5.1. Küresel Konjonktürün Çin-Hint İlişkileri Üzerine Etkisi
İki ülkenin kuruluşu II. Dünya Savaşı sonrasına ve küresel kartların yeniden dağıtılmaya başladığı bir döneme denk gelmiştir. Küresel ağırlığını kaybeden İngiltere Krallığı’nın yerine aday olarak sahneye çıkan ABD’nin Batı liderliğini üstlenerek başat küresel aktör olmaya çalıştığı bu dönem iki ülkenin ilişkileri üzerinde etkili olmuştur. Küresel rekabetin Güney Asya coğrafyasındaki izdüşümü Himalaya tepelerine yansırken iki ülkenin sınır anlaşmazlığını olumsuz etkilemiştir. Bu ortamda 1947 yılında kurulan ve eski İngiliz döneminin bütün idarî mirasına sahip çıkan Hindistan’ın kurucu eliti ülkeyi yaklaşık iki asırdır sömüren İngiltere Krallığı dönemi nedeniyle Batı’yı emperyalist görmüş ve Batı ülkelerine karşı mesafeli durmuştur. Çoğunluğu Sosyalist bir dünya görüşü taşıyan Hindistan’ın kurucu eliti Sovyet Birliği’ne de fazla bir yakınlık hissetmemiştir. Sosyalist ideolijinin taşıyıcısı Sovyet Birliği’nin lideri Stalin’in politikaları Hindistan liderlerinin bu ülkeye karşı temkinli davranmasına neden olmuş ve Hindistan Yönetimi’ni bağlantısızlık politikasına itmiştir.
ÇHC’nin kuruluşu, ABD’nin Batı liderliğini üstlenerek, Sovyetler Birliği’nin temsil ettiği Komünist Doğu’ya karşı hegemonya mücadelesine girdiği bir döneme denk gelmiştir. Bu dönemde iç savaştan başarıyla çıkan Mao’nun yeni bir komünist ülkeyi hayata geçirmesi de Güney ve Güneydoğu Asya coğrafyasının değerini artırmıştır. Ülkede iktidarını sağlama aldıkça komşu ülkelere yayılmaya başlayan ÇHC, ABD liderliğindeki Batı’nın Asya’da ikinci bir tehdit ile yüzleşmesine yol açmıştır. ÇHC’nin Tibet’i işgal etmesi ve Kore’ye rejim ihraç etmeye çalışması Sovyet Birliği’nin yanında ikinci bir komünist tehdit olarak algılanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu arada patlayan Kore krizi nedeniyle ÇHC de ABD çevreleme radarına girmiş ve bu kapsamda Güney ve Güneydoğu Asya küresel konjonktürde önem kazanmıştır. Özellikle Kore savaşı sonrası bu coğrafya küresel güç mücadelesinde önemini artırırken, küresel gelişmeler Çin-Hint sınır anlaşmazlığı üzerinde etkili olmuştur.
Bu tehdit algılaması sonrasında ABD, karasal jeopolitik teorilerin etkisiyle bu iki komünist ülkeyi çevrelemeye çalışırken deniz jeopolitiğini de unutmamış ve Hint Okyanusu coğrafyasındaki boğaz ve kanalları kontrol altına almaya çalışmıştır. Kenar kuşakta komünist yayılma ihtimaline karşı bir duvar örmeyi hedefleyen ABD bu istikamette Pakistan’ı yanına çekmeyi başarırken Hindistan, SSCB’yi Kalpgâha hapsetme politikasının bir parçası olmayı kabul etmemiştir. Bağlantıszlık hareketini başlatan Hindistan, küresel aktörlerle ittifak ilişkisine içine girmemeyi ve bu aktörler arasında denge politikası yürütmeyi tercih etmiştir. Bu dönemde Pakistan, ÇHC ile “Azad Keşmir“de sınır komşusu olması nedeniyle Çin-Hint sınır sorununun üçüncü tarafı hâline gelmiştir. Bundan sonra bu üç ülkenin birbirleriyle ilişkisi küresel aktörlerin mücadelesinde önemli bir yere oturmuştur.
Komünist yayılmayı engelleme hedefinde hayata geçirilen SEATO ve CENTO örgütlenmeleri kısmen başarılı olsa da bu iki ülkenin çevre ülkelerdeki etkinliğini engelleyememiştir. ABD 1954’de, Pakistan, İngiltere, Fransa, Tayland, Filipinler, Avusturalya ve Yeni Zelanda’nın dâhil olduğu SEATO (South East Asia Treaty Organization-Güneydoğu Asya Antlaşması Örgütü)’yu hayata geçirmiştir. ABD müteakiben SSCB’yi çevreleme hedefi kapsamında 1955’te İngiltere’nin Bağdat Paktı (Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve İngiltere)’nı kurmasını da desteklemiştir. SSCB de Pakistan’ın ABD ile yakınlaşmasına tepki veren Hindistan’a yardım eli uzatmış ve iki ülke arasında köprüler kurulmuştur. Hindistan, SSCB’yi ÇHC’ye karşı bir denge unsuru olarak da görmüş ve ihtiyaç duyduğunda beklediği desteği almıştır. ABD ve SSCB bölge denkleminde rol çalma yarışına devam ederlerken dolaylı olarak Çin-Hint sınır anlaşmazlığı üzerinde etkili olmuşlardır.
Hint tarafı inkâr etse de daha ÇHC kurulmadan ABD ve Hindistan Yönetimleri iç savaşta Maocu komünistlere karşı Milliyetçi Çin taraftarlarını desteklemiş ve Hint hava sahasını kullanarak, Tibet üzerinden Milliyetçi Çin militanlarına askerî yardım yapmışlardır. ABD ve Hindistan, ÇHC Tibet’i işgale başlayınca yine işbirliği yapmış ve Tibetli direnişçileri desteklemiştir. Hindistan ile ABD’nin Çin yayılmasını engellemekteki amacı ortaklaştıkça iki ülke örtülü olarak işbirliğine devam etmiştir. Bu işbirliğinde ABD’nin asıl amacı komünist yayılmayı engellemek olurken Hindistan’ın temel motivasyonu Tibet’in Çin kontrolüne girmesini engellemektir. Zira Tibet Hindistan için jeopolitik olarak hayati önem taşımanın yanında su kaynaklarının güvenliği içinde vazgeçilemez değer taşımaktadır. Farklı ideolojik kaynaklardan beslenen ABD ve Hint yöneticilerinin dünyaya bakış açıları da çok farklı olduğu için iki ülke açık olarak işbirliği yapamamış ve birbirlerine karşı mesafeyi korumayı tercih etmiştir. ABD, Hindistan’ın Batı ittifakı içinde yer almasını çok istemiş; bunun mümkün olmadığını gördüğünde de Hindistan’ı kaybetmemekten yana bir politika izlemiştir. Hint tarafı ise ABD’ye karşı hep kuşkulu bir yaklaşımın içinde olmuş ve “Batı Emperyalizminin Liderine“ güvenmemiştir.
Bu arada ÇHC de Hindistan’ın Batı ittifakına kayma ihtimalinden hep çekinmiş ve sınır sorununda fazla atak davranmamaya çalışmıştır. ÇHC yöneticileri, sınır sorununda saldırgan bir politika izlemeleri hâlinde Hindistan’da sağın güçlenmesinden ve Batı eğitimli Hint Yönetimi’nin fabrika ayarlarına dönerek Batı’ya meyil vermesinden hep çekinmişlerdir. Usta satranç oyuncuları olan Mao ve ekibi ABD ve Hindistan’ın Tibet’te örtülü işbirliğini bilmesine rağmen bu konuda Hint Yönetimi’ni fazlaca sıkıştırmamış ve bu işbirliğini hafif darbelerle sarsmayı tercih etmiştir. Çin Yönetimi, Hindistan ile sınır sorununda küresel konjonktürü göz önünde tutarak, mevcut duruma göre pozisyon almayı ilke edinmiştir. Küresel aktörleri Hindistan ile aralarındaki sınır sorununa müdahil edebilecek adımlardan kaçınan ÇHC yöneticileri, Hindistan’a karşı ekonomik, demografik ve askerî üstünlüklerini siyasî sahada kaybetmek istememiş ve sabırlı bir politika takip etmiştir. ÇHC Yönetimi küresel konjonktür uygun olduğu zaman da Hindistan’ı vurmaktan çekinmemiştir. Nitekim ÇHC, ABD ile SSCB’nin Küba krizi nedeniyle bir çatışmanın eşiğine geldiği konjonktürün verdiği fırsatı da kullanarak 1962’de Hindistan’a saldırmış ve mağlup etmiştir. Küba krizi çözüme kavuştuktan sonra ABD ve SSCB’nin eli rahatlayınca ÇHC savaşa son vererek ateşkes ilan etmiştir.
1962 ÇHC-Hindistan Savaşı’nda yaşadığı hezimetten sonra ABD Hindistan’a askerî ve ekonomik yardım yapmış ve aradaki buzları kısmen de olsa eritmiştir. ABD’nin Hindistan’a yardım yapmasına tepki gösteren ve ÇHC’nin Hindistan’ı askerî alanda alt etmesine şahit olan Pakistan savaş sonrasında ÇHC’ye “Azad Keşmir“de istediği toprakları vermiştir. Ortak düşman Hindistan’a karşı ÇHC’nin üstünlüğü, sınır sorunun çözülmesi, gelişen olumlu ilişkiler ve ÇHC’den alınan yardımlar ÇHC’yi Pakistan’ın en güvenilir dostu hâline getirmiştir. SSCB, 1962 Hint-Çin Savaşında Küba sorununa angaje olmanın riskleriyle tarafsız kalmayı tercih etmiş, 1965 Hindistan-Pakistan Savaşında ise ateşkesin sağlanması ve barışa ulaşılmasında önemli katkı vermiştir. 1965 savaşı sonrasında kristalize olan Pakistan-ÇHC ittifakına karşı Hindistan da SSCB ile olan ilişkilerini geliştirmiş, bu çerçevede SSCB’nin Hindistan ekonomisi ve savunma sistemlerindeki payı artmıştır.
ABD, Pakistan’ın aracılığı ile 1971 yılında ÇHC ile ilişki kurmuş ve SSCB’yi yalnızlaştırma hedefi istikametinde ÇHC ile ortak hareket etmiştir. ABD, ÇHC ve Pakistan arasındaki üçlü işbirliği karşısında Hindistan da SSCB ile işbirliğini geliştirmeyi tercih etmiştir. SSCB’nin desteği ile 1971 savaşında Pakistan’ı hezimete uğratıp Doğu Pakistan’ı koparmayı başaran Hindistan bundan sonra SSCB ile örtülü ittifak ilişkisi başlatmıştır. ABD bu savaşta Pakistan’ı desteklerken Hint Okyanusu’ndaki Yedinci Filosunu Bengal Körfezi’ne göndererek Hindistan’ın işgali genişletmesine dur demiştir. ABD-Hindistan ilişkileri bu savaş sonrasında kötüleşmiş ve ABD’nin Pakistan’a verdiği destek Hint halkının hafızasına yerleşmiştir.
Emekli Albay Dr. Cengiz Topel Mermer’in TASAM Yayınları tarafından tarafından yayımlanan “Yeni Soğuk Savaşın Sıcak Cephesi Himalayalar’da Çin-Hint Çatışması“ isimli kitabından alınmıştır.
Not: TASAM Yayınlarının kitapları http://yayinlar.tasam.org/ sitesinden çevrimiçi olarak alınabilir.
KİTABIN KÜNYESİ
Kitap Adı : Yeni Soğuk Savaşın Sıcak Cephesi Himalayalar’da Çin- Hint Çatışması
Yazar : Dr. Cengiz Topel MERMER
Editör : İhsan TOY
Y.Koordinatörü : Ali BAŞAR
Grafik Tasarım : Ahmet TECİK
Sayfa Sayısı : 336 s.
Yayınevi : TASAM Yayınları
Dizisi : Uluslararası İlişkiler Dizisi
ISBN : 978-605-4881-46-8
Yayın Tarihi : 2021 Temmuz
Fiyatı : 50,00 TL (KDV Dâhil)
Kitap için tıklayınız | e-kitap için tıklayınız
İki ülkenin kuruluşu II. Dünya Savaşı sonrasına ve küresel kartların yeniden dağıtılmaya başladığı bir döneme denk gelmiştir. Küresel ağırlığını kaybeden İngiltere Krallığı’nın yerine aday olarak sahneye çıkan ABD’nin Batı liderliğini üstlenerek başat küresel aktör olmaya çalıştığı bu dönem iki ülkenin ilişkileri üzerinde etkili olmuştur. Küresel rekabetin Güney Asya coğrafyasındaki izdüşümü Himalaya tepelerine yansırken iki ülkenin sınır anlaşmazlığını olumsuz etkilemiştir. Bu ortamda 1947 yılında kurulan ve eski İngiliz döneminin bütün idarî mirasına sahip çıkan Hindistan’ın kurucu eliti ülkeyi yaklaşık iki asırdır sömüren İngiltere Krallığı dönemi nedeniyle Batı’yı emperyalist görmüş ve Batı ülkelerine karşı mesafeli durmuştur. Çoğunluğu Sosyalist bir dünya görüşü taşıyan Hindistan’ın kurucu eliti Sovyet Birliği’ne de fazla bir yakınlık hissetmemiştir. Sosyalist ideolijinin taşıyıcısı Sovyet Birliği’nin lideri Stalin’in politikaları Hindistan liderlerinin bu ülkeye karşı temkinli davranmasına neden olmuş ve Hindistan Yönetimi’ni bağlantısızlık politikasına itmiştir.
ÇHC’nin kuruluşu, ABD’nin Batı liderliğini üstlenerek, Sovyetler Birliği’nin temsil ettiği Komünist Doğu’ya karşı hegemonya mücadelesine girdiği bir döneme denk gelmiştir. Bu dönemde iç savaştan başarıyla çıkan Mao’nun yeni bir komünist ülkeyi hayata geçirmesi de Güney ve Güneydoğu Asya coğrafyasının değerini artırmıştır. Ülkede iktidarını sağlama aldıkça komşu ülkelere yayılmaya başlayan ÇHC, ABD liderliğindeki Batı’nın Asya’da ikinci bir tehdit ile yüzleşmesine yol açmıştır. ÇHC’nin Tibet’i işgal etmesi ve Kore’ye rejim ihraç etmeye çalışması Sovyet Birliği’nin yanında ikinci bir komünist tehdit olarak algılanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu arada patlayan Kore krizi nedeniyle ÇHC de ABD çevreleme radarına girmiş ve bu kapsamda Güney ve Güneydoğu Asya küresel konjonktürde önem kazanmıştır. Özellikle Kore savaşı sonrası bu coğrafya küresel güç mücadelesinde önemini artırırken, küresel gelişmeler Çin-Hint sınır anlaşmazlığı üzerinde etkili olmuştur.
Bu tehdit algılaması sonrasında ABD, karasal jeopolitik teorilerin etkisiyle bu iki komünist ülkeyi çevrelemeye çalışırken deniz jeopolitiğini de unutmamış ve Hint Okyanusu coğrafyasındaki boğaz ve kanalları kontrol altına almaya çalışmıştır. Kenar kuşakta komünist yayılma ihtimaline karşı bir duvar örmeyi hedefleyen ABD bu istikamette Pakistan’ı yanına çekmeyi başarırken Hindistan, SSCB’yi Kalpgâha hapsetme politikasının bir parçası olmayı kabul etmemiştir. Bağlantıszlık hareketini başlatan Hindistan, küresel aktörlerle ittifak ilişkisine içine girmemeyi ve bu aktörler arasında denge politikası yürütmeyi tercih etmiştir. Bu dönemde Pakistan, ÇHC ile “Azad Keşmir“de sınır komşusu olması nedeniyle Çin-Hint sınır sorununun üçüncü tarafı hâline gelmiştir. Bundan sonra bu üç ülkenin birbirleriyle ilişkisi küresel aktörlerin mücadelesinde önemli bir yere oturmuştur.
Komünist yayılmayı engelleme hedefinde hayata geçirilen SEATO ve CENTO örgütlenmeleri kısmen başarılı olsa da bu iki ülkenin çevre ülkelerdeki etkinliğini engelleyememiştir. ABD 1954’de, Pakistan, İngiltere, Fransa, Tayland, Filipinler, Avusturalya ve Yeni Zelanda’nın dâhil olduğu SEATO (South East Asia Treaty Organization-Güneydoğu Asya Antlaşması Örgütü)’yu hayata geçirmiştir. ABD müteakiben SSCB’yi çevreleme hedefi kapsamında 1955’te İngiltere’nin Bağdat Paktı (Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve İngiltere)’nı kurmasını da desteklemiştir. SSCB de Pakistan’ın ABD ile yakınlaşmasına tepki veren Hindistan’a yardım eli uzatmış ve iki ülke arasında köprüler kurulmuştur. Hindistan, SSCB’yi ÇHC’ye karşı bir denge unsuru olarak da görmüş ve ihtiyaç duyduğunda beklediği desteği almıştır. ABD ve SSCB bölge denkleminde rol çalma yarışına devam ederlerken dolaylı olarak Çin-Hint sınır anlaşmazlığı üzerinde etkili olmuşlardır.
Hint tarafı inkâr etse de daha ÇHC kurulmadan ABD ve Hindistan Yönetimleri iç savaşta Maocu komünistlere karşı Milliyetçi Çin taraftarlarını desteklemiş ve Hint hava sahasını kullanarak, Tibet üzerinden Milliyetçi Çin militanlarına askerî yardım yapmışlardır. ABD ve Hindistan, ÇHC Tibet’i işgale başlayınca yine işbirliği yapmış ve Tibetli direnişçileri desteklemiştir. Hindistan ile ABD’nin Çin yayılmasını engellemekteki amacı ortaklaştıkça iki ülke örtülü olarak işbirliğine devam etmiştir. Bu işbirliğinde ABD’nin asıl amacı komünist yayılmayı engellemek olurken Hindistan’ın temel motivasyonu Tibet’in Çin kontrolüne girmesini engellemektir. Zira Tibet Hindistan için jeopolitik olarak hayati önem taşımanın yanında su kaynaklarının güvenliği içinde vazgeçilemez değer taşımaktadır. Farklı ideolojik kaynaklardan beslenen ABD ve Hint yöneticilerinin dünyaya bakış açıları da çok farklı olduğu için iki ülke açık olarak işbirliği yapamamış ve birbirlerine karşı mesafeyi korumayı tercih etmiştir. ABD, Hindistan’ın Batı ittifakı içinde yer almasını çok istemiş; bunun mümkün olmadığını gördüğünde de Hindistan’ı kaybetmemekten yana bir politika izlemiştir. Hint tarafı ise ABD’ye karşı hep kuşkulu bir yaklaşımın içinde olmuş ve “Batı Emperyalizminin Liderine“ güvenmemiştir.
Bu arada ÇHC de Hindistan’ın Batı ittifakına kayma ihtimalinden hep çekinmiş ve sınır sorununda fazla atak davranmamaya çalışmıştır. ÇHC yöneticileri, sınır sorununda saldırgan bir politika izlemeleri hâlinde Hindistan’da sağın güçlenmesinden ve Batı eğitimli Hint Yönetimi’nin fabrika ayarlarına dönerek Batı’ya meyil vermesinden hep çekinmişlerdir. Usta satranç oyuncuları olan Mao ve ekibi ABD ve Hindistan’ın Tibet’te örtülü işbirliğini bilmesine rağmen bu konuda Hint Yönetimi’ni fazlaca sıkıştırmamış ve bu işbirliğini hafif darbelerle sarsmayı tercih etmiştir. Çin Yönetimi, Hindistan ile sınır sorununda küresel konjonktürü göz önünde tutarak, mevcut duruma göre pozisyon almayı ilke edinmiştir. Küresel aktörleri Hindistan ile aralarındaki sınır sorununa müdahil edebilecek adımlardan kaçınan ÇHC yöneticileri, Hindistan’a karşı ekonomik, demografik ve askerî üstünlüklerini siyasî sahada kaybetmek istememiş ve sabırlı bir politika takip etmiştir. ÇHC Yönetimi küresel konjonktür uygun olduğu zaman da Hindistan’ı vurmaktan çekinmemiştir. Nitekim ÇHC, ABD ile SSCB’nin Küba krizi nedeniyle bir çatışmanın eşiğine geldiği konjonktürün verdiği fırsatı da kullanarak 1962’de Hindistan’a saldırmış ve mağlup etmiştir. Küba krizi çözüme kavuştuktan sonra ABD ve SSCB’nin eli rahatlayınca ÇHC savaşa son vererek ateşkes ilan etmiştir.
1962 ÇHC-Hindistan Savaşı’nda yaşadığı hezimetten sonra ABD Hindistan’a askerî ve ekonomik yardım yapmış ve aradaki buzları kısmen de olsa eritmiştir. ABD’nin Hindistan’a yardım yapmasına tepki gösteren ve ÇHC’nin Hindistan’ı askerî alanda alt etmesine şahit olan Pakistan savaş sonrasında ÇHC’ye “Azad Keşmir“de istediği toprakları vermiştir. Ortak düşman Hindistan’a karşı ÇHC’nin üstünlüğü, sınır sorunun çözülmesi, gelişen olumlu ilişkiler ve ÇHC’den alınan yardımlar ÇHC’yi Pakistan’ın en güvenilir dostu hâline getirmiştir. SSCB, 1962 Hint-Çin Savaşında Küba sorununa angaje olmanın riskleriyle tarafsız kalmayı tercih etmiş, 1965 Hindistan-Pakistan Savaşında ise ateşkesin sağlanması ve barışa ulaşılmasında önemli katkı vermiştir. 1965 savaşı sonrasında kristalize olan Pakistan-ÇHC ittifakına karşı Hindistan da SSCB ile olan ilişkilerini geliştirmiş, bu çerçevede SSCB’nin Hindistan ekonomisi ve savunma sistemlerindeki payı artmıştır.
ABD, Pakistan’ın aracılığı ile 1971 yılında ÇHC ile ilişki kurmuş ve SSCB’yi yalnızlaştırma hedefi istikametinde ÇHC ile ortak hareket etmiştir. ABD, ÇHC ve Pakistan arasındaki üçlü işbirliği karşısında Hindistan da SSCB ile işbirliğini geliştirmeyi tercih etmiştir. SSCB’nin desteği ile 1971 savaşında Pakistan’ı hezimete uğratıp Doğu Pakistan’ı koparmayı başaran Hindistan bundan sonra SSCB ile örtülü ittifak ilişkisi başlatmıştır. ABD bu savaşta Pakistan’ı desteklerken Hint Okyanusu’ndaki Yedinci Filosunu Bengal Körfezi’ne göndererek Hindistan’ın işgali genişletmesine dur demiştir. ABD-Hindistan ilişkileri bu savaş sonrasında kötüleşmiş ve ABD’nin Pakistan’a verdiği destek Hint halkının hafızasına yerleşmiştir.
Emekli Albay Dr. Cengiz Topel Mermer’in TASAM Yayınları tarafından tarafından yayımlanan “Yeni Soğuk Savaşın Sıcak Cephesi Himalayalar’da Çin-Hint Çatışması“ isimli kitabından alınmıştır.
Not: TASAM Yayınlarının kitapları http://yayinlar.tasam.org/ sitesinden çevrimiçi olarak alınabilir.
KİTABIN KÜNYESİ
Kitap Adı : Yeni Soğuk Savaşın Sıcak Cephesi Himalayalar’da Çin- Hint Çatışması
Yazar : Dr. Cengiz Topel MERMER
Editör : İhsan TOY
Y.Koordinatörü : Ali BAŞAR
Grafik Tasarım : Ahmet TECİK
Sayfa Sayısı : 336 s.
Yayınevi : TASAM Yayınları
Dizisi : Uluslararası İlişkiler Dizisi
ISBN : 978-605-4881-46-8
Yayın Tarihi : 2021 Temmuz
Fiyatı : 50,00 TL (KDV Dâhil)
Kitap için tıklayınız | e-kitap için tıklayınız