SGK, Sosyal Güvenlik Uzmanı
Ö Z E T
Eşitlik, hukuken tanınmış hakların gerçekleşmesi ve gereğince kullanılabilmesi için temel bir ilkedir. Toplumsal yaşama yön veren sosyoekonomik politikaların insan yaşamına ‘eşit hak ve yükümlülükler’ noktasında etki etme[1]sini mümkün kılan eşitlik; insan yaşamının korunması ve sürdürülebilir sağlık sistemlerinin varlığı açısından da stratejik öneme haiz bir önkoşuldur. Eşitlik ilkesi, ulusal ve uluslararası çeşitli düzenlemelerle güvence altına alınmış hukuki bir arka plana sahip olsa da Kovid-19 pandemisi, eşitsizlik virüsü ile enfekte halde olan dünyaya güçlü bir ayna tutmuştur. Yansıda ise vazgeçilmez bir hak olan sağlığı şekillendiren sistemin ve barındırdığı eşitsizliklerin insan yaşamı üzerindeki telafi edilemez etkileri görülmüştür.
Kovid-19 pandemi süreci tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de dikkatlerin sağlık temelinde eşitlik ilkesine odaklanması üzerinde sarsıcı bir etki uyandırdı. Hem ulusal hem de uluslararası mevzuatta sağlık temelinde eşitliği güvence altına alan çeşitli hükümler bulunmakta ve bu hükümler sağlık hakkının her boyutunda hiç kimseye ayrım yapılmaksızın sağlık hizmetlerine eşit erişimi amaçlamakta ise de kimi ülkelerde kısa zaman dilimlerinde binlere varan ölüm oranları, insanların sağlık hizmetlerine eşit koşullarda erişip erişemediği sorusunu gündeme getirdi. Yaşanan süreç kimi ülkelerde özellikle yaşlılar, sağlık güvencesine sahip olmayanlar, evsizler gibi kırılgan gruplar açısından sağlık hizmetlerine erişimde ciddi krizlerin yaşanmasına yol açarken, Türkiye gibi kimi ülkelerde ise pandemi öncesinde alınan tedbirler ve benimsenen bilimsel strateji doğrultusunda sürecin bir sağlık krizine dönüşmemesi için ciddi bir emek sarf edilmiştir.
Kovid-19 pandemisi sağlıkta eşitlik ilkesinin terkedilmesinin binlerce insanın yaşamına mal olabileceğine ne yazık ki yaşanan yüzbinlerce can kaybı ile işaret etmiştir. Bu çalışmada Kovid-19 sonrası geleceğin stratejik bileşenlerinden biri olarak kabul edilen sağlıkta eşitlik; sağlığın sosyal belirleyicileri, pandemi sürecinde öne çıkan sosyoekonomik eşitsizlikler ve sağlık hakkının kamusallığı arasındaki ilişki çerçevesinde ele alınmaya çalışılmıştır. Pandemi ile mücadele sürecinde eşitlik ilkesini korumanın ve eşitliği stratejik bir bileşene dönüştürmenin sağlık politikaları üzerindeki etkisine dair değerlendirmelere ise son bölümde yer verilmiştir.
GİRİŞ
İlk olarak Çin’in Vuhan Eyaleti’nde Aralık ayının sonlarında solunum yolu belirtileri (ateş, öksürük, nefes darlığı) gelişen bir grup hastada yapılan araştırmalar sonucunda tanımlanan “Kovid-19“, başlangıçta bu bölgedeki deniz ürünleri ve hayvan pazarında bulunanlarda tespit edilmiştir. Daha sonra insandan insana bulaşarak Vuhan başta olmak üzere Hubei eyaletindeki diğer şehirlere ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin farklı eyaletlerine ve dünya ülkelerine yayılmıştır. Esasen koronavirüsler hayvanlarda ya da insanlarda hastalığa neden olabilen büyük bir virüs ailesidir ve bu virüs ailesinin insanlarda, basit soğuk algınlığından Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) ve Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) gibi daha şiddetli hastalıklara kadar çeşitli solunum yolu enfeksiyonlarına neden olduğu bilinmektedir.[1] Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 114 ülkede 118 bin vaka görülmesinin ve 4 bin 291 kişinin yaşamını kaybetmesinin ardından 11 Mart 2020 tarihinde bu yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) “pandemi“ ilan etmiştir.
Kovid-19 ölçeğinde bir pandemi ve beraberinde getirdiği kriz koşulları, insanların yaşam ve sağlık haklarını korumak, uzun vadede sosyal-ekonomik tahribatın etkilerini hafifletmek için bir dizi önlemi de beraberinde getirmiştir. Kamusal alanı ve günlük yaşam pratiklerini derinden ve uzun soluklu olarak etkileyen bu pandemi karşısında kimi gruplar daha hassas koşullar arz etmiştir. İlk haftalarda kronik hastalığı olanlar ile 65 yaş üstü nüfus üzerinde ölümcül etkisini gösteren koronavirüs, sağlık hizmetlerine duyulan gereksinimi olağanüstü seviyeye taşımıştır. Yaşanan süreç sağlık hizmetlerine ulaşamadan yaşamını kaybeden insanların günden güne artışı ile dramatik bir tabloya dönüşürken dikkatler, sağlığın kamusallığına odaklanmıştır.
Nitekim 24 Ekim 2020 tarihi itibariyle Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde toplam 5.728.142 vaka görülmüş ve 207.509 kişi[2] yaşamını kaybetmişken; Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ise 8,6 milyon vaka görülmüş ve 224.819 kişi[3] ise yaşamını kaybetmiştir. Dünya geneline bakıldığında ise pandemi 42,6 milyondan fazla vakanın ve 1,1 milyondan fazla vefatın olduğu bir düzeye ulaşmıştır. [4] Ülkemizde ise aynı tarih itibariyle toplam 359.784 vaka olduğu ve 9.727 insanımızın hayatını kaybettiği görülmektedir. [5]
Haftalar içerisinde yüz binlerce insanın yaşamını kaybetmesi ile insani bir kriz boyutuna ulaşan bu tablo karşısında ülkeler ilk aşamada yüz yüze temas alanlarını sınırlandırıp, bireysel önlemler alınmasını teşvik etme yoluna gitmiş ancak alınan bu tedbirlerin yeterli olamayacağı görülmüştür. Gün geçtikçe daralan ekonomik ilişkiler ve tedarik zincirleri ise toplumları işsizlik ve güvencesizlik tehdidi altında sosyoekonomik açıdan belirsiz bir sürece taşımıştır. Diğer yandan insani gelişim endekslerinin üst sıralarında yer alan ekonomilerin beklenenin aksine en çok can kaybı yaşayan ülkeler olarak sıralanması bu belirsizliği derinleştirmiştir. [6]
Grafik1: DSÖ Bölgesinde Durum, Kaynak: WHO Coronavirus Hastalığı (COVID-19) Dashboard[7]
Pandemiler gibi binlerce insanın eş zamanlı enfekte olabildiği koşullarda sağlık hizmetlerinin kapasitesi ve bu kapasitenin yaşam ve sağlık haklarını doğrudan etkileyen önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Sağlıkta eşitlik insan yaşamını ve yaşamın her anını yakından ilgilendirmesine karşın Kovid-19 pandemisi ile ortaya çıkan bu acı tablo, sağlık hizmetlerine erişimde eşitliği yeniden tartışmaya açmış ve sağlığın kamusallığını yeniden tanımlama ihtiyacı doğurmuştur. Yaşam ve sağlık haklarının kriz koşullarında da korunabilmesi, bilhassa pandemi gibi sağlık hizmetlerine erişim gereksinimini keskinleştiren anlarda hayati bir önem kazanmaktadır.
Kovid-19 sonrası geleceğe dair derslerden belki de ilki; her bir insanın sağlığının diğer insanların sağlığı ile olan yakın ilişkisinin ne denli belirleyici bir güce sahip olduğudur. Bu ders, kimseyi geride bırakmadan sağlık hakkının korunabilmesi için izlenmesi gereken stratejiye eşitlik ilkesi odağında bakılmasını gerektirir. Kovid-19 sonrası geleceğin bileşenlerinden biri olarak sağlıkta eşitlik stratejisi, sağlığın sosyal belirleyicilerine yatırım yapılmasını, sağlık hakkının kamusallığının korunmasını, hak temelli sağlık politikalarının geliştirilmesini işaret etmektedir. Eşitlik ilkesini gözeterek sağlık hakkını tüm kamu için korumaya yönelik atılacak her adım, dünya genelinde ve yerelde insanlık ailesinin üstün yararına hizmet edecektir.
- Sağlığa Hak Temelli Yaklaşım ve Sağlığın Kamusallığı
Anayasamızda sağlık hakkı sosyal haklar arasında yer almıştır (m. 56). Ancak anayasada sosyal haklar bakımından devletin ekonomik gelişmeye paralel olarak –mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde– hak yararlanıcıları için katkıda bulunması da kabul edilmiştir (m. 65). Diğer yandan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. maddesi “Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır“ hükmünü içerir. Sağlık hakkına ilişkin Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 12. maddesinin birinci paragrafına göre; “Bu Sözleşme’ye Taraf Devletler, herkesin, ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standardına sahip olma hakkını kabul ederler“. Hakkın tam olarak gerçekleşmesini sağlamak için ise: “Ölü doğum oranının ve çocuk ölümlerinin azaltılması ile çocukların sağlıklı şekilde gelişimleri için önlemler alınması; çevre ve endüstri sağlığını her bakımdan ileriye götürme; salgın ve yöresel hastalıklarla mesleki ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü; hastalık halinde herkese tıbbi hizmet ve bakım sağlayacak koşulların yaratılması“ konularında girişimde bulunurlar. [10]
Makalenin devamını okumak için lütfen tıklayınız.
TASAM Yayınları'nın yayımladığı “Kovid-19 Sonrası Geleceğin Güvenlik Kurumları Ve Stratejik Dönüşüm“ e-kitabından alınmıştır. Kitabı incelemek için lütfen tıklayınız.
www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51719684, Erişim.: 25.10.2020.