ÇHC ile Hindistan arasında yaşanan sınır krizinin alt yapısı Hindistan Ulaştırma Bakanı Nitin Godkari’nin 15 Mayıs 2020’de basın ile yaptığı mülakat sonrasında ortaya çıkmaya başlamıştır. Hindistan Ulaştırma Bakanı Godkari bu mülakatta; Hindistan’ın 2022 yılında bitirmeyi planladığı ve bütün ÇHC-Hindistan sınırını kapsayan bir yol inşa projesinin detaylarını vermenin yanı sıra projeyi korona virüs engeline rağmen yürütmekte kararlı olduklarını açıklamıştır. Bakan Godkari ayrıca, ÇHC’nin engelleme çabalarına rağmen projeye devam edeceklerini, ÇHC’nin korona virüsün çıkışındaki rolü nedeniyle zor durumda olduğunu ve dünyanın Hindistan’ın yanında olacağını ifade etmiştir.[2] Nitekim 21 Mayıs 2020’de, ABD Dışişleri Bakanlığı Orta Asya ve Güney Asya Masası Şefi Alice G. Wells tarafından yapılan açıklamada; “Çin tarafının sadece Hint sınırında değil, Güney ve Güneydoğu Asya’da saldırgan politikalarını sürdürdüğü“ vurgulanarak, Hindistan’ın beklediği destek verilmiştir. [3]
Devamında Hindistan Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü tarafından krize yönelik olarak yapılan açıklamada; Hint askerlerinin Ladak ve Sikkim bölgelerindeki normal devriye faaliyetlerinin Çin birlikleri tarafından engellendiği ve bu bölgelere Çin askeri birlik takviyesi yapıldığı beyan edilmiştir.[4] Bu açıklamaya cevap ÇHC tarafından değil, Nepal tarafından gelmiştir. Nepal resmi açıklamasında; Hindistan’ın Kalapani Bölgesi’nde açtığı Lipulek Geçidi’nin hukuksuz olduğu iddiasının yanı sıra Hindistan’ın gerekli önlemleri almayarak Nepal’in korona virüs mücadelesine zarar verdiği ifade edilmiştir.[5] Bu açıklama Hindistan tarafından olumsuz karşılanırken, Nepal’in bu çıkışının ardında ÇHC’nin olduğuna dair yorumlar yapılmıştır.[6]
Müteakip günlerde basına yansıyan haberler, krizin Ladak Bölgesi (Batı Sektörü)’nde yoğunlaştığını göstermiştir. Her iki taraf basınında çıkan haber ve görüntülerden; Hindistan’ın Leh-Karakurum bağlantısındaki yol inşa çalışmalarına karşı çıkan Çin birliklerinin Devlet Beg Oldie ve Demchok bölgesindeki tartışmalı alana girerek konuşlandığı, Hint birliklerinin de Galwan Vadisi ve Pangong Tso Gölü civarındaki tartışmalı alanda konuşlanarak cevap verdiği anlaşılmıştır.[7] Bölgeye kaydırılan Çin birliklerinin personel mevcudunun binlerle ifade edilmesi Hint kamuoyunda, gerilimin çapının büyüdüğü ve krizin kontrolden çıkma ihtimalinin arttığı şeklinde yorumlanırken, yeni bir çatışma ihtimali de kaygıları artırmıştır.[8]
Hint kamuoyunda krizin artmasına yönelik kaygılar yükselirken iktidardaki BJP Genel Sekreteri Ram Madhav ve Ulaştırma Bakanı Nitin Godkari’nin konuya yönelik olarak yaptıkları kararlık vurgusu ve (ABD başta olmak üzere) dünyanın yanlarında olduğu açıklamaları Hint halkının özgüvenini yükseltmeye katkı yapmıştır.[9] Müteakiben 22 Mayıs 2020’de, Hindistan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Manoj Mukund Naravane’nin Ladak Bölgesi’ndeki Leh’de konuşlu kolorduyu ziyaret etmesinin görüntüleri haber bültenlerine yansıtılmıştır. Bu arada Nepal Yönetimi’nin, kendi haritalarını yaparak tartışmalı bölgeleri kendi sınırlarına dâhil edeceklerine yönelik açıklamaları da Nepal haber bültenlerinde yer almıştır.
Bu dönemde dünya basınında krizin bir çatışmaya dönme ihtimaline yönelik değerlendirmeler yapılırken[10] Hint basınında, geçmiş krizlerde görev almış emekli diplomat ve generallere ait görüşlere sıkça başvurulmuş, düşünce kuruluşları da krize yönelik rapor ve etütler yayınlayarak halkı bilgilendirmeye gayret etmiştir. Basında çıkan değerlendirmelerde genellikle; ÇHC’nin korona virüs yayılmasındaki rolü nedeniyle zor durumda kaldığı, Dünya Sağlık Örgütü soruşturma komisyonu dönem başkanlığı sırasının Hint temsilciliğinde olması nedeniyle pandemide ÇHC sorumluluğunun tespitine yönelik olarak yapılması muhtemel soruşturma öncesinde ÇHC’nin Hindistan’ı baskı altına almak istediği, ÇHC’nin iç siyaset ve ekonomi alanında yaşadığı problemlerin üstünü örtmek için sınır krizini ön plana çıkardığı gibi görüşler paylaşılmıştır. Düşünce Kuruluşları etütlerinde ise; “ÇHC’nin Güney Çin Denizi’ndeki saldırgan politikası“ nedeniyle bu bölgedeki dostlarını kaybettiği, Tayvan politikası ve Hong Kong’da uzun süredir yaşanan gösteriler nedeniyle zor durumda olduğu, mevcut durumda dünya kamuoyunun Hindistan’dan yana olduğu, ÇHC’nin kendi kararlılıklarını test etmek için krizi tırmandırdığı, bu krizde ABD ve diğer müttefiklerle işbirliğine devam ederek, sağlam durmaları ve sınır hattındaki yol projesi ile birlik takviyelerinden vazgeçmemeleri gerektiği yönünde görüşler vurgulanmıştır.[11]
Hint tarafında bu gelişmeler yaşanırken Çin Komünist Partisi Kongresi yıllık toplantısında, 26 Mayıs 2020’de bir konuşma yapan Çin Devlet Başkanı Xi Jingping, ülkenin topraklarını korumak için orduya her türlü şarta hazır olma ve tatbikatlara başlama emri vermiştir.[12] Daha sonra ÇHC Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü tarafından yapılan açıklamada ise ülkelerinin toprak bütünlüğünü sağlamaya kararlı oldukları gibi sınır krizinde barışı sağlama hedefine de bağlı kaldıkları ifade edilmiştir. Gerilimi tırmandıran bu açıklamalardan sonra ABD Başkanı Trump’ın sorunun çözümünde aracı olma talebi sosyal medya aracılığıyla gündeme gelmiştir. Çin tarafından gelen savaş imaları sonrasında, Hint Silahlı Kuvvetleri’nde icra edilen üst düzey komutan toplantılarının devamında Başbakan Narendra Modi Ulusal Güvenlik Konseyi’ni toplamış ve sınırda alarm seviyesi de yükseltilmiştir.[13] Bu gelişmeler sonrası Hint tarafındaki kaygının arttığı dikkat çekerken, Çin Ordusu’nun sınır hattındaki hazırlıklarına dair haberler ve uydu görüntüleri basında yer almaya başlamıştır.
Müteakip günlerde her iki tarafın basın yayın organlarında, ÇHC Dışişleri Bakanlığı açıklamasındaki çözüm mekanizmalarının açık olduğuna yönelik bölümlere atıf yapılırken,[14] Hint Dışişleri Bakanlığı da 28 Mayıs 2020’de benzer bir açıklama yaparak; toprak bütünlüğünü sağlama ve barışa bağlı kalma yönünde hareket edeceklerini beyan etmiştir.[15] Bu gelişmeler yaşanırken ÇHC Parlamentosu, Hong Kong’un özel statüsünü değiştiren kanun değişikliğini onaylamıştır. ÇHC’nin Hong Kong adımları ABD tarafından yaptırım tehditleri ile karşılansa da ÇHC gerim atmamıştır. ABD ve ÇHC arasında Hong Kong konusunda restleşmeler sürerken, ABD ve Hindistan savunma bakanlarının, 29 Mayıs 2020’de, Çin-Hint sınır krizini değerlendirdikleri bir telefon görüşmesi yaptığı Hint basınına yansımıştır. Bu arada ABD de, ırkçılık karşıtı gösterilerin bütün ülkeye yayılması nedeniyle iç gerilim tırmanmış ve dış politikaya yönelik gelişmeler geri planda kalmaya başlamıştır. Bu eğilim Hindistan-ÇHC sınır sorununa yönelik gelişmelere de yansırken, Hindistan’a verilen destek açıklamaları da azalmıştır. Bu günlerde Hint kamuoyunda Çin tehdidinin kaygı veren boyutlarda olduğuna dair yorumların artmaya başladığı dikkat çekmiştir.[16]
ÇHC ve Hindistan tarafından gerilimi azaltmaya yönelik açıklamalar gelirken; 30 Mayıs 2020’de Nepal’in Komünist Başbakanı Khadga Prasad Sharma Oli, hazırladıkları yeni ülke haritasının tanıtımını yaparak, bu haritada yayımlanan sınırların resmileştirilmesi için anayasa değişikliği yapacaklarını beyan etmiştir. Nepal’in yeni haritasında, Hindistan ile aralarındaki tartışmalı Kalapani Bölgesi’nin yanı sıra Bihar’a bağlı Champaran Bölgesi içinde yer alan Susta isimli ufak bir Hindistan mezrası da Nepal sınırları içinde yer almaktadır. Nepal bu haritaya hukuki dayanak olarak, 1816 yılında İngiliz Hindistan’ı ile imzalanan Sugauli Anlaşması’nı referans göstermektedir. Sugauli Anlaşması sonrası iki ülke arasında hiçbir sınır anlaşmasının yapılmaması ve bu anlaşma zemininde hareket edilmesi Nepal’in meşruiyet noktasını oluşturmaktadır.[17] Bu arada Hint Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Naravane’nin, “Nepal’in bir Çin kuklası olduğu“ eleştirilerine cevap veren Nepal Savunma Bakanı Ishwor Pokhrel; Hindistan’ın tartışmalı sınırlarını koruyan birlikler içinde 40.000 Nepal kökenli asker olduğunu, Hint yöneticilerinin Nepal’e yönelik eleştirilerinin bu askerleri incitebileceğini ve bu durumun Hint Ordusu için zafiyet yaratacağını ifade etmiştir.[18] Nepal Yönetimi 31 Mayıs 2020’de, yeni harita ile yayınlanan sınır konularını da kapsayan anayasa değişikliği ile ilgili süreci de başlatmıştır.
Haziran 2020 ayı başlangıcı ile birlikte Hint medyasında, sınır sorunu konusunda ülkelerinin müttefiklerinden destek almaya devam ettiğine yönelik haberlere yapılan vurgu dikkat çekmiştir. Bu bağlamda önce 02 Haziran 2020’de, Hindistan Başbakanı Modi ile ABD Başkanı Trump’ın Çin-Hint sınır gerilimi ile Dünya Sağlık Örgütü reformu konusunda bir telefon görüşmesi yaptıklarına dair haberler Hint basınında yer almıştır. Müteakiben, Başbakan Modi’nin Avustralya Başbakanı Scott Morrison ile telekonferans yöntemiyle bir zirve yaparak, güvenlik konularını da kapsayan işbirliği anlaşmalarını değerlendirdiğine dair görüntü ve haberler, 04 Haziran 2020’de Hint basınında yayınlanmıştır. Bu arada Hint basınında, Hindistan’ın Tayvan Devlet Başkanı Tsai Ing-Wen’in yemin törenine telekonferans yöntemiyle katılım görüntüleri verilirken, iki ülke işbirliğine dair olumlu gelişmelere de sıkça yer verilmiştir.[19]
Bu gelişmeler yaşanırken Hindistan Savunma Bakanı Ranjat Singh, 03 Haziran 2020’de yaptığı açıklamada; sınır bölgesine kaydırılan Çin birliklerinin miktarının basında çıkan haberlerde olduğu kadar yüksek olmadığını, sınır bölgelerindeki Çin askerlerinin makul rakamlarda olduğunu, iki ülkenin sınır sorunlarını sahada çözmek için yeterli mekanizmaya sahip olduğunu, mevcut sorunu çözmek için üst düzey saha komutanlarının 06 Haziran 2020’de biraya geleceğini ifade etmiştir. Bu açıklamalar ÇHC Savunma Bakanlığı tarafından doğrulanırken, iki ülkenin aradaki sorunları üçüncü taraflara ihtiyaç duymadan çözme kapasitesi olduğuna dikkat çekilmiştir. Savunma bakanlıkları tarafından yapılan karşılıklı açıklamalar sonrasında krizin daha ileriye taşınmayacağına dair bir hava oluşmuştur.
Bu olumlu hava neticesinde rahatlayan iki ülke kamuoyu, ortak sınırlardan sorumlu kolordu komutanlarının, 06 Haziran 2020’de Ladak’taki buluşma noktası Chushul-Moldo’da yapacağı görüşmelere odaklanmıştır.[20] Bu görüşmenin sonuçları beklenirken Hint medyasında; Hindistan’ın bir yandan müzakere için adım atarken diğer yandan Ladak’ın Leh Kasabası’nda konuşlu 14’ncü Kolordu’ya ait bazı birlikleri Keşmir’deki kontrol hattı (Line of Control-LoC) bölgesinden çekerek Ladak’taki tartışmalı noktalarda konuşlandırmaya devam ettiğine dair paylaşımlar yapılmıştır.[21] Bu gelişme Pakistan tarafınca da doğrulanarak, 60 kadar Bofors silahının (hafif topçu silahı) Ladak sınırına kaydırıldığı haberi paylaşılmıştır.[22] Nepal Parlamentosu’nun aynı gün (05 Haziran 2020), yayımladıkları yeni sınırları da içeren anayasa değişikliğini onaylaması ise Hindistan tarafından tepki ile karşılanmıştır. Normal şartlarda aylar süren bir anayasa değişikliği onay sürecinin beş gün içerisinde tamamlanması Hint kamuoyunda manidar bulunmuştur.[23]
Nihayet Batı Sektörü’ndeki sınırlardan sorumlu kolordu komutanlarının planlanan görüşmesi, Chushul-Moldo’da, 06 Haziran 2020’de yapılmış ve krizin yumuşatılması sağlanmıştır.[24] Görüşme sonrasındaki gün, 07 Haziran 2020’de yapılan basın açıklamalarında taraflar, soruna mevcut anlaşmalar ve mutabakatlar çerçevesinde çözüm bulmaya olan inançlarını vurgulamıştır.[25] Krizin soğumasına yönelik süreç beklendiği gibi geçerken, krizin yumuşaması sonrasında düşünce kuruluşlarında yapılan uzman değerlendirmeleri krizin saklı tutulan boyutlarını gözler önüne sermiştir. Bu değerlendirmelerin satır aralarındaki açıklamalardan; krizin Mayıs 2020’den çok daha önce başladığı, Hint tarafının girişimleriyle, 14 Nisan 2020 tarihinden 06 Haziran 2020’deki kolordu komutanları görüşmesine kadar 12 defa yerel komutan görüşmesi ve 3 kez de tümgeneral seviyesinde görüşmeler icra edildiği ve Çin tarafının eski konuşlanmalara dönmeyi kabul etmediği anlaşılmaktadır.[26]
Neticede yapılan son görüşme ile ortamın soğuması ve tarafların rahat nefes alması sağlanmıştır. Pandemi sürecinde koron virüs gündemi gölgesinde kalan bu kriz şimdilik sonlanmış ve buzdolabına kaldırılmış gözükmektedir. Yalnız pandemi sürecinin atlatılması sonrasında sorunun yeniden ısınacağı açıktır; zira bu sorun sıradan bir sınır sorunu değildir. Muhtemelen de sınır sorunu daha önce canlanacaktır. Taraflar bugünkü konuşlanmalarındaki dış birliklerden gelen takviyeleri geri gönderirken işgal ettikleri mevzilerden tamamen çekilmeyecek ve birbirlerinin adımlarını güvensizlik mantığı içerisinde takip edecektir. Pandemi sürecinin sonunun geldiğini değerlendirdiklerinde ABD ve müttefikleri ÇHC‘ye yönelik suçlamalara başlayacak ve kriz buzdolabından çıkarılacaktır.
Not: Bu kriz sadece pandemi sürecinde yaşanan gelişmelerin incelenmesi ile anlaşılacak bir sorun değildir. Krizin kökleri derindir ve kapsadığı alan, sorunun yaşandığı Himalayalar’dan daha ötelere uzanmaktadır. Bu krizin daha iyi anlaşılması için önümüzdeki günlerde detaylı bir stratejik rapor yayınlayacağım. Konuya ilginiz varsa takip etmenizi saygılarımla öneririm.