Bu çalışma çerçevesinde, enerji güvenliği bağlamında enerji arz güvenliği ve enerji talep güvenliği ele alınmakta ve ekonomiye etkileriyle birlikte ülke güvenliklerinin etkilemesi incelenmektedir. Burada şunu da belirtmek yerinde olacaktır ki; enerji kaynağı bölgeler kadar enerji geçiş bölgeleri de önem arz etmekte ve hedef bölgeler yer almaktadır. Bu bağlamda (İngilizce tanımlamasıyla) “4A“ olarak betimlenen enerji politikalarının erekleri ve enerji geçiş bölgeleri de göz önüne alındığında “6A“ya evrilen temel kriterlere yer verilmektedir. Böylelikle de uluslararası güvenlik enerji güvenliği ile şekillenmiş olmaktadır. Bunlarda ayrı olarak enerji trilemması veya üçlü enerji paradoksu ya da paradoksal enerji üçlemesi olarak nitelenen durum da göz önüne alınarak enerji politikalarının karmaşık gibi görünen paradoksal durumu olabildiğince yalın şekilde açıklanmaktadır. Böylelikle, gerçeklenen analiz ve irdelemeler uzantısında, enerji güvenliğinin ekonomiye ve uluslararası güvenliğe etkisi betimlenerek vurgulanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Enerji, Enerji Arz Güvenliği, Enerji Talep Güvenliği, Uluslararası Güvenlik, Üçlü Enerji Paradoksu
GİRİŞ
Bilindiği üzere, enerji, kalkınmışlığın ölçütü olup enerji gereksinimi ülke ekonomileri için temel argüman durumundadır. Nüfusun artması, teknolojinin gelişmesi ve sanayileşmenin bilgi teknolojileriyle birlikte baş döndürücü şekilde evrilmesi enerji ihtiyacını devasa boyutlarda artırmaktadır (1). Bu bağlamda enerji, ekonomiyi, siyaseti etkilemekte ve dünyadaki siyasi olaylara yön vermektedir. Bu bağlamda, enerjinin güvenilirliği, enerji yönetimi, enerji denetimi ve enerji güvenliği günümüzde yadsınamaz önem taşımaktadır.
Burada, önemli bir konu enerji kaynaklarının kesintisiz temininin sağlanmasının yanı sıra enerji temin sürdürülebilirliğinin temini olmaktadır. Öncelikle, enerjiye veya enerji kaynaklarına ulaşım ve takiben bu kaynakların devamlılıkla erişilebilirliğinin sağlanıyor olması gerekmektedir. Dolayısıyla, emre amade konvansiyonel santraller olan fosil yakıtlı santraller ile nükleer santrallerin yakıtları öne çıkmaktadır. Gerçekte bu husus, doğrudan ülkesel, bölgesel ve küresel güvenlikle ilişkili olmaktadır (2-4).
Günümüzde, nükleer teknolojinin her ülkede erişilebilir olmaması fosil yakıtları tüm dünyaca kullanılan başat yakıtlar haline getirmiş bulunmaktadır. Bu bağlamda, fosil yakıtlar enerji politikalarında yadsınamaz öneme sahip olmaktadırlar. Oysa fosil yakıtlardan kömür dışındaki petrol ve doğal gaz, dünyanın belirli bölgelerinde bulunuyor olup, bu bağlamda Orta Doğu, Avrasya, ve Kuzey Afrika öne çıkmaktadır, Dolayısıyla söz konusu bu bölgeler, tüm ülkelerin enerji politik olarak hedefinde yer almaktadır. Durum böyle olunca, petrol ve doğal gaza ulaşım ve de sürdürülebilirlikle temin edilmesi başat ve global sorun haline gelmekte ve uluslararası güvenliğe de etkin olmaktadır.
ENERJİ GÜVENLİĞİ
Enerji güvenliği, enerji kaynaklarının rezerv miktarı ile bir başka deyişle sürdürülebilir kaynaklarla çalışılıyor olmasını ifade etmekte olup talep edenler açışından sürdürülebilir şekilde kaynak teminini ve arz edenler açısından da sürdürülebilirlikle kaynak alıcılığının temini anlamına gelmektedir. Enerji güvenliğini iki başlık altında incelemek mümkündür. Bunlar; “Enerji Arz Güvenliği“ ve “Enerji Talep Güvenliği“ olmaktadır (Şekil 1)
Öte yandan, enerji talebi yüksek olan gelişmiş ülkeler ile petrol ve doğal gaz kaynak bölgeler göz önüne alındığında bunların örtüşmediği anlaşılmaktadır. Bu durum, ülkelerin birbirlerine karşı, enerji politikaları üretmesini zorunlu kılmaktadır. Enerji güvenliği; enerji kaynaklarına yeterince sahip olmayanlar açısından “enerji arz güvenliği“, enerji kaynaklarına sahip olanlar açısından ise “enerji talep güvenliği“ olarak öne çıkmaktadır. Bir başka deyişle, global enerji politikaları ve/veya projeksiyonlarının geliştirilmesini gerekli kılmaktadır.
Enerji arz güvenliği ve enerji talep güvenliği birbiriyle çelişir gibi görünmektedir. Halen de bu çelişki uluslararası sorunlar olarak kendini göstermektedir. Buna karşın enerji arz güvenliği ve enerji talep güvenliği birbirine uyumla hayata geçirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde çatışmalar ve ötesinde sıcak çatışmalara neden olmaktadır. Bir başka deyişle, uluslar arası güvenlik için tehdit unsuru oluşturmaktadır.
Enerji arz güvenliği ve Enerji Talep Güvenliği “Enerji Güvenliği“ kavramını oluşturmaktadır. Bir başka deyişle “Enerji Güvenliği“, “Enerji Arz Güvenliği“ kadar “Enerji Talep Güvenliği“’ni de gözetmek durumundadır. Dolayısıyla, enerji güvenliği, enerji kaynaklarını satan ülkeler ile alan ülkeler arasındaki ilişkileri belirlemektedir. Bir başka deyişle, enerji güvenliği her ülkeyi ilgilendiren, uluslararası bir konu özelliği taşımaktadır. Bu durum ise direkt olarak bir üst kavram olan enerji politikalarını ve dolayısıyla da dünya siyasetini ve de güvenliğini etkilemektedir (Şekil 2)