Bu çalışmada, Nakşibendî Tarikatı’nın Hâlidiyye ekolünden gelen Haznevîyye Tekkesi’nin kurucusu büyük İslam âlimi, mutasavvıf ve murşid-i kâmil olan Şeyh Ahmed El- Haznevî’nin yol arkadaşı ve aynı zamanda ilk halifesi olan Şeyh Hüseyin-e Kınıkî’nin hilafet verdiği Mele Süleyman-ê Kemina’nın hayatına, ilim tahsiline, irşâd faaliyetlerine, ahlaki ve tasavvufi kişiliğine kısaca değinilecektir. Mürşidine ve Haznevîyye Tekkesi’nin temel ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olan Mele Süleyman, siyasete ve siyasi hareketlere karşı mesafeli tutumu ve hiç kimseden maddi bir kazanç sağlamaması yönüyle dikkatleri üzerine çekmiştir. Gerek ilmi gerekse tasavvufi yönüyle bölge halkının dini ve içtimaî hayatında derin izler bırakan ve aynı zamanda birçok din âlimi yetiştiren Mele Süleyman, şeriat ile tarikata beraber riayet eden ve sünnet-i Rasûllâh’ı hayatının merkezine alan ender zatlardan biridir. Haznevîyye’nin zikir, usûl, âdâp ve erkânlarına olan bağlılığının yanında ferâiz ve fıkıh ilminde önemli bir başvuru mercii olmuştur.
Giriş
Sözcüksel olarak tarikat, kulu Allah’a ulaştıran yol ve yöntem manasına gelmektedir. Tasavvufun sistemleşmiş şekli olan bütün tarikatlar esaslarını Kur’an-ı Kerim’den alıp Peygamber Efendimiz’in tatbikatına dayanmaktadır. Tasavvuf ilminde bütün tarikat silsilelerinin Hz. Muhammed (s.a.v)’e (v.632) dayandığı kabul edilir. Bazı Sünnî tasavvuf kitaplarında Peygamber Efendimiz’in Hz. Ebubekir (v.634), Hz. Ömer (v.644), Hz. Osman (v.656) ve Hz. Ali’ye (v.661) değişik usullerle zikir öğrettiği ve bu yolla dört farklı tarikatın meydana geldiği kaydedilmiştir.
Bu tarikatlardan Hz. Ebubekir (Sıddîkıye) ve Hz. Ali (Aleviyye) ile devam eden silsileler İslam dünyasında yaygınlık kazanmıştır. Nakşibendî ile Hâcegân Tarikatı dışındaki bütün tarikatlar, Alevviye’den geldiği bilinmektedir Sıddîkıyye ile Aleviyye arasındaki en belirgin fark; Sıddîkıye, “hafî zikri“ esas alırken Aleviyye “cehrî zikri“ esas almaktadır (www.islamansiklopedisi.org.tr).[1]
Silsilesi Sıddîkıyye’ye dayanan Nakşibendî Tarikatı, İslam dünyasında geniş coğrafyalarda yayılma imkânı bulan büyük tasavvufi ekollerdendir. Tarikatın kurucusu, miladi 1318 yılının Muharrem ayında Özbekistan’a bağlı Buhara kenti yakınlarında bulunan Kasr-ı Hindûvan köyünde doğan Muhammed Bahâeddin’dir (v.1389) (www.islamveihsan.com).
“Nakşibend“ kelimesi, Fars dilinde “Nakış yapan“ manasına gelir. Tarikatın bu ismini, “Murşidlerin, müritlerinin kalbini dünya hayatından uhrevi hayata bağladığı“ düşünüldüğü için aldığı ve böylece Muhammed Bahâeddin’in adının sonuna “Nakşibend“ lâkabı eklendiği biliniyor. Muhammed Bahâeddin Nakşibend’i yetiştiren ve Nakşibendî Tarikatı’nı sistemleştiren kişinin Abdülhalik Gûcdevani olduğu kabul edilmektedir (www.tr.wikipedia.org).
Nakşibendî Tarikatı, Anadolu halkının dindarlaşması, barışın sağlanması ve ilim ve irfân geleneğinin sürdürülmesinde önemli bir rol üstlenmiştir (Candan, 2017: 19).
Nakşibendî Tarikatı’nın tarihsel sürecini etkileyen üç önemli dönemden bahsedilebilir. Bu dönemler, sırayla Nakşibendiyye, Müceddidiyye ve Hâlidiyye olarak isimlendirilmektedir (Kavak, 2019: 7).
“Mevlânâ“ namıyla meşhur olan Hâlid El-Bağdadi (v.1827), Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Irak’ın kuzeyinde yer alan Şehrezûr yöresinden Hindistan’a uzanıp “Ğulâm Ali“ olarak tanınan Abdullâh Ed- Dehlevî’den (v.1824) halifelik almıştır. Nakşibendiyye-i Müceddidiyye ekolünü Suriye ve Irak’ın çeşitli bölgelerinde tecdid ederek Nakşibendiyye-i Hâlidiyye ekolünü başlatmıştır. Hâlidiyye ekolü, Hâlid El-Bağdadi’nin halifelerinden Seyyid Taha Nehri (Hakkâri) (v.1853) üzerinden Anadolu’ya ulaşmış; Seyyid Sıbğatullah Arvasî (v.1870) ve halifesi “Seydâ“ namlı Şeyh Abdurrahman Tağî (v.1886) ile bölgede yaygınlık kazanmıştır (Turan, 2017:395).
Haznevîyye’nin kurucusu Şeyh Ahmed El-Haznevî (v.1950), Şeyh Abdurrahman Tağî’nin oğlu ve aynı zamanda halifesi olan ve “Hazret“ namıyla tanınan Şeyh Muhammed Diyauddin Norşinî’den (v.1924) halifelik almıştır (Turan, 2017: 396).
Şeyh Ahmed El-Haznevî, irşad hayatı boyunca toplam on üç tane halife yetiştirmiştir. Bu halifelerin isimleri aşağıda yer almaktadır (Muhammed Mu’tez, 2016: 35):
- Hacı Hıseyne Kınıkî (İlk halifesidir.)
- Şeyh Ma’sûm El-Haznevi (Oğlu ve aynı zamanda mutlak halifesi)
- Mele İbrahim Gırsêsıvâr
- Seyyid Abdulhakim Bilvanisî
- Şeyh Muhammed Maşuk Norşinî
- Mele Muhammed Raşid
- Mele Muhammed Sıddîk Serhede
- Mele Ahmed Amindî
- Mele Salih El-Kurimî
- Mele Cüneyd Motkî
- Hacı Musâ
- Mele Ahmed-i Müfti
- Mele Abdurrezak Pirmirî
[1] Hafî zikir, kalp yoluyla yani sessiz yapılan zikir iken; Cehrî zikir, ağız yoluyla yani sesli yapılan zikirdir.
(Makalenin tamamı alttaki ilgili dokümanda)
(Makalenin tamamı alttaki ilgili dokümanda)