Av., LLM Berilşah KOCABIYIK & Av., LLM Seyhan Gül YILMAZ
1. Giriş
Ulusal Yetki Alanları Dışında Kalan Denizlerdeki Biyoçeşitliliğin Korunması ve Sürdürülebilir Kullanımına dair Sözleşme kısaca BBNJ Anlaşması[1] denizlerin korunması için alan temelli yönetim araçlarını, çevresel etki değerlendirmesini ve stratejik etki değerlendirmesini içeren düzenlemelerle birlikte, deniz genetik kaynaklarını ve bu kaynaklara ilişkin fayda paylaşımını, kapasite artışını ve teknoloji transferini düzenler.
Bu tebliğ çerçevesinde, öncelikli olarak gerçekleştirilen müzakerelerin tarihsel gelişimi incelenmiş ve genel bir değerlendirme yapılmıştır. Bu bağlamda, Türkiye’nin müzakerelere aktif katılımı ve müzakerelere karşı tutumu değerlendirilmiştir. Türkiye’nin Anlaşma sürecine dahil olarak ulusal deniz yetki alanlarının ötesindeki deniz genetik kaynaklarına katılımının ve fayda elde etmesinin önemi vurgulanmıştır. Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (BMDHS) taraf olmayan bir ülke olarak önemli noktalardaki pozisyonu açıklanmıştır. Bu bağlamda, BMDHS'ye taraf olmayan devletlerin statüsünün ve Türkiye’nin tutumu değerlendirilmiştir. Aynı zamanda, deniz genetik kaynaklarının paylaşımının adil bir temele dayandırılması gerekliliği incelenmiştir. Bu bağlamda, Mavi vatan doktrininin sadece ülkemizin kıyısı olan denizlerde değil kendi kıyımızın ötesindeki gelişmeleri takip etmek ve katılımcı bir pozisyonda bulunmak olması göz önünde bulundurularak bu Anlaşma’ya Türkiye’nin dahil olmasının denizcilik ülküsünün gerçekleştirilmesinde büyük bir role sahip olduğu sonucu çıkarılmıştır.
2. ANLAŞMA TARİHÇESİ VE MÜZAKERE SÜRECİ
2.1. Müzakere Süreci
2004 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 59/24 sayılı Genel Kurul Kararı ile ulusal yetki alanlarının ötesindeki deniz biyolojik çeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilir kullanımı ile ilgili konuları incelemek üzere BBNJ Çalışma Grubu kurmuştur[2]. BBNJ Çalışma Grubu 2006-2015 yılları arasında BM ve diğer uluslararası kuruluşların ulusal yetki alanlarının ötesindeki deniz biyoçeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilir kullanımı konusundaki geçmiş ve mevcut faaliyetlerini araştırmak, bu tür biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımının bilimsel, teknik, ekonomik, yasal, çevresel, sosyoekonomik ve diğer yönleriyle incelemek, ve uygun olduğu hallerde, söz konusu biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı için uluslararası işbirliği ve koordinasyonu teşvik etmeye yönelik olası seçenek ve yaklaşımları belirtmek amaçlarıyla toplanmıştır[3].
2015 yılında Devletler, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) kapsamında BBNJ'nin korunması ve sürdürülebilir kullanımına ilişkin uluslararası yasal bağlayıcılığı olan bir metin geliştirmek üzere 69/292 sayılı Kararı kabul etmiştir[4]. Bu doğrultuda, bir Hazırlık Komitesi kurulmuş ve BMDHS kapsamında uluslararası yasal bağlayıcılığı olan bir belgenin taslak metninin unsurları hakkında Genel Kurul'a esaslı tavsiyelerde bulunmak üzere 2016 ve 2017 yılları arasında dört kez toplanmıştır[5]. Hazırlık Komitesi, Temmuz 2017 tarihleri arasında düzenlenen dördüncü toplantıda Genel Kurul'a sunacağı raporu kabul etmiştir.
Resmi müzakereler 2018 yılında 72/249 sayılı Genel Kurul Kararı ile bir Hükümetlerarası Konferansın (HAK) kurulmasıyla başlamıştır. Genel Kurul Kararı ile birlikte Hazırlık Komitesinin tavsiyelerini değerlendirmek ve BMDHS uyarınca ulusal yetki alanlarının ötesindeki deniz alanların biyolojik çeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilir kullanımına ilişkin uluslararası yasal bağlayıcılığı olan bir belgenin metnini mümkün olan en kısa sürede geliştirmek amacıyla Birleşmiş Milletler himayesinde hükümetler arası bir konferans toplamaya karar verilmiştir[6].
İlgili Genel Kurul Kararı hükümetlerarası konferansların başlangıçta 2018, 2019 ve 2020'nin ilk yarısına ilişkin olarak, ilk oturumu 2018'in ikinci yarısında, ikinci ve üçüncü oturumları 2019'da ve dördüncü oturumu 2020'nin ilk yarısında olmak üzere, dört oturum halinde toplanmasını ve Genel Sekreterden konferansın ilk oturumunu Eylül tarihleri arasında düzenlenmesini talep etmiştir[7]. Ancak gerek Covid-19 Pandemisi nedeniyle Dördüncü HAK’ın ertelenmesi gerekse tarafların HAK IV sonucunda anlaşma metni üzerinde uzlaşma sağlayamaması nedeniyle, HAK V düzenlenmiştir. Ağustos 2022 yılında gerçekleştirilen HAK V sonucunda da metnin tamamlanamaması nedeniyle, 20 Şubat-3 Mart 2023 tarihlerinde Devam Eden HAK V müzakereleri gerçekleştirilmiş ve metin üzerinde uzlaşma sağlanmıştır. Belirtilen nedenlerle, 2018-2023 tarihleri arasında HAK 6 kere toplanmıştır[8]. Sonuç olarak, on yıllar süren hazırlık ve müzakere sürecinden sonra taraf devletler 3 Mart 2023 tarihinde metni kabul etmişlerdir. HAK Başkanı Rena Lee müzakere sürecini ‘Gemi kıyıya ulaştı’ diyerek sonlandırmıştır[9].
3. ANLAŞMANIN KAPSAMI VE AMACI
BMDHS genellikle okyanusların anayasası olarak kabul edilir. BMDHS dibacesinde de belirtildiği üzere BMDHS deniz hukukuna ilişkin her türlü konuyu düzenleme gayesini içermektedir[10]. Fakat BMDHS’de herhangi bir değişiklik yapılması bu sözleşmenin oybirliği ile kabul edilmesi ve çekince yasağına halel getirmemek için zor koşullara bağlanmıştır. Bu noktada, sözleşmenin güncelliğini ve yeni ortaya çıkan koşullara uyum sağlamasını devletler kabul ettikleri uygulama anlaşmaları ile yürürlüğe koymuşlardır. Bu zamana kadar iki tane uygulama anlaşması ile BMDHS desteklenmiş olup bunlar sırasıyla 1994 Tarihli Uygulama Anlaşması[11] ve 1995 tarihli Balık Stokları Anlaşması[12]’dır. BBNJ Anlaşmasının uygulama alanı Açık Deniz ve Saha’dır[13].
3.1. Anlaşmaya Hâkim Olan Genel İlkeler
BBNJ Anlaşması kapsamında kabul edilen genel ilke ve prensipler tipik bir çevre korumasına dair sözleşmede yer alan ilke ve prensipleri içermektedir. Uzun ve çetin geçen müzakerelerin neticesinde, gelişmekte olan küçük ada devletleri, en az gelişmiş ülkeler, denize kıyısı olmayan ülkeler gibi birçok farklı ülkenin çıkarları genel ilke ve prensiplerde yansıtılması hedeflendiğinden uzun ve kapsamlı bir sıralama vukuu bulmuştur. Bu minvalde, Anlaşmanın amaçları doğrultusunda anlaşmanın tarafları aşağıdaki prensip ve yaklaşımlar dahilinde yönlendirmeyi temel almıştır:
- Kirleten öder prensibi
- BMDHS’de belirlenen İnsanlığın Ortak Mirası prensibi,
- Açık denizlerde tanınan diğer özgürlüklerle birlikte denizlerde bilimsel araştırma yapma özgürlüğü
- Eşitlik ilkesi ve elde edilen faydanın adil ve eşit bir şekilde paylaşımı
- Uygunluğu görüldüğü şekilde ihtiyatlılık prensibi veya ihtiyatlılık yaklaşımı[14]
- Ekosistem yaklaşımı
- Deniz yönetimine bütünsel bir yaklaşım
- İklim değişikliğinin olumsuz etkileri, deniz asidifikasyonu dahil olmak üzere ekosistem direncini artıran bir yaklaşım ve ayrıca iklimdeki okyanusun rolünü destekleyen karbon döngü hizmetlerini içeren, ekosistem bütünlüğünü sürdüren ve yeniden sağlayan bir yaklaşım;
- En iyi mevcut bilim ve bilimsel bilgi kullanımı
- Gerekli görüldüğünde yerli halkların ve yerel toplulukların ilgili geleneksel bilgisinin kullanımı
- Ulusal sınırların ötesindeki deniz biyolojik çeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilir kullanımına yönelik önlemler alırken yerli halkların veya uygunsa yerel toplulukların hakları ile ilgili kendi yükümlülüklerinin saygı gösterilmesi, teşviki ve düşünülmesi
- Deniz çevresinin kirlenmesini önleme, azaltma ve kontrol etme tedbirlerinde, hasarın veya tehlikelerin bir bölgeden başka bir bölgeye doğrudan veya dolaylı olarak transfer edilmemesi ve bir tür kirliliğin başka bir türe dönüştürülmemesi ilkesi
- Gelişmekte olan küçük ada devletlerinin ve en az gelişmiş ülkelerin özel koşullarının tam olarak tanınması
- Denize kıyısı olmayan gelişmekte olan ülkelerin özel çıkarlarının ve ihtiyaçlarının kabul edilmesidir[15].
3.3.1. Biyoçeşitliliğin Korunması
Deniz biyoçeşitliliği, deniz ekosistemlerinin yapısı ve işleyişi için bölgesel ve küresel ölçeklerde insanlara fayda sağlayan tüm ekosistem hizmetlerinin sağlanması için gerekli temel yapı taşlarındandır. Biyoçeşitliliğin korunmasına ilişkin olarak küresel ve bölgesel düzeyde birçok hukuki düzenleme yapılmıştır. Biyoçeşitliğin korunmasına ilişkin olarak, ulusal deniz yetki alanlarının ötesi ile ilişkili BBNJ Anlaşması dışında başta BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi olmak üzere birden fazla uluslararası düzenleme kabul edilmiştir. Aynı zamanda, BMHDHS açık denizler için açık denizlerin serbestisi ilkesini benimsemiş. Bu bağlamda, açık denizlerde dahil olmak üzere bütün deniz alanlarının korunması ve sürdürülebilir kullanımına ilişkin olarak genel bir çerçeve çizmiştir[17]. Ancak gerek teknolojik gelişmeler gerekse deniz çevresinin korunmasına yönelik olarak son yıllarda gerçekleştirilen çalışmalar BBNJ Anlaşması ile bu kapsamın genişletilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
BBNJ Anlaşması, açık deniz biyoçeşitliliğinin korunmasında bir kilometre taşıdır. Müzakere sürecinde de gibi BBNJ Anlaşması, açık denizlerdeki yasal rejime uyum sağlayan küresel bir yasal araç oluşturmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda, BBNJ Anlaşması’na göre alan temelli yönetim aracı (area-based management tool), deniz koruma alanları da dahil olmak üzere, coğrafi olarak tanımlanmış bir alan için, BBNJ Anlaşması uyarınca belirli koruma ve sürdürülebilir kullanım hedeflerine ulaşmak amacıyla bir veya birkaç sektör veya faaliyetin yönetildiği araç anlamına gelir[18]. Aynı zamanda, deniz koruma alanı da BBNJ Anlaşması çerçevesinde bir yönetim aracıdır ve "belirli uzun vadeli biyolojik çeşitlilik koruma hedeflerine ulaşmak için belirlenen ve bu bağlamda yönetilen ve uygun olduğunda koruma hedefleriyle tutarlı olması koşuluyla sürdürülebilir kullanıma izin verebilen coğrafi olarak tanımlanan bir deniz alanı"[19] olarak tanımlanmıştır. Bu çerçevede BBNJ Anlaşması, teklifler, tekliflerinin incelemesi, teklifler hakkında istişareler ve tekliflerin değerlendirilmesi, karar alma, uygulama dahil olmak üzere deniz koruma alanların kurulması ve yönetimi gibi temel prosedürel konular için rehberlik sağlamıştır. Bu bağlamda, Taraflar Konferansı (COP) bir karar alma organıdır ve konsensüs birincil oylama yöntemidir[20].
Bu noktada belirtmek gerekir ki, deniz koruma alanları da dahil olmak üzere alan temelli yönetim araçlarının oluşturulmasına yönelik olarak BBNJ Anlaşması bazı istisnalar getirmiştir. Anlaşmaya göre, deniz koruma alanları da dahil olmak üzere alan temelli yönetim araçlarının kurulması ulusal yargı yetkisi dahilindeki hiçbir alanı kapsamamaktadır. Ayrıca, bunlarla ilgili herhangi bir uyuşmazlık da dahil olmak üzere, egemenlik, egemenlik hakları veya yargı yetkisine ilişkin herhangi bir iddianın ileri sürülmesi veya reddedilmesi için bu yönetim araçları bir temel olarak kullanılmamalıdır[21].
BBNJ Anlaşması bu yönetim araçları ile birlikte; koruma gerektiren alanların korunması ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılması, küresel, bölgesel, ve sektörel organlar arasında deniz koruma alanları da dahil olmak üzere alan temelli yönetim araçlarının kullanımında işbirliği ve koordinasyonun güçlendirilmesi, sosyo ekonomik hedeflerin desteklenmesini amaçlamıştır[22].
Devamı için...