Afrika, enerji rezerv ve potansiyeli açısından geçmişte olduğu gibi bugün de dünyanın en zengin bölgelerindendir. Birleşmiş Milletler (BM) istatistiklerine göre Afrika dünya maden rezervlerinin yüzde 30’una (dünyadaki altının yüzde 40’ına, krom ve platinin yüzde 90’ına), dünya doğal gazının yüzde 8’ine ve dünya petrol rezervlerinin yüzde 12’sine ev sahipliği yapmaktadır. Yine dünyanın en büyük kobalt, elmas ve uranyum rezervlerinin Afrika’da olduğu bilinmektedir. Bu zengin kaynaklardan istifade etmek isteyenler oldukça fazladır. Başta Çin, Rusya, Amerika (ABD) gibi ülkelerin dışında Avrupa Birliği Başkanı da Afrika Birliği ülkeleriyle daha fazla etkileşime geçmeye, hükümetler ve bölgesel kuruluşlarla iş birliğine çağırmaktadır. Hatta AB yetkilileri Afrika’nın sürdürülebilir havacılık yakıt üretme konusundaki potansiyelinin değerlendirilmesi gerektiğini belirterek 11 Afrika ülkesinde sürdürülebilir havacılık yakıtı fizibilite çalışmalarını desteklemek için 31 Aralık 2023’e kadar 4 milyon avroluk bir kapasite geliştirme projesi başlatacağını duyurmuştur. Dolayısıyla değerli maden rezervleri nedeniyle Afrika önemli bir jeopolitik alan konumundadır. Pek çok ülke bu önemli jeopolitik kıtada varlık göstermekte birbiriyle yarışmakta, nüfuz sahibi olmaya çabalamaktadır.
Afrika’nın uluslararası ticaretinde önemli pay sahibi olan ülkelerin başında Çin gelir. İkilinin ilişkileri belirli bir düzlemde ilerlemektedir. Çin ile Afrika’nın iş birliği ve istişare toplantıları için 2000 yılında Çin-Afrika İşbirliği Forumu, 2018’de Çin-Afrika Barış ve Güvenlik Forumu kurulmuştur. Mısır, Etiyopya gibi çeşitli Afrika ülkelerinde toplantılar düzenlenmiştir. Geçtiğimiz aylarda Güney Afrika’da yapılan BRICS Zirvesi’nde konuşan Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Afrika’nın sanayileşme ve tarımsal gelişimini desteklediklerini, bu yolda daima Afrikalıların yanlarında olup girişimlerine devam edeceklerini bildirmiştir. 2023’te Pekin’de “Küresel Güvenlik Girişiminin Uygulanması, Çin-Afrika Dayanışma ve İşbirliğinin Güçlendirilmesi“ temasıyla yapılan Çin-Afrika Barış ve Güvenlik Forumu’nda benzer yönde açıklamalar tekrar edilmiştir. Afrika’nın en büyük ticaret ve yatırım ortağı Çin’in Afrika’ya yönelik bu tür destek söylemleri aslında yeni değildir. Daha 1955’lerde dönemin Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Çu Enlay (Zhou Enlai), Afrikalı liderlere sömürgeciler karşısında bağımsızlık elde etmek için sanayileşmeleri gerektiğini öğütlemekteydi. Aynı dönemlerde eski Çin Devlet Başkanı Mao, Angola, Cezayir, Mozambik, Zimbabve gibi ülkelerde sömürgecilere karşı bağımsızlık hareketlerinde bulunanlara istihbarat, silah, eğitim ve ekonomik yardım sağlamıştı. Yine Zambiya, Tanzanya ve Gine dahil olmak üzere bir dizi Afrika ülkesine mali yardımlarda bulunmuştu. Uzun yıllardır Afrika kıtasında varlık gösteren Çin’in son yıllarda Afrika ile olan ticaretine bakıldığında; 2000’de kıtanın toplam ticaretinin yaklaşık yüzde 4’ünü, 2012’de yüzde 15’ini oluşturduğu görülmektedir. Yani yaklaşık on yılda üç kat artış göstermiştir. 2023’ün ilk yarısı için Çin’in Afrika’daki yatırımı yıllık yüzde 4,4’lük bir artışla 1,8 milyar dolara ulaşmıştır. Çinli şirketlerin Afrika’da gerçekleştirdiği altyapı projeleri 400 milyar doların üzerindedir. Çin’in kıtadaki yatırımları arasında inşaat, madencilik, lojistiğin yanı sıra dijital ekonomi, temiz enerji, sağlık, yeşil kalkınma ve finans gibi yeni gelişen sektörler de vardır. Çin’in Afrika’dan ithalatını ise yaklaşık yüzde 90’la doğal kaynaklar oluşturmaktadır. Çin’in Afrika’daki en büyük ihracatçısı Güney Afrika; Çin mallarının en büyük alıcısı ise Nijerya, Güney Afrika ve Mısır’dır.
Afrika ile ticarette önemli olan bir diğer ülke ABD’dir. İkilinin sadece 2000-2010 yılları arasındaki ticaret payı üç kat artarak 39 milyar dolardan 113 milyar dolara çıktığı görülmektedir. 2021 yılından 2023 yılı başına kadar 47 Afrika ülkesiyle toplam tahmini değeri 18 milyar doların üzerinde olan 800’den fazla çift yönlü ticaret ve yatırım anlaşması yapılmıştır. Yine Afrika ile ticareti yapılan mal ve hizmetlerin toplamı 2021’de 83,6 milyar dolara ulaşmıştır. ABD Afrika’ya yönelik planlarının gerçekleşmesi halinde kıta çapında 1,3 milyar insana istihdam sağlamayı, 3,4 trilyon dolarlık bir pazar yaratarak dünyanın beşinci büyük ekonomisi olmayı düşünmektedir. ABD yatırım hedefleriyle kıtada Çin’in nüfuzunu kırmaya çalışsa da uzmanlar böyle bir durumun uzak olduğunu, ABD çıkarlarının Afrika ülkelerinin gelişim ve kalkınmasıyla uyumlu olması gerektiğini söylemektedir. Benzer çıkarım 2023’te yapılan bir toplantıda ABD ticaret temsilciliği tarafından da tekrar edilmiştir. Eylül 2025’te sona erecek olan Afrika Büyüme ve Fırsat Yasası’ndan sonra sunulacak yeni yöntemin Afrika’nın beklentilerini de karşılayacak şekilde olması -sembolik olmaması- öneriliyor. ABD Başkanı Joe Biden’in Afrika ilişkilerinde yenileme ve geliştirme çalışmalarına hız verdiklerini, planlarda radikal değişikliklere gidilebileceğini açıklaması Amerika’nın Afrika’ya dair endişelerini ortaya koymakla birlikte Afrika ilişkilerinde yeni bir rotaya işaret etmektedir.
Çin-ABD çekişmesi devam ederken Afrika’da yükselişe geçen aslında başka bir ülke vardır; Rusya. Uzun yıllar Fransa sömürgesi olarak yaşayan Nijer’de 2023 yılındaki darbe olaylarında Nijerli halkın Rus bayraklarını dalgalandırması gibi birtakım unsurlar, Rusya’nın Afrika’daki nüfuzunu göstermesi bakımından önemlidir. Eski Fransa sömürgesi Mali, Gine, Burkina Faso ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerde de Rusya öne çıkan aktör konumundadır. Tüm bunlar nüfuz gücünde Batı’dan Rusya’ya doğru sapma olarak değerlendiriliyor. Batı, Rusya’nın yükselişini her ne kadar endişeyle karşılasa da aslında Rusya kıtaya yeni girmiş değildir. Daha 1950’lerde Sovyetler Birliği kendilerini sömüren sistemden kurtulmak isteyen Cezayir, Angola, Mısır, Etiyopya, Libya, Mozambik gibi Afrika ülkelerinin bağımsızlık hareketlerini destekleyerek hükümetlere yardım etmiş, bu devletlere askeri eğitim-danışmanlık sağlamış, silah ve teçhizat vermişti. Bu vesileyle çeşitli Afrika istihbarat topluluklarıyla ilişkilerini geliştirerek nüfuzunu güçlendirmişti.
Afrika’nın Batılı küresel güçlere karşı mücadelesi hem nüfuz hem silah ticareti açısından Rusya için avantaj oluşturduğu söylenebilir ki Rusya Afrika’nın başlıca silah tedarikçisi konumundadır. Sadece 2018 ila 2022 yılları arasında Afrika’nın büyük silah sistemleri ithalatının yüzde 40’ını Rusya gerçekleştirmiştir. RAND Corporation’ın bir raporuna göre Rusya’nın Afrika’ya silah satışı son yıllarda yıllık 500 milyon dolardan 2 milyar doların üzerine çıkmıştır. Rus silah sistemlerinin ana ithalatçıları Cezayir ve Mısır olmakla birlikte Mali, Sudan, Nijerya, Burkina Faso, Fildişi Sahili, Ekvator Ginesi, Angola da Rus malzemeleri alan Afrikalı ülkeler arasındadır. Afrika ülkelerinin Rus yapımı silah ve teçhizata yönelmesinin ana sebeplerinden biri ucuz olmasıdır. Rusya’nın Afrika’da izlediği politika kendi işine de yaramıştır; Ukrayna’yı ilhak etme girişimini kınayan BM kararında (2022) pek çok Afrika ülkesi karara karşı ret, çekimser oy kullanarak veya oylamaya katılmayarak Rusya’nın elini güçlendirmiştir. Afrika ülkelerinin Rusya ile gerçekleştirdiği ekonomik, askeri, güvenlik bağlantıları karşılıklı ilişkiyi devam ettirmek istediklerini göstermektedir. Nitekim Batının baskılarına rağmen Temmuz 2023’te gerçekleştirilen Rusya-Afrika Zirvesi’ne 17’si devlet başkanı nezdinde olmak üzere 48 Afrika ülkesi katılım sağlamıştır. Zirve kararının özeti; Rusya ile Afrika ülkeleri arasında ticaret ve yatırım anlaşmalarının devamını sağlamanın yanı sıra kıta ülkeleriyle endüstriyel ilişkilerde, terörizmle mücadelede iş birliğidir.
Yukarıda aktarılanlardan anlaşılacağı üzere Rusya’nın Afrika’daki yükselişinden en çok etkilenen ülke Fransa’dır. Başta uranyum olmak üzere ekonomisi ve ulusal savunması için gerekli olan birçok madeni ucuz yolla yıllardır Afrika kaynaklarından temin eden ve günümüzde de kıtadaki eylemlerinin çoğunu neo-kolonyal anlayışa sürdüren Fransa da tıpkı ABD gibi Afrika ile olan ilişkilerinde değişim yapma zarureti içindedir. Fransa’nın Afrika’nın hammaddelerine olan bağlılığı (özelikle atom endüstrine yönelik nükleer politikasında) çıkar anlayışı üzerinedir. Genel motto; minerallere ucuz yoldan sürekli erişim sağlamak. (Aslında bu durum tüm ülkelerin Afrika’ya stratejik olarak bağımlı olma durumunu ortaya çıkarmaktadır.) Fransa halihazırda uranyum ihtiyacının çoğunu Nijer, Gabon, Orta Afrika Cumhuriyeti’nden ithal etmektedir. Bu ülkelerden Nijer nükleer enerji için hayati önem taşıyan uranyumun dünyadaki en büyük üreticilerindendir