Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin’in ziyareti hem ikili, hem bölgesel hem de küresel açıdan tarihi önem taşıyor. 11 Eylül 2001 ile Batı merkezli küresel mali kriz arasındaki dönemde çok boyutlu bir dünya sistemi zorunlu olarak denendi. Dünya meselelerinin yönetiminde yaşanan Gürcistan ve Suriye merkezli kırılma, iktisadi pastanın batıdan doğuya doğru kayması, Çin’in agresif büyümesiyle Batı’da refah ve buna bağlı istikrarı tehdit eder hale gelmesi gibi nedenlerle bu çok boyutlu deneme başarılı olmadı. Gelinen nokta Batı’da Trans Atlantik ve Trans Pasifik'teki ticaret ve yatırım ortaklığı süreçlerini doğurdu. Ekonomik, siyasi ve dolaylı da olsa askeri entegrasyonu da içeren bu bloklaşma tamamlandığında dünya ticaretinin yüzde 73’nü kontrol eder hale gelecek. Bu bloklaşmanın karşısında da Rusya ve Çin gibi yeni güç adayları var.
YENİ SİSTEM DENEMESİ
Doğu ile batı arasında iki kutuplu yeni bir sistem denemesi var. Ukrayna, Kırım’daki olaylar bu jeo-ekonomik rekabetin sonucu. Bu rekabetin temel enstrümanı bölgemizde de yoğun olarak görüldüğü gibi mikro milliyetçiliğin teşvikidir. Önümüzdeki yıllar fotoğrafı daha net olarak bize gösterecek. Doğu ile Batı arasındaki bu rekabeti dengeleyebilecek iki ülke Rusya ve Türkiye’dir. Çünkü Rusya’nın ağırlıklı arka planı Çin başta olmak üzere bütün Asya’dır. Türkiye’nin arka planı ise Türk ve İslam dünyası. Böyle bir stratejik farkındalık ile bugün Rusya - Türkiye ilişkilerine bakmak gerekiyor.
GÜÇLÜ YOL HARİTASI İLE HEDEFE ULAŞILIR
Diğer taraftan iki ülkenin de farklı riskleri var, farklı avantajları ve dezavantajları var, önümüzdeki dönem herhangi bir şeyin alternatifi olmadan örneğin Türkiye için batının alternatifi olmadan Rusya ile ilişkiler çok daha derinleştirilebilir. Mevcut 30 milyar dolarlık ticaret hacmi gerçekten 100 milyar dolara çıkartılabilir. Ancak bunun için çok güçlü bir yol haritasına ihtiyaç var sadece moral değerlerle başarılabilecek bir husus değil.
TARİH TEKERRÜR ETMEMELİ
Türkiye-Rusya ilişkilerinde tarihin tekrar etmemesi için, çünkü belli çatışan nüfuz ve rekabet alanları var, yüksek rekabet ve yüksek işbirliğinin bir arada yürütülmesi ve yeni radikal parametrelerle bu ilişkinin tanımlanması gerektiğini uzun yıllardır hep söyledim. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde yani Putin’in ziyareti ve bunu takiben bizim devlet büyüklerimizin muhtemel ziyaretleri ile daha da olgunlaşacak olan bu süreçte güçlü bir yol haritasına ihtiyaç var. Sadece iyi niyetle istenilen hedeflere ulaşılamayacağını düşünüyorum.
RUSYA’NIN RÜYASINA YEŞİL IŞIK
Yine nükleer enerjideki (Akkuyu Nükleer Santrali) Türkiye’nin stratejik tercihi Rusya’nın sembolik olarak Akdeniz’e inme rüyasını realize etmiştir. Yaklaşık 80 yıl sürecek bu bağımlılığın karşılıklı iyi yönetilmesi gerekiyor.
Rusya, Kırım ve Suriye konularında politikası Türkiye’nin tutumu ile uyuşmamasına rağmen neden Türkiye’yi seçti?
Tarihte bu paradoksun benzerleri çok soğuk savaş döneminde de Türkiye’yi stratejik kılan unsur Sovyetler dengesiydi. Rusya’nın içinde bulunduğu şartlar itibari ile Türkiye’ye çok ihtiyacı var. Türkiye’nin de Rusya’ya çok ihtiyacı var, yani uzlaşılamayan alanlarda yüksek rekabet, ortak noktalarda ise yüksek işbirliği olarak ilişkiyi tanımlayıp bir arada yürütmek gerekiyor. Artık siyah beyaz bir dünyada olmadığımız gibi sorunların çözümünde de siyah beyaz bir yaklaşım yok.
REKABET VE İŞBİRLİĞİ BİRLİKTE YÜRÜTÜLMELİ
Kısacası farklı alanlarda rekabet edilirken, mümkün olan alanlarda da yüksek işbirliğine ihtiyaç var. Bu İran-Türkiye ilişkileri için de geçerlidir. Suriye’de Kırım’da farklı pozisyonlarda olmak diğer alanlarda yapılacak işbirliklerine engel değil. Güçlü işbirlikleri derinleştikçe sorun alanları da kendiliğinden azalacaktır.
Bu ziyaretten sonra Rusya’nın Kırım, Ukrayna ve Suriye politikası değişir mi?
RUSYA ESED YA DA AİLESİNİN HAYRANI DEĞİL
Kırım konusunda hiçbir değişiklik olmaz Kırım’ın artık defacto Rus toprağı olduğunu düşünüyorum. Fakat Batı ile olan ilişkilerin geleceği seviye itibarı ile Ukrayna’nın doğusundaki sorunların çözümünde pozitif gelişmeler olabilir. Batı ile ilişkiler iyileşmez ise Ukrayna’daki olaylar da bir düzelme olmayacaktır. Suriye konusunda da tarafların önceliklerini telafi eden uygun bir geçiş yönetimi konusunda anlaşma sağlanırsa politika değişikliği olabilir. Rusya Esed'i ya da ailesini değil milli menfaatini düşünür.
Özetle Türkiye ve Rusya ortak fırsat ve orta tehditleri olan ülkeler. Yeni radikal bir konsepte ve güçlü bir yol haritasına ihtiyaç var. Bu yaklaşımın da asla Batı’nın alternatifi gibi propaganda ile sunulmaması lazım. Çünkü temel politika değişikliğini sağlayan üç şey; bağımlılıklar, menfaatler ve fırsatlardır. Türkiye’nin karşılıklı inşa edeceği bağımlılıklar kendi dengesini doğal olarak kuracaktır.
( TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY | Röportaj | Haber7.com – Ökkeş KOSKA | 02.12.2014 )