Westphalian Dönem’den Post-Westphalian Dönem’e Uluslararası İlişkilerde Sınır Olgusu: 21. Yüzyılda “Devlet Jeopolitiği” İle “Küreselleşmenin Jeopolitiği” Arasındaki Mücadelenin İzdüşümleri

Makale

Modern uluslararası sistemin miladı olarak kabul edilen 1648 Westphalia Antlaşması’ndan bu yana sınırlar korunma güdüsünün bir göstergesi olarak hem ulus-devletlerin varlık nedeni, hem de onu benzerlerinden ayıran bir ayraç vazifesi görmüşlerdir....

Giriş

Modern uluslararası sistemin miladı olarak kabul edilen 1648 Westphalia Antlaşması’ndan bu yana sınırlar korunma güdüsünün bir göstergesi olarak hem ulus-devletlerin varlık nedeni, hem de onu benzerlerinden ayıran bir ayraç vazifesi görmüşlerdir. Başta devletin egemenlik alanını temsil etmenin yanında aynı zamanda düzen/kaos, kimlik/farklılık, biz/öteki gibi olgularla sosyal ve siyasal hayatı biçimlendiren/anlamlandıran hatlar ve mekanlar olarak işlev gören sınırlar ulus-devleti doğuran ve onun sürekliliğini sağlayan bir unsur olduğundan, uluslararası sistemde tanınmış sınırları olmayan bir devlet devlet değildir. Son üç yüz elli yılda anlam ve işlev bakımından geçirdiği/geçirmekte olduğu dönüşümlerle birlikte, egemen ulus-devletlerin hala fiziki hatlarını oluşturmaya devam eden sınırlar, milyonlarca insanı etkileyen küresel bir jeopolitik olgu olarak varlığını sürdürmektedir.1

Diğer taraftan, ulus-devletlerin politik sınırlarının küreselleşme dalgası, göç, etnik, dinsel, mezhepsel çatışmalar, ulus-aşırı kimliklerin ve sınırsız milliyetlerin varlığında hırpalanmaya başladığı 1990’lı yıllarla birlikte, klasik mekân-coğrafya algısının ulusal, bölgesel ve küresel bağlamda uğradığı değişim sınır olgusunu ve kavramını da tartışmaya açarak ciddi manada bir krize yol açmış durumdadır. Post-Westphalian dönemin koşullarında her ne kadar klasik anlamı ve işlevselliği artık yapı-bozuma uğramış olsa da, devletlerin ve toplumların birbirlerine temas noktası ve güç ilişkilerin bir ifadesi olarak sınırlar 21. yüzyılda da siyasal, sosyal, ekonomik ve askeri açılardan endişe, stres, gerilim ve çatışma kaynağı olmaya devam etmektedir. Sınırların olmadığı bir dünya mümkün olmadığı gibi, ulusal güvenliğin ve devlet egemenliğinin ayrılmaz bir unsuru olarak sınırlar olmadan küresel işbirliğini ve düzeni korumak da 21. yüzyılda pek mümkün görünmemektedir. Bu çalışmada, uluslararası ilişkilerde sınır olgusu tarihsel bir perspektifle ele alınıp, 21. yüzyılda klasik “devlet jeopolitiği“ ile “küreselleşmenin jeopolitiği“ arasındaki mücadelenin boyutları sınır olgusu üzerinden analiz edilecektir.


1. Teorik ve Tarihsel Açıdan “Sınır“ Olgusu ve Ulus-Devlet

Varoluş nedenleri ya da koşulları birbirinden farklı birden çok oluşum bir araya geldiklerinde, kendileri için optimum olan ortamı yakalama eğilimleri onları birbirinden ayırır. Bu durum, toplumlardaki sosyal ve siyasal yapı farklılığında, mülkiyeti sahiplenme arzusunda, güvenlik ihtiyacında, su ile havanın arayüzünde, yağ ve suyun bir araya gelişindeki çizgide bulunabilir. Diğer bir ifadeyle sınır ancak bir ötekinin varlığıyla mümkündür.2

Sınır, olguları ya da unsurları birbirinden ayıran bir etken olarak tanımlanabilir. İki farklı ortamın arayüzü olarak ortaya çıkabileceği gibi, herhangi iki ortamı birbirinden ayıran dışsal bir etken olarak da var olabilir. Diğer bir deyişle, sınırlar içsel ve dışsal bir sistemi ifade eder. Bu çerçevede sınırlar, uzamlar arasında hem bir köprü hem de bir engel olabildiği gibi, sınırların aşılması da, hem teşvik edici hem engelleyici olabilir, fırsatlar yaratabilir ya da var olan fırsatları ortadan kaldırabilir. Çünkü sınırlar, farklılıklara işaret etmek için kullanılır. Sınırı aşanların, “biz“ ve “öteki“ arasındaki keskin ayrımları aşındıracağın veya yıkacağından korkulur.3

Sınırın var olabilmesi, onun geçirimlilik düzeyine bağlıdır. Homojen ortamlarda bir sınırdan söz edilemez. Çünkü sınırda bir engel ifadesi vardır. “Sınırlandırmak“ ifadesi, “izin vermemek, mani olmak“ anlamındadır. “Özgürlüklerin sınırlandırılması“, “erişimin sınırlandırılması“ ifadeleri de buradan gelmektedir. Sınır aynı zamanda belirleyici olma niteliği taşır. Çok seçenekli ortamlarda belirgin olmayı sağlar, rasyonel bir seçimin nedenidir. Sınır bu anlamda düzeni yaratmanın, öngörüldüğü gibi bir şeyleri değiştirmeksizin devam ettirebilmenin diğer adıdır. Sınırlar kapalılığın (bitmiş, oluşumunu tamamlamış) derecesini de belirler.4

Sınır ister ülkesel ister sosyo-politik olsun gerçekte sosyolojik bir olgudur. Zira sınır her halükarda önemini ve işlevini, böldüğü insanlardan almaktadır. Bir başka ifadeyle o hemen her çeşit (sos-yal, siyasal, ideolojik vs) kategorileştirmenin temel aygıtı olarak iş görür. Şüphesiz sınır çekme, insanlığın çok eski dönemlerinden beri var olan bir eylemdir. Birey, grup, topluluk ve siyasi oluşum-lar kendilerini tanımlamak için hemen her dönem değişik sınırlar çizmişlerdir. Ancak sınırların toprak esasına göre belirlenmesi tamamen modern bir olgudur ve günümüzde sert ve keskin hatlar olarak algılanmaları da tamamen modern ulus-devlete hastır.5

Bütün devletlerin gücü ülkeye dayalıdır. Modern dünyada devletler sahip oldukları egemen topraklara göre tanımlanmaktadır. Sınırlar, yaşamlarımızı düzenleyen ve geleceğimizi biçimlendiren, açık ve sorgulanmaz bir gereklilik olarak benimsenmiştir. Sınırlar, sınıf duvarlarında asılı duran soyut bir haritadan çok daha somut bir deneyimdir. Ulusu hatırlatan bu unsurun yaşamımızdaki varlığının sürekliliği, hem genel olarak ulusların hem de kendi ulusumuzun doğallığını sorgulamadan kabulüne yol açmaktadır. Sınırların uluslararası ilişkilerde belirginleşmesi, ulus-devletle birlikte olmuştur. Ulus-devletle ilgili tartışmaların ortaya çıkmasıyla birlikte ulusal sınırların işlevi de ön plana çıkan konulardan biri haline gelmiştir.6 Ulus-devlete geçiş sürecinde devletin coğrafyasına ilişkin sorular çeşitlenmiştir. Bu süreçte, devletin varlığını uzun süre sürdürebilmesi doğal coğrafi sınırlarıyla açıklanmış ve bu doğal sınırlara ulaşmak için devlet gücü kullanılmıştır. Bu teritoryal devlet anlayışı, devleti ulusal özelliklere sahip belirli sınırlar içinde tanımlanmış uzamsal (spatial) bir birim haline getirmiştir. Devletin bu tanımı zaman içinde değişmiş ve buna bağlı olarak devlet-coğrafya ilişkisinin görünür hali olan jeopolitik de bu durumdan etkilenmiştir.7

TASAM Yayınlarının "Devlet Doğasının Değişimi: Güvenliğin Sınırları" isimli kitabından alınmıştır.
“Devlet Doğasının Değişimi: Güvenliğin Sınırları“ e-kitabı için Tıklayınız
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2842 ) Etkinlik ( 228 )
Alanlar
TASAM Afrika 80 662
TASAM Asya 100 1149
TASAM Avrupa 23 661
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 303
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1415 ) Etkinlik ( 56 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 25 630
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 191
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1308 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 522
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2071 ) Etkinlik ( 84 )
Alanlar
TASAM Türkiye 84 2071

Osmanlılar, zengin tacirleri memleketlerine çekmeyi, ülkeyi zenginleştirmek ve devlet hazinesini doldurmak için en etkin siyaset olarak benimsediler. 1550’lerde özellikle Papalık topraklarında Yahudiler engizisyon takibatına uğrayınca Kanuni Süleyman onları ülkesine çağırıp himayesine altına aldı. B...;

Her ülkenin kurucu ataları vardır. Doğal olarak onlar çok sevilirler ve gelecek kuşaklara gururla aktarılarak unutulmaları önlenmeye çalışılır. Buna rağmen birçoğu hem kendi tarihleri hem de dünya tarihi içinde unutulurlar. Bu nedenle onlar için devasa görsel anıtlar yapılır, resmi kurumlara resimle...;

Önümüzdeki günlerde “Savunma, Güvenlik ve İstihbarat Devrimi“ teması ile düzenlenecek 11. İstanbul Güvenlik Konferansı kayıtlarında artık sona yaklaşılıyor. Küresel bir “okul“ ve uluslararası “pazar“ imkanları ile katılımcılara sertifika ve konferans kitabı verilecek. Yurt içi ve dışından çok sayıda...;

Yeni modellemelere ilham vermek üzere kaynak eser niteliğindeki “Osmanlı Devleti’nde Tasavvuf Hayatının Yönetişimi | Meclis-i Meşâyih Defterleri", prestij standartlarda sınırlı sayıda özel kutulu ansiklopedik boy iki cilt 1378 sayfa olarak yayımlananarak ön siparişe özel indirimi ile TASAM Yayınları...;

Amerika için İşe Yarayan bir Ekonomik ve Güvenlik Düzeni Nasıl Oluşturulur? Oren CASS ABD, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana geçen 80 yılda iki büyük strateji izledi. Bunlardan biri olağanüstü bir başarıydı: Soğuk Savaş sırasında Amerikan ekonomik yatırımlarını, dış ilişkilerini ve askeri konuşlanm...;

Yuri Aleksandrovich Bezmenov (1939–1993), aynı zamanda Tomas David Schuman olarak da bilinir, propaganda ve ideolojik yıkıcılık konusunda uzmanlaşmış bir Sovyet gazeteci ve KGB ajanıydı. İdeolojik yıkıcılık, bir toplumun gerçeklik algısını o kadar çarpıtma sürecidir ki, toplum kendini yok eder. ;

Güvenlik temalı 5 eş-etkinlikle birlikte bu ay “Savunma, Güvenlik ve İstihbarat Devrimi“ teması ile düzenlenecek 11. İstanbul Güvenlik Konferansı kayıtları hızla devam ediyor. Küresel bir “okul“ ve uluslararası “pazar“ imkanları ile Konferans katılımcılarına sertifika ve konferans kitabı verilirken ...;

“Osmanlı Devleti’nde Tasavvuf Hayatının Yönetişimi | Meclis-i Meşâyih Defterleri“ adlı kaynak eser ilk kez TASAM’a verilen binlerce belgelik resmî Osmanlıca arşiv üzerinde geniş bir akademik ekiple 10 yılı aşan çalışmalar sonucu yeni modellemelere ilham vermek üzere literatüre kazandırıldı. Prestij ...;

9. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

7. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

4. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

8. Türkiye - Afrika Savunma Güvenlik ve Uzay Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

2. Yeniden Asya Güvenlik Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

Afrika 2063 Ağı | İstişare Toplantısı 3

  • 18 Haz 2025 - 18 Haz 2025
  • Çevrimiçi - 13.00

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • İstanbul - Türkiye

11. İstanbul Güvenlik Konferansı (2025)

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...