AUKUS, Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD arasında üçlü bir güvenlik ortaklığıdır. Bu üç ortağın birçok farklı anlayışlara ve önceliklere sahip dostları bulunmaktadır. AUKUS buna rağmen, disiplinli bir odaklanma fırsatı sunmaktadır. Üç AUKUS ortağı birbirini iyi tanır ve güvenlik meselelerinde, araştırma ve üretim de dahil olmak üzere uzun bir etkileşim geçmişine sahiptirler.
AUKUS, askerî yeteneklerin Ar-Ge'sine yoğun bir şekilde odaklanmaktadır. Savunma, dış ilişkiler ve başkanlık/başbakanlıklar bazında muadilleri içeren birçok departman birbirine angaje olmuş durumdadır. Bu yetenekleri sağlayacak bilim ve teknoloji, güvenli olmayan tedarik zincirlerinin sorunlarını çözmek zorundadır. Şu anda, işlenmiş kritik madenler ve bunların sonucu oluşan malzemeler için tedarik zincirleri özellikle dahil edilmemiştir.
Yine de tüm AUKUS yetenekleri ve sürdürdükleri kurallara dayalı düzen, büyük ölçüde kritik minerallere bağlıdır. Çin, bu madenleri kullanılabilir formlara dönüştürmek için sadece AUKUS'u değil, dünyanın geri kalanını da gölgede bırakmaktadır. Kritik madenler olmadan, devletler çeşitli teknolojik endüstrilerde ekonomik baskıya açık hale gelir ve savunma endüstrisinde üretim özellikle gereksiz tedarik zinciri zorluklarına maruz kalır.
İşte Avustralya burada devreye girmektedir. Avustralya, daha kolay işletilebilen temel madenlere sahiptir, çünkü bu madenler daha az yoğun nüfuslu veya ekolojik açıdan hassas bölgelerde yer alırlar. Diğer yandan Avustralya, uygun ileri yer bilimi dereceleri ve aynı zamanda gelişmiş altyapı sunan üniversiteleri, dünya standartlarındaki kaynak teknolojisi ve ayrıca küresel açıdan hayati derecede kritik maden kaynakları olan Asya ve Afrika ile derin endüstri bağlantılarını içeren doğru bir uzmanlığa sahiptir.
Bizi geride tutan sorun, doğru yaklaşımı geliştirmektir. Bu mesele ancak stratejik olarak ele alınabilir, ticari olarak değil. Bunu İkinci Dünya Savaşı'ndan beri yapmamıştık. Soğuk Savaş'ta buna ihtiyacımız yoktu, çünkü AUKUS ülkelerinin Sovyetler Birliği'ne bağımlılığı yok denecek kadar azdı. Artık uluslararası ortam daha fazla çekişmeli hâldedir. Daha fazla devlet, ekonomik devletçiliği rekabette bir kaldıraç olarak benimseyecektir. Dahası, modern silah sistemleri (ve hayati önem taşıyan yeşil teknolojiler) kritik madenlere Soğuk Savaş sırasında olduğundan daha fazla bağımlıdır ve mevcut tedarik zincirleri Çin'deki işleme sürecine bağımlıdır.
Zorluk, (Çin'e bağımlılığı azaltıp, alternatifler üreterek) çeşitlendirme ihtiyacında yatmaktadır. Çin'in kritik madenler üzerindeki hakimiyetinin birçok özelliği, kritik mineralleri kullanılabilir hale getiren karmaşık ve dikkatle korunan işleme yeteneklerini içerir. Bu, öncü füze güdümü, uydular ve uçaklar gibi teknolojileri mümkün kılan nadir toprak sabit mıknatısları gibi teknolojilerin temel girdilerinin üretimini de kapsamaktadır. Tüm bunlar, en kaliteli araştırmalara yapılan güçlü yatırımlarla desteklenmektedir; böylece Çin'in üniversiteleri ve ulusal laboratuvarları, kritik madenlerin çıkarılması ve işlenmesiyle ilgili yüksek etkili araştırmaların yayımlanmasında dünyaya öncülük etmekte ve kritik madenler alanında yenilik yapma ve teknolojik atılımlar gerçekleştirme konusundaki kendilerinin sürekli çabalarını vurgulamaktadır.
Kritik maden piyasalarının çoğunun kârlı olmaması sorunları daha da derinleştirmektedir. Devletin şirketleri birleştirmesi de dahil olmak üzere Çin'in muazzam ölçek ekonomisi dikkat çekicidir. Pekin, sadece nadir toprak sabit sektöründe 150 özel şirketi 6 kamu iktisadi teşebbüsü altında birleştirdi. Pekin'in sübvansiyonları fiyatları düşük tutarken, aynı zamanda onlar piyasa fiyatları üzerindeki büyük etkisini de sürdürmektedir, bu da yeni girişimcilerin varlığını sürdürmesine mâni olarak Çin'in “monopson“ (alıcı tekeli) konumunu korumaktadır.
Örneğin, Çin'in tedarik zincirinden bağımsız olarak bugüne kadar sadece bir büyük nadir toprak üreticisi ayakta kalabilmiştir: Batı Avustralya'da kayıtlı bir kamu şirketi olan Lynas Rare Earths limited şirketi. Lynas'ın kâra geçmesi için 11 yıl, muazzam bir stratejik öngörü ve Japon Hükûmeti'nin yüz milyonlarca dolarlık mali desteği gerekmiştir. Çinli işleyicilerden bağımsızlık kazanma çabaları başarıya ulaşmak üzere gibi görünse de Kaliforniya'daki Mountain Pass'taki tek ABD madeni hâlâ nadir toprak mineral üretiminin %100'ünü Çin'de işlemektedir.
Çözüm, AUKUS ve ortaklarının Avustralya'yı maden çeşitlendirmesinin öncüsü olarak devreye sokmasıdır. Avustralya, ABD stratejik endüstri düzenlemelerinde yasal bir varlığa sahiptir. İşlenmiş kritik madenlere güvenli erişim, bir sonraki küresel savaşı “kazanacak“ ya da daha iyisi, caydıracak yeni teknolojilerin ortaya çıkmasını sağlar. Bu durum aynı zamanda, devletçilik risklerinden arınmış bir küresel ekonominin sürekliliğinin sağlanmasına da yardımcı olacaktır. Çin de daha çeşitli tedarikten fayda sağlayacaktır, çünkü kendi gereksinimleri önümüzdeki on yıllarda katlanarak artacaktır.
Bu raporda; Avustralya'nın AUKUS'u kullanan ancak AUKUS ortaklarıyla sınırlı olmayan geniş çıkar sahibi ülkeler arasında güvenli kritik maden tedarikini sağlamak için neden rakipsiz bir toplanma noktası sunduğu, Batı Avustralya'nın nasıl dünya çapında üstün rezervlere ve ciddi bir uzmanlığa sahip olduğu ve neden daha genel olarak kuzey Avustralya'nın kilit bir rol oynadığı özetlenmektedir. Raporda ayrıca, Avustralya Hükûmeti'nin neden bu alandaki politikalara öncelik vermesi gerektiği de açıklanmaktadır.
...
(Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü ASPI tarafından geçen ay yayımlanan Strateji raporunda Ben HALTON ile Kim BEAZLEY tarafından kaleme alınan makalenin TASAM Stajyeri Kemal KISA tarafından çevrilen “Yönetici Özeti“, “Problem ve Çözüm“, “Öneriler“ ve “Sonuç“ bölümlerinin tamamı alttaki ilgili dokümanda mevcuttur.)