Transpasifik Ortaklığı, Asya Ülkeleri ve Türkiye

Makale

Trans Pasifik Ortaklığı (TPP), bir yandan ABD önderliğinde ekonomik ve siyasi olarak birbirine yakın ülkeleri ticaret ve yatırımlar çerçevesinde biraraya getirirken bir yandan da 1973’den beri uygulanmakta olan Washington Uzlaşısı olarak bilinen küresel iktisadi politikaları yeni bir düzleme taşıyarak kurtarmayı amaçlamaktadır. ...

ÖZET

Trans Pasifik Ortaklığı (TPP), bir yandan ABD önderliğinde ekonomik ve siyasi olarak birbirine yakın ülkeleri ticaret ve yatırımlar çerçevesinde biraraya getirirken bir yandan da 1973’den beri uygulanmakta olan Washington Uzlaşısı olarak bilinen küresel iktisadi politikaları yeni bir düzleme taşıyarak kurtarmayı amaçlamaktadır. Öte yandan gene ABD öncülüğünde NAFTA’ya üye ülkeler ile AB’nin kurmaya çalıştığı Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) benzeri bir hamleyi yansıtmaktadır. Bunlara cevap olarak Çin Halk Cumhuriyeti tarafından geliştirilen ve tarihi İpek Yolu’nu canlandırmayı öngören Tek Kuşak, Tek Yol İnsiyatifi (OBOR), güzergahı üzerinde olan ülkelerin alt-yapılarını çağdaşlaştırmayı, güncellemeyi ve akıllı şehirler yaratmak için bir takım mega-projeleri yürürlüğe sokmaktadır. Bu üç akımın ortak paydası mega-projelerdir. Uzun süreli ve kapsamlı olan bu projelerin gerçekleşmesi ise Washington Uzlaşısında öngörüldüğünün aksine planlama ve devlet harcamalarını gerektirmektedir. Bu da piyasaların üstünlüğü temelinde kurgulanmış olan Washington Uzlaşısının ciddi bir revizyona tabii tutulması anlamına gelmektedir. Bu sunum, TPP, TTIP ve OBOR bağlamında, Washington Uzlaşısının evrimine bakarak, küresel iddialarla otoriteryen devlet yapılarının yükselişini ele almakta ve bu kapsamda göç ve artan terör olaylarını irdeleyerek, Türkiye’nin küresel ekonomi politika içinde aldığı pozisyonun güçlenmesi için ihtiyaç duyulan donanımlı insan gücünün nasıl oluşacağını analiz etmektedir.

Anahtar kelimeler: TPP, TTIP, küreselleşme, yoksulluk, kalkınma, Washington Uzlaşısı, Türkiye


GİRİŞ

Asya ve Pasifik coğrafyasında gelişmekte olan yeni jeo-stratejiyi anlamak daha kapsamlı başka bir perspektifin uzantısı olarak ele alınmasını gerektirir. Burada daha kapsamlı perspektifden kasıt Bretton - Woods Sistemi olarak bilinen küresel düzenlemelerin 1973 senesinde çöküşü sonrasında uygulamaya konan “Washington Uzlaşısı’nın“ uygulamadaki başarısızlıklarıdır. Uluslararası arenada “başka alternatif yok“ dogmasıyla adeta dayatılan ve yaygın olarak kabul gören bu süreç, kendi içinde farklı farklı evrelerde gözden geçirmelerle yapılan ince ayarlara tabi tutulsa da, temel önermesinin çok fazla değişmeden bugüne kadar devam etmekte olduğu söylenebilir. Bu temel önermenin, piyasaların serbest bırakıldığı takdirde kaynak kullanımını etkinleştirerek refahı ve zenginliği arttıracağı ideolojisi etrafında oluşturulduğunu belirterek devam edelim. Washington Uzlaşısı piyasaları üstünlüğünün, devlet müdahaleciliğini azaltarak yerine birinci en iyi dünyaya ulaşılacak bir dizi ekonomi politikası önerisiyle ilerlediğini de vurgulayalım. Washington kurumları olarak bilinen IMF ve Dünya Bankasının küresel ölçekte, kah post-modernizmden destek alarak, kah kimlik politikaları etrafında küreselleşme ve finansallaşma bağlamında dayattığı bu “uzlaşının“ pek çok sorun ürettiğini, bu sorunların yakın zamanda dünya gündemine göç ve terör bağlamında oturduğunu ileri süreceğiz. Asya-Pasifik’teki gelişmelerin bu sorunlara cevap yetiştirmek için olduğunu öne süreceğiz bu sunumda. Aslında bugün dünyada hakim olan çekişmelerin kökeninde Washington Uzlaşısının, neo-liberalizmin hangi biçimde sürdürülmesi gerektiği üzerine yapılan tartışmalar olduğu söylenebilir. En son küresel ölçekte etkisi olan gelişmelerden İngiltere’nin AB’den referandum sonucu çıkma kararı alması da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Küresel jeo-politik ve ekonomik ittifakların tanımlanması, özellikle mega-projeler kapsamında devletin iktisadi rolünün yeniden belirlenmesi, neo-liberal projede ciddi revizyonlara yol açacağı beklentilerini de öne çıkartmıştır.


GÖÇ VE TERÖR

İlk olarak televizyon ekranlarımız ile yaygın medyaya yansıyan ve günümüz sosyo-politikasının en can alıcı alanı olarak göç ve terör konularını Washington Uzlaşısı bağlamında ele alalım. Bugün yaygın medyaya yansıdığı kadarıyla, ağırlıklı olarak iki olgunun ön plana taşındığını görüyoruz. Göç. bunlardan birincisi. Özellikle son zamanlarda Türkiye’nin de gündeminde de olan, Suriye’den göç. İkincisi de terör. Suriyeden göçü kendi başına, diğer ögelerden bağımsız olarak değerlendirmek, olayı aşırı basitleştirmek anlamına gelir. Çünkü göç sadece Suriye kaynaklı değil. Göç aynı zamanda Afganistan, Pakistan, Hindistan gibi Asya ülkelerinden ve bizim ekranlarımıza çok yansımıyor olsa da Afrika kıtası menşeili. Bu arada Afrika kıtasından kaynaklı ve halen hazırda devam etmekte olan başka bir göç hareketi var. Özellikle İtalya’nın Güneyindeki Lampadusa adası ve orada yaşanan trajediler etrafında gündeme gelen bir göç hareketi daha var. Bir şekilde dünyada çok ciddi bir demografik hareketlenme var. Bu demografik hareketlenme kimi zaman savaşlar yüzünden oluyor, kimi zaman yoksulluk gibi nedenlerle oluyor. Kimi zaman ise bu sunum etrafında daha anlamlı olacak bir açıklama ise dünyada kaynakların kullanımının etkin olmamasından kaynaklanıyor. Bu noktada çevresel faktörlerden, küresel ısınma ve kararma etrafında çölleşme, kuraklık ve kıtlıktan kaynaklanan göçü anmamız gerekiyor.

Göçle içiçe geçmiş olan bir ikinci konu ise terör. Bu sorunun küresel ölçekteki belirleyicisi ise tıpkı göç’de olduğu gibi gelir dağılımındaki bozulma, yoksulluk ve işsizliğe ek olarak güvenlik konusu (Gordon, 2016). Dünyada güvenlik mimarisi ciddi bir dönüşüm geçiriyor. Dünyadaki güvenlik anlayışı çerçevesinde bambaşka bir dünyanın yükseldiğini görüyoruz. Buna koşut olarak gelenekselleşmiş temsili demokrasiler de ciddi yara alıyor ve sosyo-politik kurgu değişiyor. Geçmişteki konvansiyonel savaşlar yerine bambaşka bir çatışma alanı oluşuyor. Özellikle bio-politika’nın alanı olarak ortaya çıkan intihar saldırıları, ayrıca var olan iktisadi, siyasi ve toplumsal yapıya karşı protesto’nun en uç ifade biçimi olarak intihar eylemlerinin ortaya çıkması bu güvenlik sorunlarının başını çekiyor.

Bu sunumda, içiçe geçmiş olan bu iki konu, iktisadi belirleyicileri çerçevesinde ele alınacak. İktisadi süreçlerin eninde sonunda kendi mantığını toplumsala dayattığı gerçeğinden hareket ediliyor bu sunumda. Göç ve terörün iktisadi kaynaklarına baktığımızda ise uygulanan küresel iktisadi politikanın, Washington Uzlaşısı olarak bilinen arz cephesinden hareket eden, neo-liberal, monetarist projeyi buluyoruz. Bunu incelemek bundan sonraki bölümün konusu.


GÖÇ VE TERÖRÜN İKTİSADİ KÖKLERİ: WASHINGTON UZLAŞISI

Medya’dan gündelik hayatımıza yansıtılan yukarıda bahsedilen içiçe geçmiş iki sürecin iktisadi yanına, Washington Uzlaşına bakmamız gerekiyor. Burada göç ve terör olgusunun kendi başına, toplumsaldan bağımsız doğmadığını vurgulanması gerekiyor. Bugünkü göç ve terör olguları rastlantısal değil. Bu birbiriyle ilintili iki süreci izah etmek için biraz da tarihe ve iktisadi ve sosyal olayların evrimine bakmamız gerekiyor (Harvey, 2005). Bu toplumsal gelişmelerin kökünde, son analizde belirleyicisi olan süreçler iktisadi.

TASAM Yayınlarının "Trans Pasifik Ortaklığı, Asya Ülkeleri ve Türkiye" isimli kitabından alınmıştır.

"Trans Pasifik Ortaklığı, Asya Ülkeleri ve Türkiye“ e-kitabı için Tıklayınız
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2769 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 649
TASAM Asya 98 1109
TASAM Avrupa 23 649
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Çin – Afrika İş Birliği Forumu (FOCAC) aracılığıyla ilişkilerini kurumsallaştıran ve 21. yüzyılda Afrika’daki rekabetin çıtasını yükselten Pekin, günümüzde Afrika’nın dış ilişkilerinde en çok dikkat çeken aktör konumundadır. Çin, Afrika ile ilişkilerini “kazan – kazan iş birliği“ ve “kapsamlı strat...;

2000 yılından bu yana üç yılda bir dönüşümlü olarak gerçekleştirilen forumlar, Çin – Afrika ilişkilerini kurumsallaştıran iş birliği platformu olarak bilinmektedir. 2006, 2015 ve 2018’deki buluşmalar, Devlet ve Hükûmet Başkanları düzeyindeki yoğun katılımlarla “2006 Pekin Zirvesi ve 3. FOCAC”, “2015...;

Uluslararası ilişkilerde güvenlik, devletlerin dış politika stratejilerinde önemli bir rol oynamaktadır. Geçmişte genellikle askeri tehditler ve savunma stratejileriyle ilişkilendirilen güvenlik kavramı, günümüzde çok yönlü ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Ekonomik krizler, çevresel felaketler, terö...;

Bundan yıllarca önce İngiltere Kraliçesi II. Elizabet’in 16 Mayıs 2008’de İstanbul’a gelen ve Dolmabahçe önüne demirleyen HMS İllustration adlı gemide verdiği resepsiyon hatırlardadır. Ülkemizde ve dünyada çok ilgi çeken bu resepsiyon Kraliçe’nin İngiltere’deki sarayında verdiği resepsiyon ile özdeş...;

I. Dünya Savaşı sonrasında ikinci bir dünya savaşının gerçekleşmesiyle idealizmin ürettiği teorilerin pratikteki yetersizliği uluslararası ilişkiler alanında bir teori krizi oluşturmuştur. Neorealizm, dış politikanın hem iç hem de dış faktörlerden etkilenmesiyle yeni bir teori olarak oluşmuştur. İra...;

2024 yılında dünya altın fiyatlarının uzun dönemde en yüksek seviyelerde seyretmesi, küresel ekonomideki çeşitli faktörlerin etkisiyle açıklansa da, en belirgin etki küresel savaş beklentisi kuşkusuz. Savaş beklentisinin görünen en kolay yansıması kuşkusuz aşırı yükselen altın fiyatları. 2024 yılınd...;

Halen gelişmiş ülkelerin kontrolü altında olan Denizcilik Sektörü gelişmekte olan ülkelerin de gelişmesi ve refah seviyesinin arttırılması açısından önemli bir ekonomik faaliyet alanıdır. Bu sektör Dünya ekonomisi ve ticareti ile çok fazla ilişkili, karmaşık, riskli ve pek de şeffaf olmayan bir ulus...;

Karadeniz bölgesi geçmişten günümüze çeşitli devletlerin mücadele verdiği alan olarak değerlendirilmiştir. Jeopolitik terimini ilk kullanan Rudolf Kjellen; bu kavramın ülkeden ülkeye farklılık gösterebileceğinin altını çizmiştir. Özellikle Soğuk Savaş döneminden sonra farklı devletlerin ortaya çıkma...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...