Giriş
2019 yılının sonlarına doğru ilk kez Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan ve akabinde dünyanın hemen her coğrafyasında görülerek küresel bir salgın haline dönüşen Covid-19, gerek ulusal gerek de uluslararası düzeyde tüm dünyayı etkiler hale gelmiştir. Covid-19 salgını sosyal, siyasi ve ekonomik alanlarda ciddi sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Covid-19 salgınının küresel bir seviyeye ulaşmasında, virüsün kolayca ve hızlı bir şekilde bulaşabilme yeteneği öne çıkmıştır. Bu haliyle toplumsal ilişkiler doğrudan etkilenmiştir. Sosyalleşmenin bir diğer ifade ile insanların belirli alanlarda bir araya gelmesi ve etkileşimde bulunmasının virüs nedeniyle kısıtlanması sosyo-psikolojik bir takım sorunların baş göstermesine neden olmuştur. Yine bu kısıtlamaların başka bir etkisi de ekonomi alanında kendini göstermektedir. Devlet otoriteleri tarafından salgının daha fazla yayılmasını engellemek adına yapılan kısıtlamalar, gıda ve temizlik sektörü dışındaki birçok sektörü durma noktasına getirmiştir. Aynı zamanda ulusal sınırların kapatılması uluslararası ticaretin de ciddi bir darbe almasına neden olmuştur. Ülkelerin böyle bir salgına hazırlıksız yakalandıkları ortaya çıkmış ve uluslararası siyasette karşılıklı suçlamalar baş göstermiştir.
Covid-19 salgını, güvenlik alanının da yeniden inşa edilmesi gereken bir alan olarak değerlendirilmesine neden olmuştur. Covid-19 salgını nedeniyle, dünya ölçeğinde, hastalanan kişi sayısı yaklaşık 40 milyona ulaşmıştır. Yine bu salgın, neredeyse 1 milyon kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Dünyada günlük yeni hasta sayısı ise 7,5 milyon seviyelerindedir (İstatistiki veriler 26 Eylül 2020 tarihine aittir. Ayrıntılı güncel istatistiki veriler için; https:// www.worldometers.info/coronavirus/?utm_campaign=homeAdvegas1?). Bu rakamların giderek artıyor olması ve nerede duracağının tam olarak kestirilememesi, Covid-19’un ne derece önemli bir güvenlik sorunu haline dönüştüğünü göstermektedir. Bir virüs salgınının tüm ulusal ve uluslararası sistemleri etkileyebilmesi; ekonomik, sosyal çöküntülere neden olabileceği gerçeğini ortaya çıkarmış ve bu gerçek, ulusal ve uluslararası güvenlik algısında değişimi zorunlu kılmıştır. Bu noktada medikal tehdit ve medikal istihbarat kavramları önem kazanmış ve devletlerin medikal istihbarat alanına daha fazla yatırım yapmaları gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Bu çalışmada; Covid-19 salgınının güvenlik çalışmaları literatüründe farklı tartışmaların ortaya çıkmasına neden olabileceği, bu tartışmalar neticesinde güvenlik algısında meydana gelebilecek değişimin yönü analiz edilmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede medikal istihbaratın geleceğin güvenlik çalışmalarında önemli bir noktaya erişeceği düşünülmektedir. Bu durumdan hareketle devletlerin, istihbarat yapılanmalarında medikal istihbarata daha fazla kaynak ayıracakları öngörülmektedir.
Güvenlik kavramı, birden fazla boyut içermesi nedeniyle tanımı üzerinde tam olarak fikir birliği oluşmamış bir kavramdır. Buzan da güvenliği gelişmemiş bir kavram olarak ifade etmektedir. Luciani (1989), güvenliği; kendini tehditlere karşı koruyabilme yeteneği, Bellamy (1981) ise barışta tehditten korunabilme, savaşta zafer elde edebilme yeteneği olarak tanımlamıştır. Düşmanı dost yapabilmek olarak da tanımlanan güvenlik (Kolodziej, 2005), korunma, barınma ve yaşamını devam ettirebilme gibi kavramları da içermektedir (Demir, 2009). Güvenlik kavramı, dinamik bir kavramdır ve zaman içerisinde yaşanan olaylar kavramın zenginleşmesine neden olmaktadır (Dedeoğlu, 2008). Güvenlik kavramı, başlarda askeri perspektif üzerinden değerlendirilmekte diğer boyutlar göz önüne alınmamaktaydı. Ancak zaman içerisinde gerçekleşen olaylar, güvenliğin yalnızca askeri boyut üzerinden değerlendirilmesinin yeterli olmadığını ortaya koymuştur (Booth, 2003). Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler güvenlik kavramının farklı boyutlarının öne çıkmasına neden olmuştur. Güvenliğin, askeri boyutunun yanında ekonomik, siyasi, sosyal ve çevresel boyutlarının da dikkate alındığı yeni bir anlayış kendini göstermiştir (Küçükşahin ve Akkan, 2007). Siyasî güvenlik; devletlerin örgütsel istikrarı, ekonomik güvenlik; devletin gücü ve refah seviyesinin kabul edilebilir seviyeye ulaşmasını sağlayan kaynaklar, finans ve pazarlara ulaşımı, sosyal güvenlik; dil, kültür, dinî ve ulusal kimlik ve geleneklerin kabul edilebilir koşullar altında sürdürülebilirliği, çevresel güvenlik; yerel ve küresel biyosferin korunması ile ilişkilendirilmiştir (Buzan, 1991).
Güvenliğin farklı boyutlarının ortaya çıkışını devam ettiren bir diğer süreç de internet kullanımının, gündelik hayatın bir parçası haline gelmesi ile ortaya çıkmıştır. İnternetin günlük hayatın içine girerek çok farklı seviyelerde kullanımının artması, güvenlik kavramının yeni bir boyut kazanmasında etkili olmuştur. Evlerde kişisel kullanımdan, çok karmaşık tesislerin altyapılarında kullanımına kadar geniş bir alana yayılan internet, siber güvenlik adı verilen yeni bir kavramın ortaya çıkmasında etkili olan en önemli aktörlerden biridir. İnternet kullanılarak banka hesaplarına izinsiz girişten, devletlerin kritik altyapılarına karşı müdahalelere kadar farklı ölçeklerde ve çok kısa sürede yapılabilecek saldırılar, hem bireysel hem de devlet düzeyinde güvenliği tehdit edecek seviyelerdedir (Öğün ve Kaya, 2013). Halen dünyada yaklaşık 4,5 milyar insanın internet kullanıcısı olduğu ve bu rakamın dünya nüfusuna oranının yaklaşık yüzde 58,8’ine karşılık geldiği (Internet World Stats, 2019) göz önüne alındığında siber alanın ve bu alanın güvenliğinin ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Siber kavramı, “elektronik ortam“ şeklinde ifade edilebilmekte ancak içerik olarak çok daha geniş bir ögeler kümesine sahiptir. Bu ögelerin bulunduğu ve işlendiği ortamdaki veriler ise yazılım, sistem, algoritma gibi alt unsurlardan meydana gelmektedir (Sağıroğlu, 2018). Siber alanı oluşturan unsurlar ise başta internet olmak üzere, cep telefonları, bilgisayarlar, enerji nakil hatları, drone sistemleri, elektromanyetik sistemler, uydu ve robot sistemleri şeklinde sayılabilir (Çifci, 2013). Bu anlamda siber güvenliğin sağlanması internetin ötesine geçmekte, dışa kapalı sistemleri de içeren daha karmaşık bir hal almaktadır.
Güvenliğin zaman içerisinde giderek zenginleşen ve genişleyen kavramsal yapısı, yaklaşık son bir yıldır tüm dünyayı etkileyen küresel Covid-19 salgını ile yeni bir boyut kazanmaktadır. Salgın, güvenliğin askeri, sosyal, siyasi, ekonomik, siber boyutlarını doğrudan etkilemiş ve bunun yanında çok fazla dikkate alınmayan medikal tehditlere karşı güvenliğin sağlanmasının da oldukça önemli olduğunu ortaya koymuştur. Bu amaçla, medikal tehditlerin güvenliğin tüm boyutlarını zaafa uğratabileceği göz önüne alınarak medikal istihbarata yönelik faaliyetlerin arttırılması elzem bir hale gelmektedir.
Medikal İstihbarat Kavramı, Kapsamı ve Etki Alanı
Covid-19 salgını ile birlikte gündelik hayatın içine hızlıca giren medikal istihbarat kavramı; ülkelerin medikal, bio-teknolojik ve çevresel durumları hakkında bilgi toplayan, bu bilgiyi analiz ederek işlevsel bir istihbarat haline dönüştüren sürece karşılık gelmektedir. Medikal istihbarat;
- Endemik ya da epidemik hastalıkları, halk sağlığı ile ilgili standartları, sağlık hizmetlerinin kalitesini ve ulaşılabilirliğini,
- Medikal (tıbbi) hizmetleri, sağlık hizmetleri tesislerini, sağlık çalışanlarının durumunu,
- Bölgeye özgü hastalıkları, bakteri türlerini, böcekleri, mantarları, sporları ve diğer zararlı organizmaları,
- Yabani hayvan ve bitki hastalıklarını özellikle de insanlara bulaşabilenlerini,
- Yerel gıda kullanımı ile ilgili sağlık sorunlarını,
- Kimyasal ve biyolojik ilaçlar ile radyasyonun etkilerini,
- Operasyon yapılacak alanların irtifa, sıcaklık, soğukluk ve bataklık gibi özelliklerini kapsar (ABD Ordusu Sahra Talimnamesi, 1989).
Medikal istihbarat, stratejik seviyede; medikal (tıbbi) ya da biyolojik bilimsel topluluğun bir parçası olarak ulusal ve uluslararası seviyelerde politika yapıcılara karar alma noktasında destek sağlamayı amaçlamaktadır. Taktiksel seviyede ise; aşağıdaki konular hakkında bilgi toplamayı, analiz etmeyi ve istihbarat üretmeyi hedeflemektedir:
- İnsanlar ve hayvanlar ile ilgili çevresel koşullar,
- Epidemiyolojik bilgiler (Bulaşıcı hastalıkların etki alanı, dağılımı ve kontrolü),
- Bitkiler, - Düşmanın sahadaki sağlık hizmet desteği,
- Nükleer, biyolojik, kimyasal (NBK) silahların kullanımı sonrasında ortaya çıkacak durum,
- Nükleer, biyolojik veya kimyasal tehditlere karşı koruma sağlayan panzehirler,
- Hava ve/veya arazi etkileri (ABD Ordusu Sahra Talimnamesi, 1989)…
2019 yılının sonlarına doğru ilk kez Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan ve akabinde dünyanın hemen her coğrafyasında görülerek küresel bir salgın haline dönüşen Covid-19, gerek ulusal gerek de uluslararası düzeyde tüm dünyayı etkiler hale gelmiştir. Covid-19 salgını sosyal, siyasi ve ekonomik alanlarda ciddi sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Covid-19 salgınının küresel bir seviyeye ulaşmasında, virüsün kolayca ve hızlı bir şekilde bulaşabilme yeteneği öne çıkmıştır. Bu haliyle toplumsal ilişkiler doğrudan etkilenmiştir. Sosyalleşmenin bir diğer ifade ile insanların belirli alanlarda bir araya gelmesi ve etkileşimde bulunmasının virüs nedeniyle kısıtlanması sosyo-psikolojik bir takım sorunların baş göstermesine neden olmuştur. Yine bu kısıtlamaların başka bir etkisi de ekonomi alanında kendini göstermektedir. Devlet otoriteleri tarafından salgının daha fazla yayılmasını engellemek adına yapılan kısıtlamalar, gıda ve temizlik sektörü dışındaki birçok sektörü durma noktasına getirmiştir. Aynı zamanda ulusal sınırların kapatılması uluslararası ticaretin de ciddi bir darbe almasına neden olmuştur. Ülkelerin böyle bir salgına hazırlıksız yakalandıkları ortaya çıkmış ve uluslararası siyasette karşılıklı suçlamalar baş göstermiştir.
Covid-19 salgını, güvenlik alanının da yeniden inşa edilmesi gereken bir alan olarak değerlendirilmesine neden olmuştur. Covid-19 salgını nedeniyle, dünya ölçeğinde, hastalanan kişi sayısı yaklaşık 40 milyona ulaşmıştır. Yine bu salgın, neredeyse 1 milyon kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Dünyada günlük yeni hasta sayısı ise 7,5 milyon seviyelerindedir (İstatistiki veriler 26 Eylül 2020 tarihine aittir. Ayrıntılı güncel istatistiki veriler için; https:// www.worldometers.info/coronavirus/?utm_campaign=homeAdvegas1?). Bu rakamların giderek artıyor olması ve nerede duracağının tam olarak kestirilememesi, Covid-19’un ne derece önemli bir güvenlik sorunu haline dönüştüğünü göstermektedir. Bir virüs salgınının tüm ulusal ve uluslararası sistemleri etkileyebilmesi; ekonomik, sosyal çöküntülere neden olabileceği gerçeğini ortaya çıkarmış ve bu gerçek, ulusal ve uluslararası güvenlik algısında değişimi zorunlu kılmıştır. Bu noktada medikal tehdit ve medikal istihbarat kavramları önem kazanmış ve devletlerin medikal istihbarat alanına daha fazla yatırım yapmaları gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Bu çalışmada; Covid-19 salgınının güvenlik çalışmaları literatüründe farklı tartışmaların ortaya çıkmasına neden olabileceği, bu tartışmalar neticesinde güvenlik algısında meydana gelebilecek değişimin yönü analiz edilmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede medikal istihbaratın geleceğin güvenlik çalışmalarında önemli bir noktaya erişeceği düşünülmektedir. Bu durumdan hareketle devletlerin, istihbarat yapılanmalarında medikal istihbarata daha fazla kaynak ayıracakları öngörülmektedir.
Güvenlik kavramı, birden fazla boyut içermesi nedeniyle tanımı üzerinde tam olarak fikir birliği oluşmamış bir kavramdır. Buzan da güvenliği gelişmemiş bir kavram olarak ifade etmektedir. Luciani (1989), güvenliği; kendini tehditlere karşı koruyabilme yeteneği, Bellamy (1981) ise barışta tehditten korunabilme, savaşta zafer elde edebilme yeteneği olarak tanımlamıştır. Düşmanı dost yapabilmek olarak da tanımlanan güvenlik (Kolodziej, 2005), korunma, barınma ve yaşamını devam ettirebilme gibi kavramları da içermektedir (Demir, 2009). Güvenlik kavramı, dinamik bir kavramdır ve zaman içerisinde yaşanan olaylar kavramın zenginleşmesine neden olmaktadır (Dedeoğlu, 2008). Güvenlik kavramı, başlarda askeri perspektif üzerinden değerlendirilmekte diğer boyutlar göz önüne alınmamaktaydı. Ancak zaman içerisinde gerçekleşen olaylar, güvenliğin yalnızca askeri boyut üzerinden değerlendirilmesinin yeterli olmadığını ortaya koymuştur (Booth, 2003). Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler güvenlik kavramının farklı boyutlarının öne çıkmasına neden olmuştur. Güvenliğin, askeri boyutunun yanında ekonomik, siyasi, sosyal ve çevresel boyutlarının da dikkate alındığı yeni bir anlayış kendini göstermiştir (Küçükşahin ve Akkan, 2007). Siyasî güvenlik; devletlerin örgütsel istikrarı, ekonomik güvenlik; devletin gücü ve refah seviyesinin kabul edilebilir seviyeye ulaşmasını sağlayan kaynaklar, finans ve pazarlara ulaşımı, sosyal güvenlik; dil, kültür, dinî ve ulusal kimlik ve geleneklerin kabul edilebilir koşullar altında sürdürülebilirliği, çevresel güvenlik; yerel ve küresel biyosferin korunması ile ilişkilendirilmiştir (Buzan, 1991).
Güvenliğin farklı boyutlarının ortaya çıkışını devam ettiren bir diğer süreç de internet kullanımının, gündelik hayatın bir parçası haline gelmesi ile ortaya çıkmıştır. İnternetin günlük hayatın içine girerek çok farklı seviyelerde kullanımının artması, güvenlik kavramının yeni bir boyut kazanmasında etkili olmuştur. Evlerde kişisel kullanımdan, çok karmaşık tesislerin altyapılarında kullanımına kadar geniş bir alana yayılan internet, siber güvenlik adı verilen yeni bir kavramın ortaya çıkmasında etkili olan en önemli aktörlerden biridir. İnternet kullanılarak banka hesaplarına izinsiz girişten, devletlerin kritik altyapılarına karşı müdahalelere kadar farklı ölçeklerde ve çok kısa sürede yapılabilecek saldırılar, hem bireysel hem de devlet düzeyinde güvenliği tehdit edecek seviyelerdedir (Öğün ve Kaya, 2013). Halen dünyada yaklaşık 4,5 milyar insanın internet kullanıcısı olduğu ve bu rakamın dünya nüfusuna oranının yaklaşık yüzde 58,8’ine karşılık geldiği (Internet World Stats, 2019) göz önüne alındığında siber alanın ve bu alanın güvenliğinin ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Siber kavramı, “elektronik ortam“ şeklinde ifade edilebilmekte ancak içerik olarak çok daha geniş bir ögeler kümesine sahiptir. Bu ögelerin bulunduğu ve işlendiği ortamdaki veriler ise yazılım, sistem, algoritma gibi alt unsurlardan meydana gelmektedir (Sağıroğlu, 2018). Siber alanı oluşturan unsurlar ise başta internet olmak üzere, cep telefonları, bilgisayarlar, enerji nakil hatları, drone sistemleri, elektromanyetik sistemler, uydu ve robot sistemleri şeklinde sayılabilir (Çifci, 2013). Bu anlamda siber güvenliğin sağlanması internetin ötesine geçmekte, dışa kapalı sistemleri de içeren daha karmaşık bir hal almaktadır.
Güvenliğin zaman içerisinde giderek zenginleşen ve genişleyen kavramsal yapısı, yaklaşık son bir yıldır tüm dünyayı etkileyen küresel Covid-19 salgını ile yeni bir boyut kazanmaktadır. Salgın, güvenliğin askeri, sosyal, siyasi, ekonomik, siber boyutlarını doğrudan etkilemiş ve bunun yanında çok fazla dikkate alınmayan medikal tehditlere karşı güvenliğin sağlanmasının da oldukça önemli olduğunu ortaya koymuştur. Bu amaçla, medikal tehditlerin güvenliğin tüm boyutlarını zaafa uğratabileceği göz önüne alınarak medikal istihbarata yönelik faaliyetlerin arttırılması elzem bir hale gelmektedir.
Medikal İstihbarat Kavramı, Kapsamı ve Etki Alanı
Covid-19 salgını ile birlikte gündelik hayatın içine hızlıca giren medikal istihbarat kavramı; ülkelerin medikal, bio-teknolojik ve çevresel durumları hakkında bilgi toplayan, bu bilgiyi analiz ederek işlevsel bir istihbarat haline dönüştüren sürece karşılık gelmektedir. Medikal istihbarat;
- Endemik ya da epidemik hastalıkları, halk sağlığı ile ilgili standartları, sağlık hizmetlerinin kalitesini ve ulaşılabilirliğini,
- Medikal (tıbbi) hizmetleri, sağlık hizmetleri tesislerini, sağlık çalışanlarının durumunu,
- Bölgeye özgü hastalıkları, bakteri türlerini, böcekleri, mantarları, sporları ve diğer zararlı organizmaları,
- Yabani hayvan ve bitki hastalıklarını özellikle de insanlara bulaşabilenlerini,
- Yerel gıda kullanımı ile ilgili sağlık sorunlarını,
- Kimyasal ve biyolojik ilaçlar ile radyasyonun etkilerini,
- Operasyon yapılacak alanların irtifa, sıcaklık, soğukluk ve bataklık gibi özelliklerini kapsar (ABD Ordusu Sahra Talimnamesi, 1989).
Medikal istihbarat, stratejik seviyede; medikal (tıbbi) ya da biyolojik bilimsel topluluğun bir parçası olarak ulusal ve uluslararası seviyelerde politika yapıcılara karar alma noktasında destek sağlamayı amaçlamaktadır. Taktiksel seviyede ise; aşağıdaki konular hakkında bilgi toplamayı, analiz etmeyi ve istihbarat üretmeyi hedeflemektedir:
- İnsanlar ve hayvanlar ile ilgili çevresel koşullar,
- Epidemiyolojik bilgiler (Bulaşıcı hastalıkların etki alanı, dağılımı ve kontrolü),
- Bitkiler, - Düşmanın sahadaki sağlık hizmet desteği,
- Nükleer, biyolojik, kimyasal (NBK) silahların kullanımı sonrasında ortaya çıkacak durum,
- Nükleer, biyolojik veya kimyasal tehditlere karşı koruma sağlayan panzehirler,
- Hava ve/veya arazi etkileri (ABD Ordusu Sahra Talimnamesi, 1989)…
Makalenin devamını okumak için lütfen tıklayınız.
TASAM Yayınları’nın yayımladığı “Kovid-19 Sonrası Geleceğin Güvenlik Kurumları ve Stratejik Dönüşüm“ e-kitabından alınmıştır. Kitabı incelemek için lütfen tıklayınız.