Hülya KÜÇÜK, Öğretim Görevlisi
İrem Ece AKPINAR, Bilim Uzmanı
İnsanların büyük çoğunluğunun kentlerde yaşadığı dünyanın giderek güvensiz hale gelmesi, suç oranlarının artması, özgürlük alanlarının azalması, insanların taleplerinin artması, insanları koruyucu bir sistemin tam olarak geliştirilememesi gibi nedenlerden dolayı güvenlik sorunu ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda yaşadığımız dünyada var olan sisteme alternatif sunmak yerine mevcut sisteme eleştirel yaklaşan Cesur Yeni Dünya kitabı bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Cesur Yeni Dünya tam olarak denetleyici bir düzene sahip olmamasına rağmen müdahaleci iktidar tutumundan vazgeçmeyen bir sistemi ele almaktadır. Kitap, bir distopya olmasına rağmen çizdiği kurgu üzerinden mevcut olandan daha güvenilir bir dünyanın var edilebileceğini savunmaktadır.
Bu çalışmanın amacı yaşadığımız dünyada kendimizi ne kadar güvende hissedip hissetmediğimizi, “güvenli bir dünyadan“ ne anlamamız gerektiğini ve güvenli bir dünyaya ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu Cesur Yeni Dünya kitabı üzerinden sorgulamaktır. Güvenliğin olmadığı ya da güvenliğe ihtiyaç duyulmayan (tehditsiz bir dünya) bir dünyanın ne kadar istenebilir olduğu ve de güvenli olduğu bu çalışmada tartışılacaktır.
Çalışmanın ilk bölümünde güvenlik kavramı üzerinden bir kavramsal çerçeve çizilecektir. İkinci bölümde Cesur Yeni Dünya kitabı analiz edilerek güvenlik olgusu incelenecektir. Çalışmanın son bölümünde ise insanlar için oluşturulmuş bir güvenlik sistemine ihtiyaç duyulmadan yaşanılabilir mi sorusu üzerinden, Cesur Yeni Dünya kitabında ele alınan distopyanın uygunluğu ve uygulanabilirliği tartışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Güvenlik, Kapitalizm, İstikrar, Cesur Yeni Dünya, Distopya
Giriş
Geçmişten günümüze gelecekte insanlığı hep nasıl bir dünyanın beklediği merak edilmiştir. Buna göre kimileri kendi inanışları veya idealleri doğrultusunda kendi dünyalarını kurgulamışlardır; kimileri de doğrudan gerçekçi davranmaya özen göstererek geleceğe dair bir tahmin yürütmeye çabalamışlardır. İlk yaklaşım genel anlamda “ideal devlet“ biçimiyle karşımıza çıkar; Platon, Farabi, Thomas Moore örneklerinde görüldüğü gibi. İkinci yaklaşıma sahip gerçekçiler ise tarihsel doğrunun son demlerine denk düşerler.
Aldous Huxley tarafından yazılan ve 1932 yılında basılan Cesur Yeni Dünya, George Orwell’ın 1984 adlı eseri ile birlikte, anti-ütopya edebiyatında akla gelen ilk romanlardan biridir. Londra’da geçen eserde yazar, sisteme alternatif sunmak yerine mevcut sisteme eleştirel bir şekilde yaklaşmıştır. Cesur
Yeni Dünya kitabının ütopya mı, yoksa distopya mı olduğu halen birçok akademisyen tarafından tartışılmaktadır.
Cesur Yeni Dünya’da genel olarak kurku ve tehdidin olmadığı bir gelecek resmedilmiştir. Güvenliğin “korku ve tehditten uzak olma durumu“ olduğu düşünüldüğünde, ilk etapta ideal bir güvenlik toplumundan bahsedildiği düşünülebilir. Ancak soru, böyle bir durumun ne kadar arzu edilebilir olduğudur? Korku ve tehdidin mutlak olarak sıfırlanması durumunda ne kadar “güvenlikli“ bir toplum ortaya çıkarmaktadır? Yoksa bu durum sözde bir güvenliği mi ortaya çıkarmaktadır? Bu tür bir geleceğin “maskenin arkasındaki diktatör“ (Gottlieb, 2001: 56) olarak tanımlanabilmesinin sebebi nedir? Bu soruları biraz olsun cevaplayabilmek için, güvenliğin doğasına bakmak gerekmektedir.
Türkçe’deki güvenlik sözcüğünün İngilizce karşılığı “security“ Latince de “securitas“ kökeninden gelmektedir. Securitas Antik Roma’da “kaygısızlık ve korunma“ tanrıçasıdır. Roma madeni paralarının üzerinde Securitas’ın resmi basılmıştır. Mutlak bir kaygısızlık ve korunma durumunun, hayatın karmaşık yapısı ve sürekli değiştiği düşüncesinden hareketle, mümkün olamayacağı açıktır. Aktörler nicelik ve nitelik olarak sürekli değişmekte, aktörlerin hedefleri çeşitlenmekte ve de devamlı olarak riskler, tehlikeler ve tehditler dönüşüme uğramaktadır. Bu nedenle daha antik çağlardan başlayarak güvenlik kavramının paradoksal bir içerik kazandığı söylenebilir. Modern dünya ise çok daha fazla belirsizliklerle doludur.
Cesur Yeni Dünyada ise güvenlik kavramının içerdiği mutluluk, düzen, adalet ve güç olguları bir arada ve birbirleriyle çelişmeden gerçekleştirilmiş durumdadır. Cesur Yeni Dünya, uzun süren bir savaş döneminden, bu dönemin yarattığı ekonomik krizden sonra kurulmuş ütopik/fantastik bir dünyadır. Bu dünyanın üç temel sloganı ve bileşeni vardır: toplum, eşitlik ve istikrar.
Roman, ‘Kuluçkalama ve Şartlandırma Merkezi Müdürü’nün çocuklara verdiği eğitimin anlatılmasıyla başlar. Bu eğitim sürecinde, toplumsal ve ekonomik istikrar için gerekli olan mevcut nüfusun sabit tutulması, cesur yeni dünyayı benimseyecek, ona hizmet edecek ve bundan zevk alacak insanların
yetiştirilmesi üzerinde durulur.
Oldukça farklı araçların ve modellerin kullanıldığı bu eğitimin verilmesinden amaç, eğitim sürecinin sonunda entelektüel zekâya sahip Alfaların, kaba fiziksel gücü ve emeği sağlayacak en altı sınıf olan Epsilonların ve bunların arasında bir yerlerde bulunan Beta, Gama ve Deltaların yetiştirilmesidir.
Cesur Yeni Dünya’da insanların birey olma hakkı ve olanağı yoktur. Yani birey yok, toplum vardır. Onun için birey, toplumun içinde eritilerek yok edilir. Kişilerin yalnız kalması son derece tehlikeli görülür. Zira yalnız kalan ve işi olmayan insan düşünmeye başlar. Düşünmek hem insan, hem de toplum için tehlikeli bir şeydir. İnsanların yalnız kalmalarına fırsat vermemek için spor yapmak, film seyretmek gibi etkinliklere önem verilir ve insanlar bu tarz etkinlileri yapmak için özellikle teşvik edilir. Yalnız kaldıklarında düşünmemeleri, bunalıma girmemeleri için insanlara ‘soma’ adı verilen zararsız uyuşturucular verilir. Bu yolla insanlar, aldıkları doza göre zihinlerini boşaltmak için 10, 12,15 saat gibi çeşitli sürelerde tatillere çıkarlar. Bu suretle insanların bağımsız düş kurma hakları da ellerinden alınmış olur.