekabeti ve silahlanmadır. Tersi de barış demektir.
1970’lerde başlayan silahsızlanma çalışmaları, AGİK Helsinki Nihai Senedi ve VP-SSCB’nin dağılması ile ortaya çıkan barış dönemi fırsatı kaçırılmıştır. Bunda, barışa giden yolda önemli aşamalar olan SALT 1 ve 2 Antlaşmaları’nın, SSCB’nin Afganistan’ı işgali nedeniyle ABD tarafından onaylanmamasından; ABD’nin nükleer silahsızlanma antlaşmalarından, Rusya’nın AKKA’dan çekilmesine, Kırım ve Gürcistan’ı işgaline; Batı’nın (ABD-NATO) bu adımlara zamanında gereken tepkiyi gösterememesine veya göstermemiş olmasına kadar, çok sayıda karşılıklı adımın rolü vardır. Konu, Rusya veya ABD-NATO, kimin haklı olduğu değil barış fırsatının kaçırılmış olmasıdır. Korkarım bu, özellikle ABD’nin bilinçli bir tercihidir. (Cumhuriyet)
* Barbara Tuchman, The March of the Folly (Delilik Yürüyüşün).