Görünüşe göre Güney Çin Denizi'ndeki çıkarlarını korumak için Çin tarafından zorlanan bir son dakika ilavesi, belgenin Güney Okyanusu'na uygulanması açısından önemli sonuçlar doğurmaktadır.
Ulusal yetki alanı ötesindeki alanların deniz biyolojik çeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilir kullanımına ilişkin taslak anlaşma (Marine Biological Diversity of Areas Beyond National Jurisdiction - BBNJ Anlaşması"), BM Deniz Hukuku Sözleşmesi (United Nations Convention on the Law of the Sea - UNCLOS) ile uyumlu olacak şekilde tasarlanmıştır; ancak UNCLOS'da yer almayan ve çok az yer alan birçok konuyu ayrıntılı olarak kapsar. Mevcut bölgesel mekanizmaların bulunmadığı veya göreve uygun olmadığı yeni deniz koruma alanları (DKA’lar) oluşturmaya yönelik mekanizmalar sağlayarak, aşırı avlanma ve okyanus üzerindeki diğer insan etkileriyle ilgili mevcut endişelere yanıt vermektedir. Bu bakımdan Anlaşma, 2030 yılına kadar kara ve deniz alanlarının %30'unu korumak için 2022 BM biyoçeşitlilik konferansında belirlenerek geniş çapta desteklenen 30×30 hedefine ulaşmak için önemli bir teşvik görevi görmektedir.
Anlaşma yalnızca açık denizler için geçerlidir ve dolayısıyla herhangi bir ulusun yetki alanı içindeki alanlar için geçerli değildir. Bu nedenle, bir kıyı devletinin münhasır ekonomik bölgeye sahip olduğu herhangi bir deniz alanı kapsama alınmayacaktır.
30×30'a ulaşmak için Güney Okyanusu kilit bir rol oynar. Antarktika'yı çevreleyen bu sular, açık deniz DKA'ları için en iyi adaylardan bazılarıdır ve 2016'da Ross Denizi'nde Antarktika Deniz Canlı Kaynaklarını Koruma Komisyonu (Commission for the Conservation of Antarctic Marine Living Resources - CCAMLR) tarafından oluşturulan dünyanın en büyük DKA'sını içermektedir. Konsensüsle çalışan ek Antarktika DKA'ları için yıllarca süren CCAMLR, Çin ve Rusya'nın muhalefeti nedeniyle çıkmaza girmiştir. Herhangi bir nedenle yargı yetkisine sahip yerel organların hareket edemediği açık denizlerin herhangi bir yerinde DKA'ların kurulması için baskı yapabilen bir taraflar konferansını (Conference of the Parties - COP) içerecek bir BM anlaşmasının olması, çevre kampanyacılarının ana hedeflerinden biridir.
BBNJ Anlaşması gerçekten de önemli yetkiye sahip taraflar arasında bir konferans oluşturacaktır. Korunan alanların oluşturulmasına ilişkin COP prosedürleri nispeten karmaşık olsa da COP, açık denizlerde CCAMLR gibi kuruluşlar tarafından benimsenenlerle uyumlu DKA'ların (anlaşma metninde geçtiği hâliyle 'alan bazlı yönetim araçları') kurulmasını önerebilir. Bunu yaparken, bu organların yetkilerine saygı göstermeli ve onları zayıflatmamalıdır. Tam olarak hangi adımların CCAMLR gibi bir organı "baltalayacağı" önemli bir tartışma konusu olabilir ve bu önemli kavramın anlaşmada tanımlanmaması, önemli tartışmalara ve hatta kafa karışıklığına neden olabilir. Ancak en azından, COP'un mevcut bir organizasyonu baltalamayacak şekilde hareket etmesi mümkündür. COP, konsensüs ile genel bir kural olarak karar alır, ancak nihayetinde bir DKA oluşturmak için dörtte üç çoğunlukla oy kullanabilir.
CCAMLR gibi DKA'larda ilerleme sağlayamadığı kanıtlanmış mevcut bir organı etkilemeye çalışan bir karar;
bir teklifin geliştirilmesini, bilimsel incelemeyi, bölgesel kurumla koordinasyonu, görece tanımlanmamış bir 'baltalamama' ilkesinin üstesinden gelmeyi ve nihayetinde COP'ta temsil edilen (Belge’ye üye olan) devletlerin dörtte üçünün oyunu alan bir teklifin geliştirilmesini içeren uzun ve zorlu bir yolu izlemektedir.
Ancak Güney Okyanusu'ndaki eylemin, aşılması gereken ek bir engeli olabilir. Nihai metin, Güney Çin Denizi'ne uygulandığında anlaşmayı işlemez hâle getirdiği şeklinde yorumlanabilecek - Çin tarafından sözde ısrar edilen - hükümler içermektedir. Söz konusu hükümler, COP kararlarının veya korunan alanların oluşturulmasını sağlayan egemenlik iddiaları ve ilgili ihtilaflarla ilgilidir, 'egemenlik, egemenlik hakları veya bunlarla ilgili herhangi bir ihtilafla ilgili olanlar da dâhil olmak üzere yargı yetkisi iddialarını ileri sürmek veya reddetmek için bir dayanak olarak kabul edilmeyecektir'. Dil özellikle muğlaktır, ancak bildirildiğine göre Çin'in müzakerelerin son saatlerinde bu sözlerin güvence altına alınmasına verdiği önem göz önüne alındığında; Çin'in (ve muhtemelen diğer devletlerin) anlaşmanın DKA'lar oluşturamayacağına veya Güney Çin Denizi gibi deniz ihtilaflarına konu olan alanlarda deniz genetik kaynaklarını kapsayamayacağına inandığı sonucuna varmak mantıklı görünmektedir.
Devletler, bu hükümlerin ne anlama geldiği ve nasıl uygulanacağı konusunda tartışabilir. Bununla birlikte, Çin bu anlaşmaya taraf olmaya karar verirse, ihtilaflı bölgelerin anlaşma kapsamından çıkarılmasını gerektiren bir yorumun geniş çapta tanınması için baskı yapabilir. Bu durumda, Çin'in anlaşmaya katılmasını isteyen birçok ülke - çeşitli nedenlerle pek çok gelişmekte olan ülkeyi içerebilir - bu yorumu desteklemeye istekli olabilir.
Bu da bizi Güney Okyanusu'na götürür. Güney Okyanusu'ndaki deniz alanlarının büyük bir kısmı, yani kıtadan 200 deniz miline uzanan alanlar, egemenlik konusundaki anlaşmazlıklara tabidir. Yedi ülke (Arjantin, Avustralya, Şili, Fransa, Yeni Zelanda, Norveç ve Birleşik Krallık) Antarktika'da toprak iddia etmektedir. Arjantin, Şili ve İngiltere'nin iddiaları Antarktika Yarımadası'nda büyük ölçüde örtüşmektedir. Avustralya’nın Antarktika Deniz İddiası, kıtayı çevreleyen geniş alanları kapsamaktadır. Deniz hukukuna göre, deniz hakları kara topraklarına bağlıdır ve kıyı devleti hakları kıyıdaki esas hatlardan itibaren uzanır. ABD ve Rusya ve muhtemelen Çin de dâhil olmak üzere çoğu ülke, Antarktika toprak iddialarını tanımadığı gibi muhtemelen denizcilik iddialarını da kabul etmeyecektir. Antarktika Anlaşması'nın 4. maddesi ve onun CAMLR Sözleşmesi muadili, CCAMLR taraflarının yasal konumlarını korurken işbirliği yapmalarına izin verdiğinden, egemenlik konusundaki bu anlaşmazlıklar CCAMLR bağlamında önemli değildir.
Antarktika'daki kara ve buz sahanlıklarına yakın canlı biyoçeşitlilik göz önüne alındığında, birçok DKA teklifinin en önemli kısımları, egemenlik anlaşmazlıklarına konu olan sularda bulunacaktır. Bu nedenle, Çin'in üzerinde ısrar ettiği BBNJ Anlaşması ek maddeleri, Doğu Antarktika, Weddell Denizi ve Antarktika Yarımadası'ndaki mevcut DKA tekliflerinde hâlihazırda değerlendirilmekte olan alanlar da dâahil olmak üzere, Antarktika'daki bu bölgelere anlaşmanın uygulanmasının önünde zorlu bir engel oluşturabilir.
Çin'in Güney Çin Denizi'ni paylaştırma girişimi, belki de Pekin tarafından kasıtsız olarak Antarktika'da toprak talebinde bulunanlar ile hak iddia etmeyenler arasında Güney Okyanusu'nun hangi bölümlerinin BBNJ Anlaşması'na tabi olduğuna dair bir tartışmayı başlatma etkisine sahip olabilir. Bu tartışma, Antarktika'da etkili olan küçük bir devlet grubu ile, anlaşmanın Güney Okyanusu'nun tüm genişliğine uygulanmasını isteyen gelişmekte olan ülkeler de dâhil olmak üzere çok çeşitli diğer devletler arasında zorlu tartışmalara yol açabilir.
Görünüşe göre BBNJ Anlaşması, Antarktika DKA'ları konusunu büyük ölçüde CCAMLR'ye bırakacak şekilde hazırlanmıştır. Yine de bu yeni, büyük ölçekli çok taraflı anlaşmanın, CCAMLR'yi ilerlemeye ikna etmede önemli olabilecek siyasi ağırlığı hâlâ bulunmaktadır. Anlaşmanın başarıyla tamamlanması, uluslararası toplumun DKA'lar ve 30×30 hedefinde ilerleme istediğini göstermektedir. Çin ve Rusya da dâhil olmak üzere CAMLR Komisyonu üyeleri, bu gerçeği göz ardı etmekte zorlanacaktır.
Yazar: Evan T. Bloom, 2006'dan 2020'ye kadar Dışişleri Bakanlığı'nda ABD Antarktika diplomasisine liderlik etmiştir. Washington'daki Woodrow Wilson Uluslararası Bursiyerler Merkezi'nin Polar Enstitüsü'nde kıdemli bir araştırmacıdır. 2016-2020 yılları arasında BM açık deniz anlaşması (ulusal yetki alanı ötesindeki biyolojik çeşitlilik) müzakerelerinde ABD delegasyonuna başkanlık yapmıştır.
(ASPI [ Australian Strategic Policy Institute - Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü ] internet sitesi’nde yayımlanan makalenin çevirisidir)