Giriş: Hatırlamak, Unutmak Meselesi ve Barış ya da Çatışma Güdüsü
Çalışmanın amacı, ortak hafızanın bir meselesi olarak, İpek yolu tasarısı ile geçmişe dayalı hafızası arasında ilişki kurmak. Buradaki kritik nokta, geçmişe dayalı ortak hafızanın bizi barışa mı yoksa çatışmaya mı yönlendireceğidir. Geçmişi hatırlamak yaralayıcı olabilir ya da gurur verici, özgüveni arttırıcı olabilir. Ortak hafıza bizi hapsedebilir ve durgunluğa neden olabilir ya da daha fazla ilerleyebilmemiz için bize ilham olabilir. Geçmiş, bir lideri savaşa ya da barışa teşvik edebilir. Geçmişi hatırlama ya da unutma arzusu politik dürtülerce şekillenir, ve bu arzu politikacılar tarafından olduğu kadar siyasi gruplar ve bağımsız araştırmacılarca da şekillendirilebilir. Ve bu arzu politik amaçlar, psikolojik güdüler ve etik taleplerle bozulabilir/saptırılabilir.
Geçmişi hatırlamak, bilhassa acı verici bir geçmişi, etik ,hukuki ve değerlerle de bağlantılı bir meseledir. Geçmişle başa çıkmanın önemli bir özelliği ve acı dolu geçmişi anabilmenin tek yolu adaleti sağlamaktır. Bu, çatışmaların çözümünde ve savaş sonrası barışın sağlanmasında, iç çekişmeler ve siyasi kargaşa durumunda ayrıca anlamlıdır. Acı hatıraların önemi, toplumun, ulusun, uluslararası toplumun değerlerini bir araya getirerek gelecekleri için temel oluşturmasıdır. Dahası, ulusal ve/veya uluslararası topluma değerler üzerinde fikir birliğine ulaşmak ve ilkelerle üyelerine bir daha asla acı verici geçmişin yaşanmamasının önemi konusunda liderlik edebilir.
Hatırlamak ile ilişkili politik ve etik, kritik sorular: Ne kadarını unutmalıyız? Geçmişin ne kadarını hatırlamalıyız? Eğer mümkünse kimi ve neyi bağışlamalıyız? Bu sorulara cevap olarak, Ricoeur(2009) ,uzlaşmanın ve ayrımcı olmaktansa birleştirici olmanın öneminin altını çiziyor. Riceour bize, hatırlamak,unutmak ve affetmenin; bizi geçmişte birleştirecek bir yol, barışın tesisi ve ortak kimlik ve değerlerin oluşturulması adına bir umut olduğunu anlatıyor.
Geçmişteki meselelerle başa çıkma konusunda kritik nokta, Nietszche’nin “On the Uses and Misues of History for Life“ adlı eserinde tarihteki önemli suistimallere odaklanılarak açıklanmıştır. Nietzsche’ye göre zararlı olan; İster insan isterse bir kültür olsun, unutmanın, derin düşünmede, tarihsel duygularda, yaşanması kötü gelen ve sonunda telef eden bir derecesidir. Nietzsche bunun yanında bize, kendimizi geçmişi hatırlamanın olumsuz cehresinden azat etmek adına bize umut verecek bir çatışmanın çözümünü hatırlamayı seçmemizi söylüyor. Tarihi faydalı şekilde kullanmak amaçlı, Nietzchenin teklifi, tarihin belirliliğini gelecek için bir çözüme/çareye dönüştürecek ve abartılan tarih-anıtsal tarihi karşılaştıracak bir kavramsal çerçeve. Nietzche’nin tezi, tarihin abartılması ve çok fazla tarihle meşgul olmanın insanlar için zararlı olduğudur. Ancak Nietzsche, anıtsal tarihin büyük projelere ilham vermek ve hayat enerjisi sağlamak adına yararlı olabileceğini de kabul etmektedir.
Geçmişe anıtsal bir anlam yüklemek ilerlemeyi ve büyük projeleri arzulayan insanların seçimidir. Nietzsche’nin deyimiyle bu , başarı ve güç için büyük bir kavga veren, bir rol model,öğretici,destek arayan ve çağdaşları arasında bulamayan adamların seçimidir. Bu argümana dayanarak bu, vizyonu ve projeleri olmayan, güçsüz, durağan ve kaybolmuş bir adamın seçimiyle tarihte olumsuz bir durumun yüklenmesiyle sonuçlanabilir. İyi bir geleceğin hatırı için ihtiyaç olan, geçmişin olumsuz görüntüsünden korunmak. Nietzsche, bizi ufkumuzu tarihle kapatmaktansa, tarihi gelecek ve yeni projeler için bir vizyon olarak kullanmamız adına uyarıyor.
“ İnsanın doğal olarak içinde sahip olduğu güçlü köklere el koyulabilir ya da bunlar geçmişinden zorla kopartılabilir. Ve eğer çok güçlü ve engin bir doğa hayal edebilirsek ,tarihsel bir duygunun tamamen gelişebileceğini veya zarara neden olabileceğini kabul ederiz/ farkederiz. Geçmişteki herşey,kendi içinde ve bir çok farkın içinde,bu doğa üzerine çekilebilir, ona dönüşebilir ve adeta kana dönüşebilir. Boyun eğdirilmemiş doğa, nasıl unutacağını bilir. O artık yoktur. Ufuk kapanmış ve tamamlanmıştır ve hiçbirşey orada bunun ötesinde adamlar,tutkular,doktrinler ve amaçlar olduğunu hatırlatamaz.“
İpek Yolu Belleği ve İpek Yolu Rönesansı
Yazar, Nietzsche’nin geçmiş problemleri çözme konusundaki anlaşı içinde Richardson’un çalışmalarından yararlanmıştır.
İpek Yolu projesinin yansıtılmasında, Nietzsche’nin tarih felsefesinden ve Ricoeur’un tarihin makul ve mutlu anılarını kavramsallaştırmasından ne ders çıkartılabilir? Ricoeur’un çalışmasıda dayanarak, İpek Yolu belleğinin, ortak kimlik oluşturulması ve barışın değerlerinin paylaşılmasını sağladığını savunuyorum. Nietzsche’nin tarihi kullanma tezinden hareketle, İpek yolunun ufkumuzu daratmaktan ziyade bize İpek Yolu rönesansını inşa edecek vizyon vereceğini ve farklılıklar içinde bir uyum yaratacağını iddia ediyorum. İpek Yolu’nun anıtsal tarihi, barış ve ilerleme adına büyük işlere kalkışacak güçlü kadın ve erkeklere geniş fikir sağlayacaktır. İyi bir proje, belirli olaylar konusunda ustaca şekillendirilmiş bir kamu belleği gerektirir. Kamu belleğinin şekillendirilmesinde, kitle iletişim araçları, entelektüel çevreler ve bunların politik gücünün oynadığı birer rol vardır. İpek Yolu belleğinin şekillendirilmesinde ve bunun dışında fikirierin yaratılmasında, politikacılar ve aydınlar önemli rol oynayacaktır.
On asır önce, İpek Yolu, İmparator’un Yolu olarak bilinen, Doğu-Batı bağlantısını sağlayan, iki süper güç olan Çin ve Kutsal Roma İmparatorluğu’nu birbirine bağlayan ilk anayoldu. Bugün bu bellek , sorunları çözmede farklılıkların uyumunu baz alarak, çok uluslu düşünme şeklini ve uluslararası iş birliğini üretmektedir.
Eski İpek Yolu’nun Yeni İpek Yolu Stratejisini Doğurması
2000’lerde hızlanan İpek Yolu projesi sürecine, 90’ların ortasından itibaren birçok ülke ilerleme ve bölgesel ve küresel iş birliği adına dahil oldu. Bu kapsamda oluşturulan bölgesel iş birliklerinden bazıları şu şekidedir:
-TRACECA
-CAREC
-SPECA
-INOGATE
-MSR
TRACECA projesi 1998 yılına kadar dayanmaktadır. Proje, demir yolu ile deniz yolunu birleştiren bir ulaşım ağı kompleksidir. Projenin hedefi, ülkeler ve bölgeler (Avrupa, Kafkasya, Orta Asya, Uzak Doğu) arasında bir bağlantı oluşturmak. Koridor, Doğu Avrupa’dan başlayarak (Bulgaristan, Romanya, Ukrayna) Turkiye’den geçiyor. Bölgeleri birleştiren bu rota, Karadeniz’den geçerek Poti limanlarına ulaşıyor ve Gürcistan’da, Güney Kafkasya ulaşım ağları da kullanılarak bu bölgeden Türkiye’ye doğru bağlanıyor. Sonrasında Azerbaycan’dan Hazar feribotlarıyla, TRACECA rotası Orta Asya ülkelerinde bulunan tren ağına bağlanıyor( Türkmenistan-Kazakistan). Bu ülkelerdeki ulaşım ağları Özbekistan, Kırgızistan,Tacikistan üzerinden geçiyor ve Çin sınırına ve Afganistan’a ulaşıyor. Bu proje özellikle İpek Yolu çağının en ünlü yolunun canlandırılmasına katkıda bulunmaktadır.
CAREC ise İpek yolu ülkelerinin gelişimine destek olmak ve iyi ilişkilerin geliştirilmesini sağlamak adına bir diğer önemli program. Bu programa dahil on partner ülke (Afganistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan, Pakistan, Çin, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan), işbirliğine bağlı gelişimi sağlamak, büyüme ve yoksulluğun azaltılması konularında birlikte çalışmaktadır.
SPECA, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan,Özbekistan, Türkmenistan başkanlarınca 1998’de oluşturulmuştur. Programa, 2002’de Azerbaycan, 2005’te ise Afganistan katılmıştır. İki kıta arasında bir potansiyel ulaşım merkezi ve terörizm,radikal din hareketleri, uyuşturucu kaçakçılığı gibi global güvenlik tehditlerine karşı aktif rol oynayacak bir proje olarak tanımlanmıştır.
INOGATE, 1996’da oluşturulmuştur. Hedefleri şu şekilde listelenebilir, enerji güvenliğinin sağlanması, AB ilkeleri çerçevesinde enerji pazarlarının yakınlaştırılması, sürdürülebilir enerjinin gelişiminin desteklenmesi, bölgeyi yatırımlar için cazip, ilgi çekici hale getirmek.
MSR, Çin ve Sri Lanka tarafından geliştirilmiştir. Şubat 2013’te iki ülke bir araya gelerek projenin inşasına başladılar. Başkan Xi Jinping’in Ekim 2013’teki Güneydoğu Asya seyahati sırasındaki öneriden doğdu, Endonezya parlamentosundaki “Çin ve ASEAN ülkeleri arasındaki denizcilik iş birliğinin geliştirilmesi“ adlı konuşma esnasında geliştirilmiştir.
Türkiye’nin İpek Yolu Projesi
İpek Yolu’nun canlanması Türkiye’nin çok boyutlu dış politikasının önceliklerinden biridir. Türkiye’nin İpek Yolu vizyonu “ İpek Yolunun demir yolu ağları, ıulaşım noktaları, gümrükler, enerji koridorları ve doğal boru hatları ile bağlantısını kapsamlı şekilde geliştirerek, bölgeyi dünya ekonomisinin önemli oyuncularından biri haline getirmektir.“ Kasım 2008’de “İpek Yolu, Gelişim Yolu“ isimli program geliştirildi ve Haziran 2010’da Kalkınma Bakanlığı himayesinde devreye girdi. Bu projeye katılan diğer ülkeler, Azerbaycan , Gürcistan, Hindistan, Irak, İran, Kazakistan,Kırgızistan,Moğolistan, Özbekistan,Pakistan, Afganistan, Çin, Rusya, Suriye, Tacikistan, Güney Kore şeklindedir. Proje öncelikle ulaşım, güvenlik, lojistik ve sınırlardaki gümrük prosedürleri konularına odaklanmaktadır. Türkiye’de bu hususta özellikle önemli olan şehirler, Gaziantep, Adıyaman ve Kilis’tir.
Sonuç ve Politika Tavsiyeleri
İpek Yolu Projesi, Yunan felsefesinin kozmopolitliği ile Konfüçyüsçü düşüncenin farklılıkların uyumu fikrini birleştirmektedir. İpek Yolu belleği, farklılıkların çatıştığı bir bölgede, bölgesel iş birliğini doğurmuş ve karşılıklı ilişkileri geliştirmiştir. Bu bellek, din ve etnisitenin insanları ayrıştırdığı topraklarda, insanlar arasında yeni projeleri geliştirmektedir. Tüm tartışmalara rağmen, İpek Yolu’nun eski hikayesi, daha çok modern bir Asya-Avrupa iş birliğine evrilmiştir.
Acil bir ihtiyaç olarak, yeni nesilin, daha iyi bir geleceğin inşası adına, Eski İpek Yolun’dan ders çıkartması sağlanmalıdır. Bunun yanı sıra, öğrenci değişim programlarının oluşturulması bir gerekliliktir ve ortak araştırma ve eğitim aktivitelerinin organizasyonu hayati önem taşımaktadır. Toplumsal cinsiyet adına, kadın girişimcilerin entegrasyonu ve kadınların resmi karar süreçlerine katılımları , kimilerinin acilen yoksullukla mücadele programlarına ihtiyaç duyduğu, İpek Yolu ülkelerinde hızlı gelişim için önem arz etmektedir. Kadınlar, gelişen pazar ekonomisine sahip ülkelerde ekonomik büyümenin anahtarıdır.
Son olarak, Sivil Toplum Örgütlerinin bölgesel ve uluslararası düzeyde gelişim adına önem arz eden itici gücü göz önünde bulundurulmmalıdır. İpek yolu’nda bir bağlantı yaratılmasında ,STK’lar , farklı katmanlarrın harekete geçirilmesiyle İpek Yolu gelişim ve iletişiminde anahtar nitelik taşımakta. Belki de İpek Yolu Barış Ödülü “second track“ diplomasi için iş dünyası,STK’lar, akademisyenler ve sanatçıların da dahil olduğu bir hazırlık dönemi olabilir.
ÇEVİREN: ECE MOZAKOĞLU