Özet
3 Ekim 2005 tarihi itibariyle AB ile tam üyelik müzakerelerine başlayacak olması, Türkiye’yi iç hem de dış ilişkileri açısından mevcut politikalarını gözden geçirmek zorunda bırakacaktır. Bundan böyle, Türkiye’nin bölge politikalarını daha geniş anlamda AB (ikincil olarak da ABD) ile olan ilişkileri bağlamında yaratacağı sonuçları değerlendirmeden belirlemesi daha da zorlaşacaktır. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin genelde bölge ve özelde de Rusya politikasının bu ilişkiler çerçevesinde şekillenmesi beklenmektedir.
Bu makalenin konusunu da, Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceğinin, her iki ülkenin AB ile ilişkilerinin önümüzdeki yıllarda alacağı biçim ekseninde değerlendirilmesi oluşturacaktır. Öncelikle, Türkiye ve Rusya’nın AB ile ilişkilerinin karşılaştırmalı olarak analizi yapılacak, sonrasında da bu karşılaştırma neticesinde elde edilen veriler kullanılarak Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceği irdelenecektir.
Abstract / The Future of Turkish-Russian Relations in the context of the European Union
Turkey will start the accession negotiations with the EU on October 3, 2005. This process will force Turkey to re-examine both its internal and external policies. From then on, Turkey will not be able to pursue its regional interests by ignoring their implications especially for the EU (secondarily for the US). Thus, it is expected that, within the next decade, the Turkish regional policy in general, and Russian policy in particular will be determined within this context. In this paper, Turkish-Russian Relations in the context of the EU will be examined.
Giriş
AB Konseyi’nin, 17 Aralık 2004’de, Türkiye’nin, Avrupa Birliği (AB) ile 3 Ekim 2005’de tam üyelik müzakerelerine başlaması konusunda aldığı karar, kuşkusuz Türkiye için farklı ve zorlu bir dönemin başlayacağı anlamına gelmektedir. AB ile üyelik müzakerelerine başlayacak olması sebebiyle Türkiye hem içeride siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını, hem de dış ilişkileri açısından mevcut politikalarını gözden geçirmek zorunda kalacaktır.
Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin daha çok AB ile meşgul olması ve müzakere sürecine odaklanması beklenmektedir. Üye ülkeler için dahi dış ve güvenlik politikası henüz tam olarak ortaklaştırılamamış olsa da, müzakere sürecinde AB’nin, dış ve güvenlik politikasını AB ile uyumlaştırması konusunda Türkiye’ye belli bir ölçüde de olsa baskı yapma olasılığı mevcuttur.
Öte yandan, yine önümüzdeki on yıl içinde Türkiye’nin en köklü tarihsel müttefiki olan ABD ile son dönemde özellikle Irak ekseninde aksayan ilişkilerinin yeniden değerlendirilmesi süreci de önemli olacaktır.