Bir Seçimden Bir Seçime Geçim Zorluğu
Oysa Samaras hükümeti, Yunanistan’ı kısmen düze çıkarmayı başarmıştı. Ekonomik büyüme küçük bile olsa pozitif değerlere dönmüş, düşen fiyatlar durgunluk işareti verse bile sınai daralma hız kesmeye başlamıştı. Tabii Yunanistan’ın büyük derdi işsizliğe öyle bir çırpıda çözüm bulmak kolay değil. Bundan sonra da kolay olmayacak. Ama önce AB, sonra Euro bölgesi ve nihayet küresel tüm kurumların güven duyduğu Samaras ile yürümek iyi olurdu. Şimdi sorun yumağı Yunanistan, daha fazla kemer sıkmaya dayanamadığı için belki her tarafa tehditler yağdıran bir siyasi tercihi yönetime taşıma istidadında.
Syriza’nın AB Kuşkuculuğunun Sınırı
Genç ve ateşli Tsipras, şu anda yüksek sesle, Yunanlı seçmenin özlemle duymak istediğini söylüyor. Demokratik sosyalizm, ekolojik sosyalizm ve küreselleşmeden uzaklaşma vaad ediyor. Geçen haftaya kadar söylemlerinde, borçları reddedeceğini ve Euro alanından çıkacağını da haykırıp duruyordu. Ama bu hafta biraz yumuşadı açıklamaları. Ne de olsa başa gelme ihtimali bir hayli arttı. Tsipras, şimdi yemin edip edip sonra verilmiş sözden dönmenin yaratacağı düş kırıklığını istemiyor olmalı. Syriza’nın AB kuşkuculuğu da zaman içinde giderek daha yumuşak bir üsluba büründü. Bu da iyi bir gelişme.
Aslında tabii orta sağ’dan aşırı sağa kaymayacağı izlenimini veren Yunan seçmeni, Syriza’yı, yani radikal sol koalisyonu tercih edeceğinin işareti ile AB’ye de umut veriyor. Krizin şiddetine rağmen “Altın Seher (Golden Dawn- Laïkós Sýndesmos)“ partisi oy arttıramıyor ve hâlâ marjinal kalıyor ise, bu AB nezdinde Yunanistan seçmeninin demokrasi başarısı olacaktır. Bir de uzlaşarak Cumhur Başkanını koltuğa oturtsalar bu bile şimdilik önemli olabilir.
AB içindeki AB kuşkucusu sadece Yunanistan değil ki! Varsın bir tane daha eklensin. Üstüne üstlük AB ve özellikle Euro alanı, Yunanistan’ın tehdit mi, şantaj mı, ne olduğu belli olmayan çıkışlarına o denli duyarsız hâle geldi ki, hani utanmasalar “çıkarsan çık“ diyecekler.
Sol Populism Nereye Kadar?
25 Ocak seçimlerinde Syriza kazanırsa bunun etkisi ile bir çok yerde, 2015, solun yelkenlerini şişirmeye başladığı yıl olarak tarihe geçebilir. Halklar sağ partilerden sıkılmaya başlamış olabilir. Ama bunun için Laïkós Sýndesmos yerine Syriza’nın daha fazla prim yapıyor olması yetmez. Sol popülizm gemiyi ancak bir yere kadar götürür. Yunan halkına, Tsipras ve ekibinin, göreve gelirlerse daha başka şeyler verebilmesi ve yeni ufuklar açabilmesi gerekir.
Euro Alanı’nın (ve özellikle Almanya’nın) himmeti ile ilk borç yapılandırılması imkânına nail olan Yunanistan’ı alandan çıkartmak bu ufuklardan biri değildir. “Borçları ödemiyorum“ da bir yol olamaz. Yunan halkını çalışmaya ve üretmeye teşvik edecek bir lider gerek. Samaras bugüne kadar yapabileceğini yaptı. Ama Tsipras’ın gerçekçi olup Yunan halkını bir kaç yıl daha sıkıntı çekmeye ikna etmesi ve sol söylemi biraz daha yumuşatması iyi olur.
Yapamayacağını değil, Yapabileceğini Söylemenin Önemi
Şu sıralar Tsipras’ın artık tek taraflı olarak ülkesinin borçlarını gündeme getirmeyeceğe benzemesi iyi bir gelişme. Ama hâlâ borçların büyük bir kısmını affettirebileceğini düşünmesi ve halka bunun sözünü vermesi doğru değil.
Gündemde olan bazı reformlardan vazgeçeceğini söylemesi, Yunan halkına sanki şu sıralar nefes alma umudu gibi gelebilir. Ama Samaras’ın AB ile uzlaştığı reformlar için gelecek olan 10-15 milyar Euro’nun, gelmemesi halinde Tsipras’ın bir B planı olduğu gösteren işaret yok. Eğer bunu yurt içi vergilerle telafi edecekse, ek vergi yükünü arzu edecek mi bakalım Yunan halkı? En iyisi AB ile uzlaşmak ve Yunan halkını kendisi ile barıştırıp uzlaştırmak. Ama bakalım Tsipras bunu yapabilecek mi?
Varsayalım ki Drahmi’ye Dönülecek
Bir kere bunu borçları silmeden veya askıya alarak yapamazlar. Bunu yapmanın maliyeti ise bence çok yüksek bir kredibilite sorunu olur. Sonra Drahmi’yi halk unuttu. Onu halka yeniden dirhem dirhem hatırlatıp, benimsetmek gerek.
Ama en önemlisi 13 yıldır Yunanistan bağımsız para politikası uygulamaktan kendi rızası ile vazgeçti. İpleri Avrupa Merkez Bankası’na verdiği 2001 yılından bu yana, Yunanistan Merkez Bankası sadece ve sadece AMB’nın politikasını uygulayan bir organ haline geldi.
Açıkçası elbette Yunanistan’ın Drahmi’ye yeniden dönmesi mümkün. Ama bunun Yunanistan ekonomisine yükleyeceği maliyet, Yunanistan’ın Euro alanından ayrılması dolayısı ile bu alan ve temsil ettiği sisteme yükleyeceği maliyetten kat be kat fazla olacaktır. Grexit düşünenlerin aynı zamanda hesap yapmaları iyi olur.
Diyelim ki 25 Ocak 2015’den sonra Yunanistan Euro alanından çıktı. Bu durumda Yunan Merkez Bankası başkanı Georgios A. Provopoulos işlere bir süre daha kendi pusulası ile devam etmeye çalışır. Ama Litvanya’nın para alanına gönüllü katıldığı bu yıl, Yunanistan’ın para işleri açısından kendi kabuğuna çekilmesi, Merkez Bankasına para sorunlarını da kendi içinde çözme mükellefiyeti getirecektir. Bu hem seçim, hem geçim derdinde olan Yunanistan için ciddi bir teknik sorun olacaktır.