Ukrayna’da önce ülkenin Donbas bölgesinde başlayan bir hattı-ı müdafaa, sonra her tarafına yayılan bir sathı-ı müdafaa görüyoruz. Vatan savunması kutsaldır. Bu bir imparatorluğun küllerinden doğan ve bir büyük işgale karşı yapılan onurlu bir bağımsızlık savaşından sonra kurulan Türkiye için olduğu kadar, 1942’den sonra yüzünü doğuya dönen Hitler ordularına karşı Sovyetler Birliğinin, Rus’u, Ukraynalısı, Tatarı ve Başkurt’u ile yaptığı bağımsızlık savaşı için de geçerli. Şimdi neden o tarihlerde henüz doğmamış olan, ama tarih bilgisinden kuşku duymadığımız Putin bunu görmüyor?
Televizyon kanallarından dizi seyreder gibi, Ukraynalının işgale karşı direnişini görüyoruz. Onlar için çok üzülüyor, bir başka kahramanlık destanı yazdıklarını düşünüyoruz. Acıdan, açlıktan, yorgunluktan ve şimdi soğuktan kıvranıyorlar. Ama “çocuklar gibi şen“ Odesa’ya kum torbaları ile korunak yapıyorlar. “Kanımızın son damlasına kadar“ dediklerini duydukça kanım donuyor. Acıyı ve gücü kendi damarlarımda hissediyorum.
Putin’e İnsani bir Sesleniş
Topunuz, gülleniz ve füzenizle Ukrayna’ya karşı yaptığınız “askeri harekât“a karşı, Ukraynalının direnişini, neden Sovyetler Birliğinin Hitler ordularına karşı yaptığı vatan savunmasına benzetmiyorsunuz? Neden çoluk, çocuk, sivil asker, genç yaşlı insanların yaralanmasına, sivil hedeflerin vurulmasına razı oluyorsunuz? 1942’de dondurucu kış, ordularınızın yanındaydı. Dondurucu hava koşulları, her cepheye savaş açtığı için bir hayli zayıflamış Hitler’in ordusuna karşı size tanrının bahşettiği bir armağan gibiydi. Şimdi iklim değişikliği nedeni ile Ukrayna bozkır ve ovalarında eriyen karın da Ukrayna’ya bahşedilmiş bir nimet olduğunu, erken eriyen kar yüzünden yollara sıkışıp kalan konvoylarınızdan göremiyor musunuz? Durdurun bu hayâsız akını, acımasız işgali ve ordularınızı geri çekilin. Koşulsuz bir şekilde sivil diplomasiye izin verin.
Ukrayna Baharı Şimdi Ukraynalıdan Yana
1956’da Budapeşte’ye giren tanklar ve 1968’deki Prag baharı ile safları sıkıştırmayı başarmış Sovyetler Birliğine karşı, “Kiev baharı“ Rusya’dan yana değil. Muhalif radyo ve televizyon kanallarına yayın yasağı getirilse bile, dünya Putin’i ibret ve esefle izliyor. George W. Bush ile birlikte yaptığınız dans gösterilerini izleyip, Kızıl Meydan’da etrafına çember olmuş vatandaşları ile birlikte söylediği tınısı tüyler ürperten Rus milli marşını dinledikçe, Putin’i bir “insan“ olarak görüyorum. Acımasız, “tek dişi kalmış“ bir canavar, kana susamış bir kurt veya yaralandıkça daha da saldırganlaşan vahşi bir ayı olarak değil. Putin durmalı ve ordularını durdurmalı.
Vatan savunmasının önemini sadece Rusya değil, geçmişte vatanı işgale uğramış veya işgal tehlikesi ile karşı karşıya kalmış, ama buna onurlu savaşla direnmiş bütün muhteris siyasetçiler görmeli. Putin durmalı ve orduları durdurmalı ki başkalarının vatanlarını işgal etmekten kendini alamayan, tarihe özlem duyan siyasi ihtiras sahibi politikacılar yaptıklarından utanmalı ve ibret dersi almalı.
JCPOA için Bed Emsal Emsal Olur mu?
Ukrayna 1994 yılında[1] egemenlik haklarına ve sınırlarına aldığı güvenceye karşı, tüm nükleer mühimmatını ve depolarını Rusya’ya terk ettiği için hata mı etti sorusu bugünlerde sıkça soruluyor. Sosyal Bilimciler evet hata etti cevabını verirken, Nükleer bilim adamları, bunun bugün daha büyük bir risk olabileceği konusunda hem fikir. Ama asıl önemli soru, Viyana’da kör topal yürüyen İran ile JCPOA (Joint Comprehensive Plan of Action) toplantılarında soruluyor: Bugün Budapeşte Mutabakatının Rusya tarafından nasıl ihlal edildiğini gören İran, Batı’ya güvenip de nükleer zenginleştirme faaliyetlerini sınırlandırır mı? İşte şimdi Rusya’nın saldırganlığına karşı aslanlar gibi Ukrayna’nın arkasında ona her türlü desteği veren Batı, şimdi İran’a, imzalanırsa yeni JCPOA’yi ihlal etmeyeceğine dair büyük bir güvence vermeli. Açıkçası ahde vefadan dönülmemeli ulaşılan mutabakatlar, zaman zaman gözden geçirilmeli, yenilenmeli ama asla özünde ihlal edilmemeli.
Bu yazıyı dünyanın her yerinde savaş ve çatışmalarda acı çeken şiddet gören kadınlara ve çocuklara ithaf ediyorum. (Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu)
Televizyon kanallarından dizi seyreder gibi, Ukraynalının işgale karşı direnişini görüyoruz. Onlar için çok üzülüyor, bir başka kahramanlık destanı yazdıklarını düşünüyoruz. Acıdan, açlıktan, yorgunluktan ve şimdi soğuktan kıvranıyorlar. Ama “çocuklar gibi şen“ Odesa’ya kum torbaları ile korunak yapıyorlar. “Kanımızın son damlasına kadar“ dediklerini duydukça kanım donuyor. Acıyı ve gücü kendi damarlarımda hissediyorum.
Putin’e İnsani bir Sesleniş
Topunuz, gülleniz ve füzenizle Ukrayna’ya karşı yaptığınız “askeri harekât“a karşı, Ukraynalının direnişini, neden Sovyetler Birliğinin Hitler ordularına karşı yaptığı vatan savunmasına benzetmiyorsunuz? Neden çoluk, çocuk, sivil asker, genç yaşlı insanların yaralanmasına, sivil hedeflerin vurulmasına razı oluyorsunuz? 1942’de dondurucu kış, ordularınızın yanındaydı. Dondurucu hava koşulları, her cepheye savaş açtığı için bir hayli zayıflamış Hitler’in ordusuna karşı size tanrının bahşettiği bir armağan gibiydi. Şimdi iklim değişikliği nedeni ile Ukrayna bozkır ve ovalarında eriyen karın da Ukrayna’ya bahşedilmiş bir nimet olduğunu, erken eriyen kar yüzünden yollara sıkışıp kalan konvoylarınızdan göremiyor musunuz? Durdurun bu hayâsız akını, acımasız işgali ve ordularınızı geri çekilin. Koşulsuz bir şekilde sivil diplomasiye izin verin.
Ukrayna Baharı Şimdi Ukraynalıdan Yana
1956’da Budapeşte’ye giren tanklar ve 1968’deki Prag baharı ile safları sıkıştırmayı başarmış Sovyetler Birliğine karşı, “Kiev baharı“ Rusya’dan yana değil. Muhalif radyo ve televizyon kanallarına yayın yasağı getirilse bile, dünya Putin’i ibret ve esefle izliyor. George W. Bush ile birlikte yaptığınız dans gösterilerini izleyip, Kızıl Meydan’da etrafına çember olmuş vatandaşları ile birlikte söylediği tınısı tüyler ürperten Rus milli marşını dinledikçe, Putin’i bir “insan“ olarak görüyorum. Acımasız, “tek dişi kalmış“ bir canavar, kana susamış bir kurt veya yaralandıkça daha da saldırganlaşan vahşi bir ayı olarak değil. Putin durmalı ve ordularını durdurmalı.
Vatan savunmasının önemini sadece Rusya değil, geçmişte vatanı işgale uğramış veya işgal tehlikesi ile karşı karşıya kalmış, ama buna onurlu savaşla direnmiş bütün muhteris siyasetçiler görmeli. Putin durmalı ve orduları durdurmalı ki başkalarının vatanlarını işgal etmekten kendini alamayan, tarihe özlem duyan siyasi ihtiras sahibi politikacılar yaptıklarından utanmalı ve ibret dersi almalı.
JCPOA için Bed Emsal Emsal Olur mu?
Ukrayna 1994 yılında[1] egemenlik haklarına ve sınırlarına aldığı güvenceye karşı, tüm nükleer mühimmatını ve depolarını Rusya’ya terk ettiği için hata mı etti sorusu bugünlerde sıkça soruluyor. Sosyal Bilimciler evet hata etti cevabını verirken, Nükleer bilim adamları, bunun bugün daha büyük bir risk olabileceği konusunda hem fikir. Ama asıl önemli soru, Viyana’da kör topal yürüyen İran ile JCPOA (Joint Comprehensive Plan of Action) toplantılarında soruluyor: Bugün Budapeşte Mutabakatının Rusya tarafından nasıl ihlal edildiğini gören İran, Batı’ya güvenip de nükleer zenginleştirme faaliyetlerini sınırlandırır mı? İşte şimdi Rusya’nın saldırganlığına karşı aslanlar gibi Ukrayna’nın arkasında ona her türlü desteği veren Batı, şimdi İran’a, imzalanırsa yeni JCPOA’yi ihlal etmeyeceğine dair büyük bir güvence vermeli. Açıkçası ahde vefadan dönülmemeli ulaşılan mutabakatlar, zaman zaman gözden geçirilmeli, yenilenmeli ama asla özünde ihlal edilmemeli.
Bu yazıyı dünyanın her yerinde savaş ve çatışmalarda acı çeken şiddet gören kadınlara ve çocuklara ithaf ediyorum. (Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu)
[1] Budapest Memorandum on Security Assurances in connection with the Republic of Belarus'/Republic of Kazakhstan's/Ukraine's accession to the Treaty on the Non-Proliferation of Nuclear Weapons,5 December 1994