Kahramanmaraş depremiyle hepimiz kahrolduk. Ama dünya döndükçe nice siyasi fay hattı dünyayı hırpalıyor. Orta Doğu da bundan gani gani nasibini alıyor. Bölgedeki fay hatları çok belirgin. Arap yarımadası tektonik hareketlerle Afrika’ya doğru kayarken hiç olmazsa siyasi faylardaki gerilimi azaltacak girişimler önem kazanıyor. Necef Zirveleri işte bunlardan biri. Bu zirveler sonunda Arap ülkelerinin İsrail ile olan ilişkilerini destekleyen toplantılar haline geldi. Bu açıdan Arap Barış Girişiminden(Arab Peace Initiative) çok daha amaç odaklı. Ancak bir taraftan biçimsel diplomatik temasların ötesinde bunların da bölge barışına hizmet edebilmesinin önündeki engeller devam ediyor. Acaba önümüzdeki ay yani Mart 2023 de yapılması planlanan yeni zirveden neler beklenebilir? İşte bu satırlarda kafamda şekillenen bir ön değerlendirmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Suudi Arabistan ve Fas’ın Önemi
Geçen yıl Mart ayından bu yana bölge ve dünyadaki gelişmeler bu yıl ki Necef Zirvesinin gündemini mutlaka etkileyecektir. Rusya-Ukrayna savaşının Abraham normalleşme sürecindeki bölgesel dayanışmaya mutlaka olumlu etkisi beklenmelidir. Artık Arap- İsrail çatışmasının nihai barışa dönüşmesi düşüncesinin en büyük savunucusu Suudi veliaht Prens, genç, dinamik Muhammed bir Salman(MoS). Belki bunu Amerika’nın etkisi ve baskısı ile yapıyor. Ama bu yaklaşımda bir kere Suudi Arabistan ve Körfez’deki diğer ülkelerin karşı karşıya olduğu İran tehdidi algılamasının da azımsanamaz payı var. Ayrıca belki MoS kendi hesabına günün birinde barış havarisi olmayı veya Nobel Barış ödülüne aday gösterilmeyi istiyordur. Bununla birlikte Suudi Arabistan henüz Abraham normalleşme sürecinin bir parçası değil. Bölgenin en önemli ülkesi Suudi Arabistan’ın içinde bulunmaması, Abraham barışının yol haritası olma yolunda ilerleyen Necef Zirvelerinin bir ayağında belli belirsiz bir sızı gibi. Bu nedenle önümüzdeki ay yapılacak zirvede de alınacak yol belki bir arpa boyu. Ancak son gelişmelerin gölgesinde Arap ülkeleri ve İsrail arasında gerçekleşecek her diplomatik temas önemli. Bu yılki Necef Zirvesinin gündemi, Körfez ülkelerinin algıladığı İran tehdidini aştığı oranda önemli olacak. Zirvede Ürdün ve Mısır’ın ağırlığının daha önemli olacağını düşünmek için her neden var. Çünkü bu iki ülke İsrail ile olan siyasi ilişkilerini artan ekonomik yakınlaşma ve geliştirilen yatırım projeleri ile de perçinlemiş durumda. Bir takım çekince ve darboğazların aşılmasında ne gibi katkıları olabilir? Bu ise tamamen Ürdün ve Mısır’ın ev sahibi Fas’ın duyarlılıklarına karşı olan tutumuna bağlı olacak.
Zirve’nin Önündeki Filistin Tuzağı
Filistin konusunun ve özellikle son aylarda gelişen gerilimin zirveye hangi oranda damga vuracağını göreceğiz. Birkaç dokunaklı kınama cümlesinden öte tüm taraflar biliyor ki “İki Devletli Çözüm“ hala gündemde gibi görünse bile aslında gerçekleşmesi hem Filistin, hem de İsrail açısından kolay olmayan bir değişim. Bağımsız bir Filistin devletinin ekonomik olarak ayakta kalabilmesi, dökme suyla, yardımlarla sağlanamaz. Çeşitlenmiş ekonomik sektörleri olan üretken, yerleşik kurumları güçlü ve rüştünü kanıtlamış ve en önemlisi hizipleri arasında dayanışmayı sağlamış bir toplumsal doku ve bunu destekleyen siyasi bir irade gerekli. Sınırlar ve mültecilerin durumu, Filistin’in Gazze ve Batı Şeria olarak iki parça olması, İki Devletli Çözüm için yine en büyük engel. Hem Amerika’nın, hem de İsrail, Ürdün ve Mısır’ın bu nedenle, Arap-İsrail normalleşmesi için Filistin konusunu bir kenara bırakması anlaşılabilir. Ancak öte yandan bir barış ve uzlaşma imkânı arama zirvesinde, ortak gelecek planlanırken yeni, pek istikrarlı görünmeyen, hatta yetkilerini hukuk düzeninin üstüne taşıma gayreti içinde olan aşırı sağcı Netanyahu hükumetinin hızla hayata geçirdiği yeni yerleşim yerleri, zirveyi sadece bir başka diplomatik temas zemini haline getirme riski yaratıyor. Filistin konusu Arap ülkeleri için önemli mi? Bu konu Ürdün ve Mısır’ın önceliği değil. Sudan zaten kendi derdinde. BAE ve Bahreyn ise İsrail’den alabileceğini aldığı sürece, İsrail’in taleplerine olumlu cevap vermeye devam edecektir. Bence yeni Necef Zirvesinde konu “İki Devletli Çözüm“ den çok eğer biraz vicdanları varsa, Filistinlilerin yaşama hakkına takılabilir. Ancak, o zaman da İsrail hepsinin karşısına “ İsrail’in yaşama hakkını kabul etsinler“ tartışması ile çıkacaktır. Bunun yaratacağı kısır döngü ise Necef’i kilitleyebilir.
Yine de İsrail’in, gerilimin azalması için bu zirvede sınırları içinde bulunan Arap vatandaşlarına güvenli bir yaşam sözü vermesi gerekir[1]. Bir taraftan artan ekonomik gücünü, genişletmeyi umduğu Abraham ortaklığının emrine vermeye hazır olduğunu açıklarken, diğer taraftan liberal demokrasi çizgisinden saparak eşit vatandaşlık ilkesine saygısız bir ülke haline gelmekte olduğu izlenimi vermesi, Necef Zirvesinde İsrail için iyi olmayacaktır. Arap ülkelerinin sırf bu nedenle İsrail’e İran konusunda verdikleri desteği çekmeyeceklerine eminim. Çünkü İran hala hepsi için bir çeşit beka konusu. Yine de her şeyden önce İsrail’in sorumlu bir devlet olarak hareket etmesini ve kendi ülkesi içinde toplumsal barış ve istikrarı güvence altına aldığını görmeyi isteyeceklerdir. Ama Kasım 2022 den bu yana Netanyahu hükumetinin politikaları nedeni ile yaşama, hatta soluk alma imkânı azalan mağdur Filistinli görüntüsü, İsrail’in çok istediği Suudi Arabistan- İsrail yakınlaşma sürecini yavaşlatarak, hem Abraham normalleşmesini hem de Necef Zirvelerinin geleceğini karartabilir.
Necef Zirvesi ve Batı Sahra Canlı Fayındaki Gerilim
Bir de Necef Zirvelerinin daimi ev sahibi haline geldiği için, Fas’ın bu defa taleplerinde bastıracağını sanıyorum. Fas’ın isteyip te ve İsrail’in karşılayamayacağı şey yok. Ama siyasetin gölgesi bu defa kendini Batı Sahra’dan gösterecek. Fas, İspanya’dan bağımsızlığını 1975 yılında kazanan Batı Sahra’daki kontrolünün tanınması için, zirveden tam destek bekleyecek. Bu ise hem katılımcı üye ülkelerin tutumu açısından farklılık gösteren, hem de gelecekte Cezayir’in de zirveye ve Abraham kafilesine katılımı açısından kritik bir konu. Mısır ve Ürdün, Fas’ı bu konuda biraz daha sabretmeye ikna edebilirler mi? Göreceğiz.
Mart’ta toplanacak Necef zirvesinin farklı alt gruplar halinde çalışacağı aşağı yukarı belli oldu. Bu grupların güvenlik, enerji, turizm, sağlık, eğitim, gıda ve su güvenliği başlıkları altında toplanması tıkanmaları engelleyebilir ki bu Abraham normalleşme süreci için en büyük güvence. Bunu üyelik müzakere süreci gibi düşünmek akılcı olur. Tabii ev sahibi Fas’ın tekrarlanacak talepleri bütün bu alt grup çalışmalarının dışında.
Enerji konusu ve bu kapsamdaki bağımsız oturumda, Akdeniz Gaz Forumunun gücü daha fazla hissedilecek, yine Mısır, İsrail ve Ürdün sacayağı, Akdeniz Gaz projeleri ile bir taraftan Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE ile daha fazla ortaklık arayışına giderken, Fas’a daha fazla vaatte bulunacak ve hatta Cezayir’e göz kırpacaklardır. Zirveye katılan ülkelerin diğer tüm alanlarda ekonomik işbirliğinin gelişmesi için adımlarını hızlandırmasını beklerim.
Eğitim ve krizli bir dönemde turizm alanında pek hızlı gidemeyebilirler. Ama sağlık alanında alınacak ve verilecek sözler olduğu gibi, ulaştırma alanında da yeni yeni alt yapı işbirlikleri ve karşılıklı uçak seferlerinin başlatılması, deniz taşımacılığı, liman yükleme ve boşaltma kolaylıkları girişimlerinin hız kazanması mümkün olabilir. Gümrük mevzuatı uyumlaştırma konusu da gündeme alınabilir.
Şimdi Necef ortakları artık aralarındaki farklılıkları aşarak gıda ve su güvenliği konusunda ortak çalışmalara ivme vermeleri gerektiğini çok iyi biliyor. Bu konuyu zirvede her ülke ama en çok Mısır ve Sudan vurgulayacaktır. Sulama ve çevre dostu tarımsal üretim üzerinde daha fazla durulması ise, İsrail’in elindeki en önemli kart.