Ekonomik Güvenlik: İktisadi Göstergelerle Türkiye’nin Değerlendirilmesi

Makale

Ulusal ve uluslararası alanda ülkelerin güveliği sadece siyasi ve askeri meseleler ile ilgili olmamıştır. Özellikle soğuk savaş sonrasında oluşan yeni dünya düzeninde küreselleşmenin yükselişiyle beraber, ekonomik konuların önemi daha artmıştır. ...

Prof. Dr.  Aslıhan NAKİBOĞLU
Serdar DUGAN


Giriş
Devletin, toplumun ve bireyin olduğu bütün alanlarla ilişki içerisinde olan güvenlik kavramı; toplumsal yaşamda anayasa etrafında şekillenmiş, yasal düzenin aksamadan yürütülmesi ve bireylerin korkmadan hayatlarını devam ettirebilmesi durumu olarak tanımlanmaktadır. Bireylerin, toplumların ve devletlerin temel ihtiyaçlarından biri olan güvenlik, Multidisipliner ve İnterdisipliner literatürde; bir ülkenin veya topluluğun sınırları dışından gelen; iktisadi, siyasi, askeri ve sosyal tehditlere karşı dokunulmazlığını ifade etmektedir. Güvenlik kavramının ve güvenlik tartışmalarının, kullanım alanının bu denli geniş olması; başta ekonomi olmak üzere, siyaset, sosyoloji ve psikoloji bilimleri gibi pek çok farklı bilimsel disiplinlerin, güvenlik kavramını ele almasında ve kendi bilimsel metodolojilerine göre yorum getirmesinde etkili olmuştur.

Ulusal ve uluslararası alanda ülkelerin güveliği sadece siyasi ve askeri meseleler ile ilgili olmamıştır. Özellikle soğuk savaş sonrasında oluşan yeni dünya düzeninde küreselleşmenin yükselişiyle beraber, ekonomik konuların önemi daha artmıştır. Karmaşık ve karşılıklı bağımlılık yükselmiş ve sürekli olarak artmış olduğu böylesi bir dönemde ülkelere yönelik birçok tehdit unsuru ortaya çıkmıştır. Böylesi tehditlerin başında gelen ekonomik güvenlik, tarihin ve tarihsel süreçlerin bir yansıması olarak, bireysel ve toplumsal güvenlikten askeri güvelik, ekonomik güvenliğe kadar birçok güvenlik çeşidinin temelini oluşturan önemli bir kavram ve gereksinimdir. Bu bağlamda ekonomik güvenlik bir ülkenin güveliğini ve bütünlüğünü oluşturan birincil unsurlardan olup ulusal güvelik stratejisinin öneli bir parçasıdır. Dünya üzerindeki ulusal güvenlik kavramı zamanla soğuk savaşın bitimi sonrasında ekonomik güveliğe doğru kaydığı görülmektedir. Ekonomi güvenliği “ devlet gücünün ve halkın kabul edilebilir refah seviyesini devam ettirebilmek adına gerekli olan piyasalara sermayeye ve tabi kaynaklara ulaşılmasını kendine amaç edinmiştir (Adın, Şahinoğlu, & Ateş, 2022, s. 198-199).

Ekonomik güvenlik kavramı, bilimsel araştırmalarda bireysel ve ulusal düzeyde ele alınmaktadır. Sosyologlar ve antropologlar, kavrama bireysel düzlemde yaklaşırken, uluslararası ilişkiler ve politika çalışanlar ise, konuya ülke odaklı yaklaşmaktadırlar. Bireysel ekonomik güvenlik temelde, insani gereksinimlerinin giderilmesinde yeterli olan geçim düzeyinin garantiye alınması olarak tanımlanırken, ulusal ekonomik güvenlik ise, temelde bir ülkenin refahı ve iktisadi sistemin çalışmasını riske sokabilecek potansiyele sahip olan ülke ekonomisine yönelen tehditleri ele almaktadır. Bu bağlamda korunacak değerler ülkenin iktisadi değerleri, refahı dış ticareti, enerji kaynakları, milli geliri, döviz kuru, faiz gibi konu başlıklarıdır (Aykın, 2015 , s. 5-6).

Ulus devletlerin ortaya çıkışından günümüze kadar devam eden süreçte, gücün temel unsurlarını oluşturan ekonomik kapasite“ ve bu kapasitenin bileşenleri her zaman ön planda tutulmuştur. Çünkü ekonomik zenginliği elde etme ve güvende tutma çabası tarihsel süreç içerisinde birçok savaşın nedeni olmuştur. Küresel ekonomik dinamiklerle ulus devletlerin sınırları ve güç sahaları değiştikçe, vatandaşların refahına ve ulusal ekonomilere ilişkin oluşan gelecek kaygısı, savaşların merkezine yerleşmiştir. Tarihsel süreç içerisinde ulusal ve ekonomik güvenlik için yapılan mücadeleler coğrafi keşiflere kadar bölgesel bir boyuttayken Coğrafi Keşiflerle beraber bu mücadeleler küresel bir boyut kazanmıştır. Coğrafi Keşiflerle başlayan dünyanın siyasi ve ekonomik bölüşümü Sanayi Devrimi ile hızlanmıştır. Özellikle Sanayi Devrimi hem bölgesel hem de küresel güç elde etmenin anahtarının ekonomideki gelişime ayak uydurmak olduğunu göstermiştir. Coğrafi Keşiflerle başlayan ve Sanayi Devrimi ile hızlanan Dünyanın iktisadi ve siyasi bölüşümü, 20. yüzyılı yeniden şekillendiren iki dünya savaşına giden süreci de hazırlamıştır. I. ve II. Dünya Savaşları, ulusların geleceği için hayati öneme sahip olan “stratejik pazar, doğal kaynaklara erişim ve enerji kaynaklarının kullanımı gibi konu başlıklarını ön plana çıkarmıştır. 20. yüzyıla kadar değerli maden akışının güvenliği üzerinden tanımlanan ve yorumlanan ekonomik güvenlik kavramı I. ve II. Dünya Savaşları sonrasında, küresel piyasaların istikrarının sağlanması, enerji kaynaklarının korunması, ekonomik yaptırımlara ve saldıranlara karşı önlem alınması gibi konu başlıkları üzerinde yorumlanmış ve tanımlanmıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan soğuk savaş dönemi beraberinde bir tarafta Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) olduğu bir tarafta da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin (SSCB) olduğu iki kutuplu düzeni getirmiştir. Bu yenidünya düzeninde ekonomik güvenlik, diğer güvenlik çeşitlerinin aksine devletler ve uluslararası aktörler için daha önemli bir konuma gelmiştir.

Ekonomik güvenlik kavramının diğer güvenlik çeşitlerinden ayrılmasında ve devlet politikalarına girmesinde 1973 petrol krizi ve ambargosu önemli bir etkiye sahiptir. “Enerji kaynaklarının ekonomik bir silah ve yaptırım aracı olarak kullanılabileceğini ortaya koyan 1973 petrol krizi ve ambargosu; ekonomik güvenlik kavramının, ekonomi-politik analizlerinde ne ölçüde önemli olduğunu net bir şekilde göstermiştir“. 1973 sonrasında ortaya çıkan petrol şokları ve 1980-2000 yılları arasında ortaya çıkan siyasi ve iktisadi krizlerle ekonomik güvenlik kavramının önemi artmış ve güncel güvenlik tartışmaları içerisinde ön planda olmaya başlamıştır. 1980-1991 yılları arasında, yani soğuk savaşın son on yılında, ekonomik güvenlik kavramı hem ulusal düzeyde hem uluslararası düzeyde son derece önemli bir hale gelmiştir. Bu yıllarda, ABD ve SSCB arasındaki mücadele; ekonomik argümanlar üzerinden gerçekleşmiş, ekonomik araçlar, baskı ve dış politika amaçları çerçevesinde kullanılmıştır. Ekonomik güvenlik kavramının önemliliği; 2000 sonrası dünya düzeninde meydana gelen gelişmeler, teknoloji ve bilgi sistemlerinde oluşan büyük ilerlemelere paralel olarak küreleşmenin hız kazanması ve çoğalan küresel güvenlik sorunları sebebiyle giderek artmıştır. Özellikle 2000-2010 arası döneme damga vuran “11 Eylül 2001 Terör Saldırıları ve 2008 Küresel Finans Krizi“ gibi küresel şoklar geleneksel ekonomik güvenlik anlayışlarını sarsmış ve ekonomik güvenliği farklı boyutlarda ele alınmasına neden olmuştur. Daha uluslararası düzeyde tanımlanan ve yorumlanan ekonomik güvenlik özellikle 2008 küresel finans krizi sonrasında ulusal düzeyde de ele alınmaya başlanmıştır.

11 Eylül saldırıları ve 2008 küresel finans krizi sonrasında değişen ekonomik güvenlik anlayışı; COVID-19 pandemisi ile tekrar değişim içine girmiştir. 2020 yılında tüm dünyada etkisini gösteren ve hızlı bir şekilde yayılan COVID-19 pandemisi; bireylerin ve devletlerin sağlık açısından duyduğu endişeyi ekonomik boyuta taşımıştır. Bu nedenle ülkelerde ve toplumlarda hem ekonomik güvenlik hem de sosyal güvenlik bağlamında ciddi ekonomik ve sosyal kaygılar meydana gelmiştir.

COVID-19 pandemisinde yaşanan uzun süreli kapanmalar bireylerin ve firmaların ekonomik anlayışlarında ciddi değişimlere neden olmuştur. Bu süreçte teknolojik araçlar ekonomik işlemlerde daha fazla kullanılmaya başlanmıştır. Bazı kesimlerce yeni bir para birimi ve mübadele aracı olarak tanımlanan kripto para piyasası da pandemi döneminde etkinliğini artırmıştır. Kripto para piyasanın da yaygınlaşmaya başlamasıyla finansal işlemler daha hızlı hale gelmiştir. Her ne kadar küresel finansal piyasalarındaki dijitalleşmenin bazı pozitif etkileri olsa da devletlerin kripto para piyasasını kontrol edememesi, vergilendirilememesi ve kripto para piyasasının genel kabul görmüş hukuki alt yapısının ve dayanağının olmaması, ülkeler ve toplumların ekonomik güvenlik kaygılarını artırmıştır. COVID-19 pandemisi ile büyük ölçüde yaygınlaşan kripto para piyasasının, kara para aklanması ve terörün finansmanı için kullanılan bir alan olarak değerlendirilmesi, özellikle 2020-2023 yılları arasında devletleri ekonomik güvenlik tedbirleri almaya itmiştir.

Tarihsel süreç içerisinde krizler ve kırılmalar ekonomik güvenlik tanımını değiştirmiş ve dönüştürmüştür. Bu süre içerisinde ekonomide ve ekonomi politikalarında ortaya çıkan riskler; ekonomi güvenliğinin sağlanmasını belli dönemlerde sekteye uğratmış ve istikrarlı bir ekonomi yapısı için tehdit unsuru oluşturmuştur.

Bir devletin ulusal ve uluslararası güvenlik çıkarlarına yönelik tehditler iç ve dış olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Kamusal, bölgesel, toplumsal ve bireysel düzeyde farklılaşan ekonomik çıkarlar, bir ulusun ekonomik güvenlik politikaları oluşturmasına ve uygulamasına yardımcı olmaktadır. İçten ve dıştan gelen ekonomik riskleri ve tehditleri etkisizleştirmek için birçok devlet, reform, kalkınma ve krizden çıkma paketleri hazırlamış ve uygulamıştır. Devletler bu politikaları oluştururken ve uygularken ekonomik güvenliği riske atan ve ekonomik güvenlik unsuru için tehdit oluşturan bazı parametreleri esas almışlardır. Bunlar; “Yolsuzluk, Siyasi istikrar, İç Güvenlik Zafiyeti, Medya, Sermayenin Küreselleşmesi, Örtülü Operasyonlar ve Küresel Şoklardır.“

Bu parametreler küresel ölçekte ekonomik güvenlik unsuruna yön verdiği gibi Türkiye’nin ekonomik güvenlik yapısını da şekillendirmiştir. Özellikle 1984 sonrasında baş gösteren hem ekonomik hem de ciddi siyasi yıkımları olan PKK terör örgünün faaliyetleri, 1990-2000 arası dönemde oluşan ekonomik istikrarsızlık ve yolsuzluk iddiaları, 2000-2001 ekonomik krizinin sonuçları, 2011 Suriye iç savaşının Türkiye etkileri ve 2013 yıllıda meydana gelen Gezi Parkı olayları “Yolsuzluk, Siyasi istikrar, İç Güvenlik Zafiyeti, Medya“ gibi unsurların ve kavramların ekonomik güvenlik için ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. 2016 yılında Fetulllahçı Terör Örgütü (FETÖ) terör örgütü tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi, Milli İstihbarat Teşkilatı‘nın (MİT) ulusal ekonomik güvenlik kaygılar doğrultusunda yeninden şekillendirilmesi ve 2016 yılında başlayan 2023 yılında halen devam eden Kuzey Suriye’de TSK’nin ulusal güvenlik adına yapmış olduğu operasyonlar “Örtülü Operasyonlar“ bağlamında gerçekleşmiş ve ekonomik güvenlik kaygıları neticesinde ortaya çıkan risk ve tehditlerin en aza indirilmesi hedeflenmiştir. Askeri alanda finans piyasalarında yapılan yerli ve milli teknoloji hamleleri ve COVİD-19 pandemisi sonrasında alınan iktisadi tedbirler, 2000-2023 yılları arasında Türkiye’de ekonomik güvenlik algısını “Sermayenin Küreselleşmesi ve Küresel Şoklar“ gibi tehdit unsurları çerçevesinde 2023 Türkiye’sinin kendi iç ve dış dinamiklerine bağlı olarak şekillendirme sürecine girmişlerdir.
Ekonomik Güvenlik: İktisadi Göstergelerle Türkiye’nin Değerlendirilmesi“ isimli çalışmada, küreselleşmenin hız kazanması, karşılıklı iktisadi gelişmeler sonucunda iktisadi bağımlılıkların artması soğuk savaş sonrası oluşan yeni dünya düzeninin etkisiyle 1970’lerden sonra önem kazanan ve her ulusun başta ulusal güvenlik olarak tanımladığı 1990’lardan da uluslararası güvenlik şeklinde de kendini bulan ekonomik güvenlik kavramına Türkiye ekonomisinin makro göstergelerinden hareket edilerek, ülkenin ekonomik güvenliği hakkında bilgi verilmek istenmiştir. Çalışma başlamadan önce yapılmış olan literatür araştırmasında konunun yeni bir konu olması sebebiyle ekonomik güvenlik kavramı ve makro ilişkiler üzerine yapılmış doğrudan çalışılmış çok fazla kaynağa ulaşılamamıştır. Bu sebeple çalışma bizden sonraki bilimsel araştırmalara, teorik bir referans kaynağı olabilme adına önem arz etmektedir. İktisadi göstergeler ülkelerin ekonomik performansı ile ilgili durumun nasıl işlediğini anlayabilmek tahminde bulunabilmek okunan ya da duyulan haberlerin daha iyi anlaşılabilmesi birikimlerimizin en iyi şekilde değerlendirebilmeyi ülkenin iktisadi politikalarını takip edebilmeyi kendi ülke ekonomimizi anlayabilmeyi ve ülkemizin iktisadi performansını farklı ülkelerle karşılaştırmalı perspektiften değerlendirmeye en önemli katkıyı sunmaktadır. Türkiye’nin makro iktisadi göstergeleri dikkate alındığında cumhuriyetin kuruluşunda ve sonrasında mücadele edilen bütün iktisadi problemlerle 100. Yılını kutlayan Türkiye Cumhuriyeti’nin hala uğraşmış olduğu görülmektedir. Türkiye’nin son 10 yıllık iktisadi göstergeleri rakamsal olarak dikkate alındığında; iktisadi istikrarsızlığın devam ettiği ve önümüzdeki yıllarda da Türkiye ekonomisini zora sokacağı görülmektedir. Bu istikrasızlığın kendi hissettirdiği 2008, 2009 ve 2018 dönemleri ile ekonomiyi geriye götürdüğü ve buna 2020 küresel COVİD-19 salgını ve 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş Depremi’nin de ve olumsuz etkilerinin etkilenmesiyle ekonomi geriye doğru gitmeye başlamıştır. Türkiye’nin sürdürülebilir bir büyüme rakamının yakalayamadığı enflasyon ve buna bağlı döviz ve faiz problemleri yaşadığı, ödemler bilançosu ve cari açık problemleri, bütçe açığı, ekonomik güven endekslerinde istenilen performansı yakalamadığı görülmektedir. Bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti kurumsal, yasal, hukuksal, parasal ve mali politikaları eş zamanlı yürüterek, liyakatin dikkate alındığı, küresel konjonktürü dikkatle takip edip ülkenin iç ve dış dinamiklerini gözeterek, istikrar politikalarını en kısa sürede uygulamaya başlamalıdır. Ancak böylece iktisadi anlamda kırılganlığından kurtularak iktisadi ajanların ülke ve ülke ekonomisi ile ilgili işlemlere güven duymaları sağlanarak sürdürülebilir ve anlamlı büyüme rakamlarını diğer makro iktisadi göstergelere yansıtabilmeyi başaracaklardır.

Çalışmada ekonomik güvenlik kavramı teorik çerçeve verildikten sonra ulaşılabilen makro iktisadi göstergeler eşliğinde Türkiye’de ekonomi ve gidişatı değerlendirerek çalışma sonuç bölümü ile tamamlanmıştır.

Devamı için...
 
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2770 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 649
TASAM Asya 98 1110
TASAM Avrupa 23 649
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

İlk ve en öncelikli olarak yapmamız gereken, Japon vatandaşlarının yaşamlarını ve geçim kaynaklarını korumak için proaktif diplomasi geliştirmektir. Bu temelde, benzer düşüncedeki ülkelerle koordinasyon sağlamak ve Japonya-ABD İttifakı'nı temel taş olarak kullanarak çok taraflı iş birliğini teşvik e...;

"Küresel Sistemde Dış Politika Stratejileri" kitabı, uluslararası ilişkiler ve dış politika stratejileri alanlarını kapsayan bir eser olarak öne çıkmaktadır. Dr. Nejat Tarakçı, bu eserinde realist bir bakış açısıyla dış politika stratejilerinin nasıl şekillendiğini ve uygulandığını analiz etmektedir...;

Çin – Afrika İş Birliği Forumu (FOCAC) aracılığıyla ilişkilerini kurumsallaştıran ve 21. yüzyılda Afrika’daki rekabetin çıtasını yükselten Pekin, günümüzde Afrika’nın dış ilişkilerinde en çok dikkat çeken aktör konumundadır. Çin, Afrika ile ilişkilerini “kazan – kazan iş birliği“ ve “kapsamlı strat...;

2000 yılından bu yana üç yılda bir dönüşümlü olarak gerçekleştirilen forumlar, Çin – Afrika ilişkilerini kurumsallaştıran iş birliği platformu olarak bilinmektedir. 2006, 2015 ve 2018’deki buluşmalar, Devlet ve Hükûmet Başkanları düzeyindeki yoğun katılımlarla “2006 Pekin Zirvesi ve 3. FOCAC”, “2015...;

Uluslararası ilişkilerde güvenlik, devletlerin dış politika stratejilerinde önemli bir rol oynamaktadır. Geçmişte genellikle askeri tehditler ve savunma stratejileriyle ilişkilendirilen güvenlik kavramı, günümüzde çok yönlü ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Ekonomik krizler, çevresel felaketler, terö...;

Bundan yıllarca önce İngiltere Kraliçesi II. Elizabet’in 16 Mayıs 2008’de İstanbul’a gelen ve Dolmabahçe önüne demirleyen HMS İllustration adlı gemide verdiği resepsiyon hatırlardadır. Ülkemizde ve dünyada çok ilgi çeken bu resepsiyon Kraliçe’nin İngiltere’deki sarayında verdiği resepsiyon ile özdeş...;

I. Dünya Savaşı sonrasında ikinci bir dünya savaşının gerçekleşmesiyle idealizmin ürettiği teorilerin pratikteki yetersizliği uluslararası ilişkiler alanında bir teori krizi oluşturmuştur. Neorealizm, dış politikanın hem iç hem de dış faktörlerden etkilenmesiyle yeni bir teori olarak oluşmuştur. İra...;

Halen gelişmiş ülkelerin kontrolü altında olan Denizcilik Sektörü gelişmekte olan ülkelerin de gelişmesi ve refah seviyesinin arttırılması açısından önemli bir ekonomik faaliyet alanıdır. Bu sektör Dünya ekonomisi ve ticareti ile çok fazla ilişkili, karmaşık, riskli ve pek de şeffaf olmayan bir ulus...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...

Meritokrasi Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar...

Somali Cumhuriyeti; Afrika’nın doğusunda yer almakta olup Afrika Boynuzu olarak adlandırılan ve dünya gündemine açlığın, kıtlığın ve bulaşıcı hastalıkların yol açtığı felaketler nedeniyle sık sık gelen bir bölgede konumlanmış durumdadır.

Devleti hiçbir zaman, hiçbir yerde gören olmamış. Ancak devlet her zaman var… Devlet, fizik bir mekâna, yapılara indirgenemez. Devlet, hukuk kurallarının hayatının maddi pratiğinde uygulayıcısı olan idari teşkilata ve dolayısıyla insan unsuruna da indirgenemez.