Küresel, Yerel ve Kapitalist Dünya Düzeninde Dengede Kalmak: Doğru Dürüst Yönetişim

Makale

İnsan davranışlarını yöneten en önemli içgüdü hayatta kalmak ise insanın en büyük ihtiyacı güven duymak, yaşamını güvenli koşullarda sürdürmektir. Mekân neresi olursa olsun koşullar; hak ve adaletin, tutarlılığın ve düzenin sağlanması durumunda güvenli hâle gelir. Çağ hangisi olursa olsun güvenli bir hayat; ancak canın merkeze alındığı, istişareye ve dayanışmaya önem verildiği, hedefin önündeki engellerin etkin yollarla denetlendiği bir ortamda sürdürülebilir....

Sevil IŞIK
Strateji Geliştirme ve
Planlama Uzmanı

İnsan davranışlarını yöneten en önemli içgüdü hayatta kalmak ise insanın en büyük ihtiyacı güven duymak, yaşamını güvenli koşullarda sürdürmektir. Mekân neresi olursa olsun koşullar; hak ve adaletin, tutarlılığın ve düzenin sağlanması durumunda güvenli hâle gelir. Çağ hangisi olursa olsun güvenli bir hayat; ancak canın merkeze alındığı, istişareye ve dayanışmaya önem verildiği, hedefin önündeki engellerin etkin yollarla denetlendiği bir ortamda sürdürülebilir.

Yaşadığımız çağın en ayırt edici yönü; teknoloji hızlandıkça küreselleşmenin (sınırların kalkması), hak ve özgürlük talepleri arttıkça yerelleşmenin (yerel demokrasi) hızlanmasıdır. Hem küreselleşmenin hem de yerelleşmenin birlikte hüküm sürdüğü bu piyasa merkezli çağda “Küresel düşün ama yerel hareket et“ sloganı[1] (think globally, act locally); küresel dünyaya entegre olmaya çalışan halkları, önce yaşadıkları coğrafyanın potansiyellerini keşfetmeye ve toplumsal ihtiyaçlarını gözetmeye davet eder.

Önce Bireysel Sorumluluk

“Kendi alışkanlıklarını değiştirmek için zorlu çabalara girmeden, bir şeylerin değişeceğini ummak, şapkadan tavşan çıkarmaktan daha da imkânsızdır“.
Tınaz Titiz, 1999

Bir devletin küresel dünyaya uyumu; o devletin vizyonu, sosyo-ekonomik ve teknolojik koşulları, diplomatik ilişkileri gibi özelliklerinin gücü nispetinde mümkünken, toplumsal ihtiyaçlarını gözetmesi ve yerelleşmesi; o toplumun dokusuyla, bireylerinin sorumluluk duygusuyla ilişkilidir. Nitekim “Halkın kendi kendini yönetmesi“ ifadesiyle ezberlediğimiz demokrasi aslında; bireylerin yaşadıkları topluma ve dünyaya, hem canlı hem de cansız varlıklara karşı adil ve sorumlu eylemlerde bulunmalarıyla çok yakın ilişkilidir.
Peki, insanlar ne zaman sorumluluk alır? İnsanlar kendi varlıklarının o toplum ve dünya için önemini idrak ettiklerinde, yaşamlarına temas eden meselelerden haber aldıklarında, kararlara katıldıklarında, hedef ve performansa güdülendiklerinde, karar, davranış ve eylemlerinin bedeli kendilerine yansıdığında sorumluluk almaktadır.

Örneğin, idarecilerin sorumlulukları arasında; herkes için eşit, âdil ve tutarlı imar politikalarını hayata geçirmek, kamu arazilerini korumak, haksız emsal artışı yapmamak, kontrol ve denetimde etkinliği sağlamak sayılabilecekken, vatandaşların sorumlulukları arasında; haksız taleplerde bulunmamak, kolon kesmemek, kaçak kat çıkmamak, düzenli vergi ödemek gibi örnekler yer alabilir. Karşılıklı sorumluluğa dayanan ve tüm toplumda örnek teşkil eden böyle bir düzenin kurulması; bireylerin iyi yönetişimin ilkelerine bağlı kalma sorumluluğunu ya gönüllü olarak üstlenmeleriyle ya da onların buna mecbur kılınmasıyla mümkündür.


Dengede Kalmak için İyi Yönetişim

Ülkemizde ve dünyada 1980’lerden itibaren etkisini gösteren Yeni Kamu Yönetimi İşletmeciliği[2] aslında devletleri hantal ve kırtasiyeci yapılarından kurtarmak ve daha verimli hizmet sunmalarını kolaylaştırmak amacıyla bir çözüm arayışıydı[3] ancak dünün çözümleri bugünün yeni sorunlarını doğurdu. Devletlerin küçülmesi ve özel sermayenin büyümesi, kamuda yürütülen işlerin piyasaya gördürülmesi, kamuda çıkar çatışmalarının görünürlüğünü artırdı. Bunun en büyük nedeninin hukukun üstünlüğü ekseninde; izleme, gözetim, iç kontrol ve denetim uygulamalarının ihmale uğraması[4] ve çağımızda neyin doğru neyin yanlış olduğunun anlaşılmasının gittikçe zorlaşması olduğu anlaşıldı.

Bu sebeple günümüzde yönetişim uygulamaları; özellikle ekonomide istikrar sağlayamamış, henüz hukuk düzeni ve demokratik ilkelere olan bağlılıkları yerleşik hâle gelmemiş ülkelerde kamuda güven iklimini sağlamak[5] ve böylece toplumsal refah seviyesini yükseltmek amacıyla tavsiye edilmekte olup Türkiye’nin de On Birinci Kalkınma Planı’nda (2019-2023) Hukuk Devleti, Demokratikleşme ve İyi Yönetişim başlığı altında takip edilmektedir.
 
Neo-liberal ekonomi politikalarının ve kapitalizmin bireysel çıkarları; hırsı ve tüketimi körükleyen kültüründen kamu kaynaklarını korumak ve kamu zararını önlemek için kolları sıvamak günümüz dünyasında iyi yönetişim uygulamalarıyla mümkündür[6].

Sosyo-Ekonomik Refah için İyi Yönetişim

Devletlerde iyi yönetişim politikalarının kalkınmayla doğrudan ilişkisi olduğu bilinmektedir[7]. Kamunun iyi yönetişiminin sosyo-ekonomik kalkınmaya şöyle bir kelebek etkisi vardır:
Kamu kaynaklarının âdil, tutarlı, fırsat eşitliğine uygun ve denetimli biçimde toplumun tüm kesimlerine bölüştürüldüğü bir hukuk düzeninde hem kamu kurumlarına hem de insanların birbirine karşı güveni artar. Güvenin yüksek olduğu yerde hukuk daha hızlı işler. Bu ortam bir yandan dış yatırımcıların ilgisini çekerken, bir yandan halkın üretime katılma cesaretini artırır, ortaklıkları çoğaltır. Açılan yeni iş sahaları istihdamı artırır. İş gücü ve üretimin artması vergi gelirlerini yükseltir. Yani makroekonominin artan gücü (devlet) mikroekonomilere (işveren) yansır. Böylece ekonomi güçlenir. Elde edilen kaynaklar katma değeri yüksek ürünlerin üretimine, AR-GE ve teknolojiye, eğitime, sağlığa aktarılır; ihracat rakamlarında sağlanan artışla bölgesel eşitsizlikler giderilir, fırsat eşitliği ve ekonomik istikrar sürdürülür. Bireysel refah ve huzurun artması ailede ve toplumda huzuru ve dayanışmayı güçlendirir. Böyle bir ortamda yetişen bireyler de nitelikli ve eğitimli olur.



Makalenin tamamını okumak için lütfen tıklayınız.
 

Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2842 ) Etkinlik ( 228 )
Alanlar
TASAM Afrika 80 662
TASAM Asya 100 1149
TASAM Avrupa 23 661
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 303
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1415 ) Etkinlik ( 56 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 25 630
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 191
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1308 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 522
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2071 ) Etkinlik ( 84 )
Alanlar
TASAM Türkiye 84 2071

Her ülkenin kurucu ataları vardır. Doğal olarak onlar çok sevilirler ve gelecek kuşaklara gururla aktarılarak unutulmaları önlenmeye çalışılır. Buna rağmen birçoğu hem kendi tarihleri hem de dünya tarihi içinde unutulurlar. Bu nedenle onlar için devasa görsel anıtlar yapılır, resmi kurumlara resimle...;

Önümüzdeki günlerde “Savunma, Güvenlik ve İstihbarat Devrimi“ teması ile düzenlenecek 11. İstanbul Güvenlik Konferansı kayıtlarında artık sona yaklaşılıyor. Küresel bir “okul“ ve uluslararası “pazar“ imkanları ile katılımcılara sertifika ve konferans kitabı verilecek. Yurt içi ve dışından çok sayıda...;

Amerika için İşe Yarayan bir Ekonomik ve Güvenlik Düzeni Nasıl Oluşturulur? Oren CASS ABD, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana geçen 80 yılda iki büyük strateji izledi. Bunlardan biri olağanüstü bir başarıydı: Soğuk Savaş sırasında Amerikan ekonomik yatırımlarını, dış ilişkilerini ve askeri konuşlanm...;

Yuri Aleksandrovich Bezmenov (1939–1993), aynı zamanda Tomas David Schuman olarak da bilinir, propaganda ve ideolojik yıkıcılık konusunda uzmanlaşmış bir Sovyet gazeteci ve KGB ajanıydı. İdeolojik yıkıcılık, bir toplumun gerçeklik algısını o kadar çarpıtma sürecidir ki, toplum kendini yok eder. ;

Güvenlik temalı 5 eş-etkinlikle birlikte bu ay “Savunma, Güvenlik ve İstihbarat Devrimi“ teması ile düzenlenecek 11. İstanbul Güvenlik Konferansı kayıtları hızla devam ediyor. Küresel bir “okul“ ve uluslararası “pazar“ imkanları ile Konferans katılımcılarına sertifika ve konferans kitabı verilirken ...;

2026 “hesap verebilir hızlanmadan” ölçekli performansa geçiş yılı olacak. Bütçeler ölçülebilir verimlilik/kârlılık hedeflerine bağlanıp, süreçler ajan/otonom iş akışları ışığında yeniden kurgulanacak. Bu not; Wharton Human-AI Research 2025 bulgularını temel alarak 2026’ya dönük öngörüleri “Yatırım g...;

“Yurtta sulh, cihanda sulh.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk Atatürk'ün bu sözü, sadece bir dönemsel barış çağrısı değil; Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzyılı aşan dış politikasının özüdür. Bugün, cumhuriyetimizin 102'nci yılında, Türkiye'nin Doğu ile Batı arasında savrulmadan denge kurabilmesi, her zamank...;

Bu çalışma, Batı’nın yaptırımlarını ve Çin-Rusya güvenlik yakınlaşması altında Rusya’nın Arktik LNG stratejisini incelemektedir. 2030 için belirlenen 100 Mt hedefe karşın 2024’te ihracat 34 Mt’ta kalmıştır. Teknolojik yaptırımlar, Arc7 tanker eksikliği ve AB’nin 2027’ye uzanan kısıtlamaları pazar er...;

9. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

7. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

4. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

8. Türkiye - Afrika Savunma Güvenlik ve Uzay Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

2. Yeniden Asya Güvenlik Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • İstanbul - Türkiye

11. İstanbul Güvenlik Konferansı (2025)

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

1. Yeniden Asya Güvenlik Forumu

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Soğuk savaşın ardından, “yeni dünya düzeni“ olarak adlandırılan dönem, hegomonik bir güç olarak beliren ABD’nin “büyük vaadi“ ile başladı: “Demokrasiyi dünyada yaygınlaştırmak“. Bu “büyük“ vaad, yoksulluk, adaletsizlik ve şiddet dolu bir dünyayı kurmak biçiminde gerçekleşti ve iki “siyasi/askeri“ ar...

Teknolojideki hızlı gelişmeler, toplumun ilgilendiği tüm alanlarda büyük değişim ve dönüşümlere neden olmaktadır. Bilim, teknoloji, ekonomi, siyaset, güvenlik, sosyoloji ve kültür alanlarındaki değişim ve dönüşümler, olayların ve sonuçların algılanmasını güçleştirmektedir.

Teknolojideki hızlı gelişmeler, toplumun ilgilendiği tüm alanlarda büyük değişim ve dönüşümlere neden olmaktadır. Bilim, teknoloji, ekonomi, siyaset, güvenlik, sosyoloji ve kültür alanlarındaki değişim ve dönüşümler, olayların ve sonuçların algılanmasını güçleştirmektedir.

Teknolojideki hızlı gelişmeler, toplumun ilgilendiği tüm alanlarda büyük değişim ve dönüşümlere neden olmaktadır. Bilim, teknoloji, ekonomi, siyaset, güvenlik, sosyoloji ve kültür alanlarındaki değişim ve dönüşümler, olayların ve sonuçların algılanmasını güçleştirmektedir. Değişimin çok hızlı ve ola...

Teknolojideki hızlı gelişmeler, toplumun ilgilendiği tüm alanlarda büyük değişim ve dönüşümlere neden olmaktadır. Bilim, teknoloji, ekonomi, siyaset, güvenlik, sosyoloji ve kültür alanlarındaki değişim ve dönüşümler, olayların ve sonuçların algılanmasını güçleştirmektedir.

21. yüzyılın kuşkusuz en önemli paradigma değişimlerinden birini küreselleşme süreci oluşturuyor. Bu süreçle beraber siyasal, sosyal, ekonomik pek çok alanda köklü değişimler yaşandı, yeni yol ve yöntemler keşfedildi, eski yöntemler yeniden inşa edildi; sonuçta yepyeni bir anlayışla karşı karşıya ka...