Giriş
Küreselleşme rüzgârının hızla estiği ve her şeyi değiştirdiği, önüne katıp götürdüğü günümüzde en büyük yıkımın kültürler ve kültürün temel taşıyıcısı olan diller üzerinde olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Bu rüzgâr karşısında bütün ülkelerde ve kültürlerde olduğu gibi Türk Dünyası ülkelerinde de kültürel zenginliğin yitirilmesi ve kültürel yıkımın ortaya çıkması tehlikesi belirmiştir. Bu tehlikenin, kültür erozyonunun önüne geçmek gerekmektedir. Bu da ancak Türk coğrafyasında yaşayan gençliğe kültürel bilinci yerleştirmekle mümkündür. Bu noktada eğitime büyük sorumluluklar düşmektedir.
İletişim teknolojileriyle insanların, toplumların birbirinden etkilenme hızının anlık zaman dilimlerine indiği, yaşananların toplumlara, ekonomilere ve bireylere şiddetli dalgalar gibi çarptığı bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sürecin toplumların kültürlerinde yarattığı en ufak değişim, aileden toplumsal yaşama, çalışma yaşamına, ekonomiye, eğlence anlayışına, ikili ilişkilere kadar yansıyan pek çok farklılaşmayı beraberinde getirmektedir (Kağıtçıbaşı, 1988, 275).
Küresel kitle kültürünün akıl almaz bir teknolojik destekle dünyanın her yerinde olduğu, hiçbir kültür biçiminde görülmediği kadar endüstriyel bir boyut kazandığı açıkça ortadadır. Tasarlanan, biçimlendirilen ve dünyayı Pazar olarak gören bir boyuta sahip olan küresel kültür bu özelliğiyle kendisine karşı direnmeyi neredeyse olanaksız kılmaktadır (Kahraman, 2003, 11). Yaşanan bu durum dünya üzerindeki kültürler açısından ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Tehlike sadece kültür bağlamında görünse bile kültürün derin anlamı, kapsamı düşünüldüğünde aslında çok daha geniş boyutlu olduğu fark edilecektir. Yaşanan bu gelişmelere paralel olarak millî kültürlerin giderek benzeşeceğinden söz edilmeye başlanması, günümüzde kimlik konusunun tartışılıyor olmasının önemli bir sebebi olarak gösterilebilir. Ulus-devlet, ulusa dayanan bir sistemdir ve ulusun varlığını devam ettirmesi süreklilik gösteren bir milli kültür politikasını gerektirmektedir (Poyraz, 1998, 80).
Her ne kadar küreselleşme sürecinin kültürel zenginliğin önünü açtığı, kültürel alışverişi hızlandıracağı yönünde yaklaşımlar, bakış açıları olsa bile dünyanın her yerinde insanların yaşam tarzlarının, zevklerinin, yediklerinin, içtiklerinin hayata bakışlarının aynılaşmaya başlaması bir “çokluğa“ değil, “tekliğe“ doğru hızlı bir gidişin varlığını göstermektedir. Dünya artık McDonalds’da hamburger yiyen, CocaCola içen, Marlboro marka sigara içen, Hollywood filmleriyle neşelenen, hüzünlenen, Microsoft’un bilişim teknolojisini kullanan insanların oluşturduğu, üretilenin potansiyel alıcısı olan, tüketim canavarı insanların oluşturduğu küçük bir köy olma yolunda tek tipleşmeye doğru hızla ilerlemektedir.
Atalardan miras kalan maddi-manevi değerler bütünü olan kültür, millet kavramının temellerinden biridir ve insanın içinde yaşadığı toplumdan kazandığı bütün yetenek ve alışkanlıkları kapsar (Kafesoğlu, 1992, 15). Kültür toplumsaldır. Kişi, içinde yaşadığı toplumun kültüründen soyutlanamaz. Kültür tarihseldir, uzun bir yaşam dilimi içinde olgunlaşır. Kültür bir yaşam biçimi, bir toplumsal davranıştır (Artun, 1996, 12). Geçmişle gelecek arasında kurulan bir köprüdür. Ulusal varlıkla özdeştir. Birinin yokluğu diğerinin de yokluğuna işarettir. Milletin devamlılığı, kültür değerlerinin, kültürel mirasın gelecek kuşaklara aktarılmasıyla doğrudan ilişkilidir.
Küreselleşme ile birlikte kültüre bilinçle yaklaşma, koruma sorumluluğu her zamankinden daha fazla önem kazanmaktadır. Bu açıdan programlara, öğretmenlere ve ders kitaplarına önemli görevler düşmektedir. Eğitimin temel işlevi kültürü yeni kuşaklara aktarmaktır. Kültürün yeni nesillere aktarılması ve kültürel birliğin sağlanmasında eğitimin önemli bir rolü vardır. Eğitim programları, öğretmenler ve ders kitapları kültürün korunmasında, gelecek nesillere aktarılmasında temel bileşenler olarak ifade edilebilir. Kültürün kalıcı ve sağlam bir şekilde aktarımı; kültür öğelerini gerçekçi bir şekilde ele alan eği tim programları, bu programlarla yetişen, bilgi ve birikim kazanan öğretmenler ve bu amaç doğrultusunda özenle hazırlanan ders kitapları ile mümkündür.
“Türk Diasporası ve Türk Dünyası Vizyon 2023“ e-kitabı için Tıklayınız
Küreselleşme rüzgârının hızla estiği ve her şeyi değiştirdiği, önüne katıp götürdüğü günümüzde en büyük yıkımın kültürler ve kültürün temel taşıyıcısı olan diller üzerinde olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Bu rüzgâr karşısında bütün ülkelerde ve kültürlerde olduğu gibi Türk Dünyası ülkelerinde de kültürel zenginliğin yitirilmesi ve kültürel yıkımın ortaya çıkması tehlikesi belirmiştir. Bu tehlikenin, kültür erozyonunun önüne geçmek gerekmektedir. Bu da ancak Türk coğrafyasında yaşayan gençliğe kültürel bilinci yerleştirmekle mümkündür. Bu noktada eğitime büyük sorumluluklar düşmektedir.
İletişim teknolojileriyle insanların, toplumların birbirinden etkilenme hızının anlık zaman dilimlerine indiği, yaşananların toplumlara, ekonomilere ve bireylere şiddetli dalgalar gibi çarptığı bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sürecin toplumların kültürlerinde yarattığı en ufak değişim, aileden toplumsal yaşama, çalışma yaşamına, ekonomiye, eğlence anlayışına, ikili ilişkilere kadar yansıyan pek çok farklılaşmayı beraberinde getirmektedir (Kağıtçıbaşı, 1988, 275).
Küresel kitle kültürünün akıl almaz bir teknolojik destekle dünyanın her yerinde olduğu, hiçbir kültür biçiminde görülmediği kadar endüstriyel bir boyut kazandığı açıkça ortadadır. Tasarlanan, biçimlendirilen ve dünyayı Pazar olarak gören bir boyuta sahip olan küresel kültür bu özelliğiyle kendisine karşı direnmeyi neredeyse olanaksız kılmaktadır (Kahraman, 2003, 11). Yaşanan bu durum dünya üzerindeki kültürler açısından ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Tehlike sadece kültür bağlamında görünse bile kültürün derin anlamı, kapsamı düşünüldüğünde aslında çok daha geniş boyutlu olduğu fark edilecektir. Yaşanan bu gelişmelere paralel olarak millî kültürlerin giderek benzeşeceğinden söz edilmeye başlanması, günümüzde kimlik konusunun tartışılıyor olmasının önemli bir sebebi olarak gösterilebilir. Ulus-devlet, ulusa dayanan bir sistemdir ve ulusun varlığını devam ettirmesi süreklilik gösteren bir milli kültür politikasını gerektirmektedir (Poyraz, 1998, 80).
Her ne kadar küreselleşme sürecinin kültürel zenginliğin önünü açtığı, kültürel alışverişi hızlandıracağı yönünde yaklaşımlar, bakış açıları olsa bile dünyanın her yerinde insanların yaşam tarzlarının, zevklerinin, yediklerinin, içtiklerinin hayata bakışlarının aynılaşmaya başlaması bir “çokluğa“ değil, “tekliğe“ doğru hızlı bir gidişin varlığını göstermektedir. Dünya artık McDonalds’da hamburger yiyen, CocaCola içen, Marlboro marka sigara içen, Hollywood filmleriyle neşelenen, hüzünlenen, Microsoft’un bilişim teknolojisini kullanan insanların oluşturduğu, üretilenin potansiyel alıcısı olan, tüketim canavarı insanların oluşturduğu küçük bir köy olma yolunda tek tipleşmeye doğru hızla ilerlemektedir.
Atalardan miras kalan maddi-manevi değerler bütünü olan kültür, millet kavramının temellerinden biridir ve insanın içinde yaşadığı toplumdan kazandığı bütün yetenek ve alışkanlıkları kapsar (Kafesoğlu, 1992, 15). Kültür toplumsaldır. Kişi, içinde yaşadığı toplumun kültüründen soyutlanamaz. Kültür tarihseldir, uzun bir yaşam dilimi içinde olgunlaşır. Kültür bir yaşam biçimi, bir toplumsal davranıştır (Artun, 1996, 12). Geçmişle gelecek arasında kurulan bir köprüdür. Ulusal varlıkla özdeştir. Birinin yokluğu diğerinin de yokluğuna işarettir. Milletin devamlılığı, kültür değerlerinin, kültürel mirasın gelecek kuşaklara aktarılmasıyla doğrudan ilişkilidir.
Küreselleşme ile birlikte kültüre bilinçle yaklaşma, koruma sorumluluğu her zamankinden daha fazla önem kazanmaktadır. Bu açıdan programlara, öğretmenlere ve ders kitaplarına önemli görevler düşmektedir. Eğitimin temel işlevi kültürü yeni kuşaklara aktarmaktır. Kültürün yeni nesillere aktarılması ve kültürel birliğin sağlanmasında eğitimin önemli bir rolü vardır. Eğitim programları, öğretmenler ve ders kitapları kültürün korunmasında, gelecek nesillere aktarılmasında temel bileşenler olarak ifade edilebilir. Kültürün kalıcı ve sağlam bir şekilde aktarımı; kültür öğelerini gerçekçi bir şekilde ele alan eği tim programları, bu programlarla yetişen, bilgi ve birikim kazanan öğretmenler ve bu amaç doğrultusunda özenle hazırlanan ders kitapları ile mümkündür.
“Türk Diasporası ve Türk Dünyası Vizyon 2023“ e-kitabı için Tıklayınız