Özet
Bilindiği gibi Orta Doğu İngiliz-Fransız rekabetinin yabancısı olmamıştı. İngiltere ve Fransa 1815 Viyana Kongresinden itibaren Orta Doğu’da çoğu zaman savaşın eşiğine gelmiş olmalarına karşın bu genellikle bir silahlı çatışmaya dönüşmemiştir. Söz konusu rekabette diplomasi, kültür elçilikleri, konsolosluklar, dini misyonerler, yabancı okullar önemli rekabet noktalarını oluşturmuştur. Lübnan’da zaman içinde yürütülmeye çalışılan bu siyaset bölgede toplumsal dokunun evrilmesine hatta kendi zeminine yabancılaşmasına ortam hazırlamıştır. Sosyal taban üzerinde geliştirilen nüfuz çabaları tüm bu aracılarıyla birbirlerine rağmen bir arada Lübnan’da ciddi bir baskı ve rekabet alanı yaratmıştır.
Lübnan coğrafyasında 19. Yüzyılın son çeyreğinde bölge güvenliği ve stratejik alan denkleminde derin izler bırakacak olan 1860-1861 Cebel-i Lübnan olayları olarak değerlendirilen tarihi tecrübenin sadece sosyal ve iktisadi nedenlere dayandırılması yeterli değildir. Zira yerel güç dengelerinin dünya siyasetinin başat güçleri kıskacında harekete geçirilerek derin bir rahatsızlık yarattığı görülmüştür. Bir taraftan büyük bir sömürge imparatorluğu olan İngiltere’nin Dürziler üzerinde, diğer taraftan ise İngiltere’nin rakibi ve bölge çıkarları açısından zorunlu siyasi ortağı olan Fransa’nın Maruniler üzerinden inşa etmeye çalıştığı hamisi politikaları yerel ölçekte mevcut siyasi istikrarı erittiği gibi uzun süren bir iç savaşın da her anlamda tohumlarını atmıştır.
Fransa bölgede öncelikle kültürel nüfuz politikasını uygulayarak çeşitli misyonerlik faaliyetlerini desteklemiştir. Ardından orta vadede bölgede başlayan siyasi baskı ve askeri müdahale ile güçler arasında aslında belirsiz bir denge oluşturmayı amaçlamıştır. Çıkar politikaları çerçevesinde değişen dengeler sorunun çözümünü hızlandırmış ve 1861 Nizamnamesi ile bölgenin Osmanlı Devleti tarafından seçilen ve kendisine bağlı bir Hıristiyan mutasarrıf tarafından yönetilmesi kararı ile sonuçlanmıştır.
Bu gün o günden bu yana zaman zaman sağlanan geçici barış dönemlerine rağmen, uzun vadede kalıcı barış ve bölge güvenliğinin yanı sıra istikrarın her alanda sağlanabilmesi benzer hareket noktalarından yola çıkarak temin edilebilir. Karşılıklı Kültür elçilikleri, eğitim ve öğretim alanında ortak proje çalışmaları, komşu ülkeler arasında gerekli coğrafi tedbirler ya da kaynakların kullanım ortaklığı ve işbirliği çabalarıyla yeni yollar kat edilebilir. Bu konuda özellikle Siyaset Bilimi, Uluslararası İlişkiler ve Tarih alanında tüm hassas konuların çözümü çerçevesinde bir Ortak Orta Doğu Fikir Komisyonu şeklinde çalışacak komisyonlar oluşturularak bilimsel ve akademik işbirliği ekseninde çözüm odaklı öneriler geliştirilebilir.
Anahtar Kelimeler: Orta Doğu, Lübnan, İstikrar, Barış, Uluslararası İlişkiler.