Giriş
İnsanlık tarihi, bir anlamda savaş tarihidir. Tarih boyunca insanlar ne zaman değerli bir şey bulsalar onun için savaştılar. Osmanlı 1463’de Bosna-Hersek’i işgal ederek kıtanın tek gümüş kaynağına el koyduğunda; Avrupalılar, para için maden bulmak üzere okyanuslara açıldılar. 1500’lerde yeni dünyada buldukları altın ve gümüş için, 1800’lerin sonuna doğru da Afrika altını ve elması için yarıştılar. 20. Yüzyılın başından beri savaşlar doğal enerji kaynakları için yapılıyor. Bu savaşlarda kullanılan yeni teknolojiler savaş alanlarını değiştirdi. Kara savaşları önce denizlere, 20. Yüzyılda ise havaya taşındı. Soğuk Savaş sonrası Batılıların silah teknolojisine verdiği önem Körfez Savaşı’ndan başlayarak savaş sanatında esaslı değişimlere yol açmaktadır. Silah sistemleri ile ilgili teknoloji arayışlarında parametreler; isabet, menzil ve hedef tespiti (hedef seçimi dâhil) idi. Bunlara atıcı platformların görünmezliği (stealth uçaklar) gibi yardımcı teknolojiler eklendi. Balkanlardaki NATO operasyonlarında görüldüğü gibi isabet güdümlü mühimmat, savaşta silahlı kuvvetlerin etkinliğini önemli ölçüde artırdı.
Dünya genelinde işler iyi gitmiyor. 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ile Soğuk Savaş sonrasının iyimserliğinden jeopolitiğe yani büyük güç çekişmelerine geri döndük. Dünya Batı ve Çin arasında yeni bir dünya savaşı beklerken, Ukrayna ve Ortadoğu’da işgaller ve acımasız saldırılar yaşanıyor. Dünya süratle silahlanıyor, yeni savaş senaryoları yazılıyor. Bu senaryoları destekleyecek silah teknolojileri, tüm insanlığı yok edecek tehlikeleri umursamadan yani hiçbir hukuk ve etik sınırlaması olmadan gelişiyor. İnsanlığın hizmetinde olması gereken teknolojiler, onu yok etme yolundalar. 21. Yüzyıl “akıl çağı“ olacak, her şeyin akıllısı (akıllı araba, akıllı şehir vb.) yapılırken, savunma sanayileri de yapay zeka, 6G, kuantum teknolojisi, biyoteknoloji gibi alanlarda yeni gelişmeler peşinde. Askeri teknolojiler silahlı kuvvetlerde büyük dönüşümleri getiriyor yani eskinin tüplü silahları artık tarih oluyor. Akıllı teknolojiler otonom sistemlerle “Akıllı Savaş“a yol açacak. Bu makalede, savaşların ve silahların geleceğini anlatırken, yeni teknolojiler ve savunma sanayii konusunda yapılan çalışmaları ele alacağız.
İnsanlık tarihi, bir anlamda savaş tarihidir. Tarih boyunca insanlar ne zaman değerli bir şey bulsalar onun için savaştılar. Osmanlı 1463’de Bosna-Hersek’i işgal ederek kıtanın tek gümüş kaynağına el koyduğunda; Avrupalılar, para için maden bulmak üzere okyanuslara açıldılar. 1500’lerde yeni dünyada buldukları altın ve gümüş için, 1800’lerin sonuna doğru da Afrika altını ve elması için yarıştılar. 20. Yüzyılın başından beri savaşlar doğal enerji kaynakları için yapılıyor. Bu savaşlarda kullanılan yeni teknolojiler savaş alanlarını değiştirdi. Kara savaşları önce denizlere, 20. Yüzyılda ise havaya taşındı. Soğuk Savaş sonrası Batılıların silah teknolojisine verdiği önem Körfez Savaşı’ndan başlayarak savaş sanatında esaslı değişimlere yol açmaktadır. Silah sistemleri ile ilgili teknoloji arayışlarında parametreler; isabet, menzil ve hedef tespiti (hedef seçimi dâhil) idi. Bunlara atıcı platformların görünmezliği (stealth uçaklar) gibi yardımcı teknolojiler eklendi. Balkanlardaki NATO operasyonlarında görüldüğü gibi isabet güdümlü mühimmat, savaşta silahlı kuvvetlerin etkinliğini önemli ölçüde artırdı.
Dünya genelinde işler iyi gitmiyor. 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ile Soğuk Savaş sonrasının iyimserliğinden jeopolitiğe yani büyük güç çekişmelerine geri döndük. Dünya Batı ve Çin arasında yeni bir dünya savaşı beklerken, Ukrayna ve Ortadoğu’da işgaller ve acımasız saldırılar yaşanıyor. Dünya süratle silahlanıyor, yeni savaş senaryoları yazılıyor. Bu senaryoları destekleyecek silah teknolojileri, tüm insanlığı yok edecek tehlikeleri umursamadan yani hiçbir hukuk ve etik sınırlaması olmadan gelişiyor. İnsanlığın hizmetinde olması gereken teknolojiler, onu yok etme yolundalar. 21. Yüzyıl “akıl çağı“ olacak, her şeyin akıllısı (akıllı araba, akıllı şehir vb.) yapılırken, savunma sanayileri de yapay zeka, 6G, kuantum teknolojisi, biyoteknoloji gibi alanlarda yeni gelişmeler peşinde. Askeri teknolojiler silahlı kuvvetlerde büyük dönüşümleri getiriyor yani eskinin tüplü silahları artık tarih oluyor. Akıllı teknolojiler otonom sistemlerle “Akıllı Savaş“a yol açacak. Bu makalede, savaşların ve silahların geleceğini anlatırken, yeni teknolojiler ve savunma sanayii konusunda yapılan çalışmaları ele alacağız.
Savunmada Değişim; Reform, Modernleşme ve Dönüşüm
1990’larda Amerikan askeri üstünlüğünün unsurları Körfez Savaşı’nda büyük bir gösteri yapmıştı. Bu göz alıcı sistemler; görünmez uçaklar, anti-balistik füzeler, akıllı mühimmatlar ve entegre komuta-kontrol mimarisi vardı. Bu sistemlerin donanımları ise Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS), JSTARS ve AWACS uçakları, (otomasyona tabi entegre deniz silah sistemleri olan) Aegis savaş gemileri ile C4I21 idi. Bütün bunlar aslında dört ana kabiliyet sağlıyordu2;
- Mükemmele yakın, her seviyede komutanlara gerçek zamanlı istihbarat.
- Uzaklığına ve alınan karşı tedbirlere rağmen büyük ölçüde doğru hedef tespiti.
- Gelişmiş teknoloji kullanan bilgi üstünlüğü ile düşmandan hızlı hareket etmek.
- Yüksek öldürücü mühimmatla uzak mesafelerden isabetle hedefleri vurmak.
1990 yılındaki Irak Savaşı’ndan beri orta güçte bir devlet için konvansiyonel savaş ortamı pek değişmedi. 11 Eylül 2001 sonrası Kara Kuvvetleri doktrinel bir dönüşüm yaşadı. Afganistan ve Irak’ta sonuç almak için üç ana unsur öne çıkmıştır3;
- Çok uzun menzilli B-2 ve B-52 bombardıman uçakları,
- Kuvvetlerin uyumlu çalışmasının esasını oluşturan sayısal haberleşme sistemleri ve
- Yeni muharebe alanı silahı olan küçük, feda edilebilen pilotsuz Predator hava araçları.
Yaklaşık 20 yıl askerler ayaklanmaya karşı harekât eğitimi aldı. Bugün ise Suriye ya da Ukrayna gibi yerlerde vekâlet savaşlarına dönülmüşken, büyük güçlerin kendi aralarındaki bir savaş için teknoloji kullanımı ağırlıklı yeni doktrin hazırlıkları sürüyor. Yapay zekâ gibi yeni teknolojiler savaş alanı daha şeffaf hale getirirken mekanize birlikleri yakın hedef haline getirebilir. Siber kabiliyetlerin hava savunma sistemlerinde kullanılması, hava taarruzlarının etkinliğini azaltabilir. Soğuk Savaş sonrası askeri stratejik ortamda yaşanan değişimler Tablo 1’dedir.
Tablo 1: Soğuk Savaş Sonrası Askeri Stratejik Ortamda Değişimler
1990-2001 | 2002-2011 | 2012-2015 |
Bölgesel rekabet ve tehditler | Terörle Savaş/ Ayaklanmalar | Sürekli Gerilim/Aşırı Şiddet |
Körfez Savaşı / Barışı Koruma Operasyonları | Afganistan ve Irak Savaşları | Sürekli Savaş / Asya-Pasifik’e Odak Kayması |
Çeşitli Askeri Operasyonlar | Artan Operasyon Hızı ve Stres | Vekilli Savaşlar/Siber Yetenekler |
Azaltılan Finansal Kaynaklar | Artırılan Finansal Kaynaklar | Azalan Finansal Kaynaklar |
Orduların İnsan Sayısının Azaltılması | Kara Kuvvetleri ve Özel Kuvvet Artışı | Küçülen Kuvvet Yapıları |
Teknolojiyi Entegre Etme | Dönüşüm Kabiliyetleri | Dengeli Kabiliyet/Teknoloji |
Soğuk Savaş Kabiliyetlerinin Muhafazası |
Mevcut Kabiliyetleri İdame, Modifiye etme, Yenileme |
Envanterden Çıkarma, Sıfırlama ve Yeni Yatırım |
Kaynak: Sait Yılmaz, Uluslararası Güvenlik, Teori, Pratik ve Gelecek, Kaynak Yayınları, (İstanbul, 2017), 565.
Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1990 yılında ortadan kalktığı düşünülen, büyük güçler arasında bir büyük savaş olasılığı 2014 yılında Ukrayna krizi ile birlikte geri döndü. Öte yandan, dünyanın pek çok yerinde silahlı çatışmalar devam etmektedir. Bu savaşların önemli bir kısmı eski savaşların mirası olan sorunlar üzerine yapılmaktadır. Özellikle gelişmekte olan dünyada savaşlar güvensizliğin ana kaynaklarından biri olmayı sürdürmektedir. Bununla beraber, son 200 yıldır savaşın doğası ve savaş alanı ile ilgili temel özellikler de önemli bir değişim içindedir. Öncelikle Clausewitz’in anladığı savaş alanı oldukça değişmiş; hava, uzay, siber gibi boyutlarının yanında özellikle 11 Eylül 2001 sonrasında tüm küreyi sarmıştır. İlk insandan beri savaşın doğası değişmedi; istihbarat, hedefi bulmak, daha hızlı hareket etmek ve yok etmek.
Savaşlar artık büyük şehirleri de savaş alanı haline getirmiş, terörle mücadele gibi sonu olmayan uzun savaş yöntemi ortaya çıkmıştır. Terör madalyonunun iki yüzünde de olan devletler, işi kitabına uydurmak için devlet egemenliğini hiçe saymak için ‘halkı koruma sorumluluğu (R2P4)’ ve düzensiz kuvvetler veya terör örgütleri ile işbirliği yapmak için ‘melez savaş’ konseptini uydurdular. Örneğin Suriye’deki Rus operasyonları gelecek için yeni bir savaş türü ortaya çıkardı5;
Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1990 yılında ortadan kalktığı düşünülen, büyük güçler arasında bir büyük savaş olasılığı 2014 yılında Ukrayna krizi ile birlikte geri döndü. Öte yandan, dünyanın pek çok yerinde silahlı çatışmalar devam etmektedir. Bu savaşların önemli bir kısmı eski savaşların mirası olan sorunlar üzerine yapılmaktadır. Özellikle gelişmekte olan dünyada savaşlar güvensizliğin ana kaynaklarından biri olmayı sürdürmektedir. Bununla beraber, son 200 yıldır savaşın doğası ve savaş alanı ile ilgili temel özellikler de önemli bir değişim içindedir. Öncelikle Clausewitz’in anladığı savaş alanı oldukça değişmiş; hava, uzay, siber gibi boyutlarının yanında özellikle 11 Eylül 2001 sonrasında tüm küreyi sarmıştır. İlk insandan beri savaşın doğası değişmedi; istihbarat, hedefi bulmak, daha hızlı hareket etmek ve yok etmek.
Savaşlar artık büyük şehirleri de savaş alanı haline getirmiş, terörle mücadele gibi sonu olmayan uzun savaş yöntemi ortaya çıkmıştır. Terör madalyonunun iki yüzünde de olan devletler, işi kitabına uydurmak için devlet egemenliğini hiçe saymak için ‘halkı koruma sorumluluğu (R2P4)’ ve düzensiz kuvvetler veya terör örgütleri ile işbirliği yapmak için ‘melez savaş’ konseptini uydurdular. Örneğin Suriye’deki Rus operasyonları gelecek için yeni bir savaş türü ortaya çıkardı5;
- İki ülke arasında (uçuşa yasak bölge vb.) hava karşılaşmaları,
- Hava savunma sistemlerinin yarattığı çatışma tehlikeleri,
- Üçüncü ülkede vekil güçler üzerinden çatışma.
Büyük güçlerin üçüncü ülkede savaşması devletler arasında ciddi krizlere yol açabilir. Geçmiş yüzyıllara göre savaşlarda çatışmalar daha yoğun ve siyasi amaç, büyük güçlerin istekler arasında bir dengeye ulaşmaya odaklanmış durumdadır6.
Öte yandan sosyal mühendislik yani ayaklanma uzmanları o kadar çoğaldı ki artık bilimsel kongreler düzenliyorlar.
Her ulus kendi yeteneklerine göre uygulayacağı teknolojiyi seçerek ulusal askeri teknolojisini meydana getirir7. Harekât ortamındaki değişimlere paralel olarak, silah teknolojisindeki gelişmelerle desteklenen yeni bir savaş kültürünün doğum aşamasındayız. Mevcut ve gelecekteki kuvvetlerden hangisine daha fazla ağırlık verileceği hem taşıdığı riskler hem de bütçe tahsisi bakımından önemli bir stratejik karardır.
21. Yüzyılın güvenlik ortamı ve savunma ihtiyaçları çok farklıdır. Askeri gücün geliştirilmesi her şeyden önce bir strateji meselesidir. Böyle bir strateji; askeri tecrübeye, askeri ve politik koşullara, ekonomik ve moral potansiyele, savaşın icrasındaki yeni teknoloji, doktrin ve vasıtalara dayanır ve muhtemel rakiplerin savaş hakkındaki görüşlerini dikkate alır. Geleceğin savaşlarının koşullarını ve yapısını öngörür. Bu kapsamda, savaşa hazırlanma metotlarını, savaşın yönetimini, Silahlı Kuvvetlerin teşkilatlanma etkinliğini ve stratejik kullanma esaslarını geliştirmeyi, savaşın teknolojik ve maddi boyutlarına hazır olmayı hedefler8.
Günümüzde silahlı kuvvetlerde geliştirme gayretleri üç ana eksende yürümektedir;
Öte yandan sosyal mühendislik yani ayaklanma uzmanları o kadar çoğaldı ki artık bilimsel kongreler düzenliyorlar.
Her ulus kendi yeteneklerine göre uygulayacağı teknolojiyi seçerek ulusal askeri teknolojisini meydana getirir7. Harekât ortamındaki değişimlere paralel olarak, silah teknolojisindeki gelişmelerle desteklenen yeni bir savaş kültürünün doğum aşamasındayız. Mevcut ve gelecekteki kuvvetlerden hangisine daha fazla ağırlık verileceği hem taşıdığı riskler hem de bütçe tahsisi bakımından önemli bir stratejik karardır.
21. Yüzyılın güvenlik ortamı ve savunma ihtiyaçları çok farklıdır. Askeri gücün geliştirilmesi her şeyden önce bir strateji meselesidir. Böyle bir strateji; askeri tecrübeye, askeri ve politik koşullara, ekonomik ve moral potansiyele, savaşın icrasındaki yeni teknoloji, doktrin ve vasıtalara dayanır ve muhtemel rakiplerin savaş hakkındaki görüşlerini dikkate alır. Geleceğin savaşlarının koşullarını ve yapısını öngörür. Bu kapsamda, savaşa hazırlanma metotlarını, savaşın yönetimini, Silahlı Kuvvetlerin teşkilatlanma etkinliğini ve stratejik kullanma esaslarını geliştirmeyi, savaşın teknolojik ve maddi boyutlarına hazır olmayı hedefler8.
Günümüzde silahlı kuvvetlerde geliştirme gayretleri üç ana eksende yürümektedir;
- Mevcut sistemin idame edilirken, yeniden yapılanma ve süreçlerin yenilenmesi (reform),
- Modası geçmiş kabiliyetlerinin daha güncel teknolojilerle değiştirilmesi (modernizasyon) ya da
- Geleceğin (uzun vadede savaşılacak) ordusunun hazırlanması (dönüşüm).
Amerikalılar, dönüşümün uzun zaman alması nedeni ile modernleşme ve dönüşüm arasına yeni bir safha koymak zorunda kaldılar; geçiş ordusu. ABD ordusundaki değişim gayretleri 2000’li yılların başında üç eksende planlanmıştı9;
Amerikalılar, dönüşümün uzun zaman alması nedeni ile modernleşme ve dönüşüm arasına yeni bir safha koymak zorunda kaldılar; geçiş ordusu. ABD ordusundaki değişim gayretleri 2000’li yılların başında üç eksende planlanmıştı9;
- Mevcut kuvvetin idamesi.
- Gayretlerin çoğunluğunun yöneltildiği geçiş dönemi kuvveti (Stryker).
- Bilim ve teknoloji faaliyetlerinin odaklandığı 2020-2030 yıllarının kuvvetinin oluşturulması.
ABD’nin Geleceğin Muharebe Sistemleri adını verdiği teknolojilerin 2020 yılına yetişmesi öngörülmüştü ama 12 yıl geçtikten ve 18 milyar dolar harcandıktan sonra çocuk ölü doğdu. Yapılan savaş deneyleri ve simülasyonlardan istenen sonuçlar alınamadı. Bunun üzerine, ABD ordusu geleceğin ordusu ile bugünün ordusu arasına Hedef Kuvvet adı altında bir ara projeksiyon belirlemek zorunda kaldı. Başarılı olduğu düşünülen eski model araçlar (Büyük Beşli; Abrams, Bradley, Apache, Blackhawk ve Patriot) ile yola devam edilmektedir10.
Geleceğin Ordusu ya da Dönüşüm Ordusu çalışmaları ise 2030’u hedefliyor. Bu tarihte söz konusu ordu için teknolojiler olgunlaşınca savaş oyunları, konseptler ve eğitimler ile askeri hazırlıklar tamamlanacak. Bu da 2035 civarı demek yani daha önce birkaç kere yazdığım Üçüncü Dünya Savaşı’na hazır bir ordu anlamına geliyor. Ancak ABD bir yandan hala bir nesilden daha eski olan Büyük Beşliye önemli para yatırmaya devam ediyor.
Savunma teknolojisi geliştirmek; güçlü bürokratik ve mali engeller, başarısızlığa tolerans eksikliği, yaratıcı fikirlerin zor bulunması ve riskli deneyler ve çok ender başarı demektir. Gaipten size bir buluş fısıldanmış olsa bile, kurumsal engelleri aşmanız çok zordur. Bunu başarsanız bile kağıt üzerinde kalabilir. İlgili kurumlarda ve okullarda yeniliğin doktrin haline gelmesi, askerlerin kalbine ve aklına girmesi gereklidir. Sonunda savaşı kazanan gerçek birlik ve kabiliyetlerin arkasında dönüşümcülerin imzası vardır.
Savunma teknolojisi geliştirmek; güçlü bürokratik ve mali engeller, başarısızlığa tolerans eksikliği, yaratıcı fikirlerin zor bulunması ve riskli deneyler ve çok ender başarı demektir. Gaipten size bir buluş fısıldanmış olsa bile, kurumsal engelleri aşmanız çok zordur. Bunu başarsanız bile kağıt üzerinde kalabilir. İlgili kurumlarda ve okullarda yeniliğin doktrin haline gelmesi, askerlerin kalbine ve aklına girmesi gereklidir. Sonunda savaşı kazanan gerçek birlik ve kabiliyetlerin arkasında dönüşümcülerin imzası vardır.
Geleceğin Savaş Konseptleri
Bir savunma planlamacısı olarak işe başlarken hangi teşkilat, doktrin ve teknolojinin doğru olduğuna karar vermek kadar, bunların muharip bir birlik olması için bu üç değişkenin birlikte ne zaman olgunlaşacağını da hesaplamalısınız. Ancak, bu olduğunda vizyonlar, konseptler ve fikirler operasyonel hale gelir, gecikirseniz geçmişi aramaya başlarsınız.
Gelecekteki savaşların nasıl olacağını düşünerek (vizyon) senaryolar oluştururuz. Bu senaryolar içinde savaşın nasıl olacağı ya da olması gerektiği ile ilgili düşünce ve değerlerimiz; ‘doktrin’i oluşturur. Doktrin, kendine özgü özellikler taşıyan ve düzenli bir görüşü oluşturan ilke ve dogmaların bütünüdür.
Fransızca kökenli bir kelim olan konsept ise belirli bir tür veya belirli bir tarza uygun şekilde tasarlamak demektir. Doktrin, doktor/düşünmek kökenli iken konsept tasarlamakla ilgilidir. Makul bir doktrin birkaç harekât konsepti etrafında dolaşır. Birbirlerinden farklı düşünceler üretilmesi ve farklı hareket tarzları geliştirmesi kaosa neden olur. Örneğin Çin ile savaşta deniz kuşatması ile hava ve füze kuvvet kullanımını öne çıkaran doktrin bütünü, sonuçta A2/AD savaş konseptini ortaya çıkarmıştır.
A2/AD11 (Giriş Önleme/Alan Bırakmama) Konsepti). Çin farklı bir savunma kültürüne sahip, izlemeyi ve öğrenmeyi sever, zamana yayılmış, çoklu stratejiler kullanır. Çin’in karşı-müdahale güçleri bölgesel zorlama stratejisinin de bir parçasıdır. Çin, kara, hava ve deniz platformlarındaki crusie ve balistik füzeleri gittikçe gelişen C4ISR sistemleri ile birlikte kullanmayı düşünüyor. Çin’in bölgesel hegemonya için askeri güç projeksiyonu oldukça gelişti ve ABD’nin ilk halka içindeki saldırı kabiliyetleri ile rekabet edebilecek düzeye geldi. Çin, gelişen duruma göre Tayvan’ı ele geçirmeyi de planlıyor.
Soğuk Savaş dönemi Amerikan uçakları, Sovyet bombardıman uçaklarını avlamak için yapılmıştı. Hava üstünlüğü ve bombardıman özellikleri ikinci planda idi. F-15 ve F-16, vuruş kabiliyetleri ile öne çıksa da hava üstünlüğü için dizayn edilmişti. F-35 ise F-15 ve F-16’nın zayıflıklarını giderecek şekilde geliştiriliyor. Ancak, zaman geçiyor ve eğer gelinen aşamada artık yeni savaş ortamının gereklerine cevap veremediğine inanılırsa projeden vazgeçilebilir. Yani Çin’in A2/AD sistemine karşı F-35’in gerekli özelliklere sahip olmadığına karar verilebilir12.
Gelecekteki savaşların nasıl olacağını düşünerek (vizyon) senaryolar oluştururuz. Bu senaryolar içinde savaşın nasıl olacağı ya da olması gerektiği ile ilgili düşünce ve değerlerimiz; ‘doktrin’i oluşturur. Doktrin, kendine özgü özellikler taşıyan ve düzenli bir görüşü oluşturan ilke ve dogmaların bütünüdür.
Fransızca kökenli bir kelim olan konsept ise belirli bir tür veya belirli bir tarza uygun şekilde tasarlamak demektir. Doktrin, doktor/düşünmek kökenli iken konsept tasarlamakla ilgilidir. Makul bir doktrin birkaç harekât konsepti etrafında dolaşır. Birbirlerinden farklı düşünceler üretilmesi ve farklı hareket tarzları geliştirmesi kaosa neden olur. Örneğin Çin ile savaşta deniz kuşatması ile hava ve füze kuvvet kullanımını öne çıkaran doktrin bütünü, sonuçta A2/AD savaş konseptini ortaya çıkarmıştır.
A2/AD11 (Giriş Önleme/Alan Bırakmama) Konsepti). Çin farklı bir savunma kültürüne sahip, izlemeyi ve öğrenmeyi sever, zamana yayılmış, çoklu stratejiler kullanır. Çin’in karşı-müdahale güçleri bölgesel zorlama stratejisinin de bir parçasıdır. Çin, kara, hava ve deniz platformlarındaki crusie ve balistik füzeleri gittikçe gelişen C4ISR sistemleri ile birlikte kullanmayı düşünüyor. Çin’in bölgesel hegemonya için askeri güç projeksiyonu oldukça gelişti ve ABD’nin ilk halka içindeki saldırı kabiliyetleri ile rekabet edebilecek düzeye geldi. Çin, gelişen duruma göre Tayvan’ı ele geçirmeyi de planlıyor.
Soğuk Savaş dönemi Amerikan uçakları, Sovyet bombardıman uçaklarını avlamak için yapılmıştı. Hava üstünlüğü ve bombardıman özellikleri ikinci planda idi. F-15 ve F-16, vuruş kabiliyetleri ile öne çıksa da hava üstünlüğü için dizayn edilmişti. F-35 ise F-15 ve F-16’nın zayıflıklarını giderecek şekilde geliştiriliyor. Ancak, zaman geçiyor ve eğer gelinen aşamada artık yeni savaş ortamının gereklerine cevap veremediğine inanılırsa projeden vazgeçilebilir. Yani Çin’in A2/AD sistemine karşı F-35’in gerekli özelliklere sahip olmadığına karar verilebilir12.
A2/AD içinde A2 (Giriş Önleme) ile düşmanın uzak mesafeden dost kuvvetlerin harekât alanına yaklaşması ve girişini önleyici faaliyetleri, AD (Bölge Yasağı) ile harekât alanı içinde dost kuvvetlerin manevraların engelleyen eylemleri anlaşılmalıdır. A2/AD, birçok silah ve taktikten oluşan hava, kara, deniz, elektronik savaş, siber ve uzay kabiliyetlerinin kullanıldığı bir sistemdir.
Devamı için tıklayınız.
Devamı için tıklayınız.