Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) tarafından 24 Ekim 2019’da İstanbul’da CVK Park Bosphorus Oteli’nde; iktisat teorisindeki gelişmeleri tartışmak, dünya ve Türkiye İktisadı analizini farklı bakış açılarıyla değerlendirmek üzere; Prof. Dr. Ahmet Sedat AYBAR (İstanbul Aydın Üniversitesi), Prof. Dr. Asaf Savaş AKAT (İstanbul Bilgi Üniversitesi), Prof. Dr. Mahmut ARSLAN ( İstanbul Aydın Üniversitesi), Prof. Dr. Halit YANIKKAYA (Gebze Teknik Üniversitesi), Prof. Dr. Elif HAYKIR HOBİKOĞLU (İstanbul Aydın Üniversitesi), Dr. Öğretim Üyesi Esra DEMİRBAŞ (Yeni Yüzyıl Üniversitesi), Dr. Murat BAYAT (Düzce Üniversitesi), Dr. İsmail ÇAPAK (Brussel Capital Üniversitesi), Dr. Naim Deniz ve Arş. Gör. Fergül ÖZGÜN (Yeni Yüzyıl Üniversitesi) başta olmak üzere Türk iktisatçılarının katılımı ile yemekli toplantı şeklinde düzenlenen İstanbul İktisat Konuşmaları serisinin “Sosyal Ahlak Kodu“ ana temalı dördüncüsünün Sonuç Raporu‘dur.
“Sosyal Ahlak Kodu“ içerik açısından Türk ekonomik sisteminin felsefe taşlarını oluşturan bir tematiğe sahiptir. Protestan ahlak sisteminin yozlaşması ile karşı karşıya kalan kapitalist sistemde yaşanan travmanın insan ve sosyal grup davranışları üzerindeki etkileri ele alarak Türk ahlak sistemine uygun bir ekonomik öneri getirilebilir mi sorularına cevap aranmıştır.
“Sosyal Ahlak Kodu“ içerik açısından Türk ekonomik sisteminin felsefe taşlarını oluşturan bir tematiğe sahiptir. Protestan ahlak sisteminin yozlaşması ile karşı karşıya kalan kapitalist sistemde yaşanan travmanın insan ve sosyal grup davranışları üzerindeki etkileri ele alarak Türk ahlak sistemine uygun bir ekonomik öneri getirilebilir mi sorularına cevap aranmıştır.
====================================
Kapitalist kökenli ekonomik sistemin getirmiş olduğu düzen aynı zamanda sosyal kodlarda ve toplumsal ahlaki değişimlerde ciddi rol oynamaktadır. Devletler yönetim şekillerini kendi sosyal dinamiklerine göre belirlemektedir. Bugün herhangi bir ülkenin ekonomik sistemi küreselleşmiş iktisat teorisinin dışına çıkarıp kendi ahlaki kodlarını yazarak geliştirmenin ne kadar mümkün olabileceği merak konusudur. İktisat sadece para politikası etrafında gelişen bilim dalı olmaktan ziyade toplumun ihtiyaçlarına da kulak vermek, sosyo-psikolojik yapılarını da analiz etmek zorundadır.
Her ne kadar küresel denklemler içinde bir akışa sahip düzen bulunsa da kültürel normlar ve alışkanlıklar toplumların hâlen dinamiklerini etkilemekte ve iktisat teorilerini gelişmeye muhtaç bırakmaktadır.
Kültürel kurulma kendi içinde ortaya çıkan bir şey midir? Kendiliğinden mi ortaya çıkar? Bunlar düşünülmesi gereken argümanlardır. Hitler Almanya’sı üzerinden örnek vermek gerekirse, çökmekte olan Alman kültürüne son darbeyi vurmuştur. Bunun devamında yeni Almanya kendini yeniden kurgulamıştır. Bu da kültürel bir iktisadın kurulabilir olduğunu kanıtlamaktadır. İktisat bunun yanı sıra kendi konusuna dâhil olmayan hususları da kendi alanına dâhil etmenin yollarını aramaktadır. Özellikle, metalaşmanın söz konusu olduğu bir dünya toplumunda bu metalaşma, toplum düzenine kültürel ve sosyal olarak darbeler vurmaktadır. Bu konular çerçevesinde, Türkiye iktisadi sisteminin nasıl adapte olabileceği üzerinde yoğunlaşmaya muhtaçtır.
Göç kavramı Türk toplumunun ahlaki yapısını etkilemiş başka bir unsurdur. Özellikle köyden kente yapılan göç insanların sorumluluk duygularında da etkin olmuştur. Anonimleşmek toplumun ahlak yapısını olumsuz etkilemiştir. Bencil ahlak ve etik anlayışının yaygınlaşmasına neden olmuştur.
Sosyal ahlak ve etik kavramları Almanya denkleminden örneklendirilerek ele alınacak olursa “anarşizan bireycilik“ kavramı ile de ele alınması mümkündür. Bu noktada göçmen/işçi bireyin Türkiye’den giderken oluşan ahlak kodu ile Almanya’ya ulaştığında şekillenmiş olan ahlak kodu arasında farklılıklar bulunmaktadır. Bu da, “Türkiye’de bir arada olunca mı ahlak kodları bozuluyor yoksa Türkler sistemi kurmakta yetersiz kaldığı için mi bu kodların kurulması mümkün olmuyor ya da Türkler başkalarının sistemine mi adapte oluyor?“ sorularını akla getiriyor. Bu konunun incelenmesi Türk iktisadi sisteminin şekillendirilmesine katkıda bulunacaktır.
Sosyal Ahlak Kodunun İktisadi Sistemdeki Denklemleri
Kamu ahlakı, topluluk olarak kurduğumuz ilişkileri oluşturur. Buradaki sorun ise “ahlaklı bir insan“ deyiminin içinde yatan felsefeyi tam oluşturamamaktır. “Ahlaklı bir insan“ ifadesi, sosyal ilişkilerinde dürüst, hoşgörülü, yalan söylemeyen, hırsızlık yapmayan vb. temel kriterlerle, toplumun iyi kabul ettiği bireyi tanımlamaktadır. Ancak toplumun algısında bir felsefi eksiklik söz konusudur. Bildiğimiz üzere dünya devletlerinin gelir kaynakları vergiler üzerinden oluşturulmaktadır ve devletin gelişiminde, ülkenin refah ve güvenliğinde vergi sistemi kilit bir öneme sahiptir. Ancak bireylerdeki “ahlaklı insan“ olgusu vergi kaçıran biri için dışlanma nedeni oluşturmamaktadır. Devletten vergi kaçırması “hırsızlık“ ve “ahlaksızlık“ olarak tanımlanmamaktadır. Türkiye’nin vergilendirme sorunu bir sosyal ahlak sıkıntısından kaynaklanmaktadır. Türk kültüründe bu kodlamanın oluşturulma eksiklikleri iktisadi sistemi zorlamaktadır.
Değişmekte ve dönüşmekte olan dünyada Türkiye’nin ekonomik birtakım zayıflıkları bulunmaktadır. Bunun için bu zayıflıkların nasıl giderileceği, nasıl yönetileceği önem taşımaktadır.
Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde uzun yıllardan beri regülasyon sorunu bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye ekonomik denklemlerinde, siyasi sistemlerinde yaşanan sorunlarda başta kendi iç dinamiklerine bakıp geleneklerini ve kurallarını belirlemelidir. Kuralsızlık bir gelenek olmaktan çıkmaya muhtaçtır. Türkiye’de bireylerin güvensizlik hissetmesi de ekonomik kodları etkilemektedir. Devlet, birey ve sistem güvenliğinin inşası sadece siyasi denklemleri değil aynı zamanda iktisadi kodların da sağlam temellerde oluşmasını sağlayacaktır.
Türk ekonomik sisteminin eleştirilmesi ve çözüm aranması gereken diğer bir sorunu ise doktrin oluşturamamasıdır. Ekonomik iddialarını bir iktisadi doktrin ile taçlandırması ve desteklemesi gerekmektedir. Finlandiya başta olmak üzere birçok Nordik ülkesinde düşük nüfus ile yüksek sürdürülebilirlik sağlanmaktadır. Bu da vergi ahlakı sisteminin kodlanması ile ilişkilidir. Ayrıca Türk Vergi Sistemi’nde vergilerin % 76’sı, dolaylı vergiler yoluyla toplanmaktadır. Bu Türkiye’nin vergi sistemindeki tıkanıklığa karşı geliştirmiş olduğu bir reflekstir.
Türkler Sanayi Devriminin beraberinde kapitalist hayata ayak uydurabilmiş değildir. Bu da kapital sistemde özünden kopma olarak tanımlanan yeni bir soruna neden olmaktadır. Türk toplumunun artık endüstriyel denklemlere adapte edilmesi gerekmektedir. Tarım toplumu mantığını bırakıp teknoloji ve endüstri toplumu mantığına odaklanılması gerekmektedir. Türk toplumunun özü tarım kültür ve ahlakına adapte olmuştur. Ancak günümüz endüstri kültür ve ahlakını da artık özümsemek zorundadır. Bu sistemin oluşması ahlak ve hukuk kavramlarının içinin doldurulması, güçlendirilmesi ile mümkündür. Türk toplumundaki ciddi sorunlardan bir tanesi ahlak, vicdan, adalet ve hakkaniyet kavramlarının sanayi toplumunun gereklerine göre düzenlenememiş olmasıdır. Bu sorunlara karşı “Adaptive Efficiency“ kavramını ele almak ve geliştirmek gerekir. Adaptive Efficiency sahibi toplum sorunları çözüm kapasitesini de geliştirebilecek duruma gelecektir. Bu kavramın işleyebilmesi içinde ise hukuk ve sosyal ahlak sisteminin işlerliği önemlidir. Hukuk kurallarının uygulanabilirliği ile sosyal ahlak arasında bağlantı bulunmaktadır. Hukukun işlemediği yerde sosyal ahlak kodlarında da bozulma ve yozlaşmalar meydana gelmektedir. Sosyal ahlak aslında bir sonuçtur. Ahlak bozulduğu için değil devlet yapısı bozulduğu için iktisadi sistemde bozulmalar meydana gelmektedir. Bu bozulmalar sosyal kodlarını oluşturmaktadır.
Protestan iktisadi sistemin bir unsuru olarak oluşmuş kapitalist düzen ne kadar karmaşa olarak görülse de, ahlaki sistemi sağlam temeller üzerine inşa ettiği görülmektedir. Şirketlerin, işverenlerin ve işçilerin sistematik düzende çalışması, hak ve yükümlülüklerine uymaları ahlak kodunu göz ardı edememektedir. Türkiye sistem olarak aynı zamanda “yönetsel bireyciliği“ denen toplumsal sorunlarla da karşı karşıya kalmaktadır. Bunun bir örneği şehirleşme ve küreselleşme etkisidir. Köy hayatındaki insanların etkileşim hâlinde olmaları toplumsal ahlakı üst seviyede tutmayı sağlarken, şehirlere göç etmek ve şehir yaşamına adapte olmak ahlaki yükümlülüklerden uzaklaşmaya ve sorumluluklardan feragat etmeye neden olmaktadır.
İktisadi sistemin bir sorunu olan bu konuya sosyal bilimlerin diğer dalları da yoğunlaşmalı ve toplumda yeni ahlak kodları inşa edilmelidir. Weber’in Protestan ahlakı üzerindeki çalışmaları, bireylerin Protestan oldukları için ahlaklı olduğundan değil, ahlaklı oldukları için Protestan olduğuna yoğunlaşır. Nordik ülkelerde vergi yükleri oldukça fazladır ki bu vergi oranı %50-65 aralığındadır..
Çin ekonomik sisteminde yaşanan hızlı atak Batı sistemini alt üst etmiştir. Kendi ekonomik sistemini oluşturan ve kendi kodlarını yazan Çin piyasası Batı piyasasının rekabet gücünü kırmış durumdadır. Çin iktisadi kodları ise agresif bir kuralsızlık sergileyerek ilerlemektedir.
Kapitalizmin küresel ahlaka empoze şekli elbette ki tüm dünya kültürlerini sarmaktadır. Batı kökenli şirketlerin, dünyanın dört bir yanında yemek, giyim ve sosyal kültürlerine özel geliştirdikleri konseptler ile kodların değişimine müdahalede başarı sağladıkları görülebilir.
Sonuç olarak devletlerin ve toplumların sosyal yapılarındaki geleneksel davranışlar siyasi ve iktisadi sistemin oluşumunda büyük önem arz etmektedir. Ancak dünyada hâkim olan iktisadi sistem (kapitalist) devletlerin ve toplumların dinamiklerine baskı oluşturmaktadır. Devletlerin kendi kültürel ve geleneksel anlayışlarına kendi kodlarını empoze eden bu yapıya alternatif sistemler düşünülmektedir. Toplantı’da “Sosyal ahlak kodu da bu çerçevede Türk kültür ve geleneğini göz önüne alarak alternatif perspektifler oluşturmaya açık mıdır?“, “Türk sisteminin ahlaki bozulmalarına ne şekilde müdahale edilebilir“ konuları tartşılmıştır.
İstanbul İktisat Konuşmaları’nın dördüncüsünde bu noktalara dikkat çekildikten sonra sosyal ahlak kodunun iktisadi kalkınmaya katkısının gerçekleşebilmesi için takip eden toplantılarda konuşulmak üzere şu konu başlıkları önerilmiştir:
- Yenilenebilir Enerji, Çevre Kirliliği ve İklim Değişikliği Üzerine İktisadi Politikalar
- Türkiye’nin İşsizlik ve Genç İşsizliği Sorunu için Öneriler
- Serbest Piyasa Ekonomisinin Denklemleri, İşlenebilir Süreçler
- İktisadi Kalkınma ve İnovasyon Sürecinde Türkiye’nin Rolü
- Blockchain’in İktisadi Para Politikalarındaki Yeri ve Önemi
Her ne kadar küresel denklemler içinde bir akışa sahip düzen bulunsa da kültürel normlar ve alışkanlıklar toplumların hâlen dinamiklerini etkilemekte ve iktisat teorilerini gelişmeye muhtaç bırakmaktadır.
Kültürel kurulma kendi içinde ortaya çıkan bir şey midir? Kendiliğinden mi ortaya çıkar? Bunlar düşünülmesi gereken argümanlardır. Hitler Almanya’sı üzerinden örnek vermek gerekirse, çökmekte olan Alman kültürüne son darbeyi vurmuştur. Bunun devamında yeni Almanya kendini yeniden kurgulamıştır. Bu da kültürel bir iktisadın kurulabilir olduğunu kanıtlamaktadır. İktisat bunun yanı sıra kendi konusuna dâhil olmayan hususları da kendi alanına dâhil etmenin yollarını aramaktadır. Özellikle, metalaşmanın söz konusu olduğu bir dünya toplumunda bu metalaşma, toplum düzenine kültürel ve sosyal olarak darbeler vurmaktadır. Bu konular çerçevesinde, Türkiye iktisadi sisteminin nasıl adapte olabileceği üzerinde yoğunlaşmaya muhtaçtır.
Göç kavramı Türk toplumunun ahlaki yapısını etkilemiş başka bir unsurdur. Özellikle köyden kente yapılan göç insanların sorumluluk duygularında da etkin olmuştur. Anonimleşmek toplumun ahlak yapısını olumsuz etkilemiştir. Bencil ahlak ve etik anlayışının yaygınlaşmasına neden olmuştur.
Sosyal ahlak ve etik kavramları Almanya denkleminden örneklendirilerek ele alınacak olursa “anarşizan bireycilik“ kavramı ile de ele alınması mümkündür. Bu noktada göçmen/işçi bireyin Türkiye’den giderken oluşan ahlak kodu ile Almanya’ya ulaştığında şekillenmiş olan ahlak kodu arasında farklılıklar bulunmaktadır. Bu da, “Türkiye’de bir arada olunca mı ahlak kodları bozuluyor yoksa Türkler sistemi kurmakta yetersiz kaldığı için mi bu kodların kurulması mümkün olmuyor ya da Türkler başkalarının sistemine mi adapte oluyor?“ sorularını akla getiriyor. Bu konunun incelenmesi Türk iktisadi sisteminin şekillendirilmesine katkıda bulunacaktır.
Sosyal Ahlak Kodunun İktisadi Sistemdeki Denklemleri
Kamu ahlakı, topluluk olarak kurduğumuz ilişkileri oluşturur. Buradaki sorun ise “ahlaklı bir insan“ deyiminin içinde yatan felsefeyi tam oluşturamamaktır. “Ahlaklı bir insan“ ifadesi, sosyal ilişkilerinde dürüst, hoşgörülü, yalan söylemeyen, hırsızlık yapmayan vb. temel kriterlerle, toplumun iyi kabul ettiği bireyi tanımlamaktadır. Ancak toplumun algısında bir felsefi eksiklik söz konusudur. Bildiğimiz üzere dünya devletlerinin gelir kaynakları vergiler üzerinden oluşturulmaktadır ve devletin gelişiminde, ülkenin refah ve güvenliğinde vergi sistemi kilit bir öneme sahiptir. Ancak bireylerdeki “ahlaklı insan“ olgusu vergi kaçıran biri için dışlanma nedeni oluşturmamaktadır. Devletten vergi kaçırması “hırsızlık“ ve “ahlaksızlık“ olarak tanımlanmamaktadır. Türkiye’nin vergilendirme sorunu bir sosyal ahlak sıkıntısından kaynaklanmaktadır. Türk kültüründe bu kodlamanın oluşturulma eksiklikleri iktisadi sistemi zorlamaktadır.
Değişmekte ve dönüşmekte olan dünyada Türkiye’nin ekonomik birtakım zayıflıkları bulunmaktadır. Bunun için bu zayıflıkların nasıl giderileceği, nasıl yönetileceği önem taşımaktadır.
Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde uzun yıllardan beri regülasyon sorunu bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye ekonomik denklemlerinde, siyasi sistemlerinde yaşanan sorunlarda başta kendi iç dinamiklerine bakıp geleneklerini ve kurallarını belirlemelidir. Kuralsızlık bir gelenek olmaktan çıkmaya muhtaçtır. Türkiye’de bireylerin güvensizlik hissetmesi de ekonomik kodları etkilemektedir. Devlet, birey ve sistem güvenliğinin inşası sadece siyasi denklemleri değil aynı zamanda iktisadi kodların da sağlam temellerde oluşmasını sağlayacaktır.
Türk ekonomik sisteminin eleştirilmesi ve çözüm aranması gereken diğer bir sorunu ise doktrin oluşturamamasıdır. Ekonomik iddialarını bir iktisadi doktrin ile taçlandırması ve desteklemesi gerekmektedir. Finlandiya başta olmak üzere birçok Nordik ülkesinde düşük nüfus ile yüksek sürdürülebilirlik sağlanmaktadır. Bu da vergi ahlakı sisteminin kodlanması ile ilişkilidir. Ayrıca Türk Vergi Sistemi’nde vergilerin % 76’sı, dolaylı vergiler yoluyla toplanmaktadır. Bu Türkiye’nin vergi sistemindeki tıkanıklığa karşı geliştirmiş olduğu bir reflekstir.
Türkler Sanayi Devriminin beraberinde kapitalist hayata ayak uydurabilmiş değildir. Bu da kapital sistemde özünden kopma olarak tanımlanan yeni bir soruna neden olmaktadır. Türk toplumunun artık endüstriyel denklemlere adapte edilmesi gerekmektedir. Tarım toplumu mantığını bırakıp teknoloji ve endüstri toplumu mantığına odaklanılması gerekmektedir. Türk toplumunun özü tarım kültür ve ahlakına adapte olmuştur. Ancak günümüz endüstri kültür ve ahlakını da artık özümsemek zorundadır. Bu sistemin oluşması ahlak ve hukuk kavramlarının içinin doldurulması, güçlendirilmesi ile mümkündür. Türk toplumundaki ciddi sorunlardan bir tanesi ahlak, vicdan, adalet ve hakkaniyet kavramlarının sanayi toplumunun gereklerine göre düzenlenememiş olmasıdır. Bu sorunlara karşı “Adaptive Efficiency“ kavramını ele almak ve geliştirmek gerekir. Adaptive Efficiency sahibi toplum sorunları çözüm kapasitesini de geliştirebilecek duruma gelecektir. Bu kavramın işleyebilmesi içinde ise hukuk ve sosyal ahlak sisteminin işlerliği önemlidir. Hukuk kurallarının uygulanabilirliği ile sosyal ahlak arasında bağlantı bulunmaktadır. Hukukun işlemediği yerde sosyal ahlak kodlarında da bozulma ve yozlaşmalar meydana gelmektedir. Sosyal ahlak aslında bir sonuçtur. Ahlak bozulduğu için değil devlet yapısı bozulduğu için iktisadi sistemde bozulmalar meydana gelmektedir. Bu bozulmalar sosyal kodlarını oluşturmaktadır.
Protestan iktisadi sistemin bir unsuru olarak oluşmuş kapitalist düzen ne kadar karmaşa olarak görülse de, ahlaki sistemi sağlam temeller üzerine inşa ettiği görülmektedir. Şirketlerin, işverenlerin ve işçilerin sistematik düzende çalışması, hak ve yükümlülüklerine uymaları ahlak kodunu göz ardı edememektedir. Türkiye sistem olarak aynı zamanda “yönetsel bireyciliği“ denen toplumsal sorunlarla da karşı karşıya kalmaktadır. Bunun bir örneği şehirleşme ve küreselleşme etkisidir. Köy hayatındaki insanların etkileşim hâlinde olmaları toplumsal ahlakı üst seviyede tutmayı sağlarken, şehirlere göç etmek ve şehir yaşamına adapte olmak ahlaki yükümlülüklerden uzaklaşmaya ve sorumluluklardan feragat etmeye neden olmaktadır.
İktisadi sistemin bir sorunu olan bu konuya sosyal bilimlerin diğer dalları da yoğunlaşmalı ve toplumda yeni ahlak kodları inşa edilmelidir. Weber’in Protestan ahlakı üzerindeki çalışmaları, bireylerin Protestan oldukları için ahlaklı olduğundan değil, ahlaklı oldukları için Protestan olduğuna yoğunlaşır. Nordik ülkelerde vergi yükleri oldukça fazladır ki bu vergi oranı %50-65 aralığındadır..
Çin ekonomik sisteminde yaşanan hızlı atak Batı sistemini alt üst etmiştir. Kendi ekonomik sistemini oluşturan ve kendi kodlarını yazan Çin piyasası Batı piyasasının rekabet gücünü kırmış durumdadır. Çin iktisadi kodları ise agresif bir kuralsızlık sergileyerek ilerlemektedir.
Kapitalizmin küresel ahlaka empoze şekli elbette ki tüm dünya kültürlerini sarmaktadır. Batı kökenli şirketlerin, dünyanın dört bir yanında yemek, giyim ve sosyal kültürlerine özel geliştirdikleri konseptler ile kodların değişimine müdahalede başarı sağladıkları görülebilir.
Sonuç olarak devletlerin ve toplumların sosyal yapılarındaki geleneksel davranışlar siyasi ve iktisadi sistemin oluşumunda büyük önem arz etmektedir. Ancak dünyada hâkim olan iktisadi sistem (kapitalist) devletlerin ve toplumların dinamiklerine baskı oluşturmaktadır. Devletlerin kendi kültürel ve geleneksel anlayışlarına kendi kodlarını empoze eden bu yapıya alternatif sistemler düşünülmektedir. Toplantı’da “Sosyal ahlak kodu da bu çerçevede Türk kültür ve geleneğini göz önüne alarak alternatif perspektifler oluşturmaya açık mıdır?“, “Türk sisteminin ahlaki bozulmalarına ne şekilde müdahale edilebilir“ konuları tartşılmıştır.
İstanbul İktisat Konuşmaları’nın dördüncüsünde bu noktalara dikkat çekildikten sonra sosyal ahlak kodunun iktisadi kalkınmaya katkısının gerçekleşebilmesi için takip eden toplantılarda konuşulmak üzere şu konu başlıkları önerilmiştir:
- Yenilenebilir Enerji, Çevre Kirliliği ve İklim Değişikliği Üzerine İktisadi Politikalar
- Türkiye’nin İşsizlik ve Genç İşsizliği Sorunu için Öneriler
- Serbest Piyasa Ekonomisinin Denklemleri, İşlenebilir Süreçler
- İktisadi Kalkınma ve İnovasyon Sürecinde Türkiye’nin Rolü
- Blockchain’in İktisadi Para Politikalarındaki Yeri ve Önemi
İstanbul, 11 Kasım 2019