ANAHTAR TEMALAR
Geçtiğimiz yıl boyunca, COVID-19 pandemisi dünyaya kırılganlığını hatırlatmış ve yüksek düzeydeki karşılıklı bağımlılığın içerdiği riskleri gözler önüne sermiştir. Önümüzdeki yıllar ve on yıllarda, dünya hastalıktan iklim değişikliğine, yeni teknolojilerden ve
finansal krizlerden kaynaklanan kesintilere kadar daha yoğun ve zincirleme küresel zorluklarla karşı karşıya kalacaktır. Bu zorluklar, toplulukların, devletlerin ve uluslararası sistemin dayanıklılığını ve uyum yeteneğini defalarca test edecek, sıklıkla mevcut sistemlerin ve modellerin kapasitesini aşacaktır. Mevcut ve gelecekteki zorluklar ile kurumların ve sistemlerin bunlara yanıt verebilme yetenekleri arasındaki bu yaklaşan dengesizlik, büyüyerek her düzeyde daha büyük
çatışmalara yol açma olasılığı taşımaktadır.
Bu daha çekişmeli dünyada, insanlar
güvenlik arayışında, yerleşik ve yeni öne çıkan kimliklere dayalı, benzer görüşlere sahip gruplarla birlikte hareket ettikçe topluluklar giderek daha fazla bölünmektedir; her türden ve her bölgeden devletler, daha fazla bağlantılı, daha kentsel ve daha güçlenmiş nüfusların ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılamakta zorlanmaktadır; ve uluslararası sistem daha rekabetçi hale gelmektedir — kısmen yükselen Çin'den gelen meydan okumalarla şekillenen bu sistem, devletler ve devlet dışı aktörler yeni güç kaynaklarını kullanırken ve son birkaç on yılda bir miktar istikrar sağlamış olan uzun süredir devam eden normları ve kurumları aşındırırken daha fazla
çatışma riski
altındadır. Ancak bu dinamikler kalıcı değildir ve 2040 dünyası için, bu dinamiklerin nasıl etkileşime girdiğine ve insan tercihleri doğrultusunda, demokratik bir canlanmadan paylaşılan bir trajedi ile tetiklenen küresel iş birliği dönüşümüne kadar çeşitli olası senaryolar öngörüyoruz.
Bu raporda beş tema öne çıkmakta ve genel tezi desteklemektedir.
-
KÜRESEL ZORLUKLAR
İlk olarak, iklim değişikliği, hastalıklar,
finansal krizler ve teknolojik kesintiler gibi paylaşılan küresel zorluklar, neredeyse her bölgede ve ülkede daha sık ve yoğun bir şekilde ortaya çıkma olasılığı taşımaktadır. Bu zorluklar—genellikle doğrudan bir insan ajanı veya fail içermeyen—devletler ve toplumlar üzerinde yaygın baskılar yaratacak ve felaket niteliğinde şoklar doğurabilecektir. Hâlihazırda devam eden COVID-19 pandemisi, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana en önemli, tekil küresel kesinti olmuştur ve
sağlık,
ekonomi, siyaset ve
güvenlik alanlarında yıllarca sürecek yankılar bırakacaktır. İklim değişikliği ve çevresel tahribatın etkileri, yoksul ülkelerde gıda ve su güvensizliğini artırma, göçü hızlandırma, yeni
sağlık sorunlarını tetikleme ve biyolojik çeşitlilik kayıplarına katkıda bulunma olasılığı taşımaktadır. Yeni teknolojiler daha hızlı ortaya çıkacak ve yayılacak, iş dünyasını, sanayileri, toplulukları, güç yapısını ve insan olmanın anlamını altüst edecektir. 2020 itibarıyla 270 milyondan fazla kişinin göç ettiği bir ülkede yaşadığı düşünüldüğünde—2000 yılına kıyasla 100 milyon daha fazla—küresel göç baskısı devam edecektir ve bu durum, hem göçmen gönderen hem de alan ülkeler için akışı yönetmede zorluk yaratacaktır. Bu zorluklar, öngörülmesi zor yollarla kesişip zincirleme etkilere neden olabilir.
Ulusal güvenlik, sadece ordulara ve silahlara karşı
savunmayı değil, aynı zamanda bu paylaşılan küresel zorluklara karşı dayanıklılık göstermeyi ve uyum sağlamayı da gerektirecektir.
-
PARÇALANMA
İkinci olarak, bu ulusötesi zorlukları ele alma zorluğu, topluluklar, devletler ve uluslararası sistemde artan parçalanmayla daha da karmaşık hale gelmektedir. İronik bir şekilde, dünya iletişim teknolojisi, ticaret ve insanların hareketliliği aracılığıyla daha fazla bağlantılı hale geldikçe, bu bağlantı insanların ve ülkelerin bölünmesine ve parçalanmasına neden olmuştur. Aşırı bağlantılı bilgi ortamı, artan kentleşme ve birbirine bağımlı
ekonomiler, günlük yaşamın çoğu yönünün—finans,
sağlık ve konut dahil olmak üzere—her geçen gün daha fazla bağlantılı hale geleceği anlamına gelmektedir. 2018'de 10 milyar cihazı kapsayan Nesnelerin İnterneti'nin 2025 yılına kadar 64 milyara, 2040'a kadar ise muhtemelen trilyonlara ulaşması bekleniyor ve bunların hepsi gerçek zamanlı olarak izlenebilecek. Bu bağlantı, yeni verimlilikler, kolaylıklar ve yaşam standartlarında ilerlemeler sağlarken, aynı zamanda her seviyede gerilimleri yaratacak ve daha da artıracaktır—toplumların temel değerler ve hedefler konusunda bölünmesinden, rejimlerin dijital baskı yoluyla nüfusu kontrol etmesine kadar. Bu bağlantılar derinleşip yayıldıkça,
ulusal, kültürel veya siyasi tercihler doğrultusunda giderek daha fazla parçalanma olasılığı taşıyacaklardır. Ayrıca, insanlar muhtemelen benzer görüşleri paylaşan kişilerin oluşturduğu bilgi balonlarına yönelecek, bu da inançları ve gerçeklik algısını pekiştirecektir. Bu sırada, küreselleşmenin devam etmesi muhtemeldir, ancak
ekonomik ve üretim ağları kaydıkça ve çeşitlendikçe dönüşecektir. Tüm bu güçler, birbirine ayrılmaz şekilde bağlı ancak farklı yönlerde parçalanan bir dünyayı işaret etmektedir.
-
DENGESİZLİK
Ulusötesi zorlukların ölçeği ve parçalanmanın ortaya çıkan etkileri, mevcut sistemlerin ve yapıların kapasitesini aşmaktadır ve bu, üçüncü tema olan **dengesizliği** vurgulamaktadır. Zorluklar ve ihtiyaçlarla bunları ele alacak sistemler ve organizasyonlar arasında her düzeyde artan bir uyumsuzluk bulunmaktadır. Uluslararası sistem—kuruluşlar, ittifaklar, kurallar ve normlar dahil—nüfusların karşı karşıya kaldığı birleşen küresel zorlukları ele almak için yeterince donatılmamıştır.
COVID-19 pandemisi,
sağlık krizlerinde uluslararası koordinasyonun zayıflıklarını ve mevcut kurumlar ile
finansman seviyeleri ile gelecekteki
sağlık zorlukları arasındaki uyumsuzluğu çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur. Devletler ve toplumlar içinde, insanların talepleri ile hükümetlerin ve şirketlerin bunları karşılayabilme yeteneği arasında sürekli ve büyüyen bir boşluk olma ihtimali yüksektir.
Beyrut’tan Bogota
’ya, Brüksel
’e kadar insanlar giderek artan bir şekilde hükümetlerin çeşitli ihtiyaçları, gündemleri ve beklentileri karşılayamadığını ifade etmek için sokaklara çıkmaktadır. Bu dengesizliklerin bir sonucu olarak, eski düzenler—kurumlardan normlara,
yönetim biçimlerine kadar—gerilmekte ve bazı durumlarda aşınmaktadır. Her düzeydeki aktörler,
medeniyetin nasıl yapılandırılacağı konusunda yeni modeller üzerinde anlaşmaya çalışmaktadır, ancak bu konuda zorlanmaktadırlar.
-
ÇATIŞMA
Daha büyük bir dengesizliğin önemli bir sonucu, topluluklar, devletler ve uluslararası topluluk içinde artan
çatışmadır. Bu, toplumlarda, devletlerde ve uluslararası düzeyde artan gerilimleri, bölünmeleri ve rekabeti kapsamaktadır. Pek çok toplum, kimlik aidiyetlerine göre giderek daha fazla bölünmekte ve daha büyük bir parçalanma riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Devletler, artan halk taleplerini karşılamakta zorlandıkça, toplumlar ile hükümetler arasındaki ilişkiler sürekli bir gerilim
altında olacaktır. Sonuç olarak, devlet içindeki siyaset daha değişken ve tartışmalı hale gelecek ve hiçbir bölge, ideoloji veya
yönetim sistemi bu
çatışmalara karşı bağışık görünmemekte ya da çözümler sunmamaktadır. Uluslararası düzeyde, jeopolitik ortam daha rekabetçi hale gelecektir—bu rekabet, Çin'in
ABD'ye ve Batı'nın öncülük ettiği uluslararası sisteme meydan okumasıyla şekillenecektir. Büyük güçler, yeni kurallar belirlemek ve bu kuralları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak için rekabet ediyor. Bu
çatışma, bilgi ve medya alanlarından ticaret ve teknolojik yeniliklere kadar çeşitli alanlarda kendini göstermektedir.
Çeviren: Beyza BEYENAL
(
ABD Ulusal İstihbarat Konseyi Raporu)
Devamı için...