Oylama esnasında, aşırı sağcı Altın Şafak partisi milletvekili Konstandinos Barbarousis sıra kendisine geldiğinde “İhanete hayır!“ şeklinde oyunu açıklayınca mecliste kısa süreli tartışma yaşandı. Meclis Başkanı Nikos Voutsis’in uyarısının ardından, Altın Şafak ve SYRIZA’lı vekiller arasında tartışma yaşandı hem de ciddi manada. Ama Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, oylama sonrası sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Bugün Balkanlarda yeni bir sayfa açıyoruz. Milliyetçilikten kaynaklanan kin, anlaşmazlıklar ve çatışmalar yerini dostluk, barış ve işbirliğine bırakıyor.“ ifadesini kullanırken “Bugün doğan Kuzey Makedonya, dost bir ülke olacaktır.“ Değerlendirmesini de eklemeyi unutmadı. Ta ki musakka tehdidi ortaya çıkana dek!
Anlaşılacağı üzere Makedonya ve Yunanistan arasındaki çeyrek asırı aşan isim krizi yakın zamanlarda karşılıklı anlaşmalarla diplomatik açıdan çözülmüş gibi görünmekte. Hatta Makedonya’nın NATO üyeliğiyle alakalı pazarlıklarda gelinen nokta açıkça ifade edilmekten de geri durulmuyor. Lâkin daha önce de ifade ettiğimiz hâliyle bu tarz milletler arası sorunlarda masa başında alınan diplomatik kararlar ile zihinlerde taşınan algılar çoğu zaman birbirini tutmaz. Zira bu tip sorunlar siyaset üstüdür. İki devlet başkanının çıkar odaklı pazarlıklarının malzemesi olamaz. Beynelmilel bir ikna süreci görünürde başarılı olsa da o ülke halkları için kabul edilmesi ya çok zaman alır ya da asla kabullenilmez. Örneğin Tito zamanına Makedonya Kırçova’da [Kicevo] yaşayan dedemlerin bayramlarda baklava yapmaktan korktukları, zira baklavanın Türklük ve İslâm olma gibi bir çağrışım yapmasıyla yasaklandığı gerçeği hâlâ zihnimde iken ve gizli gizli yaptıkları baklavayı sadece güvendikleri akraba ve komşularına ikram edebildiklerini düşünürken bahsi geçen mevzuların bir imza ile sükûnete erdirilebileceği vehmi çok safiyane geliyor. Bakınız mesela yakın zamanda patlak veren musakka sorunu ortada!
Hemen birkaç gün önce Almanya’da düzenlenen bir yemek fuarında musakkanın – evet, aynen öyle bizim! musakkanın- Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya’nın (FYROM) milli yemeği olarak lanse edilmesi ile çoğuna göre tarihi problemlerini çözen iki ülke arasında yeni bir krizin patlamasına sebep oldu. Şimdi böyle yazınca sanki bir mizahi durum var gibi dursa da konu BBC haberlerine The Times’ın Atina muhabiri Anthee Carassava eli ile ulaştı. Yani zannedilenin aksine batı medyası için konu ciddi. Hatta Korfulu bir restoran sahibi Anastasis Paipetis, “Makedonya yemeğiymiş gibi reklamını yapıyorlardı. Sadece o da değil, Yunan yoğurdunu ve kahvesini de kendilerininmiş gibi sunuyorlardı.“ diyerek epey de sitemle ve içerleyerek aktarıyor bu milli sorunu! Bu arada Yunan gazetelerinin musakkayı Makedonya devletine ait mührü taşıyan fuar standında “Makedonya mutfağı-Geleneğin tadı“ pankartının altında gösteren fotoğrafları yayımladığını hatırlatalım.
İki ülke bu büyük sorunu çözmeye çalışa dursun; NATO, Makedonya'nın ittifaka üyelik sürecinde son aşamayı teşkil eden katılım protokolünü bu hafta imzalayacağını duyurdu yakın zamanda. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Twitter hesabından paylaştığı mesajla, Makedonya Dışişleri Bakanı Nikola Dimitrov'un katılımıyla ülkenin üyelik sürecinde son aşama olan katılım protokolünün 6 Şubat'ta Brüksel'deki NATO karargâhında imzalanacağını açıkladı. Elbette Makedonya'nın üyeliğinin başlaması için katılım protokolünün tüm üye ülkelerin parlamentolarında onaylaması ve bazı resmi süreçlerin tamamlanması gerekiyor. Bu süreç zarfında Makedonya, NATO toplantılarına davetli olarak katılacak.
Şimdi tekrar başa dönelim. Görünen o ki isimde anlaşan iki ülke musakka yüzünden bir krizin eşiğinde. Ve konuya uzak kalan Türkiye henüz devreye bile girmedi. Zira musakka konusu ciddi. Yoğurt ve kahveyi hiç konuşmayalım. Demem o ki Balkanlar gibi bir coğrafyada masa başı çözümler ancak devlet arası ilişkilerde kısa süreli sükûnet sağlar. Ve er ya da geç bir musakka sorunu çıkıp bölge gerçekliğini ve derin sosyo-psikolojik ayrımı ortaya koyar. Tarih hatırlatır, politika/cılar unutturmaya çalışır. Ama İbn Haldun’un da dediği gibi geçmişler geleceğe suyun suya benzediği kadar benzer. Uyanık olmak şart.