İnsan Güvenliği ve NATO: NATO’nun Ege Misyonu Örneği

Makale

İnsan güvenliği yaklaşımı, güvenliğin sağlanmasında devletin yanı sıra uluslararası toplumun diğer aktörlerine özellikle uluslararası örgütlere de rol biçmektedir....

Giriş

İnsan güvenliği yaklaşımı, güvenliğin sağlanmasında devletin yanı sıra uluslararası toplumun diğer aktörlerine özellikle uluslararası örgütlere de rol biçmektedir. Kavramın BM çatısı altında şekillendirilmesi ve insan güvenliğinin sağlanmasının uluslararası örgütlerin faaliyetleriyle gerçekleştirilmeye çalışılması bu tespitin dayanak noktasını teşkil eder. Soğuk Savaş sonrasında bölgesel bir kollektif savunma örgütünden küresel bir güvenlik örgütüne dönüşüm sürecinde olan NATO içerisinde de insan güvenliğinin sağlanması önemli bir gündem oluşturmuştur.

NATO’nun son stratejik konseptinin ilan edildiği 2010 Lizbon Zirvesi sonrasında uluslararası konjonktürdeki güvenlik algılamalarını değiştiren İttifak’ın güvenlik savunma politikalarını yeniden değerlendirilmesini belki de yeni bir stratejik konsepti gerekli kılan gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelerin başında Ortadoğu’da statükoya yönelik bir karşı duruşu ifade eden ve bu açıdan büyük ümitleri simgeleyen ancak aynı zamanda ağır maliyetlere sebep olan Arap isyanları gelmektedir. Bölgedeki devlet yapılarının çözülmesine sebep olan Arap isyanları ve akabinde oluşan mülteci krizi İttifak’ın güvenliğini tehdit eden gelişmeler olarak öne çıkmışlardır. NATO’nun bu yeni güvenlik ortamına adapte olması gerektiği ile ilgili literatürde bir uzlaşı olmasına rağmen bunun nasıl gerçekleşeceği cevap arayan bir sorudur. Bu çerçevede çalışmada öncelikle Soğuk Savaşın sona ermesinden Arap isyanlarının başlamasına kadar geçen sürede NATO’nun insan güvenliğini sağlamaya yönelik yönelik politikaları ve kullandığı araçlara kısaca değinilecektir. Daha sonra Şubat 2016’da mülteci akınını yavaşlatmak ve insan kaçakçılarını durdurmak için Ege Denizi’nde başlatılan NATO görevi detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Bu çalışmanın temel iddiası uluslararası konjonktürdeki değişim paralelinde NATO’nuninsan güvenliğini sağlamaya yönelik faaliyetlerinin özellikle NATO’nun güney kanadında artacağı yönündedir. NATO üyesi ülkeler arasındaki çıkar ve tehdit algılamalarındaki farklılıklar, günümüz koşullarında büyük masraflı ve yüksek oranda can kaybı riski taşıyan operasyonların gerçekleşmesine imkân vermemektedir. Böyle bir uluslararası konjonktürde NATO Ege’de gerçekleştirdiği gibi insan güvenliğini sağlamaya yönelik, Atlantik ötesinde de varlığına imkan sağlayan düşük maliyetli, insan kaybı riskinin göreli olarak az olduğu ve uluslararası kamuoyunu olumlu olarak etkileyebilecek operasyonları daha fazla tercih edecektir.


İnsan Güvenliği ve NATO

1990’lı yıllarda uluslararası konjonktürdeki değişim paralelinde, ülke içi çatışmalara bağlı olarak dünyanın çeşitli bölgelerinde meydana gelen uluslararası siyasi ve ekonomik nitelikli krizler güvenlik söylemi ve algılamasını da belirli ölçüde değiştirmiştir. Devleti ve sadece silahlı kuvvetlerle karşılık verilecek devlete yönelik tehditleri merkeze alan güvenlik söyleminin karşısında yeni bir söylem inşa edilmeye başlanmıştır. Bu söylem, ekonomik istikrarsızlık, siyasi baskı, ülke içi çatışmalar, salgın hastalıklar, insan ve yasa dışı madde kaçakçılığı ve göç gibi ekonomik ve çevresel nedenlerden kaynaklı geleneksel olmayan tehditleri ve bireyi merkeze almaktadır. Söz konusu söylem değişimi, uluslararası toplumun sadece devletlerin değil insanların da güvenliğini koruma altına almak amacıyla özel önlemler alınması düşüncesini esas alan koruma sorumluluğu, insani müdahale ve insan güvenliği gibi kavramların gelişimini de beraberinde getirmiştir.

Güvenliğe yönelik tehditler ve bu tehditlerin yöneldiği özneler açısından meydana gelen değişim, insanın refahını ve mutluluğunu engelleyen siyasi, ekonomik, çevresel ve toplumsal nitelikli tehditleri öngörmeyi ve bertaraf etmeyi hedefleyen geniş kapsamlı bir insan güvenliği kavramını literatürde çok kullanılan ve tartışılan bir konuma yükseltmiştir.1 BM Kalkınma Programı’nın 1994 yılında yayınladığı İnsani Kalkınma Raporu ile insan güvenliği kavramı ilk defa resmi bir metinde şekillendirilmiştir. Bu raporda, insan güvenliği kavramı, insanı korku ve yoksulluğa sevk edebilecek açlık, salgın hastalık, baskı gibi her türlü tehditten insanın kurtarılması olarak tanımlanmıştır.2 Bu bağlamda, günümüzde insan güvenliği kavramı ülke içi siyasal şiddete maruz kalan bireylerin fiziki güvenliğinden günlük hayatlarında psikolojik iyi olma durumuna uzanan geniş bir kapsamda ele alınmaktadır.3 Kavramın geniş bir aralıkta, yaygın olarak kullanılması içerik açısından kavramın sınırlarının net olarak çizilememesini4 ve kavramın teorik içeriği ile uygulanmasındaki uyumsuzlukları5 da beraberinde getirmektedir.

İnsan güvenliği kavramının ilk defa resmi bir metinde 1994’te yer almasına rağmen insanı merkeze alan güvenlik anlayışının tarihsel kökleri daha geriye götürülebilir.6 Bu açıdan Soğuk Savaş öncesinde ve sırasında meydana gelen gelişmeleri yadsımamak gerekmektedir. Ovalı, insan güvenliğinin ortaya çıkmasını üç temel unsura bağlar7: Birincisi, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte daha fazla görünür hale gelen ülke içi çatışmalar, çözülmeler ve gerilimlerdir. İkincisi yeni tehditlerin ulus-üstü ve sınır aşan nitelikleridir. Yeni tehditlerle devletin tek başına mücadele etmesi zorlaşmıştır. Bu süreçte ulusal egemenlik kavramı da bir dönüşüm sürecine girmiş; devletin güvenlik sağlayıcı rolü tartışılırken birey ve toplumların güvenlik gereksinmelerinin sağlanmasını öngören uluslararası normlar oluşmaya başlamıştır. Üçüncü unsur ise iletişim alanında yaşanan devrim niteliğindeki teknolojik gelişmelerdir. Söz konusu teknolojik gelişmeler nükleer silahların gölgesinde kalan insanlara yönelik diğer tehditleri dünya kamuoyunun ilgisine sunmuştur.

TASAM Yayınlarının "Devlet Doğasının Değişimi: Güvenliğin Sınırları" isimli kitabından alınmıştır.
“Devlet Doğasının Değişimi: Güvenliğin Sınırları“ e-kitabı için Tıklayınız
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2751 ) Etkinlik ( 222 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 646
TASAM Asya 98 1102
TASAM Avrupa 22 645
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 291
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1393 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 294
TASAM Orta Doğu 23 614
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 188
Kimlik Alanları ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1297 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 782
TASAM Türk Dünyası 20 515
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2047 ) Etkinlik ( 82 )
Alanlar
TASAM Türkiye 82 2047

Mevcut küresel düzen parçalanma eğilimi gösteren bir momentumun eşliğinde yeni bir dünya düzenine doğru dönüşüme başladı. Büyük güç rekabetinin öne çıktığı bu yeni normalde asıl muharebenin ekonomik cephede gerçekleşeceği söylenebilir.;

İki liderin görüşmesinde, Moskova'nın azalan silah ve mühimmat stokunu yenilemek için Kuzey Kore'den malzeme temini konusunda bir görüşme yapılıp yapılmadığı belirsizliği yer almaktadır. ;

Doğa ne kadar dakik! Hiç sektirmiyor. Evet, olağanüstü kuraklıklar, seller, yanardağ patlamaları, deprem veya yangınlar var. Ama bunların şiddeti artsa bile çoğu kez zamanlama açısından bir belirlilik var. ;

Çin, son yıllarda iki ülke arasındaki ekonomik ve siyasi işbirliklerinin artmasıyla birlikte Türkiye'ye açılıyor. Bunun nedeni, Türkiye'nin stratejik konumu, büyüyen ekonomisi ve ticari ortaklarını çeşitlendirme isteği gibi bir dizi faktördür. Çin, Türkiye'nin Avrupa ve Orta Doğu'ya açılan bir kapı ...;

Türkiye - AB ilişkilerinin tarihsel sürecine baktığımızda temel olarak Politika, Kimlik, Ekonomi, Güvenlik, Enerji ve Göç bağlamında ele alındığını söyleyebiliriz. 1963 yılında Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu’na katılmasıyla başlayan süreç, 1987 yılında tam üyelik başvurusuna ve 1999 yılında n...;

Hepimizin bildiği tek ev olan Dünya’ya artık sığmadığımız günlerdeyiz. Fakat artan insan nüfusu ve dolayısıyla azalan kaynaklar tek sebep değil. Merak, keşfetme tutkusu ve bilinmeze yol alma güdüsü evrende yeni evler bulma arzusunu harekete geçiriyor.;

BRICS, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın kısaltmasıdır. Dünyanın önde gelen gelişmekte olan ekonomilerinin oluşturduğu bir gruptur ve bu ülkeler dünya kara yüzeyinin yaklaşık %27'sini ve küresel nüfusun %42'sini oluşturmaktadır.;

Yine debdebeli bir zirve, yine israf, bilindik yüzler ve tavırlar. Hindistan’da toplanan G20 zirvesinden söz ediyorum. Dünya Hindistan resmi adını Bharat’a[1] çevirecek mi? Bu yaparken ülkenin Hindu olmayan insanına ne olacak diye düşünürken, G20 2023 teması “Tek Yeryüzü, Tek Aile ve Tek Gelecek“ ol...;

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...