Afrika Çağı ve Afrika Birliği Sarkacı

Makale

Kendini merkeze konumlandıran perspektife göre “madun” olması gerektiği için vaktiyle “marjinal” addedilen Afrika; beka algısı ulus devlet sınırlarını aşan idealleriyle iç içe geçmiş ABD, AB, Çin, Rusya, Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve İsrail gibi küresel, bölgesel ve jeopolitik güç merkezleri arasındaki “eş-zamanlı” ittifak ve rekabet ilişkilerinden doğan “neo-emperyal görünümlü neoliberal” gerilimin merkez üslerinden biridir bugün....

Afrikalıların bir taraftan yöntem değiştiren sömürgecilere karşı hem özgürlüklerini hem de can ve mallarını korumaya bir taraftan geçmişleriyle yeniden sahih bir bağ kurmaya bir taraftan da UNESCO gibi uluslararası kuruluşların himayesinde de olsa “General History of Africa“ kitap koleksiyonunu telif etmeye çalıştığı bir dönemde; Afrika kıtasının dünya haritaları veya portolanların çoğunda “marjinal ve madun bir kara parçası“ olarak tasvir edildiği günlerin artık geride kaldığını ilan etmişti Ki-Zerbo!

Kendini merkeze konumlandıran perspektife göre “madun“ olması gerektiği için vaktiyle “marjinal“ addedilen Afrika; beka algısı ulus devlet sınırlarını aşan idealleriyle iç içe geçmiş ABD, AB, Çin, Rusya, Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve İsrail gibi küresel, bölgesel ve jeopolitik güç merkezleri arasındaki “eş-zamanlı“ ittifak ve rekabet ilişkilerinden doğan “neo-emperyal görünümlü neoliberal“ gerilimin merkez üslerinden biridir bugün.

Jeopollitik ve jeostratejik önemi giderek artan Afrika kıtasının son altmış yıllık süreçte edindiği başlıca Pan-Afrikanist vizyonlu kurumsal kazanım olan Afrika Birliği (AfB) ve Afrika Birliği Kalkınma Ajansı (AUDA) adını alan Afrika Ekonomik Kalkınma Yeni Ortaklığı (NEPAD) gibi kıtasal; Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) ve Batı Afrika Ekonomi Topluluğu (ECOWAS) gibi bölgesel birliklerin oluşum ve gelişim süreçlerinin söz konusu gerilime zemin hazırlayan olguların karmaşık olduğu kadar “çarpık“ tarihinden bağımsız düşünülmesi mümkün değildir. Bilhassa Soğuk Savaş süreci ve sonrasındaki sistemik ve ideolojik gelişmeler. Afrika’daki “birlik“ veya “bütünleşme“ çabalarına belirleyici ölçüde yön veren son derece kritik gelişmelerdir.

Soğuk Savaş sürecinde kurulan Afrika Birliği Örgütü’ne, Afrika Ekonomi Topluluğu’nun kurulduğu Lagos Eylem Planı’na kadar “Afrika Birleşik Devletleri“ adıyla federal bir model öngören ve siyasal birlik fikrinin ağır bastığı uzun tartışmalardan sonra varılmıştır. Afrika Birliği (AfB)ile ilk aşaması olan Afrika Birliği Örgütü arasında kuruluş felsefesi, idealleri ve birlik veya bütünleşme mefhumuna yaklaşım yöntemleri itibarıyla son derece önemli bazı farklar olduğunu bilmek gerekir. Amaçları bakımından AfB ile Afrika Birliği Örgütü arasındaki en önemli fark Afrika halklarının farklı biçimlerde “süregiden“ sömürgecilik olgusuna karşı nasıl bir politik strateji izlemeleri gerektiğiyle ilgilidir.

Afrika Birliği Örgütü’nün felsefi veya ideolojik zemininden koparılan AfB, Afrikalıların dayanışma içinde “sömürgeciliğe karşı tam bağımsızlık“ mücadelelerini körelten ve “Birleşmiş Milletler sistemi“ne uyumu ön plana çıkaran bir zemine kaydırılmıştır. Kaddafi ve Mugabe gibi liderlere atfen “Diktatörler Kulübü“ addedilen “Birlik“ ekonomik temelli başka bir “dikta“ türüne Güney Afrika merkezli neoliberal hegemonyaya uyuma zorlanmıştır. Afrika Birliği Örgütü’nün kurucu köklerinden giderek koparılan AfB’ye ilk örneği Avrupa Birliği’nin dönüşüm süreçlerinde de işlev gören “fonksiyonalist“ ve “neofonksiyonalist“ gibi aşamalı uluslararası bütünleşme teorileri çerçevesinde bazı “normatif“ ayarlar yapıldığı söylenebilir. Ayrıca bu tür aşamalı teorileri benimseyen ülkelerin, Nijerya dışında, Hristiyan nüfusun çoğunlukta veya Müslüman nüfusun azınlıkta olduğu Sahraaltı Afrika ülkeleri olması dikkat çekicidir.

Soğuk Savaş konjonktürüne bağlı stratejik önemi sonraki dönemde “göreceli olarak“ azalan fakat içinden geçtiğimiz süreçte Çin’in yumuşak güç görünümlü “agresif“ kapitalist girişimlerine eşlik eden Rusya-AB-ABD gerilimi, Afrika’yı yeni bir “fırsatlar ve riskler denklemi“ olgusuyla karşı karşıya getirmiştir.

Ne var ki neo-emperyal rekabeti temel insani değerlerin büyük ölçüde sistemdeki çarpıklık nedeniyle ultra zengin “küçük muhteris elitlerin bilim kılıflı fantezileri“ uğruna yok edildiği bir geleceğin çoktan planlı uzun vadeli stratejik hedefleri çerçevesinde “nihai küresel hegemonik sistem“ inşasında kaldıraç olarak kullanan neoliberalizmin Afrika birliği için de son derece “jeo-stratejik“ projeksiyonları mevcut: Belki artık “marjinal“ olmasa da “madun“ olmaktan kendisini henüz kurtaramamış Afrika’nın insan kaynağı da dahil olmak üzere tüm zenginliğini bundan böyle “işbirliği formunda“ sömürmek üzere Afrika Birliği sarkacını jeopolitik ve jeostratejik çıkarları ekseninde salındırmak!

O kadar ki sisteme tam entegrasyon motivasyonunu, başta eğitim altyapısı olmak üzere “kıta çapında yeni bir kalkınma modeli“ arayışından çok daha güçlüdür.

Sonuç olarak Afrika Birliği’nin, büyük ölçüde küresel sermaye ve hegemonik serbest piyasa ekonomisi güzergahını genişletmek üzere, başta demir yolu ağları olmak üzere transit yollar, tüneller, hava alanları, limanlar ve elbette bu “büyük yatırımların korunması için“ askeri üsler gibi uzun vadeli ve çok boyutlu altyapı projelerinin “Afrika halklarına rağmen“ Afrika Birliği Komisyonu üzerinden adeta “onay makamı“na dönüştürülmek istendiği söylenebilir. “Tek Kuşak Tek Yol“ projesini gerçekleştirmekte kararlı görünen Çin gibi yeni aktörler dolayısıyla etkisi giderek azalmakla birlikte Dünya Bankası ve Paris Kulübü gibi “kreditör“ örgütler tarafından desteklenmesinin başlıca nedenlerinden biri budur Afrika Birliği’nin.

Bu durumu görmek için özellikle Sahraaltı ülkelerinin büyüme oranlarıyla yoksulluk düzeylerini karşılaştırmak veya gelir dağılımındaki eşitsizliği açık bir şekilde ortaya koyan verileri incelemek yeterlidir! Ayrıca bu durumu sadece kötü yönetim veya yolsuzluk gibi olgularla açıklamak bu tür sorunlara karşı büyük mücadeleler veren Nijerya başta olmak üzere Sahraaltı Afrika ülkelerine haksızlık olacaktır. Fakat pek çok tarihsel toplumsal ve siyasi sebebi olmakla birlikte; Afrika’da ulusal düzeyde ortaya konulan siyasi iradenin, Afrika Birliği düzeyinde henüz gerçek anlamda kuşatıcı ve birleştirici bir uluslarüstü iradeye dönüşemediği açıktır.

Tüm bunlarla ve bazı istisnalarla birlikte, Afrika Birliği’nin üye ülkelerden “yıllık“ toplamakta bile zorlanacak düzeyde “yaptırım gücü“nden yoksun oluşu ile gerek ABD’nin gerekse Birleşmiş Milletler aracılığıyla yine ABD’nin; etkileri sırasıyla Libya, Mısır ve Sudan “dosyaları“nda görülen “müdahale ve yaptırımları“ bir arada düşünüldüğünde Afrika Birliği’nin “stratejik önemi“ daha iyi anlaşılacaktır!

“Dünya beşten büyüktür!“ düsturunda ifadesini bulan “sistem içi“ eleştiriler ise “Dünya beşten büyüktür ama altıya da razıyız!“ pazarlığına sıkıştırılmakta ve alternatif bölgesel birlik arayışlarına rağmen adeta “kendini kurtarma“ derdindeki ülkeler kardeşi olduğu milletlerin “parça parça haritadan silinmesi“ pahasına sistem içi çıkarlarını savunmaya zorlanmaktadır!

“Sistem dışından konuşmak“ kolay denebilir belki fakat her şeyin bir bedeli vardır! Perspektif ve coğrafyaya göre farklı anlamlar kazanmakla birlikte anlam çerçevesi son derece belirsiz ve sadece Afrika dillerinde değil henüz asimile olmamış tüm dillerde “söylenince anlaşılan“ bir karşılığı olması da son derece şüpheli “good governance“ gibi her tür “teorik zorlama“ ve “pratik zorbalık“ nedeniyle derin bir temsil krizinin yaşandığı dünyada en temel “insan hakkı“ olan “hayat hakkı“na bile sistem dışına açılan “ölüm kapısı“nı göstermekten başlayalım..!
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2770 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 649
TASAM Asya 98 1110
TASAM Avrupa 23 649
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Rusya, Afrika kıtasındaki nüfuzunu artırmak amacıyla çeşitli stratejiler geliştirmekte ve bu stratejilerden biri olarak nükleer enerji diplomasisini ön plana çıkarmaktadır. Küresel enerji piyasalarında önemli bir aktör olan Rusya, Afrika'nın enerji açığını gidermek ve kıtanın sürdürülebilir kalkınma...;

"Küresel Sistemde Dış Politika Stratejileri" kitabı, uluslararası ilişkiler ve dış politika stratejileri alanlarını kapsayan bir eser olarak öne çıkmaktadır. Dr. Nejat Tarakçı, bu eserinde realist bir bakış açısıyla dış politika stratejilerinin nasıl şekillendiğini ve uygulandığını analiz etmektedir...;

Çin – Afrika İş Birliği Forumu (FOCAC) aracılığıyla ilişkilerini kurumsallaştıran ve 21. yüzyılda Afrika’daki rekabetin çıtasını yükselten Pekin, günümüzde Afrika’nın dış ilişkilerinde en çok dikkat çeken aktör konumundadır. Çin, Afrika ile ilişkilerini “kazan – kazan iş birliği“ ve “kapsamlı strat...;

2000 yılından bu yana üç yılda bir dönüşümlü olarak gerçekleştirilen forumlar, Çin – Afrika ilişkilerini kurumsallaştıran iş birliği platformu olarak bilinmektedir. 2006, 2015 ve 2018’deki buluşmalar, Devlet ve Hükûmet Başkanları düzeyindeki yoğun katılımlarla “2006 Pekin Zirvesi ve 3. FOCAC”, “2015...;

Uluslararası ilişkilerde güvenlik, devletlerin dış politika stratejilerinde önemli bir rol oynamaktadır. Geçmişte genellikle askeri tehditler ve savunma stratejileriyle ilişkilendirilen güvenlik kavramı, günümüzde çok yönlü ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Ekonomik krizler, çevresel felaketler, terö...;

Bundan yıllarca önce İngiltere Kraliçesi II. Elizabet’in 16 Mayıs 2008’de İstanbul’a gelen ve Dolmabahçe önüne demirleyen HMS İllustration adlı gemide verdiği resepsiyon hatırlardadır. Ülkemizde ve dünyada çok ilgi çeken bu resepsiyon Kraliçe’nin İngiltere’deki sarayında verdiği resepsiyon ile özdeş...;

Eğitim, kısaca, bireyde arzu edilen davranışların oluşturulması süreci olarak tanımlanmaktadır. Hem kişisel yönden hem devlet açısından eğitim, oldukça hassas ve sosyal bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, eğitim, genel itibariyle, sonuçlarının ve/veya çıktılarının değerlendirilebilmesi iç...;

I. Dünya Savaşı sonrasında ikinci bir dünya savaşının gerçekleşmesiyle idealizmin ürettiği teorilerin pratikteki yetersizliği uluslararası ilişkiler alanında bir teori krizi oluşturmuştur. Neorealizm, dış politikanın hem iç hem de dış faktörlerden etkilenmesiyle yeni bir teori olarak oluşmuştur. İra...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...